17 Haziran 2024 Pazartesi

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / YİĞİT OLAYI'NDAN ÇIKARILACAK DERSLER

Cahit UYANIK 

İş dünyası-mafya-siyaset ilişkileri Apo'nun yakalanmasıyla birdenbire gündemin ikinci sırasına düştü. Ama bu, gündemden çıktığı anlamına gelmiyor. Ekim ayı ortasında Fikri Sağlar'ın açıkladığı Korkmaz Yiğit-Alaattin Çakıcı kasetiyle başlayan süreç, Türkiye'nin geleceği için ders alınması gereken birçok sonucu ortaya çıkardı. Karışık kafalara faydası olur diye bunları alt alta yazmakta fayda var:

● Türkiye'de 'ihale süreci' diye bir kavramı siyasetçiler bile önemsemiyor. Çiller ihale zarfını açıyor; Yılmaz ihaleye 7-8 saat kala koyun pazarlığı gibi banka pazarlığı yapıyor. Başbakan bile ihaleye fesat karıştırma suçlaması ile karşı karşıya kalabiliyor. Devletin her yıl çok çeşitli konularda 20 ila 30 bin arasında ihale açtığı tahmin ediliyor. Bu ihalelerin çok önemli bir bölümünün sağlıksız olduğu artık ortaya çıktı. Yapılması gereken şey 2886 sayılı İhale Yasasını değiştirmeyi hedefleyen önerileri dikkatle dinlemektir. Bu çerçevede Maliye Bakanı Zekeriya Temizel'in önerdiği harcama reformu en derli toplu çalışma gibidir. 

● Türkiye'de özel sektör henüz sanıldığı kadar gelişkin değildir. Etiketinde 'özel sektör' yazan birçok kuruluş devlet ihaleleri sayesinde palazlanmış ve sermaye birikimi sağlamıştır. Kamuran Çörtük'ün sürekli siyasetçilerle içli dışlı olması; bu ilişkiyi kopartamadığının ve kopartmak istemediğinin en açık göstergesidir. Siyasetçiler bu tür iş adamlarının yatlarında, tatil köylerinde yatıp kalkmak gibi huylarından vazgeçmelidir. Hele hele devletin 5 yıldızlı otelleri kıskandıracak dinlenme tesisleri mevcutken...

● Türkiye'de özelleştirme politikaları bir kez daha gözden geçirilmelidir. Çünkü belli büyüklüğü geçen özelleştirmelere 'temiz para' ilgi göstermemektedir. Gösterenler ise malın gerçek değerini vermemekte, ihaleyi ölmüş eşek fiyatına kapatmak istemektedir. Yapılması gereken şey, özelleştirme politikasını 'finans' odaklı olmaktan kurtarıp 'ekonomiye kazandırma' odağına oturtmaktır. Finans kökenli Özelleştirme İdaresi başkanlarından vazgeçilip, yerine projeci kökenli bürokratlar tercih edilmelidir.

● Türkiye'de medya ve banka sahipliği gibi kritik konularda daha sıkı inceleme süreçleri devreye sokulmalıdır. Bir banka veya yayın kuruluşunu satın almak isteyen kişi ilgili kurumlarca (Hazine, MİT, Emniyet, Maliye, RTÜK, Basın Yayın vb.) inceden inceye araştırılmalıdır.

● MİT'in ve Emniyet'in yapılanması acilen günün gereklerine uydurulmalıdır. MİT'te ekonomik istihbarat ve teknoloji casusluğu ile mücadele edecek birimler kurulmalı, bu konuda yetişmiş görevliler istihdam edilmelidir. Dünyadaki belli başlı istihbarat örgütleri geleneksel faaliyetlerinin yanına bu iki konuyu 1990'ların başında eklemişti.

● Bütün bunların hepsinden daha önemlisi, Türkiye'de siyasetin finansmanıyla ilgili aklı başında yasaların çıkarılması zamanı geldi de geçti bile... Siyasi partiler, kampanyalarını ve kendilerini destekleyen iş adamlarını kamuoyuna belirli periyotlarla açıklamalıdır. Siyasi parti hesapları, tıpkı halka açık şirketler gibi bağımsız ve yeminli denetçiler tarafından belirli periyotlarla incelenip sonuçları yayınlanmalıdır.

(Bu yazı Finansal Forum gazetesindeki Başkentten Yansımalar köşesinde 16 Ağustos 1998 tarihinde yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder