31 Ekim 2018 Çarşamba

EKONOMİK TETİKÇİLİK: TÜRKİYE VE DÜNYAYI AVUCUNUN İÇİNE ALMAYA ÇALIŞAN SİNSİ GÜÇ


 Cahit UYANIK 

John Perkins… Bu isim sokaktaki insanlar için pek bir şey ifade etmez. Ancak ekonomi, ekonomik politikalar ile istihbaratın bazen kesişen yollarını dikkatle takip edenler için oldukça önemli bir isimdir. Çünkü John Perkins, 2004 yılında “Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları” adlı  kitabını yayınladı ve adeta “Pandora’nın Kutusu”nu açtı.

Çok uzun yıllar boyunca Amerika Birleşik Devletleri (ABD) kökenli uluslararası firmalarda proje uzmanı ve üst düzey yönetici olarak çalışan Perkins kitabında, kendisinin aslında ABD’nin ünlü istihbarat teşkilatı Ulusal Güvenlik Dairesi (NSA) tarafından 1970’li yıllarda özel sektöre yerleştirilmiş bir ‘istihbarat ajanı’ olduğunu söyledi. Perkins, istihbarat dünyasında kendisi ve kendisi gibi pek çok sayıdaki kimseye ‘ekonomik tetikçi’ denildiğini samimiyetle itiraf etti. “Ekonomik Tetikçi” olabilmek için özel bir eğitimden geçirildiğini açıkça anlatan Perkins, çalıştığı uluslararası firmanın, (bir çok uluslararası firma gibi) devletin ekonomik istihbarat operasyonlarının bir aparatı haline geldiğini ifşa etti.

(Tıklayınız) DÜNYADA 'EKONOMİK İSTİHBARAT' VE TÜRKİYE-1
(Tıklayınız) DÜNYADA 'EKONOMİK İSTİHBARAT' VE TÜRKİYE-2

28 Ekim 2018 Pazar

26 YIL ÖNCESİNDEN BİR HABER-ANALİZ; "TÜRKİYE'DEKİ JAPONYA: GAZİANTEP"


Yıl 1992. ANAP'ın uzun süren iktidarı bitmiş, DYP-SHP Hükümeti kurulmuştu. Sanayileşmeyi ülke geneline yaymak isteyen Hükümet, Devlet Planlama Teşkilatına (DPT) bir çalışma yaptırdı. Bu çalışmadan Gaziantep ve Denizli, tüm Türkiye'ye örnek olacak iki kent olarak tespit edildi. O sıralarda Ekonomik Panorama Dergisinde çalışıyordum. Bu iki kente gidilip haber-analiz yazılmasına karar verildi. Neden bu iki kent seçilmişti DPT tarafından..? Neden onlar sanayileşmişti de, diğer kentler yerinde saymıştı? Araştıracaktık yerinde... Şans bu ya Ankara Bürosu muhabirleri; Bendeniz Gaziantepli Gaziantep'e, Çiğdem Toker Denizlili Denizli'ye gittik. Ve o yıllarda ulusal basında pek sesi duyulmayan bu iki sanayi kentini okuyucuların dikkatine sunduk. İşte bu yazı; Gaziantep'le ilgili 1992 yılında yani 26 yıl önce kaleme aldığım haber-analizdir. 

Cahit UYANIK

Hemaks Makina, yurt dışından 2 milyar liraya ithal edilen halı tezgahlarının aynısını, kendi olanakları ile üretiyor ve piyasada 200-250 milyon liradan satıyor. Hemaks'ın kurucusu Emin Helvacıkara, "Helikopteri getirsinler, önce bir dağıtayım; sonra aynısını yaparım" diyor.

Özçelik Pres, Maraton yolcu otobüslerinin kapı kollarını kendi imkanlarıyla üretiyor ve ithal fiyatından daha ucuza piyasaya satıyor. Torna ustası Mustafa Diri, beş yıllık bir uğraş sonunda, halılara desen veren jakar makinasını kendi imkanlarıyla üretmeyi başarmış. Artık halı tezgahı piyasasına ithal jakar makinaları giremiyor.

Yine torna ustası Ekrem Kayalı, başta Chevrolet İmpala olmak üzere, bazı eski Amerikan otomobillerinin lastik sübaplarını yapıp Amerika'ya ihraç ediyor. Çünkü bu tip otomobillerin yedek parçaları, artık kendi ülkesinde bile üretilmiyor. Mitaş A.Ş, MKE için G-3 piyade tüfeği kasaturaları ve roket kanatları üretiyor.


Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. "Taklitçiliğin Japonya'yı aratmayacak kadar geliştiği bu yer neresiymiş?" diye sorarsanız cevap: Gaziantep. Gaziantep Ticaret Odası Başkanı (GTO) Mehmet Aslan, "Hollandalılar, tekstil fuarlarında makinalara Antepli torna ustalarını yaklaştırmıyorlar. Çünkü bizim ustalar makinadaki yeniliği hemen anlıyor ve taklitlerini yapıyorlar. Türkiye önceden, çok döviz yatırıyordu bu halı tezgahlarına... Şimdi İran'a, Suriye'ye, Irak'a ihraç ediyor" şeklinde konuşuyor.

Japon uzmanlarca hazırlanan GAP Master Planında bile övgüyle söz edilen Anteplinin bu taklit becerisi, hep kişisel çabalara dayanıyor. Devletçe iyi yönlendirilmesi ve teşvik edilmesi durumunda, alınabilecek sonuçlar ise iyice araştırılması gereken bir başka konu...

(Tıklayınız) TATLI UYKU, ANTEP BAKLAVASINA FEDA OLSUN

14 Ekim 2018 Pazar

BANKA BİLANÇOLARI NASIL MAKYAJLANIYOR?



BANKA DENETİMİNDE YAPISAL SORUNLAR VAR

Cahit UYANIK

Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de en hassas mali kurumların başında bankalar geliyor. Sermaye piyasalarının az geliştiği ülkelerde bankaların sorunları, genel ekonomik dengeleri bozacak kadar önemli olabiliyor. Türkiye, 1994'te yaşadıklarıyla bu durumun canlı örneği... Geçen hafta başında bir banka genel kurulunun ardından yazılıp-çizilenler, kötü hatıraları yeniden canlandırdı. Yaşananlar, yazılan şeylerin doğruluk derecesinden öteye, birer 'güven müessesesi' olan bankalar hakkındaki bilgilerin kamuoyuna doğru, hızlı, şeffaf ve zamanında aktarılmasının önemini ortaya koydu.

Türkiye'de banka bilançolarındaki bilgilerin doğruluğu tartışmalı. Sektörde "Bankalar zarar göstermez" mantığı ile bilanço makyajlama davranışı çok yaygın. Oysa her gün biraz daha yaklaştığımız gümrük birliğinde, banka muhasebesi ve bilançolarında 'makyaj kalemleri'nin yok edilmesi gerekiyor. Peki banka bilançoları nasıl makyajlanıyor?

Bu konuda artık gelenekselleşmiş 5-6 teknik mevcut. Makyaj yapılırken;

13 Ekim 2018 Cumartesi

ÜNLÜ MUCİT EDISON'UN ANNESİNE OKULDAN GÖNDERİLEN MEKTUP



1847 yılında Ohio eyaletinin Milan şehrinde doğan Thomas Alva Edison, okula başladığında öğretmeni ona bir mektup verir ve ailesine götürmesini ister. 

Edison eve gider ve annesi Nancy Matthews Elliott'a "Bu kağıdı öğretmenim verdi ve sadece sana vermemi tembihledi” der.

Annesi ağlamaya başlar ve okur: "Oğlunuz bir dahi. Bu okul onun için çok küçük ve onu eğitecek yeterlilikte öğretmenimiz yok. Lütfen onu kendiniz eğitin."

Aradan uzun yıllar geçer. Edison’un annesi hayatını kaybeder. Eski eşyaları karıştırdığı sırada çekmecenin birinde o kağıdı bulur.

10 Ekim 2018 Çarşamba

EKONOMİ FIKRALARI: BORCUNU ÖDEYEMEYEN SALOMON...

Salomon büyük bir ekonomik sıkıntı geçirmektedir. Çareyi Mişon'dan borç istemekte bulur. Zaten işleri de evleri de aynı sokakta ve karşı karşıya olan Mişon, Salomon'a borç vermeyi kabul eder ama en geç 1 ay sonra parayı geri vermesini şart koşar. Salomon da kabul eder.

Günler çabucak geçer ancak Salomon'un işleri bir türlü istediği gibi gitmez. Borcu ödemesine 1 hafta kalmıştır ancak ödemesi mümkün görünmemektedir. Geceleri yatağında dönüp durmakta, uyku bile uyuyamamakta, sabahı zor etmektedir.
Salomon'un bu huzursuzluğunu gören eşi, Salomon'a sorar;


- Bey bey, ne oldu, neden uyuyamıyorsun, neden bu kadar huzursuzsun?
O ana kadar aldığı borcu ve ödeyemeyeceğini eşine söyleyemeyen Salomon durumu anlatır.


- Parayı Mişon'a en geç üç gün içinde ödemek zorundayım ve maalesef hiç param yok, ben ne yapacağım yandım...
Eşi; "Bunun için mi bir haftadır uyku uyumuyordun, düşündüğün şeye bak" diyerek, gecenin kör karanlığında pencereyi açar ve hemen karşıda uyuyan Mişon'ların duyabileceği kadar bağırır;
"Mişşşşooooon, Mişooooon, Salomon var ya... Sana olan borcunu ödeyemeyecek !!! "
" Haydi yat bey, şimdi o düşünsün..."
(Anonim)

BAŞKANLIĞI "ATEŞTEN KOLTUK" BİR DEVLET KURUMU: TÜİK

Prof. Dr. Ömer DEMİR

TÜİK, bir yıldır vekaletle yönetiliyor

Cahit UYANIK 
Sanayi üretimiyle ilgili verinin açıklanmasında tarihi bir hataya imza atan Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), yaklaşık 1 yıldır vekaletle yönetiliyor. Üstelik bu vekaletin bitmesi de şu anda mümkün görünmüyor.
TÜİK Başkanı Ömer Demir geçen yıl mart ayında, YÖK Başkan vekilliğine atandı. Ancak Demir YÖK'teki görevini resmen sürdürüyor ama kadrosu TÜİK'te bulunuyor. Ve bu görevlendirme nedeniyle ücretsiz izinli sayılıyor. TÜİK'te başkan vekilliğini ise Ömer Toprak yürütüyor. Bu "garip" durum sebebiyle TÜİK'in başına asaleten atama yapılamıyor. TÜİK'te vekalet döneminin bitmesi için Demir'in TÜİK başkanlığından alınıp bir başka göreve atanması ve oradan da görevlendirme yoluyla yeniden YÖK Başkanvekili yapılması gerekiyor.

9 Ekim 2018 Salı

DPT: TARIMDA AB'YE UYUMUN FATURASI 8-10 MİLYAR EURO


AB'YE UYUMDA İLK FATURA TARIMA 

Cahit UYANIK

Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) tam üyeliğine hazırlanması sürecinde yapılacak harcamalarda ilk fatura tarım alanında çıkarıldı. Devlet Planlama Teşkilatı (DPT), kabataslak bir hesapla tarım kesiminin AB tam üyeliğine hazırlanması için kısa ve orta vadede 8-10 milyar euroya ihtiyaç olduğunu belirledi. Kesin finansman ihtiyacını bu aşamada belirlemenin güç olduğunu belirten DPT, bu kaynağın sağlanmasında Topluluk imkanlarından yararlanılması gerektiğini bildirdi.

DPT'ye göre 10 milyar euroluk harcama tarım reformunun sürdürülmesi, kırsal ve tarımsal alt yapının ve tarım işletmelerinin yapısının iyileştirilmesi, Topluluk standartlarında tarımsal bilgi sistemine geçiş, Topluluk müktesebatının edinilmesi ve diğer harcamalarda kullanılacak.  DPT ayrıca üyelik öncesi Topluluk ile yapılacak görüşmelerde Ortak Tarım Politikasına (OTP) uyumu gerçekleştirecek ürünler için, özellikle fiyat ve pazar politikasına uyumda ek finansmana ihtiyaç bulunacağını da kaydetti.

8 Ekim 2018 Pazartesi

"BURUK ACI"NIN BURUK HİKÂYESİ...


Şu yaşamda ne kadar bilmediğimiz şey var...
Söz gelimi...
Bugün toprağa verdiğimiz Sn. Sennur Sezer'in "Buruk Acı" adlı şarkının güfte yazarı olduğunu...
Bu şarkının TRT arşivine yanlışlıkla "Güfte Yazarı: Türkan Şoray" diye girdiğini...
Sezer'in bu güfteyi, eşi Sn. Adnan Özyalçıner'in Buruk Acı adlı romanı filme çekilirken...
Onun ricası üzerine yazdığını...
Sn. Adnan Özyalçıner'in bu romanının bir gazetede "Türkan Şoray'ın yazdığı roman" diyerek tefrika edilmesine "para kazanmak için" izin verdiğini...
Tüm bu olayların yıllar sonra Türkan Şoray tarafından itiraf edildiğinde ortaya çıktığını...
Bilmiyordum...

Sn. Sennur Sezer'in "Buruk Acı" adlı bu güzel şiirini paylaşarak bitirelim:

6 Ekim 2018 Cumartesi

MC KINSEY TÜRKİYE: MÜŞTERİMİZİN SIRLARINI SAKLAR, AYNI FİKİRDE OLMASAK BİLE SÖYLERİZ...


McKinsey Türkiye, McKinsey'i internet sitesinde şu şekilde tanıtıyor:
McKinsey & Company; önde gelen işletmelere, kamu kuruluşlarına, sivil toplum kuruluşlarına ve kar amacı gütmeyen kuruluşlara hizmet veren global bir yönetim danışmanlığı firmasıdır. 
Müşterilerimizin performansında uzun süreli gelişmeler sağlamasına ve en önemli amaçlarının farkına varmasına yardımcı oluyoruz. Neredeyse yüz yılı aşkın bir süre içinde, bu görev için benzersiz donanıma sahip bir firma yarattık.
McKinsey, 16,000’den fazla danışman ve yaklaşık 2000 araştırma ve bilgi profesyonelinden oluşuyor. 60’tan fazla ülkede ofise, bu ofislerde 130 dilden çalışana sahibiz ve 100’den fazla ulusu temsil ediyoruz.
Müşterilerimiz global yapımızı yansıtıyor. Müşterilerimizin yaklaşık %40’ı Avrupa’da, %35’i Amerika’da, %15’i Asya Pasifik’te ve %10’u ise Orta Doğu ve Afrika’da yer alıyor. Özel ve kamu kuruluşlarından ve sosyal kuruluşlardan oluşan geniş kapsamlı bir müşteri yelpazesine hizmet veriyoruz.
Firmamız bir bütün olarak faaliyet gösterecek şekilde organize edilmiştir. Güçlü değerlerle birbirine bağlanan ve müşteri etkisine odaklanan tek bir global ortaklık olarak faaliyet gösteriyoruz. Firmamızın sahibi ise Avrupa, Amerika, Asya Pasifik, Orta Doğu ve Afrika’da bulunan 1400’den fazla ortağımızdır.

5 Ekim 2018 Cuma

NOBEL BARIŞ ÖDÜLÜ, HATALI BİR HABERDEN DOĞMUŞTU...

Alfred Nobel ve Nobel Ödülü Madalyası
Düzeltmeye gerek kalmayan hatalı haberin hikayesi... 
Veya...
Nobel Barış Ödülü nasıl başladı?

Kimyager olan ve dinamitin mucidi Alfred Nobel'in...
Petrolcü 
Kardeşi Ludvig...
Vefat edince...
Avrupa'daki gazeteler bayram ediyor...

Nobel kardeşleri karıştırıp Dinamitçi Alfred
Öldü zannediyorlar...
"Ölüm taciri Alfred öldü" diye haber yapıyorlar...

ANKARA'NIN BİR GERÇEĞİ: BANKAMATİK MEMURLAR


BANKAMATİK MÜŞAVİRLERİ

Cahit UYANIK 

Türkiye'yi Refahyol ile hesaplaşacağı bir seçime götürecek hükümet çoktan belli oldu. Bugünlerde ise hükümetin, özellikle ekonomideki  performansını yakından ilgilendiren bürokrasi atamaları yapılıyor.  Seçilen isimlerin hemen hepsinin isabetli olduğu söylenebilir. Orhan Güvenen, Mahfi Eğilmez, Yavuz Ege ve birçok isim, Türkiye'nin demokrasi sürecinin olgunlaşması sırasında kızağa çekilmişlerdi. Zaman zaman zirveye paraşütle inen politikacılar, dişiyle tırnağıyla bir yerlere yükselen atanmışları gözden çıkarabiliyorlar. Devleti bilmemekten kaynaklanan ayıplarını, 'evet efendimcileri' sivrilterek kapatmaya çalışıyorlar.

Bu süreç, ANAP'ın ilk iktidara geldiği 1980'li yıllarda 'prensler' grubuyla yaşanmıştı. Bu grubun içinden bir çok 'sivri zeka' çıkıp devleti çarptıktan sonra ortadan kayboldu. Geriye kalan birkaç isim dikkatle incelendiğinde, ya ailelerinden ya da yetiştiği ilköğretim okullarından kaynaklanan güçlü bir devlet motifi bulunduğu ortaya çıktı. Zaten bu isimler, halen Türkiye'yi terk etmediler ve onurlu insanlar olarak aramızda yaşıyorlar.

2 Ekim 2018 Salı

ELMA SATILARAK ZENGİN OLUNUR MU?


Batılıların çok anlattığı bir hikaye:


Bir gazeteci, çok varlıklı bir adama nasıl bu kadar zengin olduğunu sormuş ve şu cevabı almış:

"Babam bana 1 elma verdi

Sattım, iki elma aldım
2 elmayı satıp 4, 4 elmayı satıp 8
8 elmayı satıp 16 elma aldım...
Derken...
Babam öldü, tüm malı mülkü bana kaldı. 
Zengin oldum"

(Bu yazı 02 Ekim 2015 tarihinde Facebook sayfamda yayınlanmıştır.)

1 Ekim 2018 Pazartesi

UYUŞTURUCU EKONOMİSİ BİRLEŞMİŞ MİLLETLER (BM) GÜNDEMİNDE


Cahit UYANIK

Bir güvenlik sorunu olmaktan öteye geçerek dünya ekonomilerini tehdit etmeye başlayan uyuşturucu üretimi ve ticareti, Birleşmiş Milletler'in (BM) özel oturumuna konu olacak. 8-10 Haziran tarihleri arasında BM'de, dünyadaki uyuşturucu sorunu özel bir oturumda tartışılacak. ABD Başkanı Bill Clinton'ın da bir konuşma yapacağı ve New York'ta düzenlenecek özel oturumda Türkiye'yi İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu'nun temsil edeceği bildirildi. Özel oturum öncesinde BM Uyuşturucu Kontrol Programından (UNDCP) bir grup uzmanın Türkiye'ye gelerek bilgi topladığı öğrenildi. Türkiye, dünya eroin ticaretinin yoğunlaştığı Balkan Rotası üzerinde bulunuyor.

Finansal Forum'un edindiği bilgiye göre BM özel oturumunda 6 ayrı konu tartışmaya açılacak. Özel oturumda uyuşturucu bitkilerini narkotik maddeye dönüştürmeye yarayan kimyasal maddelerin üretimi, amfetamin tipi sentetik uyuşturucu kullanımında görülen artış, hukuki işbirliği, kara para aklanmasıyla mücadele, uyuşturucuya giderek artan talebin önüne geçilmesi, uyuşturucu bitkilerinin üretiminin önüne geçilmesi konuları ayrı ayrı ele alınacak. BM özel oturumu, uyuşturucu ile mücadelede bundan sonra izlenecek genel politikalar konusunda kritik bir dönemeç niteliği taşıyor.