13 Haziran 2024 Perşembe

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / BİLANÇO GÜNÜ

Cahit UYANIK 

Bugün bilanço günü: 31 Aralık 2001. Hiç de hoş bir sene geçirmedik. Olup biteni şöyle bir zihninizde akıtın, ne demek istediğimi anlarsınız. Türkiye olağan dışı bir ülke. Koşulları da yaşadıkları da öyle. Çoğu toplumun uzun yıllarda içine sığdırıp sindirebileceği gelişmeleri birkaç ayda eskitiyoruz. 

Ama Türkiye'de bazı gelişmelerin mayalanma süreci çok uzun. Zaten olağan dışı gelişmelerin yaşanabildiği bir ülkede, yılların mayalana mayalana iyice ağırlaşmış sorunları da patlak verince 2001 gibi seneler yaşayabiliyoruz. Yakın geçmişimizde 1980, 1988, 1994'ü de tıpkı 2001'e benzetebiliriz. 

Hızla değişen toplumdaki bazı gelişmelerin önüne set çekilmeye çalışıldığı ancak bazı ekonomik gerçeklerin her türlü şeyi altüst ettiği zaman dilimleri, hep ekonomik kriz şeklinde karşımıza çıkıyor. Peki 2001'e bu çerçeveden baktığımızda neleri görebiliriz? 

Bilançonun en önemli maddesinde karşımıza IMF çıkıyor. IMF ile ilişkilerde yıllardır mayalanan problemler, 2001 başında su yüzüne çıktı. IMF reçete zihniyetinden kurtulamamanın faturasını öderken, siyasetçilerimiz ve bürokratlarımız ise inanmadıkları bu reçeteye uyarmış gibi yapıp yine kendi bildiğini okumalarının ceremesini  2001'i altüst ederek çektiler. Sonuçta hem IMF'nin reçeteleri yırtılıp atıldı hem de köhnemiş siyasi yapı ve onu ayakta tutmaya çalışan bürokrat kesimi, halkı derin bir yoksulluğa sürükledi. 

Şimdi ortada yeni bir reçete var. Ama ne IMF eski IMF, ne Türkiye eski Türkiye... Değişim süreci başladı, Yine statükoyu korumaya çalışanlar, ilerideki büyük bir patlamanın tetikleyicisini mayalandırmaya başladılar. Mayalanma süreci yarıda kesilerek kendi yapımıza uygun çözümleri bulabilirsek ne güzel...  Bunun için de önce performans kriterleri, niyet mektubu ön şartları gibi kavramlardan kurtulmamız lazım. Bunun yerine plan ve program hedefleri ile seçtiğimiz siyasi iktidarların programlarını bağdaştırmayı öğrenmeliyiz.

Dünyadaki gücümüz ve yerimizin ilk belirleyicisi ekonomik gücümüz olmalı. Ekonomik gücün uluslararası siyasi ve askeri gücü de şekillendirdiğini anlayıp ona göre davranmalıyız. Bu tabloya ulaşmanın kestirme yolu ülkenin iyi yönetilebilmesinden geçiyor. Siyasi partiler ve seçim yasalarında reform taleplerinin, devleti küçülterek yeniden yapılandırmanın,  yerel yönetimler reformunun, özel sektör restorasyonunun, mali sektör konsolidasyonunun üzerine ciddi şekilde eğilmeliyiz.

Aslına bakılırsa ulaşmak istediğimiz refah toplumu olma hedefinin yol haritası belli. İyi yönetilen, çok üreten, çok tüketen, çok ihracat yapan, gelişmenin odağında insanın bulunması gerektiğini hiç bir zaman unutmayan bir yapılanmayı başarmamız gerekli. Reformları stand by kredisi, kredi dilimi, ABD Başkanının karşısına eli güçlü olarak çıkmak için değil, -şimdiki bazı siyasetçilerin köşe bucak kaçtığı- sokaktaki insana mutlu bir gelecek hazırlamak için yapmalıyız. Mutlu ve umutlu yeni yıllar...

(Bu yazı Finansal Forum gazetesindeki Başkentten Yansımalar köşesinde 31 Aralık 2001 tarihinde yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder