30 Nisan 2018 Pazartesi

AB-TÜRKİYE GÜMRÜK BİRLİĞİ, BREXIT SONRASI İNGİLTERE İÇİN MODEL OLABİLİR Mİ?



Cahit UYANIK

Avrupa Birliği (AB) ile Türkiye arasındaki ekonomik ilişkilere neredeyse yarım yüzyıldır yön veren ve 1973 yılından bu yana uygulanan Gümrük Birliği modeli, başka ilişkiler için ilham kaynağı olmaya başladı. Brexit’ten sonra İngiltere’nin AB ile nasıl bir ekonomik ilişki sürdürmesi gerektiğine dair tartışmalarda, Gümrük Birliği modeli artık daha fazla ‘çözüm’ olarak öneriliyor. Oysa İngiltere Başbakanı Theresa May sözcüsü aracılığıyla geçen Kasım ayında AB ile Gümrük Birliği'nden tamamen ayrılacaklarını duyurmuş, şubat ayı başında da bu düşüncesinin değişmediğini tekrarlamıştı. Ancak May’e rağmen İngiltere’de, Brexit sonrasında AB-Türkiye arasındaki Gümrük Birliğine benzer bir uygulamaya gidilmesi gerektiği yönündeki düşünceler daha üst perdeden dillendirilmeye devam ediyor.

İngiltere'de şirket yöneticilerinin ve girişimcilerin üye olduğu Direktörler Enstitüsü (Institute of Directors-IoD), şubat ayı ortasında Brexit sonrasında AB ile ticaretlerinde Türkiye'yi örnek alan bir model geliştirilmesini önerdi. İngiltere'nin en eski iş dünyası örgütlenmelerinden biri olan 30 bin üyeli IoD’nun önerisi, The Daily Telegraph gazetesinin iş dünyası ekinin manşetinde ve The Times gazetesinde yer aldı. IoD Türkiye'nin AB ile var olan kısmi Gümrük Birliği gibi bir yapının İngiltere'nin ticareti için en iyi sonucu vereceğini belirtti. "Brexit'i Uyarlamak: İngiltere-AB Ticaret Çerçevesi İçin Melez Bir Seçenek" başlıklı raporda IoD, İngiltere'nin belli sektörleri seçerek bu sektörlerde AB ile Gümrük Birliğine gitmesini önerdi. Buna göre İngiltere'nin diğer ülkelerle serbest ticaret anlaşmalarına katmak istediği ürün ve hizmetler ise Gümrük Birliğinde yer almamalı. Böylece İngiltere bu sektörleri kapsayan serbest ticaret anlaşmaları imzalamakta özgür olacak. Böylesi bir anlaşma sayesinde İngiltere'nin AB'ye kritik sektörlerdeki ihracatının etkilenmeyeceğini vurgulayan IoD, Türkiye ekonomisinin Gümrük Birliğinin ardından hızla büyüdüğüne dikkat çekti.

27 Nisan 2018 Cuma

TÜRKİYE-KUZEY KORE İLİŞKİLERİ NE BOYUTTA? EN SON 7 YIL ÖNCE GÖRÜŞTÜK


Cahit UYANIK

Kuzey Kore Devlet Başkanı Kim Jong-un, Güney Kore'ye giderek Güney Kore Devlet Başkanı Moon Jae-in ile buluştu.  Türkiye'nin Güney Kore ile sıcak ilişkileri malum. Peki Türkiye'nin Kuzey Kore ile ilişkileri nasıl? Dışişleri Bakanlığının internet sitesindeki bilgilere göre Türkiye'nin 
Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti (Kuzey Kore) ile ilişkileri sınırlı. 

Öyle ki diplomatik ilişkilerimizin temelinin 15 Ocak 2001 tarihinde Pekin’de imzalanan Mutabakat Zaptı ile atıldığı ifade ediliyor ve bu Kore Savaşından sonraki 51. yıla denk geliyor. Bu tarihte Türkiye'de Bülent Ecevit başbakan; Kuzey Kore'de ise Kim Jong-il...

İlişkilerimizi Seul Büyükelçiliği yürütüyor

Dışişlerine göre, Türkiye ve Kuzey Kore’deki gerekli hukuki sürecin tamamlanmasının ardından, 27 Haziran 2001 tarihinde iki tarafça eşzamanlı olarak yapılan ortak açıklamayla, iki ülkenin 15 Ocak 2001 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere Büyükelçi düzeyinde diplomatik ilişki kurduklarını duyurmuşlar. Böylece Seul Büyükelçiliğimiz Kuzey Kore’ye, Kuzey Kore’nin Sofya Büyükelçiliği de ülkemize akredite olmuş.  Dışişleri, Türkiye'nin Kuzey Kore’ye zaman zaman, BMGK kararlarını ihlal etmeyecek şekilde insani yardımda bulunduğunu bildiriyor. İki ülke Dışişleri Bakanlıkları arasında bölgesel barış ve istikrara katkıda bulunmak amacıyla son olarak 8 Eylül 2011 tarihinde Ankara’da siyasi istişareler düzenlendiği kaydediliyor. Dışişleri Bakanlığı Kuzey Kore'yi şöyle anlatıyor:  

ÇALIK GRUBU'NA, SAMSUN-CEYHAN BORU HATTINA PETROL BULMASI İÇİN 6 AY SÜRE

Çalık Enerji Yön. Kur. Bşk. Ahmet ÇALIK 

Cahit UYANIK

Çalık Grubu'na Samsun-Ceyhan Ham Petrol Hattı'nı kurup, taşıyacağı ham petrolü ispat edebilmesi için verilen iznin ayrıntıları belli oldu. Buna göre Çalık Enerji ve Sanayi Ticaret A.Ş, 2 Aralık 2006 tarihine kadar boru hattı projesini nasıl finanse edeceğini ve boru hattından taşıyacağı yıllık 74 milyon ton ham petrolü nereden bulacağını Petrol İşleri Genel Müdürlüğü'ne (PİGM) ibraz etmek zorunda.

Çalık Enerji'nin ispat edeceği ham petrol, "taşıtıcı firmalarla yapılmış taşıma anlaşmalarını" içerecek. Çalık Enerji'ye, Samsun-Ceyhan için gerekli izin (Petrol hakkına müteallik karar) 2 Haziran 2006 tarihi itibariyle verildiği için, ön iznin gereklerini 2 Aralık 2006 tarihine kadar tamamlaması zorunlu. Çalık Enerji, bu aşamayı da başarı ile geçtiği takdirde Samsun-Ceyhan'ı 30 yıl boyunca işletecek.  

26 Nisan 2018 Perşembe

KAPAK HABERİ / SPOR, AYNI ZAMANDA EKONOMİDİR



Cahit UYANIK

Bu satırlar yazılırken Türkiye A Milli Futbol Takımı, Brezilya ile oynayacağı yarı final maçına hazırlanıyordu. Elbette 70 milyonluk nüfusu ile Türkiye ve Türk insanı da... Bu rakama, diğer Türk cumhuriyetleri ile dünyanın dört bir yanına yayılmış Türk soylu ancak değişik ülkelerin vatandaşlığına geçmiş taraftarlar da dahil... Türkiye kazanınca Almanya, Fransa, Hollanda, Avustralya, Avusturya, Amerika Birleşik Devletleri, Kuveyt, Hong Kong, Afganistan gibi ülkelerde sevinç çığlıkları yükseliyor. Bugün Türkiye A Milli Futbol Takımının dünya çapındaki taraftarlarının yarım milyar kişiye ulaştığı tahmin ediliyor. Dile kolay, dünya nüfusunun 6 milyar kişi olduğunu var sayarsak, demek ki her 12 kişiden biri Türkiye'yi tutuyor.

Çok değişik, hiç akla fikre sığmayacak ülkelerde Milli Takım'ın futbolcularını Avrupa Kupası veya Avrupa'daki lig maçlarından tanıyan milyonlarca insan var. Uydu teknolojisi, artık futbolculara ve dolayısıyla takımlara binlerce kilometre ötesinden sempatizanlar veya taraftarlar kazandırabiliyor. Futbolun ve sporun evrensel dili, düşmanlıkları törpülüyor, dostlukları canlandırıyor. Nasıl ki Japonya ile Güney Kore arasındaki buzlar, bu şampiyona ile bir nebze olsun eriyebildiyse...

25 Nisan 2018 Çarşamba

'ÇİÇEĞİ BURNUNDA' BAŞBAKAN ERDOĞAN, YAPAMADIĞI ÖZELLEŞTİRME İÇİN ŞİİR OKUMUŞTU

FOKUS/
ÖZELLEŞTİRMELERDE ARTIK BLOK SATIŞTAN VAZGEÇİLMELİ

Cahit UYANIK

Türkiye, özelleştirme kavramını 1983 yılında yapılan genel seçimler öncesinde Anavatan Partisi Genel Başkanı Turgut Özal'ın ağzından duymuştu. Özal, köprüleri ve barajları satmaktan bahsedince ortalık karışmıştı. Yaklaşık 21 yıl önce seçim meydanlarında başlayan "Satarım-sattırmam" kavgası hala sürüyor. Geçen hafta Ankara Sanayi Odasında iş adamlarının sorunlarını dinleyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ise özelleştirmede planlandığı gibi yol alamadıklarını belirterek duygularını

"Ağlarım anlatamam
Hissederim söyleyemem
Dili yok kalbimin
Ondan ne kadar bizarım"

mısralarıyla ifade etmişti.

Türkiye'de 21 yıldır yoğun uğraş verilmesine rağmen özelleştirme yapamamanın gerçek nedeni veya nedenleri nelerdir? Özelleştirmeyi toplum mu, yoksa siyasetçiler mi istemiyor? Bu soruya yıllarca özelleştirme uygulamalarının içinde bulunan Devlet Eski Bakanı Işın Çelebi kestirmeden bir cevap veriyor. Çelebi'ye göre Türkiye, bu tür devletçi mantığı terk etmek istemiyor ve Türkiye ekonomisi, Çin'den sonra en devletçi yapıya sahip bir görünüm arz ediyor. Çelebi işte bu nedenle herkesin özelleştirmeye gizli veya açık direnç gösterdiğini anlatırken, "Siyasetçi Türkiye'de yıllardır teknik ve ekonomik değil, siyasi mülahazalarla özelleştirme yapıyor. Aslında kesinlikle, devletin ağırlıklı olduğu yapıdan vazgeçmek istemiyor. Bunun nedeni de basit. Siyasetçi klientelist, yani siyasi yandaşlarını kollama zihniyetini bırakmak istemiyor. Çünkü varlık nedeninin ortadan kalkacağını düşünüyor" değerlendirmesinde bulunuyor.     

23 Nisan 2018 Pazartesi

EKONOMİ HİKAYELERİ: PADİŞAH BİLE NASİPLENDİREMEDİ 'NASİPSİZ' MEHMET EFENDİ'Yİ...



Rivayet edilir ki, İkinci Mahmud’un padişahlığı döneminde (1808-1839) İstanbul’da bir Mehmet Efendi yaşarmış. Mehmet Efendi Allah’ın talihsiz bir kuluymuş. Hangi işe girse başarısız oluyor, başına bir felaket geliyormuş. Artık herkes onu Nasipsiz Mehmet Efendi diye anmaya, bu adla çağırmaya başlamış.
Nasipsiz Mehmet Efendi’nin başına gelenler İkinci Mahmud’un kulağına kadar gitmiş. Padişah hem acımış, hem de merak etmiş bu talihsiz kulunu. Kendisine yardım etmeyi, destek olmayı düşünmüş. Emir verip, huzura getirtmiş Mehmet Efendiyi.
Nasipsiz Mehmet Efendi’yi apar topar huzura getirmişler. Padişah, Mehmet Efendi’ye, “Senin için her giriştiği işte başına bir felaket gelir, kısmeti kesilir diyorlar, doğru mu?” diye sormuş. Mehmet Efendi saygı ile ellerini ovalayıp önüne bakarak; “Doğrudur Padişahım” demiş saygıyla.

22 Nisan 2018 Pazar

IMF ARTIK ÜLKELERİ YOLSUZLUKLA MÜCADELE YÖNÜNDEN DE DENETLEYECEK

WASHINGTON - Uluslararası Para Fonu (IMF), yolsuzlukla mücadeleyi güçlendirmek amacıyla tüm üyelerin yolsuzluk açısından denetlenmesini ve bu alandaki sorunların giderilmesinin borç verme kriterlerinden biri haline gelmesini öngören düzenlemeyi onayladı.
IMF'den yapılan açıklamada, Yönetim Kurulunun yolsuzlukla mücadelede daha etkin rol oynanmasını öngören düzenlemenin kabul edildiği belirtildi.
Yolsuzluğun sürdürülebilir ve kapsayıcı ekonomik büyüme kapasitesini baltaladığına işaret edilen açıklamada, yapılan araştırmaların yolsuzluğun düşük büyüme, yatırım ve gelir vergisi ile ilişkili olduğunu ortaya koyduğu vurgulandı.
Açıklamada, 1997’de kabul edilen “IMF’nin Yönetim Sorunlarındaki Rolü: Kılavuz Notu”nda yer alan uygulamaları daha sistematik, tarafsız ve verimli hale getirecek yeni düzenlemenin 1 Temmuz 2018’de yürürlüğe gireceği ifade edildi.

EKONOMİ FIKRALARI: DÜŞTÜK BE YAV...

Edirne' de bir kadının evinde cam kırılmıştı. Kadın camcıyı aradı ve sipariş verdi. Yarım saat sonra zil çaldı. Kadın diyafondan seslendi;
"Kim o?"
"Camcı be yav"

Kadın kapıyı açtı ve camın takılacağı yeri gösterdi. Beş dakika sonra yine zil çaldı.
"Kim o ?"
"Camcı be yav..."
"Yanlışlık olmasın, çünkü az önce bir camcı gelmişti, hatta içeride cam takıyor!"
"Düştük be yav !!!"
(Anonim)

20 Nisan 2018 Cuma

TÜRKİYE'DE SEÇİM EKONOMİSİ İZLENEBİLİR Mİ?



Cahit UYANIK

Türkiye, 3 Kasım'da bir erken seçime gidiyor. Siyasi ortam toz duman. Ekonomide ise nispi bir istikrar ve sakinlik gözleniyor. Ama hepimizin bilinç altında seçim harcamalarının abartılacağı, seçim ekonomisi izlenip, devletin hesapsızca borçlanarak zaten kararsız durumdaki ekonomik dengeleri bozacağına ilişkin geçmişten miras bir korku var. Ama bu korkuların çoğu yersiz. Çünkü devletin bu yıl, gelecek yıl ve 2004 yılındaki finans dengeleri şimdiden belli. 

Türkiye'nin iç ve dış borçlanma kapasitesi çoktan aşıldığı için, yeni bir borçlanmaya gitmek ancak Meclis'te ek bütçe çıkarmakla mümkün. Zaten mevcut hükümet de bunu yaptı ve 150 trilyonluk ek borçlanma imkanı sağlamak için bile Meclis iradesine başvurdu. Bu paranın yaklaşık 85 trilyon lirası siyasi partilere seçim yardımı olarak dağıtılacak. Geri kalan kısım ise Yüksek Seçim Kurulunun harcamalarında kullanılacak. Oysa 150 trilyon lira Türkiye'nin her hafta 500-600 trilyonluk bir borçlanma yaptığı düşünülürse devede kulak gibi kalıyor. Ama devletin bütçe imkanları o kadar kısıtlı ki, küçük bir ek harcama için bile siyasi sorumluluk ve irade aranıyor.

Türkiye'de seçim ekonomisi izlemeye yönelik mekanizmaların çoğunun önü de kapatıldı. Sözgelimi hükümetlerin Merkez Bankasından alabildiği kısa vadeli avans imkanı sıfıra indirildi. Halk arasında bu "Merkez Bankasının karşılıksız para basması" olarak biliniyor. Üstelik Merkez Bankası'nın KİT'lere, tarım satış kooperatiflerine kredi açması imkanı da bitti. Çünkü artık Merkez Bankası'nın tek hedefi var.; o da ülkede enflasyonu düşürmek ve fiyat istikrarını korumak.

19 Nisan 2018 Perşembe

EKONOMİ ŞİİRLERİ: EKONOMİ BİLMECESİ


Ekonomi tıkırında

Ekonomi tıkırında
Kriz var kriz var bunalım var
YILMAZ ONAY (1937-2018) 

Ekonomi tıkırında
Ekonomi tıkırında
İşveren zor durumda
İşçiyi bağrına basar
Reva mı bu efendim 
Bunalım bundan doğar
Ekonomi tıkırında



Ekonomi tıkırında
Kriz var kriz var
Bunalım var

18 Nisan 2018 Çarşamba

IMF İSTEMİŞTİ; EGO VE İETT ARAZİSİ ÖZELLEŞTİRME GELİRLERİ KASAYA GİRMEZSE BELEDİYELER AÇIK VERECEK


Cahit UYANIK 

Aktarılacak kaynak IMF tarafından tartışma konusu yapılan mahalli idarelerin genel bütçe dengesinin sağlanması, iki kritik satışın gerçekleşmesine bağlandı. 2009 Yılı Programı'ndaki verilere göre, mahalli idareler genel bütçesinin öngörüldüğü gibi 0,6 milyar YTL fazla vermesi için Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin EGO-doğal gaz bölümünün özelleştirme geliri ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin İETT'ye ait arazi satışına ilişkin gelirlerin kasaya girmesi gerekiyor.

EGO'nun doğal gaz bölümü bu yıl mart ayında yapılan ihale sonucu 1,6 milyar dolara (yaklaşık 2.4 milyar YTL) Global'e satılmıştı. İETT arazisi ise Mart 2007'deki bir ihale ile 705 milyon dolara (Yaklaşık 1 milyar 57 milyon YTL) Dubai Şeyhi Maktum'un şirketi Sama Dubai'ye satılmıştı. Bu iki satıştan mahalli idarelerin bütçesine toplam 3 milyar 457 milyon YTL gelir bekleniyor. Bu gelir mahalli idarelerin gelecek yılki 38,9 milyar YTL'lik gelirleri içinde yüzde 9'a yakın bir pay ifade ediyor. Eğer bu satışlar gerçekleşmezse mahalli idarelerin genel bütçesi 0,6 milyar YTL fazla değil, 2,8 milyar YTL açık verebilecek. 

16 Nisan 2018 Pazartesi

UZAK DOĞU KRİZİNDE ÇUVALLAYAN IMF, TÜRKİYE'YLE İTİBAR ARIYOR



Cahit UYANIK

İşe temel bir soru sorarak başlamakta fayda var: Uluslararası Para Fonu (IMF) neden kurulmuştu ve kuruluş amacına ulaşabildi mi? Kitaplarda okuduğumuz kadarıyla IMF, dünya ekonomilerinin jandarmasıdır.  Nerede bir sorun, nerede bir başıbozukluk ortaya çıkarsa, işlerin iyiye gittiği diğer ekonomileri korumak için duruma müdahale eder. Kendine has reçeteleriyle kısa sürede sorunu kontrol altına almaya çalışır. IMF'nin klasikleşmiş reçetesinin ateş düşürücüsü, yüksek faiz politikası izlenmesidir.

Yüksek faiz, devletin faiz giderlerini müthiş şişirse de kısa sürede yerel paraya talebi artırır; döviz çılgınlığını frenler. Enflasyoncu bir karaktere sahip olan devletin yüksek faiz giderleri ise çalışanların üzerideki vergi yükünün artırılması veya ücretlerin azaltılmasıyla dengelenir. IMF, istihdamı azaltacağı için sermayedarların vergilendirilmesinden yana değildir. Vs, vs, vs... Bu tabloyu daha genişletip renklendirmek mümkün. 

Yıllardır bu reçeteyi önüne gelen her ülkeye dayatan IMF, 'Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste' özdeyişinde olduğu gibi şimdilerde zor durumda. Gün geçmiyor ki, haber ajanslarından IMF'nin kasa mevcudunun 20 milyar doların altına indiğine dair haberler gelmesin. Uzak Doğu'da halen hüküm süren krizin benzeri, dünyanın bir başka köşesinde patlak verirse yandı gülüm keten helva... IMF, kepenk indirebilir. 

13 Nisan 2018 Cuma

DÜNYA BANKASINDAN AKKUYU NÜKLEER SANTRALINA KREDİ YOK



Cahit UYANIK

Dünya Bankası (DB) Türkiye'nin inşa etmeye çalıştığı nükleer santral konusunda dikkate değer bir hassasiyet gösteriyor. Anahtar teslimi şeklinde inşa ettirilecek Akkuyu Nükleer Santrali'ne Hazine'nin garanti vermesine karşı çıkarak, ihalenin 24 Temmuz'a ertelenmesine sebep olan DB'nin; Ekonomik Reform Kredisine (ERL) bu konuyla ilgili önemli bir 'yasak maddesi' koydurduğu belirlendi.

DB, geçen Mayıs ayında onayladığı 759,6 milyon dolarlık ERL Kredisinin nükleer santral harcamalarında kullanılmamasını şart koştu. Buna göre ERL ile sağlanan finansman, nükleer reaktörler, nükleer reaktör parçaları, yakıt elementleri, radyoaktif elementler, nadir toprak metallerinin izotop ve bileşkelerinin satın alınmasında harcanamayacak. Oysa kredi imzalandıktan sonra yapılan açıklamalarda, bu parayı Türkiye'nin istediği yerlerde kullanabileceği belirtilmişti.

11 Nisan 2018 Çarşamba

EKONOMİ FIKRALARI: YAHUDİNİN BAVULUNDAKİ LENİN BÜSTÜ...

Sovyetler Birliği zamanında bir Rus Yahudisi, zor da olsa, İsrail'e göç için yetkili makamlardan izin almayı başarır. Ülkeyi terk ederken gümrük görevlisi bavulundaki elbiselerinin arasındaki Lenin büstünü fark eder ve merakla sorar: "Söyle bakalım! Bu nedir?”
Yahudi bu soruyu, kendisini olabildiğince heyecanlandırarak, “Yoldaş, bu nedir diye soramazsınız elinizdeki bu büste!” diyerek cevaplandırır. “Ancak, 'bu kimdir?' diye sorabilirsiniz!” diye devam eder yine heyecanını olabildiğince sürdürerek. gümrük memurlarının cevabını beklemeden devam eder konuşmasına:
 “Bu Lenin'dir. Sadece Sovyet halkına değil tüm dünya emekçilerine umutlar ve mutluluklar getiren büyük liderimizdir o!”

9 Nisan 2018 Pazartesi

KANAL D VE CNN TÜRK 600 MİLYON, HÜRRİYET 155 MİLYON DOLARA SATILDI



AYDIN DOĞAN, ERDOĞAN DEMİRÖREN'E 
HANGİ MEDYASINI, KAÇA SATTI?

Doğan Holding'in yazılı ve görsel basın hizmetleri alanında faaliyet gösteren şirketlerinin “önemli” bir kısmının Demirören Medya’ya satışı ve devrinin yapılmasına ilişkin olarak  Kamuoyu Aydınlatma Platformu’na (KAP) gönderdiği yazılı açıklama:

7 Nisan 2018 Cumartesi

EKONOMİ FIKRALARI: PAZARLIK BAŞLADI BİLE...


Bugün İngiltere ve İskoçya ile ilgili kimi yaşanmış, kimi tarihi fıkralara değineceğim. İngiltere ve İskoçya’ya ilk kez, Akşam gazetesinde genç bir gazeteciyken 1967 yılında Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’ın resmi gezisini izlemek için gittim. 

Gezi, Abdülaziz’in tarihi İngiltere ziyaretinin yüzüncü yılına rastladığı için çok önemseniyordu. Görkemli oldu. Abdülaziz’in o ünlü gezisine katılan Tanzimat’ın ünlü simalarından Keçecizade Fuat Paşa ile ilgili çok hoş bir fıkra vardır. Ne kadar gerçektir bilinmez ama yine de anımsamakta yarar var.

5 Nisan 2018 Perşembe

HAM PETROL FİYATLARI ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEMDE NE OLUR? ARTACAK MI AZALACAK MI?

KPMG TÜRKİYE: ELEKTRİKLİ ARAÇLAR SEBEBİYLE PETROLÜN UZUN VADEDE 70 DOLARI AŞMASI ZOR



Cahit UYANIK

Dünyaca ünlü denetim, vergi ve danışmanlık firması KPMG'ye bağlı KPMG Türkiye, Mart 2018 ayı petrol ve gaz analizini yayınladı. KPMG Türkiye “Uzun vadeli bir perspektiften baktığımızda, ulaştırma sektörünün gelecekteki elektrifikasyonuyla ilgili oldukça iddialı olan sektör beklentileri, uzun vadeli petrol talebi tahminlerini oldukça zorlaştırıyor ve petrol fiyatlarının uzun dönemde 70 doların üzerinde seyretmesi olasılığını oldukça düşürüyor” değerlendirmesinde bulundu. 

Analizde, dünya ekonomilerinde yaşanan büyümenin petrol talebini olumlu yönde etkilediğine; ancak enflasyonist baskı etkisiyle düşüşe geçen sermaye piyasası faaliyetlerinin petrol fiyatları üzerinde baskı oluşturduğuna dikkat çekildi.  KPMG Türkiye Enerji ve Doğal Kaynaklar Sektör Lideri Ümit Bilirgen, bu etkiler ışığında petrol fiyatlarının 2018’de ortalama 60 ile 65 dolar seviyesinde seyredeceğini belirtti.

3 Nisan 2018 Salı

ÜLKÜ TAMER'İN KALEMİNDEN... "HIZLANDIRILMAMIŞ TREN YILLARI"

Ülkü Tamer, Gaziantep'te çocukluğunun
geçtiği evin kapısının önünde (2009)
Hızlandırılmış tren, mavi tren, motorlu tren, elektrikli tren... Nereden bilelim bunları... 1940'larda, 50'lerde iki tür tren vardı bizim için: posta treniyle ekspres. İkisi de çuf-çuf. Kara tren.
Eksprese herkes binemezdi öyle. Pahalıydı. Her yere de gitmezdi, belirli hatlarda çalışırdı. O yüzden, varsa yoksa posta treni. Karayollarıyla yolculuk yok gibiydi. Bir yerden bir yere gideceksen... posta treni.
İstanbul-Antep arasını yılda en az altı kere giderdim posta treniyle. İki gün iki gece... O sıralarda benim için azapların en büyüğüydü. Eh, şimdi eziyetler unutuldu, 'nostalji' de girdi işin içine, özlemlerin en büyüklerinden biri oldu çıktı.
* * *
Antep'te tren istasyonu yoktu. En yakın istasyon Narlı'ydı. Elli kilometre ötede. Narlı'ya ekspres uğramazdı zaten. Haydarpaşa-Kurtalan posta treni uğrardı. Toros Ekspresi'ne binecekseniz taa Fevzipaşa'ya gitmek zorundaydınız.
Her akşam Fındıklı Garajı'ndan otobüs kalkardı Narlı'ya. Burunlu Austin. Garajda tanıdığınız varsa, torpilliyseniz, 'şoför mahalli'nde yer bulurdunuz. Bavullarınız, sepetleriniz otobüsün üstüne yüklenir, sallanan mendiller arasında yola koyulurdunuz.
Kentten çıkarken, Başkarakol'da, şoför, 'Hayırlı yolculuklar!' diye seslenirdi.
Yolculuk o zaman başlardı işte. Elveda Antep...
Elli kilometreyi hırıltılı Austin'le iki saatte alırdınız.
Narlı'da lüks lambalarının ışığında sivrisinekler karşılardı sizi.

2 Nisan 2018 Pazartesi

EKONOMİ ŞİİRLERİ: MAKİNALAŞMAK İSTİYORUM


MAKİNALAŞMAK İSTİYORUM
trrrum,
trrrrum,
trrrrum!
trak tiki tak!
makinalaşmak istiyorum!


(Video izleyin) Chaplin-Modern Zamanlar filminin üretim bandı sahnesi




beynimden, etimden, iskeletimden geliyor bu!
her dinamoyu
altıma almak için çıldırıyorum!
tükrüklü dilim bakır telleri yalıyor,
damarlarımda kovalıyor
oto-direzinler lokomotifleri!




trrrrum,
trrrrum,
trak tiki tak
makinalaşmak istiyorum!
mutlak buna bir çare bulacağım
ve ben ancak bahtiyar olacağım
karnıma bir türbin oturtup
kuyruğuma çift uskuru taktığım gün!
trrrrum
trrrrum
trak tiki tak!
makinalaşmak istiyorum!
(Nazım Hikmet RAN)

1 Nisan 2018 Pazar

14 YIL ÖNCE NÜKLEER SANTRAL İÇİN HALKI İKNA ETME HAREKATI BAŞLATILMIŞTI

Başbakan'ın açıkladığı 3 nükleer santral projesini "çevreci" mühendis yürütecek 

13 Milyar $'lık Nükleer Kartı Paris'te Açıldı

Cahit UYANIK-Ankara

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Fransa gezisindeki konuşmasıyla ortaya çıkan 3 nükleer santral inşa etme projesinde düğmeye basıldı. Erdoğan'ın kamuoyundaki tepkilerin azaltılması amacıyla projenin başına İstanbul'daki Küçükçekmece Nükleer Araştırma Merkezi mühendislerinden Gül Göktepe'yi getirdiği öğrenildi. Göktepe, çevresinde "nükleerci çevreci" olarak biliniyor. 

Yaklaşık 13 milyar dolara mal olacak; Mersin-Akkuyu, Sinop ve henüz yeri belli olmayan bir bölgede kurulacak üç santralin ihalesi için yöntem arayışı sürüyor. Türkiye'de nükleer santral kurulması için ilk adım 30 yıl önce atıldı. Her hükümet döneminde gündeme gelen ancak sonra rafa kaldırılan nükleer enerji santrali için harekete geçen AKP ise bu kez farklı bir yol izleyecek.