Özelleştirme etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Özelleştirme etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Temmuz 2025 Pazartesi

KOSGEB TESİSLERİ SANAYİCİLERE VERİLECEK

DEVİR / HEDEF, KİT'LEŞMEYİ ÖNLEMEK

Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, yurt çapındaki 37 KOSGEB tesisini 1994'te sanayicilere devretmeye hazırlanıyor.

Cahit UYANIK 

Küçük ve Orta Ölçekli Sanayii Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı (KOSGEB), son yıllarda oldukça büyüdü ve serpildi. Toplam 22 kentte danışma-kalite geliştirme, ihtisas, pazar araştırma, ortak kolaylık, teknoloji, eğitim ve yatırım geliştirme merkezleri kurdu. Ancak 1970'lerden bu yana faaliyet gösteren bazı merkezler zamanla işlevini yitirmiş durumda. Kurulmasına öncülük ettikleri, büyük emeklerinin geçtiği işletmelerdeki laboratuvarlar daha modern niteliklere sahip olunca, KOSGEB'in bazı tesisleri geride kaldı. Üstüne üstlük yapılan bazı politik atamalarla KOSGEB tesislerinde kadro şişkinliği de görülmeye başlandı.

Çıktığı gezilerde bütün bu olumsuz gelişmeleri gözleriyle gören Sanayi ve Ticaret Bakanı Tahir Köse, gelecek yıl içerisinde toplam 37 KOSGEB tesisini sanayicilere devretmeye karar verdi. Köse, tesislerin zaten sanayici ve esnafın istekleri doğrultusunda kurulduğunu hatırlatarak şöyle konuşuyor:

"Türkiye'nin her tarafında KOSGEB'in merkezler açması isteniyor. Ama yeni bir KİT oluşma tehlikesi mevcut. Böyle giderse 300 olan personel sayısı 2 yıl sonra 700 olacak. Bu tesisler aynı zamanda bütçeye yük oluşturuyor. Mesela bir merkezin aylık gideri 5 milyar lira, laboratuvar hizmet geliri ise sadece 500 bin lira. Arada müthiş bir oransızlik var."

23 Temmuz 2025 Çarşamba

HALKBANK GENEL MÜDÜRÜ YENAL ANSEN: HALKBANK ÖZELLEŞTİRİLEMEZ; HİSSELERİNİN BİR KISMI MESLEK ÖRGÜTLERİNE VERİLEREK KAMUNUN PAYI AZALTILABİLİR

YENAL ANSEN / HALKBANK'TAN AĞUSTOS MÜJDELERİ

Ansen: '30 Milyar Liraya Kadar Tesis İşletme Kredisi Açıyoruz'

Cahit UYANIK / Leyla YARATAN 

Halkbank, yeni genel müdürü Yenal Ansen ile Ağustos ayına hızlı ve müjdeli haberlerle girmeye hazırlanıyor. Ortaklık kuran genç girişimcilere 2 milyar liralık kredi, yurt çapında girişimcilik öncesi eğitim, Girişimci Bilgilendirme Merkezlerinin yaygınlaştırılması ilk akla gelenler... Halkbank Genel Müdürü Ansen sorularımızı yanıtladı:

İntermedya Ekonomi: Geçen hafta açacağınızı belirttiğiniz 'Girişimci Bilgilendirme Merkezi' hakkında ayrıntı verir misiniz?

Ansen: Bankamız yıllardır kredi verirken, öncesi ve sonrasında teknik incelemelerde bulunur. Amaç, kredi isteyen firmanın krediyle alacağı makine, teçhizat ya da işletmesinde kullanacağı malzemelerin kendi açısından uygun mudur değil midir, yapacağı işe yararlı olacak mıdır, kullanacağı teknoloji yeni midir, yeni istihdam alanı açacak mıdır, üretiminde bir gelişme olacak mıdır, standartlarında kalitesinde bir artış olacak mıdır? Bunlar incelendikten sonra bir nevi yol gösterme, danışmanlık hizmeti de verilir. Kredi öncesi yaptığımız bu çalışmayı, kredilendirdikten sonra da yaparız. Özellikle sanayi işletmelerine verdiğimiz krediler 'kontrollü hizmet' şeklinde yürür. 

Şimdi bunun bir ilerisine geçiyoruz. Girişimci Bilgilendirme Merkezi Ağustos'ta tamamlanıp hizmete girecek. Şube binası gibi dizayn ediliyor ancak bankacılık yapmayacak, kredi vermeyecek, mevduat kabul etmeyecek. Merkeze telefonu, faksı olan veya bizzat gelen herhangi bir girişimci başvurabilecek. Yalnızca bilgi verip girişimciyi göndermeyeceğiz; uygulamaya da dönük olacak burası... Girişimcinin isteği halinde işyerinde eleman bile bulunduracağız. Böylece işletmede karşılaşılan sorunlar da birlikte çözülecek.

- Bu bilgilendirme merkezlerinin sayısı artacak mı?

Ansen: Evet bankamızın bölge müdürlüklerinde yani İstanbul, İzmir, Bursa, Adana, Malatya ve Samsun'da buna benzer merkezler kuracağız. Bunlar bilgisayarla birbirleriyle bağlantılı çalışacak ve başvuranlar istedikleri bilgiye anında ulaşabilecek. Bir de network oluşturuyoruz. Bu networkte bankamızda daha önce verilen krediler nedeniyle sağlanmış bilgiler olduğu gibi, diğer yerlerden yani DİE, TÜBİTAK, KOSGEB ve meslek kuruluşlarından derlenen bilgiler de toparlanacak. İnsanlarımızın kafasında bir girişim modeli varsa, kredi alsın almasın gençler, ev kadınları veya şu anda bir işi olan esnaf-sanatkarlar; buraya geldiklerinde kendilerine mutlaka bir yanıt verilecektir. Konusunda deneyimli, yetişmiş bir uzmanı mutlaka görecekler. Buralarda tekstil, elektronik, endüstri, kimya, bilgisayar mühendisi gibi teknik kadrolar yanında ekonomistler, istatistikçiler ve bankanın istihbarat müdürlüğünde yetişmiş, uzman birimlerden de destek görecekler. Ayrıca başvuranlar için bir broşür hazırladık. 1990 yılından bugüne ekonomik göstergeler yer alıyor içinde... Bu broşür belli periyotlarda yenilenecek, yaşayan bir broşür olacak. 

29 Haziran 2025 Pazar

BAŞKENT NOTLARI / ÜÇ TÜRK İŞÇİSİ YOLU AÇTI, GÖREV DIŞİŞLERİ'NE DÜŞÜYOR

Cahit UYANIK 

Türkiye ile Avrupa Ekonomik Toplulugu (AET) arasında imzalanan 1973 tarihli Katma Protokol, Türk işçilerinin 1986 yılından itibaren birlik ülkeleri içinde serbest dolaşımını öngörüyordu. Ancak Türkiye nasıl Avrupa Birliğine (AB) karşı birçok yükümlülüğünü yerine getirmediyse, AB de uygulama zamanı geldiğinde Türk işçilerine ilişkin kararını belirsiz bir tarihe erteledi. Üstelik üye ülkeler içindeki Türk işçilerinin çalışma koşullarını hayli ağırlaştırıcı kararları da devreye alarak...

Ancak bazı Türk işçileri kaderlerine boyun eğmedi. Gerek işveren gerekse devletle anlaşmazlıklarını kendi ceplerinden para harcayarak, pahalı avukatlar tutarak Avrupa Topluluğu Adalet Divanı'na (ATAD) kadar götürdüler. Meryem Demirel, Zeynep Sevince ve Kazım Kuş adlarındaki bu Türk işçileri, oturma ve çalışma izinlerine ilişkin açtıkları davaları kazandı. 

ATAD'ca verilen karar AB ülkelerinde çalışan Türk işçilerinin, diğer üçüncü ülke vatandaşı işçilerden farklı bir hukuki statüye sahip bulunduğunu ve üye ülkelerin bu statüyü sağlamak için gerekli önlemleri almasının hukuki bir zorunluluk olduğunu hükme bağlıyor. Bu karar, AB sınırları içindeki 2,5 milyon Türk'ü yakından ilgilendiriyor. 

Ancak burada başka bir sorun ortaya çıkıyor. Topluluk hukukunda gerek ATAD kararlarını gerek Türkiye-AB Ortaklık Konseyi kararlarının uygulanmasını denetleyecek bir mekanizma yok. Bu, her bir olay için ayrı ayrı dava açılmasını gerekli kılıyor. İşte bu noktada Dışişleri Bakanlığının devreye girmesi zorunlu. Bakanlığın çeşitli ülkelerde açılmış davaları yakından izleyecek, Türk işçilerini bu konuda aydınlatacak, yönlendirecek ve destekleyecek uzman kadroları istihdam etmesi gerekiyor. Ayrıca mahkeme harçları, avukat masrafları gibi konularda da yine gurbetçilerimize yardımda bulunulması kaçınılmaz bir görev. Fakat Dışişleri Bakanlığında henüz böyle bir hazırlığın esamesi bile okunmuyor. Yetkili ve ilgililerin dikkatine sunulur.

TÜPRAŞ NEDEN ZARAR EDİYOR?

Türkiye Petrol Rafinerileri A. Ş. (TÜPRAŞ), Türkiye'nin en büyük işletmelerinde birisi... Geçen yıla kadar bu cümleye 'en fazla kar edenlerden biri' ibaresi de eklenebilirdi. Aynı zamanda bir borsa şirketi olan TÜPRAŞ, geçen yılın ortasından bu yana sürekli zararda... Yaşanan bu durumla ilgili olarak çeşitli açıklamalar getiriliyor: Kimi Kuzey Irak'tan giren ucuz akaryakıtı suçlu buluyor, kimi bayi karlarının yüksek tutulmasını...

Bu konuda en ilginç açıklama ise TÜPRAŞ Eski Genel Müdürü Kemal Işık'tan gelmişti. Çünkü Işık geçen yıl Nisan ayında görevden ayrılırken TÜPRAŞ'ın zarar edeceğini tahmin etmiş ve şu açıklamayı yapmıştı:

17 Haziran 2025 Salı

BAŞKENT NOTLARI / TOBB, ÖZELLEŞTİRME İŞSİZLERİNE DE ÇARE ARAYACAK

Cahit UYANIK 

Özelleştirme İdaresi (ÖİB) Başkanı Ufuk Söylemez, bugünlerde hayli keyifli. Çünkü hızla 2,7 milyar dolarlık yıl sonu hedefine doğru koşuyor. Belki ulaşır, belki ulaşamaz; zaman gösterecek. Ama Söylemez bunu dert etmiyor. "Tutturamazsak, hedefi revize ederiz" deyip işin içinden çıkıyor. Söylemez, özelleştirme nedeniyle işsiz kalacaklar için yürütülen 'İşgücü Uyum Projesi' konusuyla da yakından ilgileniyor. Dünya Bankasından sağlanan kredinin 11 milyon doları ve bütçeden konulan 7,3 milyon dolarla finanse edilen projenin ilk yılı bitti. Bu sürede Sümer Holding, TÜPRAŞ ve Kardemir'de çalışmalar yürütüldü. 

Proje dünyanın öbür yanından yani Avustralya kıtasından gelen uzmanlarca çekip çevriliyor. Bu konuda Avustralya Milli Eğitim ve Çalışma Bakanlığının (DEET) uzmanlarıyla yerli uzmanlar yan yana çalışıyor. Amaç, yabancı danışmanlarla sözleşme bittikten sonra yerli uzmanların işi yürütebilmesi... Çalışmalarda incelenen kuruluşların bulundukları sektör ve yöresel özellikler dikkate alınarak, uygulanabilecek işgücü uyum projeleri geliştirilmeye çalışıldı. Bu konuda ilginç ve basit rehberler de hazırlandı.

Çalışmanın dikkat çekici yanlarından birisi de görüşmeler sırasında yöresel sendikalar ve ticaret ile sanayi odalarıyla yakın ilişki kurularak fikirlerinin alınmış olması... Proje, önümüzdeki günlerde tamamlanacak ve sağladığı faydalar yıl sonunda yapılacak bir konferansla duyurulacak. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin (TOBB) işgücü açığı ortaya çıkan yerlerde mevcut iş kollarının geliştirilmesinin yanı sıra yeni iş alternatiflerinin belirlenmesi açısından katkı sağlaması da isteniyor. Kolay gelsin diyoruz...

MALİYE TEŞKİLATINDA 'REFORM' YAPILIR MI?

Özhan Uluatam, Türkiye'deki kalbur üstü maliye teorisyenlerinden biri... Halen Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinde öğretim üyeliği yapıyor. Uluatam, aynı zamanda 1970'li yıllarda Maliye Bakanlığı Müsteşarlığı görevinde de bulunmuştu. Yani Maliye'nin teşkilat yapısı hakkında teorik olduğu kadar pratik gözlemlere de sahip. 

Uluatam geçen ay Harb-İş Sendikası tarafından desteklenen bir araştırma yayınladı. Araştırmanın belki de en ilgi çekici yanlarından birisi, Maliye'nin teşkilat yapısında gidilmesi gereken köklü değişikliklere değinmesiydi. Uluatam, Maliye'nin eski ve tutucu bürokrasisinin oklarını üzerine çekmek pahasına yerinde tespitler yaptı. 'Vergi İdaresinin geçmişte ve özellikle yakın geçmişteki çalışmaları ne Maliye Bakanlığı üst düzey bürokrasisini ne de genel olarak mükellefler ile kamuoyunu tatmin etmiştir' cümlesi bile hayli cesurdu. Umarız bu araştırma Maliye Bakanı İsmet Attila tarafından dikkatle incelenmiştir. Araştırmada 'kendi camiası içinde' hayli gürültü koparabilecek tespit ve öneriler ise şöyle sıralanıyor:

14 Haziran 2025 Cumartesi

BAŞKENT NOTLARI / MERKEZ BANKASININ ESKİLERİ DE 'YENİ LİRA' İSTİYOR

Cahit UYANIK 

Ertelenen Merkez Bankası Genel Kurulu 16 Mayıs 1996'da yapıldı. Kapalı kapılar ardında süren siyasi hesaplaşmalar, bu sefer Genel Kurulun yapıldığı salona daha farklı bir şekilde yansıdı. Birazdan bunlara gireceğiz. Ancak hasbelkader 1988 yılından bu yana Merkez Bankası Genel Kurullarının hemen hemen tamamını izlemiş bir gazeteci olarak ilginç bir gözlemimi aktarmak istiyorum. 

Bu toplantıların gelenekselleşmiş hissedar katılımcılarından iki isim var ki son Genel Kurul'da adeta bir 'düşünce devrimi' yaşadılar. Atadan babadan miras Merkez Bankası hisselerinin sahibi emekli avukat Selahattin Ergüden ve Emekli Kurmay Albay Sadi Oktay, mevcut Türk Lirasının tedavülden kaldırılmasını istediler! Eğer bu yapılamıyorsa yeni basılacak paraların üzerine Atatürk portresi konulmamasını rica ettiler. Oysa aynı isimler eskiden beri TL'nin itibarını arttıracak önlemler alınmasını isterlerdi. Demek ki bu yaşlı insanlar da izlenen ekonomik politikalardan hayır gelmeyeceğini anladı ve yıllar sonra böyle bir çözüm önerdi. 

Genel Kurulun kamuoyuna yansımayan bir ayrıntısı daha vardı ki gelecekte genişleyebilecek bir çatışmanın ilk sinyalini verdi: Türk bankacılık sektörünün iki numarası ve ağabeyi Ziraat Bankası, Hazine'ye kafa tuttu. Biliyorsunuz Hazine koalisyonun DYP kanadının kontrolünde, Ziraat Bankası da ANAP'ta... Merkez Bankası Kuruluş Yasasına göre Hazine'nin buradaki payı kesinlikle yüzde 51'in altına düşemiyor. Yani Hazine'.nin önerdiği Merkez Bankası Banka Meclisi adaylarının seçilmesi 'banko'... Ziraat, bunu çok iyi bilmesine rağmen Hazine'nin adaylarına oy vermedi. Bağlı bulunduğu Bakan Rüşdü Saracoğlu'nun talimatıyla ANAP kökenli isimleri aday gösterdi ve onlara oy verdi. Ama tahmin edilebileceği gibi seçtiremedi. Finans açısından başı ne zaman sıkışsa Ziraat'e başvuran Hazine'nin bu tavrının önümüzdeki zamanda bir güçlüğe yol açıp açmayacağını -ya da tersi- bekleyip göreceğiz.

ÖZELLEŞTİRME İDARESİ 'KİT' OLDU

Türkiye'de geçen yıl yaz aylarında tam bir özelleştirme fırtınası esiyordu. 1994 sonunda bir Özelleştirme Yasası çıkmıştı ama doğru dürüst uygulanamamıştı. Yasanın işlediğini göstermek için ilk göze kestirilen Et ve Balık Kurumunun (EBK) kombinaları oldu. Bu kombinalar yıl başında bir işçi konfederasyonuna satılmış, daha sonra 'et lobisi'nin kombinaların ucuza gittiği yönündeki spekülasyonları sonucu satış iptal edilmişti. Herkes de 'et lobisi'nin ileride bu kombinaları satın alacağı beklentisine girmişti.

31 Mart 2025 Pazartesi

DPT'NİN 'KİT SORUNU' DEĞERLENDİRMESİ: KİT TABLOSU KAPKARA

Kendi yağıyla kavrulan KİT'ler  (Kamu İktisadi Teşebbüsleri) bile bu yıl zarar etti. Neden mi? DPT araştırması bu sorunun cevabını arıyor.

Cahit UYANIK 

Türkiye Özerkleştirme, Yeniden Yapılandırma ve Özelleştirme Kurumu (TÖYÖK), KİT Müsteşarlığı ve İnter- KİT gibi yeni kurumlaşmaların KİT'lerin gittikçe artan sorunlarına ne ölçüde çare oluşturacağı henüz meçhul. Ortada olan gerçek ise KİT'lerin zarar batağına her geçen gün daha kötü bir biçimde saplanmaları...

43 işletmeci KİT'ten 26'sı 1990 ve 1991 yılını zararla kapattı. Bu rakam 1989'da sadece 16 idi. Zarar eden işletmeci KİT  sayısındaki bu artış otomatikman global kar-zarar rakamlarına da yansıyor. İşletmeci KİT'ler 1989'u 1 trilyon 102 milyar lira karla kapatmıştı. Oysa 1990'da bilançolar 876 milyar lira zararı gösteriyordu. Geçen 1991 yılı ise başlı başına bir felaketti. Revize edilmiş rakamlara göre işletmeci KİT'lerin zararları 6,5 kat artarak 6 trilyon 633 trilyon liraya yükseldi.

Gerçekten de bir süre 'kendi yağlarında kavrulma'yı beceren, 'kar' gösteren bilançolar sunabilen KİT'lere son iki yılda ne oldu böyle...? Birden bire neden trilyonlarla zarar etmeye başladı..? Bu konuda ne yazık ki kapsamlı bir tahlile dayanan bir değerlendirme bulmak hiç de kolay değil. Ancak Devlet Planlama Teşkilatının (DPT) 1992 Yıllık Programında yapılan bir değerlendirme bu eksiği bir ölçüye kadar giderebiliyor. DPT'nin değerlendirmesine göre 'bugünkü sorunların kaynağı'nı toplu iş sözleşmelerinde aramak gerekiyor.  Planlama'ya göre, 'sendikaların yeniden güçlenmesi başlamasıyla' 1989'da imzalanan toplu iş sözleşmeleri işletmeci KİT'lerin üzerinde 'ağır bir maliyet baskısı' oluşturuyor. 

28 Mart 2025 Cuma

VERGİ YOLUYLA ŞİRKETLER KREDİ KULLANMAKTAN NASIL CAYDIRILIR?

KREDİ FAİZLERİ GİDER YAZILAMAYACAK 

Şirketlere sürpriz. 1994'te hazırlanan vergi yasasına göre 1997'den itibaren kredi faizlerinin yüzde 25'i gider yazilamayacak. Bakanlar Kurulu bu oranı yüzde 100'e kadar yükseltmeye yetkili.

Cahit UYANIK / Yaşar BAKAN

Refah Partili Maliye Bakanı Abdüllatif Şener'in geçen ay yaptığı konuşmada tepki toplayan pasajlardan birisi, 'kredi faizlerinin gider yazılamayacağı' yönündeki niyetti. Oysa 1994 yılında çıkarılan bir vergi yasasına göre Maliye Bakanlığının -sınırlandırılmış bir şekilde- kredi faizlerini gider yazdırmama yetkisi bulunuyordu. Bu konudaki düzenleme 1997 yılı başından itibaren 1996 yılı hesaplarını kapsayacak şekilde uygulanacak. Peki bu düzenlemenin ayrıntıları nasıl?

5 Nisan Kararları sonrasında DYP-SHP Hükümeti tarafından çıkarılan 4008 Sayılı Kanunla Gelir ve Kurumlar Vergisi yasalarında ciddi düzenlemeler yapılmıştı. Buna göre 1996 yılı başından itibaren imalat sanayisi, bankalar, sigorta şirketleri ve finans kurumları dışında kalan işletmeler, kullandıkları yabancı kaynakların faizlerinin yüzde 25'ini gider yazamayacaklar. Bu oranı yüzde 100'e kadar çıkarmaya ise Bakanlar Kurulu yetkili. Yasanın nasıl uygulanacağı konusundaki yetki ise Maliye Bakanlığında bulunuyor. Yani Maliye'nin bu konuda daha ayrıntılı bir tebliğ çıkararak mükellefleri aydınlatması gerekiyor. Bu düzenlemenin 3-4 ay içinde yapılması zorunlu. Çünkü mükellefler Kasım ayından itibaren yıl sonu envanter çalışmaları için kolları sıvıyor.

10 Mart 2025 Pazartesi

DEVLET MALZEME OFİSİ (DMO) KÜÇÜLEREK KURTULACAK

Yıl sonuna kadar tasfiye edileceği söylenen DMO'nun işi Allah'a kaldı. Devlet Bakanı Aykon Doğan, DMO'nun küçültülerek yaşamını sürdürmesini savunurken tasfiye konusundaki son kararı Bakanlar Kurulu verecek.

Cahit UYANIK 

Devlet Malzeme Ofisinin (DMO) tasfiye edileceği yönündeki karar 5 Nisan Ekonomik Paketinin sürpriz yanıydı. Paketin hazırlık aşamasında bile DMO ile ilgili herhangi bir tartışma kamuoyuna yansımamıştı. Anlaşılan bu karar pek fazla derine inilmeden,  acele bir şekilde alınmıştı. Ama toplantılarda özellikle Sanayi ve Teknoloji Bakanı Tahir Köse ve Kamu Ortaklığı İdaresi Başkanı Tezcan Yaramancı'nın DMO'dan sık sık şikayet ettikleri gözlemlenmişti. Bu ikiliye göre DMO tasfiye edilerek hem kamu alımları hızlandırılacak hem de DMO'nun zengin arsa portföyü elden çıkarılarak önemli bir gelir sağlanacaktı. Bu yüzeysel verilerden yola çıkılarak DMO'nun tasfiyesi, onlarca konuyu tartışmak zorunda kalan ekonomi yönetimince kabul edildi. 

Ancak bu karar sonrasında DMO hemen hemen her yönüyle masaya yatırıldı. Buna göre DMO 1993 yılında 1 trilyon 22 milyar liralık bir ciro sağlamış ve dönem karı da 349 milyar lira olarak gerçekleşmişti. Kurumda çalışan personel başına kar ise 205 milyon lira düzeyindeydi. Devlet Bakanı Doğan'ı DMO konusunda daha dikkatli düşünmeye ikna eden de bu oldu. Hemen ardından İstanbul'da düzenlenen 'Kamu Satın Alımları Semineri'nde dünyanın dört bir yanından gelen temsilcilerle de görüşme fırsatı bulundu. 

26 Şubat 2025 Çarşamba

BAŞKENT NOTLARI / MENDERES VE RP'DE SU YÜZÜNE ÇIKAN ANLAŞMAZLIKLAR

Cahit UYANIK 

Bir söz vardır: 'İnsanın fikri neyse zikri de odur' diye... Aydın Menderes'in geçirdiği trafik kazası sonrasında Refah Partisi (RP) kanadından verilen demeçlerden birisi bu açıdan çok ilginçti. RP Genel Başkan Yardımcısı Şevket Kazan'a korkunç kazanın Belek'teki o meşhur seminer programını etkileyip etkilemeyeceği soruluyor. El cevap: "Arkadaşlarımıza her zaman 'Bize birşey olursa dahi çalışmalarınızı aksatmayın ve üzerimize basıp geçin' diyoruz. Şu anda böyle bir durumu yaşıyoruz." Şimdi bu söze ne demeli? İnsanların üstüne basıp geçmek o kadar kolay değilmiş ki Belek semineri ertesi gün iptal edildi. 

Bu elim kazanın ortaya çıkardığı seminer iptaliyle ilgili küçük anlaşmazlığın geri planında aslında neler var? RP, modern bir siyasi parti olarak 'müslüman demokrat' kimliğe mi kavuşacak? Yoksa çağ dışı düşüncelerin sığınak aradığı bir dergah, ocak, tarikat, siyasi parti karışımı bir organizasyon mu olacak? RP, seçimlerden birinci parti olarak çıktı. Ama hala muhalefette... Refah, örgütünü modernize etti ama fikirleri hala 50 yıl geriden geliyor. Böyle olduğu içindir ki tüm çağdaş sağ ve sol partiler RP ile işbirliği yapmıyor. İşte Kazan gibi politikacılar o eski misyonun, marjinal RP'nin temsilcileri...

Peki Menderes'in RP'de işi neydi? Menderes aslında seçimlerden önce merkez sağ partilerden teklif bekledi. Ama gelmedi. Çünkü her iki sağ partinin liderleri Çiller ve Yılmaz'ın koltuğu hala tartışılır konumda... Ancak aynı zamanda hem ANAP hem DYP'de mevcut genel başkanların alternatifi de bulunamıyor. İşte Menderes'e yapılacak bir davet aynı zamanda 'alternatif lider adayı'na yapılacak bir davet olacaktı. Hal böyle olunca Menderes, kendisine RP içinde yer bulabildi. Menderes gibi merkez sağ bir siyasetçinin bu partiye girmesi RP'nin modern bir parti haline gelmesi için bir umuttu. Menderes'e merkez sağdan gitmeyen davet ve Kazan'ın işte o 'Üzerimize basarak ilerleyin' demesinin gerisinde bütün bu liderlik çekişmeleri yatıyor. Bu tespiti önümüzdeki günlerde yaşanacak gelişmeler daha açık şekilde ortaya çıkaracak.

SÖYLEMEZ ATTI, SARACOĞLU KAPTI

Hükümet değişti ya... Bürokrasinin üst kademelerinde de dalgalanma yaşanması sürpriz değil. Bu değişikliklerin çoğu geçmiş hesaplaşmaların ve ekipçiliğin yansıması...

İşte size bir örnek: Ergin Nural Özelleştirme İdaresi Başkanlığında İdari İşlerden Sorumlu Başkan Yardımcısı olarak çalışıyordu. Nural, çalıştığı kurumu o kadar seviyordu ki, bir defasında yarım saatliğine 'hülle başkan' bile olmayı kabul etmişti. 

24 Aralık 2024 Salı

120 MİLYON TL'Yİ YAKAN VAZGEÇME KARARI

 Cahit UYANIK

Fenerbahçe Kalamış Yat Limanı Özelleştirme İhalesinde Koç Holding, ikinci en iyi teklif sahibi olarak (504 milyon$) sözleşme imzalamaya davet edildi. Böylece ihaleyi kazanan (505 milyon$) Vahit Karaarslan'ın vazgeçerek sözleşme imzalamadiğı ortaya çıkmış oldu. 

ÖİB'in uygulaması değişti mi bilmiyorum ama Karaarslan 120 milyon TL'lik geçici teminat bedelini de piyasa deyimi ile 'yaktı'. Bu 120 milyon TL'nin (Yaklaşık 3,4 milyon$) bütçeye irat yazılması gerekiyor.

Koç  imzaya gitmezse, onun da teminatı 'yanar'. Karaarslan imzayı atsa Koç, teminatı iade alıp çıkabilirdi.

(Bu yazı 24 Aralık 2024 tarihinde Twitter sayfamda yayınlanmıştır.)


25 Ekim 2024 Cuma

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / KAMU BANKALARI NİYE KOBİ'Cİ KESİLDİ?

Cahit UYANIK 

Doğru Yol Partisi (DYP) belli ki kesin kararını verdi; 'KOBİ Partisi' olacak. 1946'dan beri geleneksel oy tabanı köylülere ve kırsal kesime dayanan DYP'deki bu yapısal dönüşümün ne kadar isabetli olduğunu zaman gösterecek. Yükselen değer KOBİ'ler olunca siyasi rüzgara göre sağa veya sola yatmakta mahir kamu bankaları da fırsatı değerlendirdi. Bu rüzgara önce Vakıfbank karşılık verdi. Oysa KOBİ'leri destekleme görevi öncelikli olarak Halk Bankasına aitti. Şimdi ise Emlakbank benzeri bir yolda ilerliyor. 

Dikkat edilirse Vakıfbank da Emlakbank da özelleştirme kapsamında veya yolundaki bankalar. Başkent kulislerinde ileri sürülen bazı değerlendirmelere göre aslında bu bankaların özelleştirilmesini ne bürokratlar ne de siyasiler istiyor. Aksine bu bankalar devlet sistemine daha sıkı sıkıya yapışmak için KOBİ'leri desteklemek yoluna gidiyorlar. Yani özelleştirilmeleri bir illüzyon!

Bu aslında akıllıca seçilmiş bir strateji. Çünkü günümüzde kimse Halk Bankasının doğrudan doğruya özelleştirilmesini savunmuyor. Bunun yerine mevcut görev tanımının korunarak 'yönetim özelleştirmesi'ne geçiş modeli öneriliyor. Bu yolda son adım, TESK temsilcisinin yanı sıra  TOBB temsilcisi de yönetim kuruluna alınarak atıldı. Hesap basit; kim, hangi siyasi, hızlı bir KOBİ'ci bankayı satmayı göze alabilir ki? Böyle bir işe kalkışırsa milyonlarca kişi karşısına dikilebilir. 

Emlakbank'ın da konut finansmanı işinden tamamen çıkıp KOBİ'ciliğe soyunmasının geri planındaki gerçeğe eminim hiç bu gözle bakmamıştınız. Üstelik ülkemizde 'Başımı sokabileceğim bir evim olsun' diye inim inim inleyen milyonların bu sorunu çözülememişken...

MUHARREM KARSLI ERBAKAN'A DANIŞMAN OLDU

İMKB'nin ilk başkanı Muharrem Karslı bugünlerde bir süredir ara verdiği kamuda görev yapma heyecanını yeniden yaşamaya başladı. Aynı zamanda Altın Menkul Kıymetler adlı aracı kurumun çoğunluk hissesini de elinde tutan Karslı, zaman zaman Ankara'daki Eski Başbakanlık binasında görülebiliyor. Merak edip araştırdığımızda öğrendik ki Karslı, Başbakan Erbakan'a bir nevi 'fahri danışmanlık' yapıyormuş. 

24 Ekim 2024 Perşembe

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / TÜRK TELEKOM'DA KISASA KISAS...

Cahit UYANIK

Geçen hafta Türk Telekom özelleştirmesinde danışmanlık hizmeti verecek kuruluş olarak Goldman Sachs belirlendi. Deutsche Telecom'u başarılı bir şekilde özelleştirerek haklı bir ün kazanan Goldman Sachs, beraberinde 10'u aşkın küçük firmanın bulunduğu konsorsiyumla hizmet verecek. Sachs'ın önerdiği danışmanlık hizmetinin niteliği ve fiyatı konusunda net bir açıklama yapılmadı. Ama gelin görün ki ihale komisyonunun planlanandan yaklaşık 10 gün önce 'siyasi iradenin isteği ile' toplanarak teklif zarflarını açtığı kulislerde konuşuldu. Oysa hedeflenen tarih Ocak'ın ilk haftasıydı. Zaten açıklamalarda Goldman Sachs'ın Dünya Bankasının onayından sonra 'resmi danışman' statüsüne hak kazanacağı özellikle vurgulandı.

Bu acelenin nedenini araştırdığımda altından o ünlü 'Anayasa Mahkemesi korkusu' çıktı. Çünkü Telekom özelleştirmesiyle uğraşan bürokratların hemen hepsi kapalı toplantılarda fikirleri sorulduğunda "Bu özelleştirmeye yüzde 99 iptal gelir" değerlendirmesini yapmışlardı. Ardından mahkeme raportörünün de olumsuz görüş sunduğu yolunda duyumlar gelince, danışmanlık ihalesi sonucu hiç beklenmeden ilan edildi. 

Aslında bu kararın geri planında kısasa kısas anlamında tam bir 'psikolojik savaş' yaşanıyor. Hükümet danışman firmayı ilan etmekle özelleştirmede bir adım öne geçtiğine inanıyor. Anayasa Mahkemesinden iptal kararı çıkarsa "Biz özelleştirmede kararlı adımlar atıyoruz. Ama önümüze engeller çıkarıyorlar" denilecek. Şimdi herkes yılbaşından sonra açıklanacak Telekom kararını bekliyor. O zaman takke düşecek, kel görünecek.

KARADAŞ'IN İLK İCRAATI NE OLACAK?

Toplu Konut İdaresi (TOKİ) başkanlığına nihayet Hamdi Karadaş atandı. Karadaş, Devlet Bakanı Mehmet Altınsoy'un Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı yaptığı 1984-1989 döneminde yakın çalışma arkadaşıydı. Karadaş, söylenenlere bakılırsa Ankara'nın yıldızı parlayan semtlerinden Çayyolu'nun planlayıcıları arasında bulunuyordu.

22 Ekim 2024 Salı

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / BİR EVLİLİĞİN GELECEĞİ...

Cahit UYANIK 

İtalya Başbakanı Silvio Berlusconi'nin Türkiye ziyaretinin en önemli sonucu, iki GSM operatörü Aycell ve Aria'nın 'evlilik kararı' idi. Alınan bu karar, ilk bakışta çok iyiydi. Çünkü son yıllarda Türkiye'ye gelen en büyük yabancı sermaye yatırımının korunup kollanması gerekiyordu. Adı üstünde, bir iletişim kuruluşu olan Telecom Italia, zaten berbat olan yabancı yatırımcı sicilimizi bilmeyenlere de anlatıp Türkiye'yi tüm dünyada çok zor durumlara düşürebilirdi. 

Üstelik devlet Aycell işini de pek kıvıramamış, 1980'lerin başında Türk Telekom'da gösterdiği beceriyi -nedense- 2000'li yıllarda ortaya koyamamıştı. İkisi çok diri, birisi oldukça dişli 3 rakibin bulunduğu piyasada 'devletçi kafa'yla tutunmak zordu. Elbette her konuda olduğu gibi madalyonun bir de öteki yüzü var. Akla gelen şey şu: Acaba Türk Telekom'a ait bir cep telefonu operatörü olan Aycell'in böylesi bir ortaklık yapısına bürünmesi, ana şirketin özelleştirmesini etkiler mi? 

Bunun uzun bir cevabı var. Hafızasını zorlayanlar 1994'te Türk Telekom'un 20 milyar dolar ettiğini ancak 1995-96 döneminde değerinin yerlerde sürünmeye başladığını çok iyi hatırlar. Bunun en önemli sebebi sabit hatlara dayalı çalışan telekom şirketlerinin içerisinde bir tane de mobil şebeke bulunması gereğinin ortaya çıkmasıydı. Yani Türk Telekom 1990'lı yılların başında cep telefonu işine girmemiş, 1995'e gelindiğinde tüm dünyada cep telefonu salgını başlayınca ortada dımdızlak kalakalmıştı. Daha ilk olarak eline tanıtım kitapçığını alan yabancılar, mobil şebekesi olmayan Türk Telekom'a burun kıvırmaya başlamışlardı.

8 Ekim 2024 Salı

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / EKONOMİ YÖNETİMİNDE TEHLİKELİ SİNYALLER

Cahit UYANIK 

Ankara'da bugünlerde içten içe yanan ve yakında kor haline gelip ortalığı kasıp kavurabilecek bir ateşin ilk kıvılcımları görülmeye başlandı. Aslında buna eski bir hastalığın nüksetmesi de denilebilir. Ekonomi yönetiminde çok başlılık ve yapıcı olmayan rekabetten söz ediyorum. Bu olumsuza doğru giden tablonun iki önemli aktörü Devlet Bakanları Güneş Taner ve Işın Çelebi...

Bu ikilinin 1988 ve 1991 yılları arasında giriştikleri sarsıcı rekabet, tüm iş dünyası ve bürokrasiyi canından bezdirmişti. Bir kurumun olur verdiği icraata öteki bakanın kontrolündeki kurum hayır diyebiliyordu. O zamanlar iki bakanın nadiren yapılan Bakanlar Kurulu toplantıları dışında bir araya gelmedikleri sık sık konuşulur olmuştu.

İşin kötü yanı, söz konusu siyasi kişilikler bürokraside de ciddi klikleşmelere yol açmışlardı. Bu klikleşmelerin etkisini hala bugün bürokrasi ve siyasette izleyebiliyoruz. Hükümetin kurulmasının üzerinden 2 aydan fazla bir zaman geçti. Taner ile Çelebi arasındaki çekişme net bir şekilde ortaya çıktı. 

27 Eylül 2024 Cuma

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / ADAK, AZ KALSIN HONG KONG'A GİDİYORDU

Cahit UYANIK 

Devlet Bakanı Fehim Adak'ın ABD ziyareti bugün resmen başlıyor. Bir anlamda gölge başbakan yardımcısı konumundaki Adak'ın ABD gezisinin ayrıntıları gazete sayfalarına yansıtıldı. Ama yansıtılmak istenmeyen ayrıntılar da en az bunun kadar zengindi... Herşeyden önce Adak'ın umresine değinmek gerek. Edindiğimiz bilgilere göre Adak, mübarek Ramazan'ı karşılamak için ABD'ye uçmadan önce Suudi Arabistan'a gitti. Kutsal yerleri gezerek ABD gezisi için feyz aldı. Herkesten gizlenen bu ziyaret, Finansal Forum'un gözünden kaçmadı. 

Adak, umreye o kadar önem veriyordu ki Başbakanlık Konutundaki tarikat liderlerine verilen iftarı bile kaçırmayı göze aldı. Adak, kimse anlamasın diye Suudi Arabistan'dan direkt ABD'ye uçmadı, İstanbul aktarmalı gitmeyi yeğledi. Hava alanında Suudi Arabistan ziyaretinin sebebine ilişkin soruları ise 'özel' diye yanıtlamadı. Yılbaşından önce kabinenin DYP kanadına mensup bir bakan da resmi vekalet bırakmadan İngiltere'ye gitmişti. Allah muhafaza Türkiye bir savaşa girse vekalet bırakmayan bakan oldukça zor durumda kalırdı. Ama bir şey olmadı. Diyeceğim şu: Kabine üyelerinin özel ziyaretleri bizi sıkmaya başlıyor. 

Ha, unutmadan; Adak, gölge başbakan yardımcılığı görevinde hayli yoruluyor olmalı. Çünkü ABD ziyareti kesinleştiğinde özel kalemine Hong Kong bileti alınması için talimat vermiş. Biletler gelince durum fark edilip gerekli düzeltme yapılmış. Sayın Adak'a 'Allah rast getire' diyorum.

ETİBANK'TA ELENEN 3 TALİPLİ KİM?

Üçe bölünen Etibank özelleştirmesinde ilk tur görüşmeler bu hafta ortasında başlıyor. Bu 3 bankaya toplam 41 adet teklif gelmişti. Ama Özelleştirme İdaresi Başkanlığı (ÖİB) 38 talipli ile pazarlık masasına oturacak. Çünkü 3 talipli Hazine Müsteşarlığının ön incelemesi sırasında elendi. Tabiri caizse 3 teklif sahibinin bankacılık yapmaları 'sakıncalı' bulundu. Elenen isimlerin kim olduğunu merak edip araştırdım. Ama kimse bu isimleri vermeye yanaşmadı. Gerekçe olarak da 'Ticari itibarları zedelenir' cümlesi her seferinde karşıma çıktı.

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / BASINDAN İHALE KAÇIRMA...

Cahit UYANIK 

Kimse kimseyi kandırmasın; Türkiye'de özelleştirme siyasilerin keyfine göre yapılıyor. Bugün televizyonun başına oturduğunuzda Etibank özelleştirmesinin şeffaf bir biçimde, kameralar önünde yapıldığına şahit olacaksınız. Ama olaya biraz şüpheci yaklaşırsan, şeffaflığın geri planında 'siyasi şov' kaygısı yaşandığını hemen göreceksiniz. Büyük ihtimalle bu canlı yayına kelli felli bakanlar, üst düzey bürokratlar ve iş dünyasının bazı temsilcileri de katılacak. Dünyanın en komik ama en şeffaf ihalesi, ağdalı nutuklarla başlayıp alkışlarla sona erecek. 

Haydi bunu anladık da acaba Etibank özelleştirmesinde görüşmelerin tarihi, basın korkusuyla mı değiştirildi acaba? Etibank, Denizbank ve Anadolu Bankasının ilk tur görüşme tarihi 15 ve 16 Ocak iken neden apar topar 13 Ocak'a alındı dersiniz? Oysa soru yönetildiğinde basına yapılan resmi açıklama 15 ve 16 Ocak'tı. Yoksa Türkiye'de özelleştirme şeffaflık ve kandırmayla at başı mı gidiyor dersiniz? Bu olay ayniyle vaktidir. İsteyenlere, gazetecileri aldatanların isimlerini vermeye hazırım. 

Türkiye'de blok satış yöntemiyle ilk özelleştirme Ansan/Meda Coca Cola Şişeleme Fabrikası olmuştu. O özelleştirme, dönemin TKKOİ Başkanı Bülent Gültekin tarafından en ince ayrıntısına varıncaya kadar gazetecilere sabırla anlatılmıştı. O zaman ortada ne şeffaflık kavramı vardı ne de şimdi siyasi koltuklarda oturan bazı isimler... Öz olarak 1988 yılından bu yana özelleştirmeyi izliyorum. Hiç bir zaman bu kadar kapalı ihaleler yapılırken, kamuoyunun da şeffaflığa bu kadar inandırılmaya çalışıldığı başka bir dönem daha görmedim.

ESKİ SPK'CILAR KARACAN'A KIZDI 

Geçen hafta Sermaye Piyasası Kurulunun (SPK) 15. Kuruluş Yıldönümü kutlaması yapıldı. Yalnız bu kutlama bir dizi kavga, küskünlük ve siyasi çekişmenin gölgesinde kaldı denilse yeridir. SPK'nın Ankara-Emek'teki binasında yapılan açılış toplantısına SPK'ya çok uzun yıllar emek veren kişilerden hiç kimse çağrılmamıştı. Bu uygulamada kaideyi sadece eski başkanlar bozabilmişti. 

15 Eylül 2024 Pazar

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / SAYIN BAYAR'A AÇIK MEKTUP

Cahit UYANIK 

Türkiye'de bazen imaj, akla baskın geliyor. Bu eğilim zaman zaman öylesine bir histeri haline geliyor ki, daha birkaç yıl önce üniversitedeki odasında sınav kağıdı okuyup hafta sonunda hangi sinemaya gideceğini düşünen bir üniversite hocası tüm siyasi sistemi altüst edip başbakan olabiliyor. Ama sonuç ortada...

Türkiye'de kim iktidara gelirse gelsin, kim Özelleştirme İdaresinin Başkanı olursa olsun özelleştirme politikaları da sık sık imajın akla baskın çıktığı görüntülere sahne oluyor. Yani para gelsin de nereden gelirse gelsin... Söz gelimi 1 haftadır zihinlerimizi meşgul eden POAŞ İhalesini ele alalım ve özel gazeteci dostlarıyla sohbet etmekten hoşlanan Sayin Özelleştirme İdaresi Başkanına şu soruları sütunumuz aracılığıyla soralım: 

1- Kamuoyuna açık olarak yapılan POAŞ İhalesi öncesinde teklif veren gruplarla kapalı pazarlık görüşmeleri yaptınız. Bu görüşmeler esnasında, ihaleyi kazandıktan sonra "Cebimde 150 milyon dolarım var. Gerisini borç bulacağım" diyen iştirakçiye "Arkadaş devletin bile dış borç bulmak için kapı kapı dolaşıp IMF ile anlaşmalar imzaladığı bir ortamda sen asgariden 600-700 milyon doları nasıl bulacaksın?" sorusunu sormadınız mi? Sorduysanız ne cevap aldınız?

2- İhaleyi kazanan iştirakçi "Soros'la bile görüştüm" şeklinde demeçler verebiliyor. Soros, geçen Nisan ayında Malezya Başbakanı tarafından ülkesinin felaketini hazırlamakla suçlanmış büyük bir spekülatördür. Acaba ihaleyi kazanan iştirakçi bu spekülatörün Türkiye'deki uzantısı veya maskelenmiş ortağı olabilir mi? Bu konuda bir araştırma yapmayı düşünüyor musunuz?

10 Eylül 2024 Salı

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / PETKİM'E NİYE DÜŞÜK TEKLİF GELDİ?

Cahit UYANIK 

Geçen Cuma günü yapılan Petkim ihalesi, yaşadığı iki önemli ekonomik krizin ardından Türkiye'nin henüz büyük çaplı özelleştirmeler yapmaya hazır olmadığını gösterdi. Sermaye sahiplerinin ellerinde tuttukları paraya atfetttiği kıymet ile devletin içinde bulunduğu kaynak arayışları çerçevesindeki para beklentisi arasındaki 'trade-off' noktası kesişmiyor. Niye mi?

Petkim gibi her açıdan 'çöpsüz üzüm' bir kamu şirketine talip olan iki büyük özel sektör kuruluşu Sanko ve Zorlu, güç birliğine gitmelerine rağmen bu özelleştirmeye 600 milyon doların altında kıymet biçebildi. Dikkat edilirse bu iki şirket 2000 ve 2001 krizlerinden pek etkilenmiş değiller. Zorlu daha çok dış pazarlara yönelik üretim yapıyor. Sanko ise geçmişten bu yana güçlü özsermayesi ile göze çarpıyor ve iplik pazarının yüzde 75-80'ini kontrol ediyor. Döviz ve nakite bu kadar yatkın iki kuruluşun 600 milyon dolarlık, üstelik sadece yüzde 40'ı peşin istenen bir özelleştirmeden çekilmeleri dikkatle araştırılmalı.

Abdülkadir Konukoğlu'nun ihaleden çekilmeden önce ettiği iki çift laf ise Türkiye'nin özelleştirme politikalarına ýöneltilmiş çok ağır ancak yerinde eleştiriler olarak tarihteki yerini aldı. Abdülkadir Ağa, özelleştirmenin sadece para olarak değerlendirilmemesi ve özelleştirme sonrası yapılacak yatırımlarla ilişkilendirilmesi gerektiğini anlattı. Bu eleştiriyi biz gazeteciler olarak yıllardır söylüyorduk ama dinleyen olmuyordu. Fakat özelleştirmeye talip olan iki büyük grubun temsilcisinin de aynı noktaya gelmiş olması, siyasetçilerin dikkatle değerlendirmesi gereken bir gelişmeydi. 

23 Ağustos 2024 Cuma

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / BİR ZİYARET, BİR SÜRÜ KARAR

Cahit UYANIK 

Ankara'da geçen haftanın en heyecanlı konusu IMF idi. Bu sefer pek sessiz sedasız ve süklüm püklüm bir gözden geçirme yaptığı zannedilen IMF, sanıldığından sert mesajlar verip gitti. Her mantıklı insanın kafasını kurcalayan sorunun yani daha 1 haftalık bütçeyi delme becerisinin izahını isteyen IMF'ciler, "Bari bu ek maliyetleri finanse etmek için zam yapın" önerisini dile getirdiler. Çünkü özellikle akaryakıtta bir türlü yapılmak istenmeyen fiyat ayarlamaları, ekonomik karar alıcıların yanlış sinyallerle yönlenmesi sonucunu doğurmaya başlamıştı. Üstelik bütçe dengeleri de hayli etkilenmeye yüz tutmuştu. 

Enerjide ise alınan tüm tedbirlere rağmen üç enerji KİT'inin birbirine sarmal bir şekilde borçlanmasını kırmak için düğmeye zamla basılması istendi. Kaçak elektrikle mücadele, maliyet yapısının daha yerli kaynaklarla yumuşatılması gibi önlemlerin ise sürmesi zaten elzemdi. 

IMF ziyaretinin hemen ardından bankacılık alanında ardı ardına yapılan iki açıklama ise gözlerden kaçmadı. Önce Halkbank'ın Pamukbank'la birleşmek üzere bir inceleme başlatmasına resmen izin verildi. IMF "Özel bankalar bir türlü birleşmek istemiyor. Hiç olmazsa kamu sektöründeki banka konsolidasyonu bitsin" diyerek tavrını koydu ve gitti. 

2 Ağustos 2024 Cuma

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / İYİMSER GELİŞMELER ÇOĞALIYOR

Cahit UYANIK 

Kamu bankaları nihayet asli görevlerine dönme sinyalleri vermeye başladılar. Önce Halk Bankası 1,5 katrilyon liralık kredi paketini açtığını duyurdu. Bu hafta da büyük ihtimalle Ziraat Bankası benzeri bir paketi kamuoyuna açıklayacak. Devlet bir kez daha, batağa saplanmış Türk ekonomisini çekip çıkarmak için ilk hamleyi yapmış görünüyor.

Bu çerçevede kamu bankalarının nasıl, ne kadar ve hangi yöntemle özelleştirileceğini tartışmakta fayda var. Çünkü Türkiye ekonomisinde tüm dengeleri oturtmadan kamu bankalarının elden çıkarılması yanlış hesap olabilir. Bu konuda belki de bir 'Kamu Bankalarını Özelleştirme Şurası' düzenlenmesi, orada burada dağınık şekilde dile getirilen fikirlerin tek platformda tartışılmasını sağlayabilir.

Bütün bu gelişmeler, özel bankaların yeniden yapılandırılması çabalarının gölgesinde gelişiyor. Bu haftadan sonra özel bankaların ertelenen genel kurullarının yapılmasına izin verilmesi de gerekiyor. Aksi taktirde özel bankaları yeniden yapılandırma planını Haziran sonuna yetiştirmek zorlaşacaktır.