Politika etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Politika etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Nisan 2024 Pazar

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / 10 PUANLIK UZMANLIK SORUSU

Cahit UYANIK 

Türkiye'de 'kaynak' sözü siyasetçilerin diline ilk kez Refahyol Hükümetinde pelesenk oldu. Erbakan Hocanın 'Davul tozu minare gölgesi' cinsinden ülkeyi kurtaracak kaynak paketleri iktisat literatürünün ancak hayal tacirliği bölümüne yerleştirilebilir. Hayali kaynaklar sebebiyle 1997 yılında 'sıfır' açıkla bağlanan bütçenin Türkiye'ye hediyesi, askeri ihtilalin kıyısından dönülmesi, post-modern darbe günleri ve yüzde 99'luk enflasyon olmuştu. 

Daha 4 yıl önce ülkeyi maceradan maceraya sürüklemeye niyetli bu iktidarın ortaklarından biri ve diğer ortağının hizip başının Türkiye'de şimdilerde 'umut' olmaya başlamasını acaba neye bağlamalıyız? Herkesin cevabı bilerek 10 puan kazanmayı garantileyeceği bu uzmanlık sorusunun cevabı, 57'inci Hükümettir. Yalnız bu hükümetin hakkını yemeyelim. Aylardır sözü edilen paketten çok gerçekçi iki kaynak çıktı: Zam ve vergi. Zaten Türkiye'de kaynak denilince akla gelen iki şey bu iki sözcüktür. Siyasetçilerimiz, sorunlara çözüm bulmaktansa gelecek seçimi garantileyecek işlerle uğraştıkları için, ülke ekonomisi  bir türlü sağlıklı ve gerçekçi kaynaklarla donatılamaz. 

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / ÜST KURUL GEYİKLERİ

Cahit UYANIK 

Yeni oluşturulacak Devlet İhale Kurumu (DİK) için kulis çalışmaları 'histeri' boyutuna varmış. Yıllarca Maliye'de çalışmış, daha sonra hasbelkader milletvekili olmuş ama bir sonraki seçimde parlamentoya girememiş isimler Bakan Bey'i yakın takibe almışlar. İsmi bende saklı olan eski milletvekillerinden biri "Evde canım sıkılıyor" deyip duruyormuş. Kulislerde DİK'in ANAP'lılardan oluşturulacağına kesin gözüyle bakılıyormuş. "Kaptırdık güzelim Kurulu ANAP'lılara" diyormuş diğer koalisyon ortakları...

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) ise Kavaklıdere'deki ihtişamlı eski İş Bankası Genel Müdürlüğü binasını satın almak istiyormuş. "Kiracılıktan bıktık vallahi" diyen BDDK'nın üst düzey yöneticilerinin makam arabaları da ithal olanlarla değiştirilmiş. Bunun için yurt dışına Devlet Malzeme Ofisi (DMO) aracılığıyla oluk oluk döviz akıtılmış. Elin ağzı torba değil ki çekip büzesin... BDDK'nın yeni başkanı eski başkanın adamlarını teker teker kurumdan uzaklaştırıyormuş. Bunların çoğu Maliye Bakanlığı kökenli bürokratlarmış. Nasıl olsa, en son çıkarılan Bankacılık Yasasında bu kişilerin eski kurumlarına dönebilmesine ilişkin bir özel madde konulmuştu. Problem olmazmış.

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / ECEVİT HERKESİ RAHATLATTI

Cahit UYANIK 

Başbakan Bülent Ecevit'in dün düzenlendiği basın toplantısı birçok sorunun cevaplanması açısından önemliydi. Herşeyden önce Ecevit'in sağlık durumunun gittikçe kötüleştiği ve yataktan kalkamadığı yönündeki söylentiler boşa çıktı. Ecevit, Mayıs sonundaki hükümetin üçüncü yılı nedeniyle yaptığı basın toplantısına göre daha sağlıklı ve zinde görünüyordu. Neredeyse hiç dil sürçmesi yapmadı. Zihni açık ve netti. 

Aynı anda yöneltilen birkaç soruyu hafızasında tutup sırasıyla cevap verdi. Araya girip soru yöneltmek isteyen gazetecileri bekletip, soruların arada kaynamasına izin vermedi. Yani dünkü basın toplantısında inisiyatif tamamen Ecevit'in elindeydi. Bu tablo, Ecevit'in sağlık açısından emin ellerde olduğunu ve tedavisinin doğru yönde ilerlediğini gösteriyor.

Ecevit'in dünkü basın toplantısının bu hafta ekonomik dengelere olumlu yönde yansıyacağını söyleyebiliriz. Çünkü tüm piyasa oyuncuları Cuma ve Cumartesi günü boyunca yayılan söylentilerin yalanlandığını gözleriyle gördüler. Ecevit geç de olsa sağlığı hakkındaki iddiaları şeffaflık silahı ile püskürttü. Tedavisinin birkaç hafta daha süreceğini belirterek, Haziran ayı boyunca yapılacak spekülasyonların da önüne geçti. 

27 Nisan 2024 Cumartesi

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / BIYIKSIZ ÜLKÜCÜLER - BIYIKLI YABANCILAR

Cahit UYANIK 

Milliyetçi Hareket Partisinin (MHP) değişip değişmediğine ilişkin tartışmalar içinde beni en çok etkileyen şey 'Bıyıksız Ülkücü' söylemi oldu. Yaşı 30'un altında olanlar pek hatırlamaz; 1980 öncesinde bu ülkede bıyık meselesi çok önemliydi. Bıyık sarkık olunca 'ülkücü', pos bıyık olunca 'devrimci', badem bıyık veya dudağın üzerine taşmayan sünnet bıyığı olursa 'milli selametçi' olurdunuz. 

1980 öncesi gazete arşivleri sırf bıyık şekli yüzünden dayak yiyen, kurşun sıkılan, bıçaklanan, işkence edilen insanların garip öyküleriyle doludur. Gülmeyin ama bıyık şekilleri 'fraksiyonlara göre' ayrılmak üzere iken 12 Eylül Darbesi geldi. O günler, henüz bıyık konusundaki geleneksel görüşlerinden taviz vermeye hazır olmayan Türk erkeği için gerçek bir kabustu. İnsanların savunduğu düşünceye uygunluk gösteren biçimde bıyık bırakması adeta ön koşuldu. Türkiye, 1980'den sonra birçok açmazını aştığı gibi bıyık şeklini de takıntı konusu yapmaktan vazgeçti.

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / YENİ YILDA YENİ YAKLAŞIMLAR

Cahit UYANIK 

Türkiye, 2001 yılına bugün giriyor. 10 günlük bayram ve yılbaşı tatilinin mahmurluğu ülkenin üstünden kaç günde kalkar bilinmez. Ama 2001 yılının 2000'den daha zorlu geçeceği kesin. Bu nedenle 10 günlük tatil mahmurluğunu önümüzdeki günlerde arayacağız. Ama tatil konusunda fazla kendinizi sıkmanıza gerek yok. Çünkü 5 Mart'ta başlayacak Kurban Bayramında 9 günlük bir tatilin yeri şimdiden yapılmaya başlandı. 

Türkiye çalışmaya ve üretmeye muhtaç bir toplum. Yeterince üretemeyen bir ülke olduğumuz kişi başına 2 bin 900 dolara inen milli gelirimizden belli. Bu yersiz ve uzun tatiller ülkenin üretim gücünü daha da azaltıyor. Belki de Türkiye'nin önümüzdeki yıl kendisini bir tatil reformundan da geçirmesi gerekiyor. Yazımızın başlığına uygun olarak yeni yılda yeni yaklaşımların hakim olabilmesi için, belki de tatil birleştirmelerinin yasaklanması gerekiyor. 

Geçen haftaki yazımızda IMF'ye verilen Üçüncü Ek Niyet Mektubuna değindikten sonra hükümetin iyice artan sosyal çatışmaları yatıştırmak için bir sosyal paket açması gerektiğinden bahsetmiştik. Yazımıza Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Sinan Aygün'den olumlu tepki geldi. Aygün bize gönderdiği yazıda şöyle diyordu:

26 Nisan 2024 Cuma

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / DEMOKRASİ CENTİLMENLERİ

Cahit UYANIK 

Bugün 'Ertesi Gün'... Dünyadaki ciddi siyasetçilerin nadiren şapkayı önlerine koyup da düşündükleri kısa zaman aralıklarından birisi. İngiltere'de Margaret Thatcher, Almanya'da Helmut Kohl böylesi bir günün ardından parti genel başkanlığı veya siyasetten çekilmişlerdi. Sonuç? Ne İngiliz Muhafazakar Partisi battı ne de Alman Hristiyan Demokrat Partisi... Yeni liderler seçerek yollarına devam ettiler. Türkiye artık bu tür 'Demokrasi Centilmenliği' örneklerini yaşayacak olgunluğa erişti mi? Bekleyip göreceğiz. Bunun için noter kefaleti, hatır-gönül senedi gibi basitliklere hiç gerek yok.

Tüm siyasi parti liderlerinin iddiası ortada. Yaklaşık bir aydır süren seçim kampanyasında rakiplerinin hiç birisiyle tartışmayarak, her gece televizyon televizyon gezerek kendilerini açıkça ifade imkanı buldular. Ne sorgulama yeteneği yüksek gazetecilerin karşısına oturmayı kabul ettiler ne de usta açık oturum yöneticilerinin bıçaktan keskin sözlerine maruz kaldılar. Seçmen, sakin kafayla hepsini dinledi. Söylenmeyen tek şey kalmadı. Provokasyon ve açık oturum goygoyculuğu yapılmadan, neredeyse eşit koşullarda seçime gidildi. Hatta bazı televizyonlar ajitasyona bile alet oldu veya edildi.

25 Nisan 2024 Perşembe

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / '7 TOPLUMSAL GÜNAH'IN ANALİZİ

Cahit UYANIK 

Geçen Cumartesi günü gazetelerini açanlar Türkiye ekonomisinin 1999 yılında, istatistik bilimi ile tanıştığımızdan bu yana hesaplanabilen en yüksek küçülme oranını yaşadığını öğrendiler. Her zamanki tavrımızla hemen suçlu aramaya başladık. Marmara ve Düzce depremleri, Rusya Krizi, ekonomi yönetimindeki beceriksizlikler, siyasi istikrarsızlık, erken genel seçimler akla ilk gelen günah keçileriydi. 

Oysa aynı gün bazı gazetelerde Başbakan Bülent Ecevit'in Hindistan gezisinde kendisine hediye edilen bir afişle objektiflere verdiği poz gözlerden kaçmadı. Afişte Hindistan'ın kurucusu Mahatma Gandi'nin dile getirdiği '7 Toplumsal Günah' yer alıyordu. Türkiye'nin yıllardır yaşadığı sorunları bir çırpıda özetleyen bu özlü sözler dizisi, neden yüzde 6,4 oranında küçülüp fakirleştiğimizin de evrensel bir dille ifade edilmeseydi. Gandi'nin dikkat çektiği '7 Toplumsal Günah' şunlardı:

İlkesiz siyaset,

Emeksiz zenginlik,

Vicdansız haz,

Niteliksiz bilgi, 

Ahlaksız ticaret,

İnsaniyetsiz bilim,

Özverisiz ibadet.

23 Nisan 2024 Salı

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / PAZARTESİYE UYANIRKEN...


Cahit UYANIK 

Türkiye bu sabah yeni bir Pazartesiye uyanacak. Büyük ihtimalle Siirt'ten milletvekili seçilecek olan Recep Tayyip Erdoğan, siyasi kariyerinin son 3-4 yılında yaptığı her harekette olduğu gibi yine önemli tartışmaların odağına oturacak. 

Acaba Erdoğan başbakan olabilecek mi? Cumhurbaşkanı, geçen hafta Katar'ın başkenti Doha'da istifa edeceğini açıkça söyleyen Abdullah Gül'ün bu tasarrufuna izin verecek mi? Yoksa Sezer, mevcut hükümetin devamını mı isteyecek? Varsayalım bu sorulara Erdoğan açısından olumlu cevaplar verildi... Bu defa da 59'uncu Hükümetin durumu tartışmaya açılacak. Kabinede değiştirilecek bakanlar olacak mı? Olacaksa bunlar hangileri ve neden değişecektir? Yeni hükümet, zaten tezkere ile kalp spazmı geçiren AKP'deki dengeleri iyice bozabilecek mi?

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / VATANDAŞIN SAĞDUYUSU VE DERVİŞ

Cahit UYANIK 

Kemal Derviş, Türkiye'deki macerasının ilk 18 aylık bölümünü CHP ile noktaladı. CHP Derviş'e ön yargı ile yaklaşmadı. Derviş ise hiçbir zaman CHP'siz bir gelecek planlamadığını açıkladı. Derviş ile CHP arasındaki ilişkilerin samimiyeti konusunda şu anda ne söylense boş. Bu ilişkinin nereye gideceğini gelecek zaman gösterecek. Derviş şu anda baraj altı olan bir partinin, seçimlerde birinci veya ikinci olmasına yardımcılık misyonuna soyunmuş görünüyor. Karşılığında da seçimler sonrası oluşacak hükümette yeniden ekonominin sorumluluğunu üstlenmek istiyor. 

Peki Derviş'in CHP'ye getirisi olabilir mi? Yoksa Derviş aksi tesir yapıp CHP'nin oylarını daha azaltabilir mi? Günlerdir büyük siyasi gazetelerimizin yazarları Türkiye'yi gezip dolaşıyor. Ortaya çıkan sonuçlardan birisi, Derviş'in kararsızların oylarını etkileyebilecek bir isim olduğu yönünde... Derviş'e kızanlar da var. Ancak son tahlilde 200 milyar dolarlık borç yükünün yüzde 35-40'ının görev zararları ve banka hortumlamalarını kapatmak için devletin yaptığı borçlanmalar olduğunu vatandaş da çok iyi biliyor. Yaşanan bu durumda Derviş'in rolü ne? Tabii ki sıfır. Bu günahın vebali 1980'lerin sonuna yani Turgut Özal'ın izlemeye başladığı sıcak para politikasına kadar gidiyor, Vatandaş, bir film şeridi gibi gözünün önünde akıp giden olayların sorumlularını çok iyi biliyor. Onun içindir ki Geçmişteki olumsuzluklarda vebali-günahı olmayan isimlerden Tayyip Erdoğan, Deniz Baykal ve elbette Kemal Derviş ön plana çıkıyor.

22 Nisan 2024 Pazartesi

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / SÜRÜKLENİP GİDERKEN GÖZDEN KAÇANLAR

Cahit UYANIK 

Türkiye, uzun yıllardır büyüyüp duran, zonklayan, sızlayan, zaman zaman ülkenin ateşini yükselten en önemli pislik odaklarından birisi olan yolsuzlukla mücadele ediyor. Yapılan mücadele bankalar, gümrük ve naylon fatura yolsuzlukları üzerine yoğunlaşmış durumda. Oysa bu cerahatı besleyen birkaç odak daha var. Bunlardan birisi de İhale Yasası ve devlet ihaleleri.

Devlet her yıl çok sayıda inşaat, onarım ve satın alım ihalesi düzenliyor. Bu ihalelerin sayısının 20-30 bin arasında değiştiği ifade ediliyor. Ayrıca ihale yapılmadan sadece teklif toplanarak yapılan işler de var. Türkiye gibi orta boy bir ülkedeki şirket zenginliğinin ve ticaret sicili körlüğünün arka planında da hep bu ihaleler var. Kurulan şirketlerin çoğu paravan, Devlet ihalesinde 'kalabalık' yapması için kurulmuş durumdalar. Devlet bu ihalelerin yasal dayanağı konumundaki 2886 Sayılı Kanunu değiştirmek için yaklaşık 10 yıldır uğraşıyor. Başka bir deyişle, ayak sürüyor. 

21 Nisan 2024 Pazar

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / OTOBÜSÜ KAÇIRMIŞ MİLLET VE SİYASİLERİMIZ

Cahit UYANIK 

Ünlü ozanlarımızdan Sabahattin Eyüboğlu'nun bir şiirinde  'Sen otobüsü kaçırmış bir milletin oğlusun" dizesi geçer. Cumhuriyet Devrimi'ne gönülden bağlı Eyüboğlu'nun dizesi o kadar derin sosyolojik anlamlar taşır ki, ciltler dolusu kitap yazılsa bu kadar büyük etki yapamaz. Çünkü Eyüboğlu, Anadolu'yu ve Anadolu insanını çok yakından tanıyan nadir sanatçılarımızdandı. Yaptığı sanatın toplumsal kökleri Anadolu toprağındaydı. Öyle ki sevdiğine 'Karadutum, çatalkaram, çingenem' diye sesleniyordu. Aşk, bundan yalın daha nasıl anlatılır? Eyüboğlu'nun kendi toplumuyla barışık özellikleri şiir ve resimlerine o kadar güzel yansımıştır ki sözlerle anlatılamaz.

ANAP Lideri Mesut Yılmaz'ın geçen Cumartesi günü DSP Lideri Bülent Ecevit'le görüşmesinden sonra yaptığı "Beni Yüce Divan'a gönderin, aklanayım" açıklaması rahmetli Eyüboğlu'nun dizesini aklıma düşürdü. Otobüsü kaçırmış milletin, otobüsü kaçırmış siyasi lideri!

Yılmaz gibi siyasette 15 yılı devirmiş, bu sürenin yarısını da siyasi parti lideri olarak geçirmiş bir figürün, yıllarca mücadele verdiği rakibiyle Yüce Divan konusunda anlaşmasının siyasi faturası olacağını mutlaka bilmesi gerekiyordu. 

20 Nisan 2024 Cumartesi

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / 2000 BÜTÇESİ VE IMF'NİN ZİYARETİ

Cahit UYANIK 

Bu hafta Ankara'da ekonomiyle ilgili iki önemli gelişme yaşanacak. 2 Kasım'da IMF Masası Şefi Carlo Cottarelli başkanlığındaki heyet Ankara'ya gelecek. Hemen ertesi gün ise 2000 Yılı Bütçe Tasarısı Maliye Bakanı Sümer Oral'ın açış konuşmasıyla TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmeye başlanacak. Acaba bu iki tarihin kesişmesi bir tesadüf mü? Bence tesadüf değil. 

IMF, bütçenin görüşüldüğü süreçte Ankara'da olmak istiyor. Çünkü Plan ve Bütçe Komisyonu, Maliye'nin verdiği ödeneklerin artırılabildiği son platform. Bütçe, Genel Kurula indiğinde anayasa gereği ödenek artırıcı teklifler gündeme alınmıyor. Yani bütçenin Meclis iradesi ile en yoğun teması komisyon aşamasında oluyor. Onun için Plan ve Bütçe Komisyonuna Meclis jargonunda 'Küçük Genel Kurul' deniliyor.

Peki bütçe zorlukla oturtulduğu 46,9 katrilyonluk büyüklüğünün dışına taşabilir mi? Bütçenin Meclis'e sunulduğu haliyle çıkacağına herkes kesin gözüyle bakıyor ama bu kadar dar bir bütçenin komisyonda çok sert tartışmaları beraberinde getirmesi kimse için sürpriz olmayacak. Hele hele IMF Heyeti, Meclis'e uzaklığı birkaç yüz metreyle ölçülen Hazine, Merkez Bankası, Özelleştirme İdaresi, Devlet Planlama Teşkilatı binalarında boy gösterirken...

19 Nisan 2024 Cuma

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / POLİTİK BİR PORTRE

Cahit UYANIK 

Bugün size bürokratlıktan devşirme politik bir portre sunacağım. Bu yazı elbette, son görevi politikacılık olan bir isimden yola çıkılarak kaleme alındı. Ama siz kendi kafanızdaki herhangi bir isme de bu yazıyı uyarlayabilirsiniz. 

Efendim bizim rüzgar gülü, bürokratlıktan politikacılığa geçiş yapan isimlerin çoğu gibi tipik bir 'yes-man'dir. 'Yes' diyecek isimler değişir, o değişmez. Bu bürokrat tipi bize, serbest piyasa ekonomisinin hediyesidir. 'Yes' demek hep onun kazanç hanesine yazar.

Köşe dönen iş adamları gibi köşe dönen bürokratlar da Türkiye'nin bir gerçeğidir. İyi veya kötü, değişim başlayınca önüne herkesi katıp sürükleyebilir. Bu isimler rüzgarların sert esmeye başladığı, insanı hercümerç ile ikbal arasında nereye atacağının belli olmadığı zamanlarda, parmağını ıslatarak rüzgarın yönünü çok iyi belirlemeyi başarır. 

18 Nisan 2024 Perşembe

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / ÇOCUK GÖZÜYLE SİYASİ AHVALİMİZ...

Cahit UYANIK 

Rahmetli yazar Onat Kutlar'ın çok güzel bir öyküsü vardı. Kutlar, ilişkileri çok iyi gözlemleyen bir çocuk kahramanın, baba evinin büyük bahçesinin ortasında gelişen olayları analiz edip, doğrudan herkesin yüzüne söylemesini o güzel Türkçesi ile anlatmıştı. Söz gelimi çocuk, zamansız evi ziyaret eden misafirin yüzüne "Hadi sen kalk git bakalım. Çünkü şu anda şöyle şöyle bir olayın ortasına dalıverdin" demişti hatırladığım kadarıyla... Türkiye'deki siyasi ortam da Kutlar'ın çocuk kahramanına ihtiyaç gösteriyor bence...

Hatalar zinciri Başbakan Bülent Ecevit'in tedavi sürecinde başladı. Bir stajyer doktorun dahi bildiği kortizon kullanmanın getirebileceği yan etkiler göz ardı edilerek, Ecevit ABD seyahatine hazırlanıldı. Ankara kulisleri şimdilerde Ecevit'e normalin 4 katı kortizon verildiği söylentileri ile çalkalanıyor. Komplo teorilerinin baş rolünde hep Ecevit'in sağlık problemi var. Ama kim, bu söylentiler hakkında ne yapıyor belli değil. 

17 Nisan 2024 Çarşamba

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / EKONOMİDE "KELLE İSTERÜK" SESLERİ...

Cahit UYANIK 

ANTAKYA - Adana'ya ve Antakya'ya vardığımızda iki gündür yağan yağmur hız kesmişti. Tarım ve tarıma dayalı sanayinin yaşam bulduğu bu bölgede, kuraklık korkusu son yağmurla birazcık olsun hafiflemişti. Ancak insanların gelecekte ekonominin düzelmeyeceğine ilişkin korkuları yüreklerinde çok ağırlıklı bir yer tutuyordu. Kapanan kepenkler, "Ekonomi düzelecek mi?" cümleleri, işsizlik, el el üstünde oturan küçük esnaf ve sanatkar dolu çarşılar bu bölgede de değişmemiş.

TOBB'un Akdeniz Bölge Toplantısı, Kasım ayında başlayan mali ve ekonomik krizin faturasının kime çıkarılacağı konusundaki arayışların hızlanması açısından önemliydi. Hemen hemen tüm iş adamları, krizin bir yönetim hatasından kaynaklandığını düşünüyor. IMF 10 milyar dolar vererek krizi hafiflettiği için eleştiri oklarından nasibini almıyor. Hükümet de Aralık ayından bu yana iş dünyası ile giriştiği diyalog çabaları nedeniyle, birazcık da taleplerine resmen "Hayır" denmediği için sert eleştiriler almıyor. Özellikle Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel ve Hazine Müsteşarı Selçuk Demiralp en sert cümlelerle eleştiriliyorlar. Kulislerde ise bu iki bürokrat 'IMF ağzı ile konuşmakla' suçlanıyorlar. 

16 Nisan 2024 Salı

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / ZORUNLU BİR ANIMSATMA

Cahit UYANIK 

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun (BDDK) üyeleri büyük ihtimalle bu hafta belli olacak. Herkes biliyor ama benden hatırlatması... BDDK üyelerini şöyle bir tablo bekliyor:

● Sektördeki bankaların sayısı 70'e dayanmış. Ama hepsini toplasan bir Batılı bankanın aktiflerinin yarısına ulaşamıyor. Yani sektör henüz dış rakipleriyle serbest rekabete hazır değil. 

● Bakanlar Kurulunca verilen bankacılık lisanslarının neredeyse 20-25 tanesi 'siyasi' içerikli. Yani iktidardaki şu veya bu partiyi, gizli-açık destekleyen bazı gruplar en uygun fırsatta lisansı kapmışlar. Türkiye'deki her işte olduğu gibi bankacılığa da siyaset bulaşmış.

● Yerli olsun yabancı olsun tüm uzmanlar, Türkiye'ye 40 ciddi bankanın yeteceğini düşünüyor. Bu analizler önümüzdeki dönemde sektörün bir şekilde birleşme veya tasfiye sağanağına tutulacağını gösteriyor. Bu görevi şu anda devlet üstlenmiş vaziyette. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu bünyesinde 3 banka bulunuyor. Eski deyimle 64'lük, yeni Bankalar Kanununa göre de 14'lük banka sayısının ise bir düzineyi geçtiği artık sır değil. 

13 Nisan 2024 Cumartesi

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / ESAS FAİLLERİ BULMALIYIZ

Cahit UYANIK 

Türkiye, yine 'ateşten günler' yaşıyor. Ortadaki ateşin kime ve nereye kadar uzanacağını kestirmek mümkün değil. Geçmişten bu yana 'destur' denilmeden yanına yaklaşılmayan isimler, DGM kapılarında süklüm-püklüm bekleşiyorlar. Yakında cezaevleri de bir hayli şenlenecek. Belki genel affı, sırf bu kişilere ranza boşaltmak için yasalaştırmak gerekecek. 

Amma ve lakin bu tablo eksik. Yapılan bunca soygun ve talanın siyaset bağlantısı olmaması imkansız. Siyasetçilerin bu soygunlara bizzat katılması elbette beklenemez. Ancak siyasetçilerin, hele hele iktidar mevkisindeki siyasetçilerin bazı şeyleri yapmaları kadar yapmamaları da soygun ve talana neden olabiliyor.

BDDK Başkanı Zekeriya Temizel, 10 gün önce düzenlediği basın toplantısında gözlerden kaçan bir zaman aralığı verdi. Temizel, 1997-2000 tarihleri arasında bankalarda yaşananların yarattığı mali tahribatın faturasının tüm operasyon bittikten sonra ortaya konulabileceğini söyledi. Yani Temizel, ilk bakışta görülebilen 10 milyar dolarlık kaybın boyutlarının büyüyebileceğini ima etti. Temizel'in ölçüp biçerek konuşan bir isim olduğunu hepimiz biliyoruz. O zaman, verilen 1997-2000 tarih aralığı acaba neyi ifade etmektedir? 1997 yılından bu yana iş başına gelen tüm hükümetlerin görev mevkisindeki isimler, yaptıkları kadar yapmadıkları için de töhmet altında değil midir?

11 Nisan 2024 Perşembe

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / BAŞKANLIK SİSTEMİ VE AVRUPA TRENİ

Cahit UYANIK 

Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, geçen Cumartesi günü görev süresinin bitmesine yaklaşık 1,5 yıl kala bir basın toplantısı daha gerçekleştirdi. Demirel'in siyasetin kritik geçiş noktası 10 Ocak'ta seçim hükümeti kurmayacağına ilişkin açıklaması, ortalığı toza dumana boğdu. Demirel'in bu 'flaş' açıklamasının yankılarını dünkü gazetelerde bol bol okudunuz. Bu hafta boyunca da okuyacaksınız. Demirel'in tavrının Yalım Erez'e açık bir destek olduğu konusunda çoğu siyasi gözlemci hemfikir. Biz de bu noktada karınca kararınca Demirel'in tavrını yorumlamaya çalışacağız. 

Bunun için Demirel'in 'siyaset yasağı' kalktıktan sonraki siyasi geçmişini iki evrede incelemekte fayda var. 1) DYP Lideri ve Başbakan olarak Demirel, 2) Cumhurbaşkanı olarak Demirel. Aslında ikiye böldüğümüz bu süreci belirleyen şey, Demirel'in Cumhurbaşkanlığı ile ilişkileridir. Demirel, ilk evrede siyasete fazla bulaşmayan, otomatiğe bağlı süreçlere saygı gösteren bir Cumhurbaşkanlığı isterken; ikinci evrede tamamen tavır değiştirdi. Demirel'in ilk evreyi belirleyen en önemli sözü "Görevi bize vermezlerse gökkubbeyi başlarına yıkarız" olmalıdır. İkinci evrede ise Demirel'in kendi üstlendiği Cumhurbaşkanlığı makamını yorumlayışı, artık eski Demirel'den çok farklıdır. Demirel ikinci evreyi belirleyecek sözü de önceki günkü basın toplantısında sarf etti: "Görevlendirme izafidir". 

9 Nisan 2024 Salı

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / KELEPÇEDE DEMOKRASİYİ BULMAK

Cahit UYANIK 

Çok uzun yıllar önce gazetelerde bir fotoğraf yayımlanmıştı: Zavallı bir çocuk, elleri zincirlerle kelepçelenmiş, iki yanında iki jandarma, başı öne eğik, üstünde mahkum elbisesi adliyede yürüyordu. Kimbilir hangi mahkemeye çıkacak ve acımasız katillerle iflah olmaz hırsızların oturduğu tahta sırada, sırtına alacağı hükmü bekleyecekti. 

O yıllarda biz gazeteciler sosyal sorunlara daha duyarlıydık. Fotoğraf büyütüldü. Fotoğrafı çeken meslektaşımıza ödül üstüne ödül verildi. O saniyelik enstantane ve küçük bir deklanşör tıklaması, uzun yıllardır ayak sürütülen çocuk mahkemeleri ve çocuk cezaevlerine giden yolu açtı. Türkiye'de hala çözüldüğü söylenemeyen sokak çocukları ve suçlu çocuklar sorunsalı da küçük bir aşama kaydedildi. Türkiye'de çocuklar mahkemeye artık kelepçe ile getirilmiyor.

Kelepçe meselesi yine gündemde. Hakkında soruşturma açılıp gözaltına alınan iş adamları, bürokratlar ve eski politikacılara kelepçe vurulmalı mı? Yoksa ellerini kollarını sallayarak savcının, hakimin karşısına mı getirilmeli? Batı'da benzeri suçlar için hakkında soruşturma yürütülenlere kelepçe vuruluyor mu? Polisler acaba kelepçelemeyi toplumsal bir linç unsuru olarak mı kullanıyor? 'Koluna girme' psikolojisi ile insanların sorgu sürecindeki direnci kırılmaya mı çalışılıyor? Kafalar her zaman olduğu gibi karışık. Sapla saman birbirine karışmış. Kimi öyle olsun diyor, kimi böyle...

6 Nisan 2024 Cumartesi

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / 0,1 KENTRİLYONA RAMAK KALA...

Cahit UYANIK 

Türkiye için artık 'yolsuzluk' denilen kavramda rakam boyutu önemini tamamen yitirdi. Yolsuzluk faturası muhasebeci deyimiyle sadece 'hesaben' işliyor. Aaaa, şurada da yolsuzluk yapılmış. Aç defter-i kebirdeki yolsuzluk bölümünü... Yaz tahtaya, alma gelecek yüzyıla... Kaç lira olmuş şu yolsuzluklar? 50 katrilyon mu, 60 katrilyon mu? Biraz daha zorlarsak yolsuzluk faturasını 0,1 kentrilyona çıkaracağız vesselam... Darısı zirilyonların başına demeye korkuyorum. Vallahi billahi onu da başarırız biz çünkü...

Daha geçen Perşembe günü açıklanan İmar Bankası olayı ile ilgili çözümün faturası 6,5 milyar doları buluyordu. Buna TMSF'nin Hazine'den alacağı kağıtların işleyecek faizleri dahil değildi.  Bu olayın hemen ertesi günü ise geçmişte anlı-şanlı karlar açıklayan ancak daha sonra bünyesindeki banka Fon'a alınan bir başka şirketin İMKB'ye bildirdiği zarar 2,7 katrilyon lira yani yaklaşık 2 milyar dolardı. 

Kafaların sakinleşmesi açısından bir başka rakam daha vermek zorundayım. Türkiye, 1997 yılında 8 yıllık temel eğitime geçerken okulların yeni sisteme uyması için öngörülen yatırım 10 milyar dolar düzeyindeydi. Gelin görün ki henüz harcanabilen rakam 3 milyar dolar düzeyinde; 7 milyar dolar ise aranıyor. Alın İmar Bankasını vurun Etibank'a; çıksın size 8 yıllık temel eğitimin maliyeti...