ENERJİ POLİTİKALARI VE SOKAKTAKİ VATANDAŞ
Cahit UYANIK
Türkiye, 20'inci Yüzyıl'ın son günlerini elektrik kesintisi tartışmaları ile geçirdi. 21. Yüzyıl'ın ilk günlerinde de manzara ve ortam değişmedi. Kış koşulları biraz ağır basınca, enerji politikalarımızdaki bütün ayıp ve kusurlar ortaya dökülüp saçıldı. Geciken yatırımlar, doğal gaza aşırı bağlılığımız, nükleer santral konusundaki kararsızlığımız, enerji özelleştirmelerindeki acemiliklerimiz ve tezcanlılıklarımızın faturası önümüze konuluverdi.
Hemen her konuda kendini Batı standartlarıyla kritik etmeye alışık olan toplum, elektrik kesintilerine büyük bir tahammülsüzlük gösterdi. Dile kolay yaklaşık 18-19 yıl aradan sonra Türk insanı yeniden bu tatsız uygulama ile karşılaşıyordu. Mum ile idare lambasını sadece 'dekoratif malzeme' olarak bilen ve gören bir kuşak yetişmişti. Elektrik kesintilerine o kadar hazırlıksız yakalandık ki, orada burada patlayan televizyonlar ve jeneratörler minik çocukların canına mal oldu; gencecik insanları hastanelik etti. İşin acı yönü bu kesintilerin, Türkiye'yi tüm dünyaya "Orta Asya'nın Enerji Terminali' olarak lanse etmeye çalıştığımız günlere denk gelmesiydi.
Peki Türkiye bu noktaya nasıl geldi? Soruya doğru cevaplar bulabilmek için ister istemez rakamlardan yararlanmak zorundayız. Önce en klasik rakamsal göstergeye bakalım. Türkiye'de -hızlı nüfus artışının da desteğiyle- kişi başına elektrik enerjisi tüketimi hızla yükseliyor. 1991 yılında kişi başına düşen tüketim 1.061 kilovatsaat düzeyinde iken, bu rakam 1995 yılına gelindiğinde yüzde 40'tan fazla artarak 1.417 kilovatsaata çıkmış. 1998 yılında ortalama tüketim 1.797 kilovatsaat düzeyinde gerçekleşmiş. 2000 yılında ise bu rakamın 1.964 kilovatsaata yükselmesi bekleniyor. Anlayacağınız 2001 yılında kişi başına elektrik tüketimi 2.000 kilovatsaatı aşacak. Buradan çıkan sonuç şu: Türkiye'nin geride kalan 10 yılda enerji talebi ikiye katlanmış. Türkiye'nin yakın gelecekte 70 milyonluk bir nüfusa yaklaşacağı ve insanların yaşam standartlarındaki iyileşme trendinin devam edeceğini kabul edersek, 2010 yılına kadar bu rakamın kişi başına 4.000 kilovatsaata çıkmayacağını kimse garanti edemez.