Cahit UYANIK
DİNÇKÖK AİLESİNE AİT "AK ENERJİ" ADLI ÖZEL ELEKTRİK ÜRETİCİSİ FİRMANIN 2006 FAALİYET RAPORUNA YANSIYAN 1 TEMMUZ 2006 KESİNTİSİ:
"2006 yılında, başta düşük elektrik fiyat politikası olmak üzere, 2005 yılında uygulanan enerji
politikalarına aynen devam edilmiştir.
Bilindiği üzere, 2003 yılından 2006 yılı başına kadar doğal gaz fiyatları yaklaşık % 87
oranında artmış, aynı dönemde toplam enflasyon oranı ise % 36 oranında gerçekleşmiş
olmasına rağmen, elektrik fiyatları artmak bir yana, % 5 oranında düşürülmüştür.
31 Mart 2015 Salı
BÜYÜK ELEKTRİK KESİNTİSİ KABUSU, 9 YIL ÖNCE DE YAŞANMIŞTI
Cahit UYANIK
Türkiye'de 1 Temmuz 2006-cumartesi gecesi de, Batı'daki 13 kent ve ilçelerinde 4 saat süreyle büyük bir elektrik kesintisi yaşanmıştı. Yaşanan büyük elektrik kesintisinin ardından, hükümetle özel sektör elektrik üreticileri arasında aylardır alttan alta süren çekişmeler iyice su yüzüne vurmuştu.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, özel üreticileri gece 22'den sonra santrallarını düşük kapasiteye geçirerek ulusal sisteme bağlanmakla suçlamıştı. Buna cevap veren özel elektrik üreticileri ise doğal gaza yüksek oranlı zamlar yapılırken elektrik fiyatlarının sabit tutulduğunu belirtmiş ve sürekli zararda çalıştıklarını bildirmişti. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da üreticilere "Yatırımları milletin aleyhine kullanmaya çalışırsanız acımasız oluruz" uyarısında bulunmuştu.
"DEVLET, YAKIT MALİYETİMİZİN YARI FİYATINA ELEKTRİK SATMAMIZI İSTİYORDU"
ELEKTRİĞİN CEBİMİZE YANSIYAN GERÇEK BİRİM FİYATI SÜREKLİ DEĞİŞİYOR
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, özel üreticileri gece 22'den sonra santrallarını düşük kapasiteye geçirerek ulusal sisteme bağlanmakla suçlamıştı. Buna cevap veren özel elektrik üreticileri ise doğal gaza yüksek oranlı zamlar yapılırken elektrik fiyatlarının sabit tutulduğunu belirtmiş ve sürekli zararda çalıştıklarını bildirmişti. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da üreticilere "Yatırımları milletin aleyhine kullanmaya çalışırsanız acımasız oluruz" uyarısında bulunmuştu.
"DEVLET, YAKIT MALİYETİMİZİN YARI FİYATINA ELEKTRİK SATMAMIZI İSTİYORDU"
ELEKTRİĞİN CEBİMİZE YANSIYAN GERÇEK BİRİM FİYATI SÜREKLİ DEĞİŞİYOR
27 Mart 2015 Cuma
KEMAL DERVİŞ'İN PORTRESİ: GENÇLİĞİNDE TAM BİR ECEVİT FANATİĞİYDİ
Cahit UYANIK
Bugün Türkiye'ye gelerek hükümetle pazarlık masasına oturacak olan Dünya Bankası (DB) Başkan Yardımcısı Kemal Derviş'in hangi pozisyona atanacağı tartışma konusu oldu. ANAP Lideri Mesut Yılmaz'a atfen, Derviş'in Merkez Bankası (MB) Başkanlığını kabul ettiği yönündeki haberler netlik kazanmadı. Derviş'in ya ekonomiden sorumlu başbakan yardımcılığı görevini ya da yetkileri artırılmış ve siyasi otoriteden tamamen özerk hale getirilmiş Merkez Bankası Başkanlığını kabul edebileceği ileri sürüldü.
22 Mart 2015 Pazar
11 BİN KM. UZAKTA, FİLİPİNLER'DE BİR AVUÇ TÜRK BANKACI GÖREV YAPIYOR
Cahit UYANIK
Türkiye'den 11 bin km. uzakta Uzak Doğu'ya özgü kent manzarası Filipinler'in başkenti Manila'da da aynen geçerli. Bir yanda gökleri yırtarcasına yükselen dev binalar, öbür yanda yüz binlerce insanın tenekeden yapılmış barakalarda sürdürdüğü zor bir hayat. 1966'da kurulan Asya Kalkınma Bankası (ADB) Manila'nın merkezindeki Mandaluyong City'de bulunuyor. Gün ışığından azami oranda yararlanan Japon mimarisinden izler taşıyan binasında, sayıları 700 milyona ulaşan yoksulları rahatlatmak için projeler geliştiriyor. Dile kolay, ADB yılda 6 milyar dolarlık kredi dağıtıyor.
Türkiye'den 11 bin km. uzakta Uzak Doğu'ya özgü kent manzarası Filipinler'in başkenti Manila'da da aynen geçerli. Bir yanda gökleri yırtarcasına yükselen dev binalar, öbür yanda yüz binlerce insanın tenekeden yapılmış barakalarda sürdürdüğü zor bir hayat. 1966'da kurulan Asya Kalkınma Bankası (ADB) Manila'nın merkezindeki Mandaluyong City'de bulunuyor. Gün ışığından azami oranda yararlanan Japon mimarisinden izler taşıyan binasında, sayıları 700 milyona ulaşan yoksulları rahatlatmak için projeler geliştiriyor. Dile kolay, ADB yılda 6 milyar dolarlık kredi dağıtıyor.
Japonya ve ABD'nin yüzde 15,8 ile en büyük pay sahibi olduğu ADB'ye Türkiye, dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın istekleri doğrultusunda 1991'de üye olmuş. Türkiye bankanın 28'inci en büyük ortağı. Ama bölge dışından üyeler açısından bakıldığında 9'uncu en büyük ortak. 63 üyeli bankadan, bölge ülkesi olan 36 ülke kredi kullanabiliyor. Türkiye "dönor" ülke olduğu için kredi alamıyor.
15 Mart 2015 Pazar
SİGARA FİYATINA ÖZELLEŞTİRME ARSASI...
Özelleştirmede bir yandan milyar dolarlık uygulamalar yapılıp, büyük satışların da hazırlıkları sürdürülürken; öte yandan 'sigara fiyatı'na özelleştirmeler yapılıyor. Karadeniz Bakır İşletmeleri (KBİ) elindeki arsaların bazılarının metrekaresini 65-70 bin TL'den sattı. KBİ, Murgul Aşağı Küre'deki 47 metrekarelik bir arsasını 3 milyon TL'ye özelleştirdi. Böylece arsanın metrekare fiyatı 63 bin 830 TL'ye gelmiş oldu.
14 Mart 2015 Cumartesi
BİR ENERJİ BAKANI ÜZERİNDEN... AB'YE ADAY OLDUK, ADAM OLAMADIK...
Cahit UYANIK
Halk arasında bir deyim vardır ya; vezir olmuşsun ama adam olamamışsın diye... Türkiye'nin durumu da üç aşağı beş yukarı aynı. Avrupa Birliğine tam üye adayı olduk ama gelişmiş ülke ekonomisi olamadık. Başbakan Bülent Ecevit'in koltuğunun altındaki 53 projeye bakarak büyük hayaller kuran ve malını (toplantısını) satmak için "Türkiye, gelişmiş ekonomidir" diye nameler savuran Dünya Ekonomik Forumunun dolduruş saatlerinde, Balkanlar ve Ortadoğu'yu bir kenara bırakarak Avrasya'nın liderliğine soyunan cennet yurdumuz, karanlıklar içindeydi. Benim çocukluğum elektrik kesintileri içinde geçmişti; benim çocuğum da elektrik kesintileri ile büyüyecek. Ben bu işten ne anladım ki?
7 Mart 2015 Cumartesi
DÜNYA BANKASININ "KALKINMA İÇİN BİLGİ" RAPORUNUN ELEŞTİRİSİ
Cahit UYANIK
Dünya 1950'lerden sonra yeni bir iktisat alt dalı ile tanıştı. "Kalkınma İktisadı" veya "Gelişme Ekonomisi" denilen bu yeni disiplin, dünyada giderek keskinleşmeye başlayan ekonomik gelişmişlik farklarını kendisine konu etti. Dünyada büyük bir patlama gösteren üretim hacminin neden ülkeler arasında eşit dağılmadığını araştıran ve sorunlara çözüm yolları arayan gelişme ekonomisine; daha çok Batı'da eğitim görmüş az gelişmiş ülke iktisatçıları öncülük etti. Gelişme ekonomisi yaklaşık yarım yüzyıldır iktisat dünyasının en popüler çalışma ve tartışma konularını ortaya attı. Yepyeni kavramları ve isimleri gündeme getirdi. Kalkınma iktisadının etkileri hala devam ediyor. 1998 yılında Nobel Ekonomi Ödülünü kazanan araştırma konusunun yoksulluğun nedenleri üzerine olması, kalkınma iktisadının olgunluk devresinde olduğunu gösteriyor.
6 Mart 2015 Cuma
İŞSİZLİK ORANI BİLİNÇLİ ŞEKİLDE DÜŞÜK MÜ GÖSTERİLİYOR?
TOBB ETÜ Sosyal Politikalar
Uygulama ve Araştırma Merkezi (TOBB ETÜ SPM), yüzde 10,2 olarak açıklanan Şubat
ayı işsizlik rakamının bir önceki aya göre 0,1 puan düşmesinde, Avrupa Birliğine tam uyum çalışmaları
çerçevesinde TÜİK Hanehalkı İşgücü Araştırmasındaki yeni düzenlemelerin etkili
olduğunu bildirdi.
SPM, “Ocak
dönemine göre işsizlik oranlarında gözlenen düşüşte; işsizlik kriterinde
kullanılan iş arama süresinin, üç aydan dört haftaya düşürülmesi önemli rol
oynamıştır. Bu nedenle, işgücüne katılımda da Ocak dönemine göre düşüş
gerçekleştiği görülmektedir” görüşünü
açıkladı.
5 Mart 2015 Perşembe
DÜNYADA GIDA FİYATLARI ARTMAYA DEVAM EDERKEN TÜRKİYE'NİN KONUMU NE OLMALI?
Cahit UYANIK
Nisan ayı içinde Uluslararası Para Fonu
(IMF) ve Dünya Bankasının olağan yarıyıl toplantıları yapılıyordu. Bu
toplantılar başlayıncaya kadar herkesin ortak beklentisi ve düşüncesi, yaklaşık
1 yıldır dünya piyasalarını dalgalandıran mortgage krizinin enine boyuna
tartışılmasıydı. Çünkü dünyadaki tüm finans patronları, en büyüğünden en küçüğüne
tüm devletlerin ekonomi ve maliye bakanları ile merkez bankası başkanları bu
toplantıda bir araya geliyordu.
Ancak toplantılar başlar başlamaz gözler,
mortgage değil 'gıda krizi'ne çevrildi. Dünya Bankası Başkanı Robert B.
Zoellick, foto muhabirlerine bir elinde pirinç torbası, öteki elinde ise ekmekle
verdiği pozla, gündemi bir anda değiştirdi. Zoellick'i böyle davranmaya iten en
önemli etken ise haftalardır dünyanın birçok ülkesinde gıda fiyatlarındaki ani
yükselişler nedeniyle yaşanan ayaklanma benzeri toplumsal olaylardı. Zoelllick,
acilen az gelişmiş ülkelere yönelik gıda destek programları uygulanmasını
istiyor, gelişmiş ülkeler bu krize kulaklarını kapatırsa 100 milyon kişinin
açlıktan ölme noktasına gelebileceğini ifade ediyordu. Türkiye'de ise aynı
günlerde yükselen pirinç fiyatları ve genel olarak gıda fiyatlarındaki artış
tartışılıyordu.
Merkez Bankası (MB) ise nisan ayı sonunda
açıkladığı Enflasyon Raporunda gıda fiyatlarındaki artışa özel önem
gösteriyordu. Rapora göre Türkiye, mart ayı itibarıyla yıllık yüzde 13.4'e
varan gıda fiyatları artışı ile gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında
beşinci sırada bulunuyordu. Sıralamada ilk basamakta yer alan Bulgaristan'da
gıda fiyatları artışı yüzde 23.5 düzeyinde gerçekleşirken, Çin'deki artış yüzde
21.5 olarak belirlenmişti. Listede üç ve dördüncü sırada ise Şili yüzde 17.5
ile Güney Afrika Cumhuriyeti ise yüzde 14.5 ile yer buluyordu. MB, Türkiye gibi
gelişmekte olan ülkelerde gıda harcamalarının, hane halkı tüketimleri içinde
daha büyük pay aldığını belirterek, fiyat artışlarının etkisinin daha şiddetli
hissedildiğini bildiriyordu. Çünkü Türkiye'de gıda ürünlerinin TÜFE içindeki
payı yüzde 28.63 düzeyinde bulunuyordu.
MB'nin "Son Dönem Gıda Fiyat
Gelişmeleri" başlığı altında yer verdiği 3 sayfalık analizde yüzde
13.4'lük gıda fiyatları artışının yıllık enflasyona katkısının 3.8 puan
olduğuna dikkat çekiliyor ve gıdadaki son dönemdeki artışın Türkiye'ye özgü
olmadığı, pek çok ülkede gözlendiği ve bunun küresel enflasyonu yukarı ittiği
belirtiliyordu. Analizde "Dünyada gelinen noktada, tarımsal emtia
fiyatlarındaki artışların orta vadede kalıcı olduğuna yönelik algılama
güçlenmektedir" denilirken Türkiye'de son dönemde gıda
fiyatlarındaki artışta; işlenmiş gıda fiyatlarındaki yükselişin büyük ölçüde
belirleyici olduğu anlatılıyordu. Analizde, MB bünyesindeki çalışmalarda
işlenmiş gıda grubundaki 2007 yılındaki yüzde 12.95'lik yıllık artışın üçte
ikisinin yaşanan şiddetli kuraklık ile uluslararası gıda fiyatlarındaki
yükselişten kaynaklandığının tespit edildiği vurgulanıyor, bu iki etkenin
işlenmiş gıda enflasyonuna etkisinin 2006 yılında yüzde 0.6 iken; 2007 yılında
yüzde 8'e (yüzde 4.2'si kuraklık, yüzde 3.8'i uluslararası fiyat artışı)
çıktığı ifade ediliyordu.
İşlenmemiş gıda ürünleri fiyatlarının
seyrinde ise meyve-sebze fiyatlarının gelişiminin etkili olduğu anlatılan
analizde, bu yılın ilk çeyreğinde bu gruptaki malların ihracatında azalma
yaşanmasının, yurt içi fiyatlara destek vereceği anlatılıyordu. Ancak yurt
genelindeki yağış miktarındaki normalleşmenin belirli bölgelerle sınırlı
kalmasının üretimdeki iyileşmeyi sınırlayacağı ve fiyatlarda kısa dönemde
yüksek oranlı bir düzeltme görülme ihtimalini azaltacağına dikkat çekilen
analizde, "Tarımsal üretimde kullanılan traktör ve biçerdöverlerin
tükettiği motorin fiyatındaki artış da yukarı yönlü baskıları artırmaktadır.
Ayrıca pirinç, et, bakliyat gibi diğer işlenmemiş gıda ürünleri fiyatlarında
2008 yılının ilk çeyreğinde gözlenen yüksek oranlı artışların yakın dönemde
devam etmesi durumunda, meyve ve sebze fiyatlarında beklenen düzeltmenin olumlu
etkilerinin sınırlı kalacağı tahmin edilmektedir" değerlendirmesinde
bulunuluyordu.
Küresel gıda fiyat artışlarında yapısal
değişikliklerin etkisine de yer verilen analizde; tarımsal üretimde verimlilik
artış hızının azalması, dünyada arazi kullanımında tarım dışı alanlara kayış
eğilimi, tarımdan tarım dışı sektörlere doğru nüfus hareketlenmesi fiyatları
artıran yapısal dönüşümler olarak sıralanıyordu. Talep yönünden bakıldığında
ise tarım ürünlerinden elde edilen biyo-yakıtın, yükselen petrol fiyatlarına
alternatif bir enerji kaynağı olarak görüldüğü anlatılan analizde, bu eğilimin
önümüzdeki dönemde de süreceği ifade ediliyordu. Çin ve Hindistan'da
gerçekleşen yüksek büyüme hızlarının, hane halkı gelirlerini artırdığı, bu ülke
halklarının buğday, et gibi yeni gıda türlerini satın alabilecek güce
eriştikçe, bunun uluslararası piyasalarda talep yönlü bir baskı yarattığı
vurgulanmadan edilemiyordu.
2008 yılı iklim koşullarının 2007 yılına göre tüm
dünyada daha yumuşak olmasının beklendiğine dikkat çekilen analizde, ancak arz
koşullarındaki iyileşmenin hala kestirilemediği bildiriliyordu. Türkiye'de ise
olumsuz iklim şartlarındaki yumuşamanın işlenmiş gıda fiyat artış hızında yılın
ikinci yarısında yavaşlama ihtimalini gündeme getirdiği anlatılan analizde,
"Sonuç olarak dünya genelinde gıda ürünleri fiyatlarındaki artışların orta
vadede kalıcı olduğuna yönelik algılamaların güçlenmesi, öngörülebilir bir
gelecekte başta işlenmiş gıda fiyatları olmak üzere yurt içi gıda fiyatları
üzerinde yukarı yönlü risklerin devam edeceğini göstermektedir"
deniliyordu.
MB'nin yaptığı bu analizden bir hafta
sonra demeç veren Dünya Bankası Başkanı Zoellick de, yüksek gıda fiyatlarının
en az 2015 yılına kadar devam edeceğini söylüyordu. Zoellick, kalkınmakta olan
ülkelerdeki artan talep, dünyanın bazı ülkelerindeki kuraklık ile enerji
fiyatlarındaki artış gibi faktörler nedeniyle artan gıda fiyatlarının en az 8
yıl daha gündemden düşmeyeceğini ifade ediyordu. 2015 yılına kadar uluslararası
gıda fiyatlarının 2004 yılı öncesine göre daha yüksek düzeyde kalmayı
sürdüreceğini anlatan Zoellick, "2009-2010 döneminde fiyatların
frenlenebilmesi için gıda arzında bir artış olması” beklentisini dile
getiriyordu. Zoellick, halkın temel gıda ihtiyaçlarının garantilenmesi amacıyla
tüm ülkelerin gıda üretim politikalarını değiştirmelerini, yaşanan gıda
sorununun karşısında ülkelerden fiyat kontrolü getirmemesi ve ihracatı
durdurmamalarını istediklerini belirterek “Uluslararası ticaretteki engelleri
azaltmaya çalışıyoruz” şeklinde konuşuyordu.
Bütün bu analizler Türkiye'nin acilen
tarımsal politikalarında önemli değişiklikler yapması gerektiğini gösteriyor.
Bu değişiklik, yıllardır bir türlü çözemediğimiz yapısal tarım sorunlarını
yenmek için önemli bir fırsat olabilir. Yükselen fiyatlar, çiftçinin az kazanç
şikayetini azaltabilir. Türkiye, tarımsal üretimini kaliteli olarak
artırabilirse, kendisine sağlam dış pazarlar kolayca bulabilir. Tarımsal üretim
artışı, iç piyasadaki tüketiciyi dünyadaki artışlardan da koruyabilir. Ama
bunun için hemen harekete geçilmesi gerekiyor.
(Bu yazı, Türk Standardları Enstitü'nün-TSE yayın organı Standard Dergisinin Mayıs-2008 tarihli sayısında yayınlanmıştır.)
MB'DEN ENFLASYONU ARTIRAN MEYVE-SEBZE FİYATLARINA SERİNKANLI BİR BAKIŞ
TÜRKİYE, BUĞDAY ÜRETİMİ VE PAZARLAMASINDA KÖKLÜ BİR DEĞİŞİME HAZIRLANIYOR
AB'YE UYUM İÇİN TARIMA İKİ ÖDEME KURULUŞU GELİYOR
TÜRKİYE, SUYUNU HOR KULLANIYOR VE KİRLETTİĞİ SUYU ARITMIYOR
MB'DEN ENFLASYONU ARTIRAN MEYVE-SEBZE FİYATLARINA SERİNKANLI BİR BAKIŞ
TÜRKİYE, BUĞDAY ÜRETİMİ VE PAZARLAMASINDA KÖKLÜ BİR DEĞİŞİME HAZIRLANIYOR
AB'YE UYUM İÇİN TARIMA İKİ ÖDEME KURULUŞU GELİYOR
TÜRKİYE, SUYUNU HOR KULLANIYOR VE KİRLETTİĞİ SUYU ARITMIYOR
1 Mart 2015 Pazar
KREDİ DERECELENDİRME (REYTİNG) FİRMALARINA NE KADAR PARA ÖDÜYORUZ?
KREDİ DERECELENDİRME KURULUŞLARI, 2015’TE TÜRKİYE İÇİN 7 AYRI AYDA 7 KEZ NOT AÇIKLAYACAK
Cahit UYANIK
Cahit UYANIK
Türkiye, 1980’lerin
sonundan bu yana kredi derecelendirme (rating) kuruluşları ile içi içe yaşıyor.
Halkın ve Türk basınının, okulda notu
kıt öğretmenler için kullanılan “Sıfırcı Hoca” lakabını taktığı kredi
derecelendirme kuruluşları ile 2015 yılı boyunca da sık sık karşılaşacağız.
Dünyadaki 3 büyük ve önemli kredi derecelendirme kuruluşu Fitch Ratings, Moody’s
ve Standart and Poor’s’un (S&P) uzman heyetleri Türkiyeyi sık sık ziyaret
ederek, belli tarihlerde kredi notumuzu açıklayacaklar.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)