16 Haziran 2024 Pazar

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / GAZETECİLER KURTULDU; BANKACI KIYIMI SIRADA

Cahit UYANIK 

Bu hafta affınıza sığınarak Bankacılık Yasa Tasarısı konusunda birkaç şey yazmak istiyorum. Çünkü bu tasarı tartışıldığı dönemde değil, yumurta kapıya dayandığı zaman yasalaşma yoluna girdi. Hal böyle olunca bundan 7-8 ay önce yapılan tartışmalar unutuldu gitti. Bu nedenle tasarının kritik bir maddesine dikkatlerinize çekeceğim. 

Ama önce mesleğimizi ilgilendiren sansürcü zihniyetin bu tasarıya nasıl sızabildiğıni değerlendirmek istiyorum. İzlediniz; tasarıya gazete veya yayın organı kapatma cezası eklenecekti ki, top direkten döndü. Kendisi de bir zamanlar çeşitli gazetelerde köşe veya araştırma yazıları yazan Devlet Bakanı Hikmet Uluğbay, hangi akla hizmet olduğunu anlayamadığımız 30 günlük kapatma cezasına önayak oldu. Sayın Uluğbay'ın zamanında Milli Eğitim Bakanı olarak özgür düşünce ve modern eğitimi yaygınlaştırmak için Plan ve Bütçe Komisyonunda verdiği büyük uğraşla, sansürcü zihniyet hiç bağdaşmadı.

Hele hele genel başkanı gazeteci kökenli bir partinin RTÜK'e bile rahmet okutacak cezaları içeren bir maddeyi Özalvari gece yarısı yöntemleriyle tasarıya koydurması ayıbı daha büyüttü. Acaba Sayın Uluğbay basın veya medya ekonomisi ile yakından hiç ilgilendi mi? 30 gün kapatılan bir gazetenin veya televizyonun iflas etme noktasına geleceğini biliyor mu? Acaba basın sektöründe zaten çok sınırlı olan istihdam olanaklarının böylece daralması, sol bir partiyi ne kadar ilgilendiriyor? 

Acaba bankacılık sektöründe hırlı-hırsız bu kadar çok birbirine karışmışken vurun abalıya zihniyeti ile gazetecilere yüklenmek ne kadar insaflı bir harekettir? Eğer Sayın Uluğbay, gazetecilerden bu kadar çok şikayetçi ise bu sektörde otokontrol mekanizmalarının geliştirilmesi için yasal düzenlemeler yapılmasına ön ayak olmayı düşünür mü acaba? 

Bankacılık Yasa Tasarısının bir başka önemli maddesi de bankacılık mesleğini yakından ilgilendiriyor. Tasarı, banka üst düzey yöneticilerinin şahsi iflaslarına karar verilebileceğini düzenliyor. Böylece Türk hukuk sistemine Amerikanvari bir şekilde şahsi iflas kurumu ilk kez girmiş oluyor. Şahsi iflas nedir? Siz 25 yıllık bankacılık hayatınızda gece gündüz çalışıp, diyelim 2 trilyon liralık servet yaptınız. Daha sonra çeşitli kumpaslar sonucu yöneticiliğini yaptığınız banka battı. İşte yüzlerce trilyonu bulan zarardan bankacı da sorumlu tutulacak. Yani bankacıların üstü başı, yatağı dışındaki her şey haczedilecek. Söz gelimi 50 yaşını devirmiş çoluk çocuk sahibi bir bankacı sokakta bırakılacak.

Türkiye gibi herşeyin birbirine karıştığı, liberal bankacılık kültürünün henüz çeyrek asra bile ulaşmadığı bir ülkede, acaba banka yöneticilerine bu kadar insafsız davranmak doğru mudur? Kötü niyetli banka sahiplerinin mal ve para kaçırmak için şeytana pabucunu ters giydirdiği bir ortamda emek verilerek kazanılan üç beş kuruş acaba devlete kar mı ettirir yoksa zarar mı? Bankacılık Yasa Tasarısının şahsi iflasa ilişkin maddesi değiştirilip yumuşatılmazsa bankacılık mesleğinde kimse şube müdürlüğünün ötesine geçmek istemeyecek. İlgililerin dikkatine sunulur.

(Bu yazı Finansal Forum gazetesindeki Başkentten Yansımalar köşesinde 14 Haziran 1999 tarihinde yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder