Hafızalar yoklanırsa, Türkiye'nin 2001
Krizi sonrasında tartıştığı önemli konulardan birisi siyaset ile ekonomi
yönetiminin birbirinden nasıl ayrılacağı idi. Türkiye, bu sorunu çözmek için
kriz sırasında iki önemli adım attı. Birincisi Merkez Bankası'na bağımsızlık
tanınmasıydı. Aslında 1994 Krizinden sonra adımları atılmaya başlanan Merkez
Bankasının bağımsızlık kazanma süreci, 2001'de değiştirilen kuruluş kanunu ile iyice perçinlendi. Hükümetin Merkez Bankasından avans çekerek kamu
harcamalarında kullanabilmesi imkanı kaldırıldı, bankanın temel amacının fiyat
istikrarını sağlamak ve korumak olduğu kabul edildi, Banka bünyesinde Para Politikası Kurulu kurularak faiz oranlarının belirlenme sürecinde teknik boyut
daha çok öne çıkarıldı. Bütün bunlar, siyasetin Merkez Bankası üzerindeki
etkisini iyice asgariye indirmek amacını taşıyordu.
30 Ocak 2015 Cuma
29 Ocak 2015 Perşembe
DÜNYA NÜFUSU 9 MİLYARA, TÜRKİYE NÜFUSU 100 MİLYON KİŞİYE DOĞRU GİDİYOR
Cahit UYANIK
İçinde yaşadığımız günlerin yoğunluğu
zaman zaman bizi geleceği görmekten alıkoyuyor. Hele hele ekonomik kriz
dönemlerindeki belirsizlikler, insanları iyice 'miyopi'ye itiyor. Yani
önümüzdeki birkaç haftadan daha ötesini göremez oluyoruz. Oysa geriye doğru
dönüp baktığımızda, içinde yaşadığımız sorunların çoğunlukla geçmişte dile
getirildiğini, yaklaşmakta olan büyük
tehlikelere dikkat çekildiğini anlayabiliyoruz. O tehlike anı gelip
çattığında ise uzun vadeli düşünüp önlem alanlar, gününü gün edip önlem
almayanlara göre nispi bir üstünlük sağlayabiliyor. İnsanlığın son yüzyılda
uğraştığı en önemli sorunlardan birisi ise hızlı nüfus artışı. Hızlı nüfus
artışı beraberinde ekonomiyi baskı altına alması, beslenme sorunları yaratması, güvenlik sorununun açığa çıkmasına sebep
olması, yetersiz sağlık ve eğitim hizmetleri meselesiyle uğraşılması, işsizlik
artışı, kentleşme ve yerleşme sorunlarının baş göstermesi, insanları iç ve dış
göçe zorlaması gibi alanlarda çözümü kolay olmayan sorunlar doğuruyor. Halen
içinde geçtiğimiz dönemde yaşadığımız bu sorunlar, önümüzdeki 40 yılın sonunda
iyice tavana vurabilir. Şu anda bile çözmekte aciz kalınan hızlı nüfus
artışıyla ilgili sorunlar, iyice içinden çıkılmaz hale dönüşüp, hiç de hesapta
olmayan toplumsal sonuçlara yol açabilir.
28 Ocak 2015 Çarşamba
YTL: PARA MACERAMIZDA 165 YIL SONRA YENİ BİR BOYUT
Cahit UYANIK
Türkiye, 2005 yılına yeni bir para birimi, yeni basılmış kağıt ve madeni paralarla girdi. Böylece 1994 yılından bu yana zaman zaman alevlenip sönen sıfır atma tartışmaları da bitti. Banknot Yeni TL'ler (YTL) ve içinde 1 YTL'nin de bulunduğu madeni para Yeni Kuruşlar (Ykr) konusunda özellikle son 1 ayda çok yoğun bir bilgilendirme ortamı yaşandı. Bu konuya birazdan biz de gireceğiz. Ama önce günlük yaşamımızın önemli unsurlarından birisi olan paranın Türkiye'deki kısa bir tarihçesine bakalım.
Türkiye, 2005 yılına yeni bir para birimi, yeni basılmış kağıt ve madeni paralarla girdi. Böylece 1994 yılından bu yana zaman zaman alevlenip sönen sıfır atma tartışmaları da bitti. Banknot Yeni TL'ler (YTL) ve içinde 1 YTL'nin de bulunduğu madeni para Yeni Kuruşlar (Ykr) konusunda özellikle son 1 ayda çok yoğun bir bilgilendirme ortamı yaşandı. Bu konuya birazdan biz de gireceğiz. Ama önce günlük yaşamımızın önemli unsurlarından birisi olan paranın Türkiye'deki kısa bir tarihçesine bakalım.
NÜFUS 3.3 MİLYON KİŞİ AZ ÇIKINCA, GELİR 2.375 DOLAR ARTACAK
Cahit
UYANIK
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 1998 bazlı yeni
milli gelir hesabına dayanarak 2007 yılı büyüme sonuçlarını bugün açıklayacak.
Yeni hesaplamada birçok kayıt dışı unsur kayıt altına girdiği, daha farklı
hesaplama yöntemleri kullanıldığı, daha önce hesaplara alınmayan bazı unsurlar
hesaplara dahil edildiği için milli gelirin yüksek çıkarak 630 milyar dolar
civarında kesinleşmesi bekleniyor. Bu durumda kişi başına milli gelir de 9 bin
dolar civarında belirlenecek. Büyüme oranının ise yüzde 5 civarında
gerçekleşmesi bekleniyor.
27 Ocak 2015 Salı
TÜRKİYE'DE EKONOMİK KRİZ DÖVİZ CEPHESİNDEN BAŞLAR
Son haftaların en çok ilgi çeken ekonomik tartışma konusu şu: Ekonomi adı konulmamış bir krize mi girdi? İnsanlar işsizlikten, firmalar iş yapamamaktan, devlet vergi toplayamamaktan şikayetçi. Türkiye, yoksa daha önce hiç görmediği biçimde sessiz bir kriz mi yaşıyor, yoksa bu 'fırtına öncesi sessizlik' gibi, büyük bir ekonomik krizin ön işaretleri mi?
26 Ocak 2015 Pazartesi
GENİŞ ŞUBE AĞINA SAHİP TÜRK BANKALARI YABANCILARIN İLGİSİNİ ÇOK ÇEKİYOR
Cahit UYANIK
Türk bankacılık sektörü uzun yıllardır
sıkıntılı. 1980 öncesindeki 'rekabetsizlik' koşullarında, yapay bir ortamda yaşayan bankalar, bu
tarihten sonra serbest bırakılan faizlerle yarışmaya girince ilk şoka
uğramıştı. Daha sonraki yıllarda bireysel bankacılığa geçiş, Hazine'nin
borçlanma ihtiyacının çok artmasıyla ona borç veren bankaların 'hormonlu'
biçimde büyümesi, bankalara siyasi müdahaleler en önemli sorunlar olarak ön
plana çıktı. Bu sorunlar Türk bankacılığının 'müzmin' sorunu olan özsermaye
yetersizliği ile birleşince çok ciddi sorunlarla boğuşmaya başladı. Türkiye,
90'lı yıllar boyunca tüm dünyanın geçtiği yeni modeli de benimsemedi. Yani
finans ve bankacılık sektörünün çalışma koşullarını, izinlerini, denetleme
şekillerini düzenleyen 'bağımsız ve özerk bir bankacılık otoritesi' kurmak
yolunu seçmedi. Bunun faturası da çok ağır oldu.
24 Ocak 2015 Cumartesi
MALİYE, HAPİSTEKİ TİTANCI KENAN ŞERANOĞLU'NU ARIYOR!
Türkiye bundan 8 yıl önce Titan Saadet Zinciri ve onun havalı patronu Kenan Şeranoğlu'nu, dillere destan bir doğum günü partisi ile tanımıştı. Lüks bir otomobille doğum gününe gelen ve lüks bir otomobil şeklindeki doğum günü pastasını kesen, tek düğmeli iki parça kumaştan dikilmiş ultra-süper ceketiyle hala hafızalardaki yerini koruyan Şeranoğlu, Titan adlı organizasyonun aslında bir "saadet zinciri" olduğu anlaşılınca gözaltına alınıp tutuklanmıştı. Daha sonra mahkeme aşamasında ortaya çıkarılan bilgilere göre Şeranoğlu, 8 ayda o dönemde hatırı sayılır bir para olan 2 trilyon lirayı cebe indirmişti. Titan organizasyonu, 30 bin kişiden 2 bin 500'er mark toplamış ve her üyeye, bir önceki üyenin parasından belli bir miktar aktarmıştı. Buna finans literatüründe "saadet zinciri" veya "Ponzi oyunu" da deniliyordu.
ENFLASYON HEDEFLEMESİNDE İLK TEST NOKTASI BUGÜN
Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) bugün açıklayacağı mart ayına ilişkin enflasyon rakamı, Merkez Bankası'nın (MB) yılbaşında duyurduğu enflasyon hedeflemesi açısından da ilk test noktasını oluşturacak. MB, yıl sonu için belirlediği yüzde 5'lik nihai hedefe ulaşmak için, 3'er aylık dönemler halinde (mart-haziran-eylül) bir "enflasyon patikası" tespit etmişti. Bu patikaya göre, mart ayındaki tüketici fiyatları enflasyonunun (TÜFE) yıllık yüzde 7.4 düzeyinde gerçekleşmesi gerekiyor. Şubat ayındaki yıllık enflasyon rakamı yüzde 8.15 olarak gerçekleşmişti. Bu durumda yüzde 7.4'lük rakamı yakalayabilmek için, mart ayı fiyat endeksinin düşüş yönünde olması gerekiyor.
|
23 Ocak 2015 Cuma
İŞSİZLER "VAKTİM YOK, İŞ ÖĞRETEN KURSA GİDEMEM" DEDİ !
Uzmanlaşmış Meslek Edindirme
Merkezleri (UMEM) Beceri’10 kurslarına ön kayıt yaptıran ancak sonrasında sistemden
çıkan 1086 kişi ile telefonda yapılan ankette, işsizlerin meslek kurslarına
bakış açıları ile ilgili önemli bilgiler toplandı. Kursa devam edilen her gün
için 15 TL harcırah alınan ve kurs sonunda istihdam garantisi bulunan UMEM
Beceri’10 Projesine ön kayıt yaptırıp, daha sonra herhangi bir kursa kayıt
olmayan her 10 kişiden birinin “vakti olmadığı” gerekçesini sunması ilginç bir
bulgu olarak ortaya çıktı.
22 Ocak 2015 Perşembe
AZ BİLİNEN IMF-TÜRKİYE İLİŞKİLERİNİN GEÇMİŞİ...
Cahit UYANIK
Türkiye, Hazine Müsteşarlığı'nın 9 Mart
2010 tarihli resmi açıklamasına göre
Uluslararası Para Fonu (IMF) ile 20. stand by görüşmelerini anlaşma olmadan
bitirdi. Bu görüşmeler, 19. stand by'ın 2008 mayıs ayı sonunda bitmesinden bu
yana sürüp gidiyordu. Yani 21 ay boyunca süren görüşmeler bir anlaşma olmadan
sona erdi. Bu durum Türkiye'de günlerce tartışıldı. IMF'siz dönemin neler
getirip neler götüreceği üzerinde duruldu. Ben de burada uzun uzadıya IMF
olmadan Türkiye ekonomisinin performansının nasıl seyredeceği konusunda niyet
okuyuculuğuna soyunmayacağım. Bunu hep beraber yaşayıp göreceğiz. Sadece şu
söylenebilir: Türkiye'de IMF olmadan, kendi kendine yeten bir akış halinde,
ekonomisini yürütmesi için yeterli altyapılar kurulmuş gibi görünüyor. Ancak bu
altyapıların korunup, zamana ve şartlara göre geliştirilmeye gereksinimi var.
Türkiye, gerek devlet ve hükümetler olarak, gerek özel sektör olarak bu konuda
duyarlılık gösterirse IMF ile ilişkiler bundan sonra, 'borçlu-alacaklı' değil
'diplomatik’ düzeyde kalabilir. Aksi taktirde yine zorlu bir viraj sırasında
IMF'ye muhtaç duruma düşebiliriz.
İŞTE BARZANİ'Yİ 300 MİLYON DOLARDAN EDECEK AKÇAKALE SINIR KAPISI
Cahit
UYANIK
Bu yıl nisan ayında yapılan Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında alınan kararlar gereği devlet, Irak'la ticaret hacmini azaltmadan, Kuzey Irak'taki Barzani yönetimini "güçsüz" hale getirmeyi hedefliyor. Barzani'nin en önemli gelir kaynaklarından birisi Habur Sınır Kapısı'ndan geçiş yapan tırlar ve kamyonlar. Bu araçlardan yılda 300 milyon dolarlık nakit gelir sağlayan Barzani yönetiminin gelirleri, Şanlıurfa-Akçakale'de açılacak Akçakale Sınır Kapısı ile azaltılmaya çalışılacak.
21 Ocak 2015 Çarşamba
İŞSİZLİK SİGORTASINA EL ATMAK, SSK'DA 30 YIL ÖNCE DÜŞÜLEN HATAYI TEKRARLAMAKTIR
Cahit UYANIK
Türkiye'de değişmeyen
kötü siyasi geleneklerden birisi de hazır ve yıllardır biriktirilen kaynakları
fütursuzca tüketmek. Türkiye bu siyasi
pratiği 1970'li yıllardan sonra Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK) üzerinden
yaşadı. Kurulduktan sonra işçi ve işverenlerden kesilen primlerle SSK, büyük
bir kaynak gücüne ulaşmıştı. 1970'li yıllardaki çocukluk yıllarımdan
hatırlıyorum; SSK hastanelerine gıpta
ile bakılırdı. Bir kentte eğer SSK'ya bağlı bir hastane varsa ve siz SSK'lı
iseniz şanslı bir vatandaş sayılırdınız. O kentin en iyi doktorları SSK
hastanesinde çalışır, en modern tedaviler orada uygulanırdı. Ama maalesef 1980'li yılların
sonu ve 1990'lı yıllar boyunca SSK hastaneleri yeni yatırımlar yapılmadığı için
en kötü sağlık kurumları olarak ünlendiler.
20 Ocak 2015 Salı
ÇOK SEVDİĞİMİZ AMA PEK TANIMADIĞIMIZ BİR YATIRIM ARACI: ALTIN
Cahit UYANIK
Altın, Türk halkının çok ama çok sevdiği; neredeyse hiç tanımadığı yegane yatırım aracı. Mesela 'karat' ve 'ons' nedir? Altının ayarları neye bağlıdır? Altın fiyatları nasıl artar veya azalır, bunları biliyor muyuz? Oysa diğer yatırım araçları öyle mi? Banka mevduatı ve döviz hakkında birçok bilgisi olan halkımız, bir zamanlar rağbet ettiği borsadan ise çok fazla teknik bilgi ve sürekli takip gerektirdiği için soğumuş görünüyor. Mevduattan ne kadar vergi alındığı, mevduat garantisinin limiti, hangi bankanın mevduata ne faiz verdiği gibi bilgilerin yanı sıra, doların, sterlinin veya euronun geleceğine yönelik düşünce ve beklentiler çoğu kişinin bilgisi dahilindedir. Altında ise 'güven' hissi, çoğunlukla altın hakkında bilgi sahibi olma çabasına baskın çıkar. Altında fiyat takibinin ötesine pek geçmeyiz. Altın belki de; somut, elle tutulabilen, değerini yitirmeyen, kriz dönemlerinde de nakite kolayca dönüştürebilen özellikler taşıdığından Türkler'in gözdesi. Altın aynı zamanda bir ziynet eşyası olarak çok rağbette. Türkler olarak, altınla süslenmeyi çok seviyoruz.
Altın, Türk halkının çok ama çok sevdiği; neredeyse hiç tanımadığı yegane yatırım aracı. Mesela 'karat' ve 'ons' nedir? Altının ayarları neye bağlıdır? Altın fiyatları nasıl artar veya azalır, bunları biliyor muyuz? Oysa diğer yatırım araçları öyle mi? Banka mevduatı ve döviz hakkında birçok bilgisi olan halkımız, bir zamanlar rağbet ettiği borsadan ise çok fazla teknik bilgi ve sürekli takip gerektirdiği için soğumuş görünüyor. Mevduattan ne kadar vergi alındığı, mevduat garantisinin limiti, hangi bankanın mevduata ne faiz verdiği gibi bilgilerin yanı sıra, doların, sterlinin veya euronun geleceğine yönelik düşünce ve beklentiler çoğu kişinin bilgisi dahilindedir. Altında ise 'güven' hissi, çoğunlukla altın hakkında bilgi sahibi olma çabasına baskın çıkar. Altında fiyat takibinin ötesine pek geçmeyiz. Altın belki de; somut, elle tutulabilen, değerini yitirmeyen, kriz dönemlerinde de nakite kolayca dönüştürebilen özellikler taşıdığından Türkler'in gözdesi. Altın aynı zamanda bir ziynet eşyası olarak çok rağbette. Türkler olarak, altınla süslenmeyi çok seviyoruz.
19 Ocak 2015 Pazartesi
MB: HAM PETROLDE FİYAT ARTIŞININ ÜÇTE BİRİ AKARYAKITA YANSIYOR
Cahit
UYANIK
Merkez Bankası (MB), ham petrol fiyatlarındaki artışın
Türkiye'deki akaryakıt fiyatlarını ne yönde etkilediğini araştırdı. MB'nin
yayımladığı son enflasyon raporundaki verilere göre ham petrol fiyatlarındaki
yüzde 10 oranındaki artış, yurt içi akaryakıt fiyatlarını 24 aylık bir dönem
sonunda 3.2 puan artırıyor. Yani uluslararası petrol fiyatlarındaki bir artışın
ancak 1/3'ü yurt içi akaryakıt fiyatlarına yansıyor.
ALARKO VE AKENERJİ SANTRAL KAPATIYOR
Yüksek doğal gaz fiyatları nedeniyle zararda
olduklarını ve elektrik üretiminden vazgeçme noktasına geldiklerini belirten
özel sektör elektrik üreticileri santral kapatmaya başladı. Alarko Holding
iştiraklerinden Alarko Elektrik Santralları Tesis, İşletme ve Tic. A.Ş.'ye
(Altek) bağlı Kırklareli Doğal Gaz Çevrim Santralında bu ay sonunda üretim
duruyor. Akkök Grubu'na bağlı Akenerji de, Bilecik-Bozhöyük’teki santralin
birinci ünitesini 15 Temmuz, ikinci ünitesini 30 Temmuz’da üretim durdurma
kararını Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'na iletti. Akenerji, mayısta 5 MW
gücündeki Bursa-Orhangazi santralini kapatmıştı. Kapatılan son iki santralin kurulu gücü 81 (Altek) ve
127 (Akenerji) olmak üzere toplam 208 MW düzeyinde bulunuyor. Türkiye'deki
toplam kurulu güç ise 39 bin MW düzeyinde.
16 Ocak 2015 Cuma
TÜPRAŞ ÖZELLEŞTİRMESİ: 37.3 DOLARLIK MASRAFLA 3.6 MİLYAR DOLAR KAZANILDI
Türkiye, 20 yılı aşkın zamandır süren özelleştirme macerasında
mahkeme kararlarına saygı göstermeye başlamasının ödülünü Tüpraş
özelleştirmesindeki ek 3 milyar 625 milyon dolarlık kazançla aldı. Hükümet,
Tüpraş'ın yüzde 65.76'sını 2003-2004 yıllarında yapılan özelleştirme ihalesinde
1 milyar 302 milyon dolara Efremov-Zorlu Ortaklığı'na satmıştı. Ancak Petrol-İş
Sendikası tarafından Ankara 10. İdare Mahkemesi'ne açılan davada mahkeme,
işlemin iptaline karar verdi. 2 Haziran 2004'te verilen bu karar, daha sonra
Danıştay tarafından da onaylanınca hükümet ihaleyi iptal etmek zorunda
kalmıştı.
İŞSİZLERİN MESLEK ÖĞRENİRKEN TERCİH ETTİĞİ KURSLAR: TEKNOLOJİ YOĞUN MESLEKLER
İŞSİZLER,
İŞ BEĞENMİYOR
İŞSİZLERE,
İŞ BEĞENDİRMEK ZOR
İŞSİZLER,
İŞ ÖĞRENMEYE GÖNÜLSÜZ
MESLEKSİZ
İŞSİZLER, MESLEK EDİNMEK İSTEMİYOR (MU?)
BATIDA
İŞSİZLER İŞ BEĞENMİYOR, DOĞUDA YETERİ KADAR İŞ YOK!
İŞSİZLER, TEKNOLOJİ YOĞUN MESLEK KURSLARINA İLGİ GÖSTERİYOR
TOBB ETÜ Sosyal Politikalar Uygulama ve
Araştırma Merkezi (SPM) Direktörü Prof. Dr. Serdar SAYAN, meslek edinmek
isteyen işsizlerin en çok hangi alanlardaki kursları tercih ettiğini açıkladı.
Buna göre işsizler, kurs bitip işe girdiğinde daha yüksek kazanç beklentisi, bu
işlerin gelecekte de önemini koruyacağı ve kendilerini geliştirebilecekleri düşüncesiyle
‘teknoloji yoğun’ sektörlere yönelik mesleki eğitimlere daha çok ilgi
gösteriyor.
Buna göre işsizler, en çok sırasıyla;
-‘elektrik,
elektronik, makine ve beyaz eşya’,
-
‘enerji üretimi ve işletme’ ile
-
‘otomotiv ve taşımacılık’
sektörlerindeki meslek edindirme kurslarıyla
ilgileniyor.
15 Ocak 2015 Perşembe
TÜRKİYE’DE HER 10 ÜNİVERSİTE MEZUNUNDAN 3’Ü YAPTIĞI İŞE GÖRE ‘AŞIRI EĞİTİMLİ'
TÜRKİYE’DE HER 10 ÜNİVERSİTE MEZUNUNDAN
3’Ü YAPTIĞI İŞE GÖRE ‘AŞIRI EĞİTİMLİ’…
TÜRKİYE’DE HER 10 ÜNİVERSİTE MEZUNUNDAN
3’Ü ALDIĞI EĞİTİMDEN DAHA DÜŞÜK BİR İŞTE
ÇALIŞIYOR
Türkiye’de yüz binlerce gencin yaşamları
boyunca yürütecekleri mesleklerine ilişkin üniversite tercihlerini henüz yeni
yaptığı bugünlerde, ilginç bir araştırmanın sonuçları açıklandı. Buna göre,
Türkiye’de halen istihdam edilen her 10 üniversite mezunundan 3’ü, yaptığı işe
göre ‘aşırı eğitim’ almış durumda. Lise veya daha az düzeyde eğitimli mezunların
yürütebileceği işleri, üniversite mezunlarının yapması anlamına da gelen ‘aşırı
eğitimlilik oranı’; Türkiye’deki üniversite
mezunları arasında yüzde 31.8 olarak belirlendi.
PETROLDEKİ DÜŞÜŞ, 73 MİLYAR DOLARLIK CARİ AÇIK KABUSUNDAN UYANDIRDI
Türkiye, ham petrol ithalatına bu yılın ilk 6 ayında 2007 yılının tümüne
ödediği kadar para ödedi. Türkiye'nin ilk 6 ayda ödediği yüksek fatura, yılın
son 5 ayındaki oluşması beklenen düşük fiyatlara rağmen petrol faturasını 20
milyar dolara çok yaklaştıracak. Yapılan hesaplamalara göre ham petrolün
ortalama fiyatı 120 dolar olsaydı cari açık 63, 140 dolar olsa 73 milyar dolara
kadar çıkabilecekti.
14 Ocak 2015 Çarşamba
TATLI UYKU, ANTEP BAKLAVASINA FEDA OLSUN
Coğrafi işaretle tescillenen ve uluslararası tescil alma konusunda önemli
bir adım atan Antep baklavasının, Antepliler için anlamı çok daha yaşamsal.
Antep'te baklava, mesleğin ustalarının sabaha karşı saat üçte "tatlı
uykulardan uyanarak tatlı yapmaya gittiği" bir yaşayış ve üretim biçiminin
öznesi. Müşterisine bu lezzet harikasını taze taze sunabilmek için sabahın
erken saatlerinde tatlı uykular bölünüyor. O nedenledir ki, uykusunu
bölemeyenden baklavacı olmaz. Uyanmak sırf ustaların işi değil tabii. Ustalar
uyanır da çıraklar (şakirtler), kalfalar (halfeler) uyuyakalır mı? Sabahın
üçünde, bütün dükkân tepsi tepsi baklava pişirmek için sabırla çalışmaya
başlar. Baklavacı ustası olabilmek için ise uzun yılları art arda sıralamak
gerekir. Bu unvana ulaşmak, o kadar kolay değil. Getir-götür işleri ile daha
11-12 yaşlarında başlayan bu serüven, yıllarca açılan yufkalarla devam eder.
Yufkaya fıstık koymak, tepsiye yerleştirmek, tepsiye yerleştirilmiş malzemeyi
kendi geometrisi içinde bir estetik barındıran baklava dilimi şeklinde kesmek,
pişirme süresini hesap etmek ve şerbeti dökmek adeta saç ağartacak kadar uzun
bir yaşam dilimini kapsar.
REKABET İHLALİNDE GIDA SEKTÖRÜ BAŞI ÇEKİYOR
Cahit UYANIK
Rekabet
Kurulu, Türkiye'de rekabet kurallarını en fazla ihlal eden sektörün ‘gıda
ürünleri ve içecek' sektörü olduğunu açıkladı. Kurulun, ‘2009 Yılı Faaliyet Raporu'nda yaptığı
değerlendirmeye göre ilk inceleme, ön soruşturma ve soruşturma süreçleri
sonucunda nihai karara bağlanan rekabet ihlallerinde ikinci sırayı ise
‘ulaştırma sektörü' alıyor. Ulaştırmayı, telekomünikasyon ve posta ile petrol
ürünleri sektörü takip ediyor. Rekabet Kurulu, sürekli olarak rekabet ihlali görülen
sektörlerde yapısal tedbirler alınması için kanun koyucu ile bu sektörlerin
düzenlenmesinden sorumlu kamu otoriteleri arasında işbirliği mekanizmaları
kurulması gerektiğine dikkat çekiyor.
12 Ocak 2015 Pazartesi
2015'TEKİ KRİZ TARTIŞMALARINA IŞIK TUTABİLİR: EKONOMİMİZ İTHALATLAŞTI, ASYALILAŞTI, ULUSLARARASILAŞTI
Cahit UYANIK
Türkiye ekonomisi çok uzun yıllardır bir türlü rahatlayamıyor. Enflasyon düşürülüyor ama döviz dengesi bozuluyor. Derken işsizlik, giderek büyüyen ve önü bir türlü alınamayan bir sorun olarak çıkıyor. Ekonomik göstergelerdeki bir çok başarı öyküsü, sokaktaki insan açısından çok fazla bir şey ifade etmiyor. Çünkü sokaktaki insan, sonuçta bir işi olup olmadığının yanı sıra, iyi para kazanmak ve kazandığı paranın değerini kaybetmemesini istiyor. Peki neden böyle oluyor? İnsanlar neden bir türlü kendisini ekonomik açıdan rahat hissedemiyor. Bunun iç olduğu kadar bir çok dış sebebi de var. Çünkü Türkiye ekonomisi 26 yıldır, kendisine yol olarak dışa açık veya ihracata dayalı büyüme modelini seçmiş durumda. Son 15 yılda dünya ekonomisindeki küreselleşme eğilimi de, zaman zaman istemesek de bizi olumlu veya olumsuz yönde etkiliyor. 1990'ların ortasında Avrupa Birliği ile uygulamaya giren Gümrük Birliği de genel ekonomik dengelerimizi etkileyen bir başka unsur. Yani son çeyrek yüzyılda ekonomimizde dış etkenler de, iç etkenler kadar önemli rol oynuyor.
YOKSULLAR DEVLETİN RAPORLARINA 2001'DE GİRMİŞTİ: 25 MİLYON KİŞİ 1.5 DOLARA MAHKUM VE ÇALIŞANLAR DAHA YOKSUL...
Türkiye'de ekonomik kriz sonrasında gündemden düşmeyen yoksulluk sorununun sayısal boyutları devlet tarafından ilk kez dillendirildi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından hazırlanan "Türkiye Ekonomisinin Durumu-Sorunlar ve Öneriler" raporunda, Türkiye'de yoksulluk sınırı günde 1 dolar kabul edildiğinde yoksulların nüfusa oranının yüzde 15; 1.5 dolar kabul edildiğinde yüzde 38 olduğu tespiti yapıldı. Bakanlığın yüzde 38'lik tahmini dikkate alındığında Türkiye'de yoksul sayısının 25.2 milyon kişi düzeyinde bulunduğu hesaplandı. Uluslararası sınıflandırmada Türkiye'nin de dahil edildiği Doğu Avrupa ülkelerinde yoksulluk sınırı günlük 4 dolar.
11 Ocak 2015 Pazar
GÜL'DEN SADDAM'A MESAJ: ÜLKENİ JAPONYA YAPMAK ELİNDE
Cahit UYANIK
Başbakan Abdullah Gül'ün Irak Lideri Saddam Hüseyin'e değişik zamanlarda ve şekillerde gönderdiği mesajların ayrıntıları kamuoyuna sızmaya devam ediyor. Gül'ün Saddam'a gönderdiği mesajlardan en önemlisi, Irak Birinci Başkan Yardımcısı Taha Yasin Ramazan'la Ankara'daki görüşmesinde dile getirildi. Gül'ün Saddam'a "Ülken ve halkın yıllardır savaşıyor. İnsanlar çok yorgun ve yıpranmış. Birleşmiş Milletler kararına uyun. Silah denetçileriyle işbirliği yapın. Irak'ı bir Japonya, bir Almanya gibi refah ülkesine dönüştürmek veya savaşmak senin elinde" mesajını gönderdi.
10 Ocak 2015 Cumartesi
MALİYE VE TÜPRAŞ AKARYAKITTA TÜKETİCİYE ACIMADI
Rafineri çıkış fiyatlarına ağustos ayında ikinci defa zam yapılması, Türkiye'de akaryakıt ürünlerinin fiyatlarının belirlenme yönteminin kimin karına, kimin zararına işlediğini yeniden tartışmaya açtı. Tüpraş Genel Müdürü Hüsamettin Danış, dün herkesi petrol kullanımında tasarrufa davet ederken, akaryakıt fiyatlarına enflasyonun çok üzerinde yapılan zamların günahını çıkarmaya çalışıyor gibiydi. Çünkü dolar kuru istikrarlı seyrettiği için, çoğunlukla uluslararası piyasalardaki ham petrol fiyatlarındaki artışlar öne sürülerek yapılan zamlar aslında Tüpraş ve Maliye'ye yaradı.
KIBRIS'TA EKONOMİK MÜZAKERELERE DİKKAT
Cahit UYANIK
Kıbrıs'ta ilk aşama
bitti. Bu hafta sonuna doğru iki kesim arasındaki pazarlıklar başlayacak ve
yaklaşık 1 ay sürecek. Bu süreçte iki toplumun Annan Planı çerçevesinde
bir arada nasıl yaşayacağının ayrıntıları ortaya konulacak. Bu amaçla
oluşturulacak komitelerden birisinin de ekonomiyle ilgili görev yapacağı
belirtiliyor. Kıbrıs'ta ortaya konulan çözümün zamana karşı dayanıklılığını
belirleyecek en önemli unsurlardan birisi ekonomi. Çünkü ekonomik ilişkiler iki
toplum arasındaki çatışmaları törpüleyip, gelecek nesillerin birbirine daha
güvenle bakmasını sağlayabilir.
(Tıklayınız) KIBRIS'A "BİLİNÇSİZ GÖÇ" ÖNLENMELİ - ANNAN PLANI REFERANDUMUNUN ARDINDAN...
(Tıklayınız) KIBRIS'A "BİLİNÇSİZ GÖÇ" ÖNLENMELİ - ANNAN PLANI REFERANDUMUNUN ARDINDAN...
9 Ocak 2015 Cuma
'PİYASA MUHALİFİ' İBRAHİM TURHAN, APAR TOPAR KURUL ÜYESİ OLDU
Cahit UYANIK
Para Politikası Kurulu'na (PPK) dün toplantı öncesi
apar topar 6'ncı üye olarak İbrahim Turhan atandı. Banka meclisi kontenjanından
atanan Turhan'ın ismi mart ayında başkan yardımcılığı için de geçmiş, ancak
"piyasa muhalifi" düşünceleri olduğu ortaya çıkınca şansı kalmamıştı.
PPK'da halen 1 üyelik boş bulunuyor. Emekliliğini isteyerek izne ayrılan Başkan
Yardımcısı Şükrü Binay'ın, emeklilik işlemlerinin resmen başlamasının ardından
son üyenin de atanması gerekiyor.
SİNOP VE MERSİN-AKKUYU'DA NÜKLEER İÇİN TEKNİK HAZIRLIKLAR HIZLANDI
Cahit UYANIK
Türkiye, Sinop ve Mersin-Akkuyu'da kuracağı iki nükleer tesisin teknik
hazırlıklarını hızlandırdı. Sinop'ta kurulacak santralın tsunami ve fırtına
dalgaları karşısındaki etkilenme durumuna ait rapor bitirilirken, Mersin-Akkuyu
için ise soğutma suyu deşarj modeli oluşturuldu. Türkiye, Sinop'taki santralı
Güney Kore'ye, Mersin-Akkuyu'daki santralı ise Ruslara yaptırmayı planlıyor.
KÜRESEL KRİZ SALGINA DÖNDÜ, BDDK DENETİMDE GAZA BASTI
Cahit UYANIK
Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurulu'nun (BDDK), ekonomik krizin tüm dünyaya yayıldığı
2008 yılında sektöre yönelik denetimlerini artırdığı belirlendi. Geçen yıl
denetim kapsamındaki kuruluş sayısında azalma olmasına rağmen, denetimler
sonucunda düzenlenen rapor sayısı fazlalaştı. 2008 yılında denetim kapsamındaki
kuruluş sayısı 313'ten 291'e inerken, denetimlere bağlı olarak düzenlenen rapor
sayısı 493'ten 630'a yükseldi. Böylece BDDK'nın denetimdeki mali kuruluş sayısı
yüzde 7 azalmasına karşın, denetimler sonucunda düzenlenen rapor sayısı yüzde
28 arttı. BDDK'nın geçen yıl hazırladığı 630 denetim raporunun 114'ünün banka
dışı mali kuruluşlar, 14'nün şube denetiminden oluştuğu bildirildi. BDDK
denetimlerinin büyük çoğunluğu banka yönetimleri üzerinde yapıldı.
8 Ocak 2015 Perşembe
DÜNYANIN YENİ GÜÇ ODAĞI G-20’LER; G-8’LERİN ESAMESİ OKUNMUYOR
Cahit UYANIK
İnsanın “Hey gidi günler” diyesi geliyor. Bir zamanlar
dünyanın patronu olan G-8 ülkelerinin toplantı yapıp yapmayacağını, en son ne
zaman bir araya geldiklerini kimse merak etmezken, dünyanın yeni patronlarını
oluşturan G-20 ülkelerinin toplantıları adım adım izleniyor. G-20’den çıkacak
veya çıkmayacak kararların dünya siyaseti, finansal piyasalar, yabancı sermaye
akımları, ekonomik korumacılık eğilimleri ile ilgisi kurulmaya çalışılıyor.
G-20 içindeki ülkelerin konumları, pozisyonları inceden inceye
değerlendiriliyor. Ve ne mutlu bize ki Türkiye de G-20 üyesi.
7 Ocak 2015 Çarşamba
MERKEZ BANKASI'NIN FAİZ SÜRPRİZİ PİYASALARI ETKİLİYOR
Cahit UYANIK
İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'nda (İMKB) işlem gören hisse
senetleri, hazine bonosu ve devlet tahvili gibi menkul kıymet araçları, Merkez
Bankası'nın (MB) beklentiler doğrultusunda çıkan faiz kararlarından
etkilenmiyor. Menkul kıymetler ancak MB'den sürpriz faiz kararı çıktığında
tepki veriyor.
MB'nin yaptığı faiz ayarlamaları ve bunların menkul kıymet getirileri
üzerindeki etkisi araştırma konusu oldu. Araştırmadan, MB'nin beklentiler
doğrultusunda aldığı faiz indirim kararlarının menkul kıymet getirilerini hiç
etkilemediği, "sürpriz" olarak değerlendirilen bölümlerinin ise
getirileri çeşitli oranlarda değiştirdiği sonucu çıktı. MB, son iki ayda faiz
oranlarını yüzde 0,50 (beklenti 0.25'ti) ve yüzde 1,25 (beklenti 0,50)
indirerek iki defa sürpriz yapmıştı.
5 Ocak 2015 Pazartesi
100 SÜNNET TAKIMI VE ZAVALLI DEMOKRASİMİZ
Cahit UYANIK
Bu yazı başlığını okuyunca içinizden bazıları "Fesuphanallah! Sünnet takımı ile parlamenter, çoğulcu ve temsili demokrasimizin ne ilgisi olabilir ki?" diyebilir. Hiç acele etmeyin, ilgisi var. Hem de Anayasa Mahkemesi düzeyinde var. 100 sünnet takımı ve demokrasi ilişkisinin içinde, halihazırda iktidarın büyük ortağı olan Anavatan Partisi de bulunuyor. Nasıl mı? Buyrun sünnet düğününe...
4 Ocak 2015 Pazar
NÜKLEER SANTRAL TARTIŞMASI TAM 38 YILDIR DEVAM EDİYOR
Türkiye, bugünlerde yine nükleer santral inşa edip etmemeyi tartışıyor. Hükümet, önümüzdeki yıllarda elektrik enerjisi açığı yaşamamak ve birim başına enerji maliyetlerini aşağıya çekmek için ilk nükleer santrali 2012-2014 yılları arasında işletmeye almayı planlıyor. Bu sayı, daha sonra 3 nükleer santrale çıkacak. Türkiye'de bu sefer nükleer santral tartışmaları ulusal ve uluslararası konjonktür açısından hayli ilginç bir döneme denk geldi. Petrol fiyatlarının yakın gelecekte 50-60 dolar düzeyinden düşmesinin beklenmemesi, Türkiye'nin 2010 yılından itibaren ciddi bir enerji krizine girme tehlikesi, Türkiye'nin diğer kaynaklardan ürettiği elektriğin hayli pahalı bir ortalama maliyetinin olması, Türkiye'nin çevresindeki bazı ülkelerde nükleer teknolojiye sahip olma hevesi gibi etkenler nükleer santralin şansını artırıyor. Ancak biz bu yazıda, Türkiye'deki nükleer santral tartışmalarının geçmişi ve şu anda gelinen noktayı ele alacağız.
3 Ocak 2015 Cumartesi
RUSYA'NIN ANTALYASI SOÇİ:145 KİLOMETRE KIVRILA KIVRILA UZAYAN BİR ŞEHİR
Soçi, komünist rejim döneminde tüm Ruslar'ın gelip tatil yaptığı, tatil yaparken sağlık kontrolünden geçirildiği bir yermiş. O dönem Soçi'de 250'yi aşkın sanatoryum bulunuyormuş.
Cahit UYANIK
Yılan gibi kıvrıla kıvrıla tam 145 kilometre uzayan bir şehir... Sırtını dağlara vermiş, yüzünü Karadeniz'e çevirmiş sanki Amazon Ormanları gibi sık bitki ve ağaç dokusuyla barışık bir yapılaşma... İnsan iradesinin ve aklının doğayı tahrip etmeden, planlı bir şekilde, çirkin beton yığınları yaratmadan daracık bir kıyı bandını nasıl imar ve ıslah edebileceğinin yaşayan örneği... İşte burası Rusya'nın sayfiye kenti Soçi. Sert kuzey rüzgarlarına doğal set oluşturan dağların eteğinde kurulmuş ve tıpkı bizim Akdeniz iklimine sahip Soçi, kuşkusuz eski şaşaalı günlerinde değil.
'KIZARTILMIŞ HİNDİ ÜLKESİ'NİN VATANDAŞLARI
Cahit UYANIK
Bugün yine 1999 yılı sonundan beri alıştığımız günlerden birisi. Koştura koştura yapılan, bir kaç güne sıkıştırılan ve amiyane tabirle her birisi 'deve dişi' büyüklüğündeki yasal düzenlemelerin ardından gözümüzü IMF Merkezi'ne dikip bekleme günü. IMF'nin 24 icra direktörü sabah uyanıp, kahvaltılarını yapıp, dişlerini fırçalayıp makam arabalarına atlayıp toplantıya girecekler. Masalarına konulan gündemin ilk maddesi "Turkey" olacak.
2 Ocak 2015 Cuma
GÜNEŞ ÜLKESİ MISIR'DA VE BAŞKENT KAHİRE'DE YAŞAM...
Kahire'de sayıları binlerle ifade edilen otel var. Ancak 5 yıldızlı oteller Nil Nehri kenarına tesbih tanesi gibi dizilmişler. Nil üzerinde gece yarısına kadar büyük gemilerde yemek yenilebiliyor.
Cahit UYANIK
Cahit UYANIK
Mısır'ın başkenti Kahire 20 milyon nüfuslu dev bir kent. Trafiği gece gündüz demeden işliyor. Caddelerden ve sokaklardan sürekli otomobil seli akıyor. Trafik bu kadar sıkışık olunca, çözüm alt ve üst geçitlerin inşasında bulunmuş. Caddelerde trafik lambalarının yerini, binaların 2-3'üncü katına kadar yükselen üst geçitler almış. Bu kadar büyük bir trafik akımı, beraberinde Nil'in iki yakası ve Nil'in oluşturduğu adacıkların ana hatlara bağlanması sorununun da köprülerle çözülmesi sonucunu doğurmuş. Halk, köprülerin yoğunluğu nedeniyle Mübarek'in cumhurbaşkanlığını "köprüler dönemi" olarak tanımlıyor.
Kahire trafiğinden birkaç not daha: Bu kentte doğru dürüst otobüs durağı yok. İsteyen istediği yerde otobüse binip iniyor. İnilirken ve binilirken otobüslerin fren yapmadığını, insanların hoplayıp zıplayarak bu işi hallettiğini gözlerinizle görüyorsunuz. Trafikteki birçok araç yamuk yumuk. Çarpışmalardan sonra vurulan birkaç çekiç darbesi, kaportayı düzeltmeye yetiyor anlaşılan.... Anlayacağınız Kahire'de ciddi bir kaporta ve oto boyası tamirat pazarı bulunduğu söylenebilir! Ama önce bu işleri yaptıracak müşterileri bulmak gerekiyor.
(Tıklayınız) MUHTEŞEM PİRAMİTLERİN YÜKÜ ALTINDA İKİ BÜKLÜM HAYAT: KAHİRE
Kahire trafiğinden birkaç not daha: Bu kentte doğru dürüst otobüs durağı yok. İsteyen istediği yerde otobüse binip iniyor. İnilirken ve binilirken otobüslerin fren yapmadığını, insanların hoplayıp zıplayarak bu işi hallettiğini gözlerinizle görüyorsunuz. Trafikteki birçok araç yamuk yumuk. Çarpışmalardan sonra vurulan birkaç çekiç darbesi, kaportayı düzeltmeye yetiyor anlaşılan.... Anlayacağınız Kahire'de ciddi bir kaporta ve oto boyası tamirat pazarı bulunduğu söylenebilir! Ama önce bu işleri yaptıracak müşterileri bulmak gerekiyor.
(Tıklayınız) MUHTEŞEM PİRAMİTLERİN YÜKÜ ALTINDA İKİ BÜKLÜM HAYAT: KAHİRE
1 Ocak 2015 Perşembe
ÖZELLEŞTİRME, CALP VE SOSYAL DEMOKRASİ
Cahit UYANIK
Sosyal demokrasinin "sat-sav-kurtul" mantığıyla yürütülen özelleştirme çalışmalarına en ciddi eleştiriyi yönelten ismi Necdet Calp öldü. Ekranın siyah-beyaz aydınlandığı günlerdi. Bir gece televizyona 4 adam çıktı. Açık oturumu yöneten gazeteci Hüsamettin Çelebi, Milliyetçi Demokrasi Partisi (MDP) Genel Başkanı Turgut Sunalp, ANAP Genel Başkanı Turgut Özal, Halkçı Parti (HP) Genel Başkanı Necdet Calp. Herkes "askerin adamı" Sunalp'in gecenin yıldızı olacağını beklerken, tartışma Özal'la Calp arasında geçti.
IMF'YE BORCUNU TAMAMEN ÖDEYEN ÜLKELER VE TÜRKİYE
Cahit UYANIK
Türkiye'de olumlu ekonomik gelişmelerle birlikte, Uluslararası Para Fonu (IMF) ile ilişkiler yeniden tartışılmaya başlandı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 13 milyar doları aşan borcun istenirse bir kaç taksitte kapatılabileceğine, ancak bunun yapılmayacağına ilişkin sözleri "IMF ile ilişkilerde yeni bir döneme mi girilmek isteniyor?"değerlendirmelerine sebep oldu. Bu tartışmaların zamanlaması belki tartışılabilir. Çünkü bu konudaki görüşlerin açıklandığı tarihler, aynı zamanda dünya piyasalarında gelişmekte olan piyasalardan fon çıkışlarının yaşanmaya başlandığı bir döneme denk geldi. Çünkü gelişmiş ülkelerin merkez bankaları ya faiz artırıyorlardı ya da enflasyon korkusuyla faiz artırımını ciddi ciddi düşünüyorlardı.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)