18 Haziran 2024 Salı

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / BAYKAL'IN YAPMASI GEREKEN...

Cahit UYANIK 

Geçen Cumartesi günü CHP Kurultayını izlerken bir nokta dikkatimi çekti. Baykal'ın salona iddialı girişinin ardından yaptığı konuşmada önceliği ekonomiye vermesi, salonda en ufak bir heyecan dalgası yaratmadı. Baykal, konuşmasının neredeyse yarısını Türkiye'nin içler acısı ekonomik gerçeklerine sahip çıkmaya ve bunlara getirecekleri çözüm önerilerini anlatmaya ayırdı. 

Baykal, teşhislerinin önemli bir bölümünde büyük isabet gösterdi. Çözüm önerilerinin bazıları tartışma götürse de genelde Türkiye'deki sosyal demokrat ekonomi kültürü birikiminden beklenmeyecek kadar pratiğe dönüktü. Baykal, uzun yılların getirdiği hatiplik tecrübesini ne kadar iyi kullandıysa da salonu ekonomi konuşarak bir türlü canlandıramadı.

Baykal ne zaman ki Başbakan Mesut Yılmaz'a ve hükümete saldırmaya başladı; işte salon o zaman aşka geldi. Alkışlar, bravolar, 'Başbakan Baykal' sloganları gırla gitti. Anlayacağınız CHP'de gündelik siyaset, hala köklü ve kalıcı çözüm önerilerinin beslediği akla dayalı siyasete baskındı.

Bu satırları yazarken halen CHP Genel Başkanı resmen seçilmemişti. Ama ortada Baykal'ın karşısına çıkacak ciddi bir aday da görünmüyordu. Baykal, bu kurultay sonrasında üstleneceği genel başkanlık göreviyle belki de siyasi yaşamının en kritik ve güç dönemine girecek. Bu Kurultay, -kendi ifadesine göre- Baykal'ın 1970'lerden beri savunduğu 'ekonomiye dayalı sosyal demokrasi'nin ilk kez güç kazandığı bir dönüm noktası olarak tarihe geçecek.

Baykal bunu söylemekle yıllardır kendisine vurulan 'hizipçi' damgasının kasıtlı bir siyaset oyunu olduğunu da ima ediyor. Baykal'a 'hizipçi' değil 'uzlaşmacı'; 'muhafazakar' değil 'yenilikçi' olduğunu pratikte göstermek için altın bir fırsat doğdu. Baykal'ın 1 saati aşkın 2000'li yılların ekonomi politikasını anlattığı konuşmasını çıt bile çıkarmadan dinleyen bir kurultay tabanından, bu politikaya sahip çıkan ve topluma yaymaya çalışan kurultay tabanına geçiş sağlaması zorunlu görünüyor.

CHP ne yazık ki hala ağırlıkla emeği ile geçinenlerin temsil edildiği bir parti görünümünde değil. CHP daha çok cumhuriyet ülküsü etrafında kenetlenmiş işçi, memur, köylü, esnaf, eşraf, akademisyen, bürokrat kitlelerin karmaşık ve parti üst yönetimine yansıtılamayan birleşiminden oluşuyor. Bu kitlelerde ekonomik motif ikinci planda kalıyor.

Söz gelimi Türkiye'nin her türlü olumsuzluğa rağmen var olmayı başarmış sendikaları ve sendikacıları CHP'de kendilerine yer bulamıyorlar. Bunda belki de suç, sendikaların siyaset yapmasını yasaklayan 1982 Anayasasına atılabilir. Ama bu yasak 1995 yılında kaldırılmıştır. Görünen o ki aradan geçen 3 yılda emeği ile geçinen kitlelerin CHP'ye sığınması için çok fazla bir şey yapılmamış. Bu oluşum mutlaka sağlanmalıdır. 

Ama bu 1970'lerde sendika ağalarının güdümünde, ideolojiye batmış tabansız bir hareket olarak tasarlanmamalıdır. Emeği ile geçinenlerin gerçekçi talepleri ve milli gelir pastasının yeniden bölüşümüne yönelik akılcı düşünceler CHP'nin siyasetinde kendine yer bulabilmelidir. Baykal, böyle bir tabloyu yaşama geçirebilirse, işte o zaman geniş kitleler için açıkladığı ekonomik program coşku ile dinlenip alkışlanabilir.

(Bu yazı Finansal Forum gazetesindeki Başkentten Yansımalar köşesinde 25 Mayıs 1998 tarihinde yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder