Tarım etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Tarım etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Haziran 2025 Perşembe

TOPLAM ÜRETİM YARI YARIYA AZALDI; KİRAZIN TANESİ 10 TL OLDU

Cahit UYANIK 

Hafta başından bu yana en flaş ekonomi haberi kiraz fiyatları... Çünkü kirazın kilo fiyatı 700, tane fiyatı ise 10 TL oldu. Bu durumun yaşanmasının en önemli sebebi Nisan ayı ortasındaki zirai don olayı...

Zirai don, kiraz başta olmak üzere meyve ağaçlarına büyük zarar verdi ve rekoltelerde önemli düşüşlere sebep oldu. Tarım ve Orman Bakanlığının don olayından 1,5 ay sonra açıklanan 'Bitkisel Üretim 2025 Yılı 1. Tahmini'ne göre kiraz rekoltesinin geçen yıl 727 bin ton iken bu yıl yüzde 56'lık azalışla 322 bin tona gerilemesi bekleniyor. Rekoltelerde kayıp rekoru yüzde 67,3 ile zerdali ve yüzde 65,1 ile kayısıda...

Peki kiraz rekoltesi geçen yıl olduğu gibi 720 bin ton civarında gerçekleşseydi fiyatı ne olurdu? Bu verilere göre üretim normal düzeyde gerçekleşse idi kilo fiyatının 250-300 TL, kirazın tanesinin de 10 değil 4-5 TL olacağı söylenebilir. 

Türkiye normal bir sezonda 70-80 bin ton kiraz ihracatı ile 200-250 milyon dolar döviz kazanıyor. 

17 Haziran 2025 Salı

BAŞKENT NOTLARI / TOBB, ÖZELLEŞTİRME İŞSİZLERİNE DE ÇARE ARAYACAK

Cahit UYANIK 

Özelleştirme İdaresi (ÖİB) Başkanı Ufuk Söylemez, bugünlerde hayli keyifli. Çünkü hızla 2,7 milyar dolarlık yıl sonu hedefine doğru koşuyor. Belki ulaşır, belki ulaşamaz; zaman gösterecek. Ama Söylemez bunu dert etmiyor. "Tutturamazsak, hedefi revize ederiz" deyip işin içinden çıkıyor. Söylemez, özelleştirme nedeniyle işsiz kalacaklar için yürütülen 'İşgücü Uyum Projesi' konusuyla da yakından ilgileniyor. Dünya Bankasından sağlanan kredinin 11 milyon doları ve bütçeden konulan 7,3 milyon dolarla finanse edilen projenin ilk yılı bitti. Bu sürede Sümer Holding, TÜPRAŞ ve Kardemir'de çalışmalar yürütüldü. 

Proje dünyanın öbür yanından yani Avustralya kıtasından gelen uzmanlarca çekip çevriliyor. Bu konuda Avustralya Milli Eğitim ve Çalışma Bakanlığının (DEET) uzmanlarıyla yerli uzmanlar yan yana çalışıyor. Amaç, yabancı danışmanlarla sözleşme bittikten sonra yerli uzmanların işi yürütebilmesi... Çalışmalarda incelenen kuruluşların bulundukları sektör ve yöresel özellikler dikkate alınarak, uygulanabilecek işgücü uyum projeleri geliştirilmeye çalışıldı. Bu konuda ilginç ve basit rehberler de hazırlandı.

Çalışmanın dikkat çekici yanlarından birisi de görüşmeler sırasında yöresel sendikalar ve ticaret ile sanayi odalarıyla yakın ilişki kurularak fikirlerinin alınmış olması... Proje, önümüzdeki günlerde tamamlanacak ve sağladığı faydalar yıl sonunda yapılacak bir konferansla duyurulacak. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin (TOBB) işgücü açığı ortaya çıkan yerlerde mevcut iş kollarının geliştirilmesinin yanı sıra yeni iş alternatiflerinin belirlenmesi açısından katkı sağlaması da isteniyor. Kolay gelsin diyoruz...

MALİYE TEŞKİLATINDA 'REFORM' YAPILIR MI?

Özhan Uluatam, Türkiye'deki kalbur üstü maliye teorisyenlerinden biri... Halen Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinde öğretim üyeliği yapıyor. Uluatam, aynı zamanda 1970'li yıllarda Maliye Bakanlığı Müsteşarlığı görevinde de bulunmuştu. Yani Maliye'nin teşkilat yapısı hakkında teorik olduğu kadar pratik gözlemlere de sahip. 

Uluatam geçen ay Harb-İş Sendikası tarafından desteklenen bir araştırma yayınladı. Araştırmanın belki de en ilgi çekici yanlarından birisi, Maliye'nin teşkilat yapısında gidilmesi gereken köklü değişikliklere değinmesiydi. Uluatam, Maliye'nin eski ve tutucu bürokrasisinin oklarını üzerine çekmek pahasına yerinde tespitler yaptı. 'Vergi İdaresinin geçmişte ve özellikle yakın geçmişteki çalışmaları ne Maliye Bakanlığı üst düzey bürokrasisini ne de genel olarak mükellefler ile kamuoyunu tatmin etmiştir' cümlesi bile hayli cesurdu. Umarız bu araştırma Maliye Bakanı İsmet Attila tarafından dikkatle incelenmiştir. Araştırmada 'kendi camiası içinde' hayli gürültü koparabilecek tespit ve öneriler ise şöyle sıralanıyor:

29 Mayıs 2025 Perşembe

TÜM YÖNLERİYLE 'MERCİMEK' GERÇEĞİ... NEDEN KANADA MERCİMEĞİ YİYORUZ?

Biz Kanada mercimeği yiyoruz, zengin ülkeler Türk mercimeği…

-TZOB Genel Başkanı Bayraktar: “Mercimekte üreticimiz yeterince kazanamıyor, mahsul elinde kalabiliyor, maliyetinin altında satabiliyor, böyle olunca ekimden kaçınıyor, ekim alanları ve üretim düşüyor”

-“Dünyanın en lezzetli, kaliteli kırmızı mercimeğini üretiyoruz, ürün, ihtiyacımızı ve ihracatı karşılayamayınca, ürettiğimiz yüksek fiyattan ihracata gidiyor, bize Kanada mercimeği kalıyor”

-“Kanada, mercimeği, 1970’li yıllarda ülkemizden götürdü, soğuk iklimine uyum sağlasın diye genleriyle oynadı, dünyanın en büyük ihracatçısı oldu”

-“Destekler artırılır, yeterli fiyat oluşturulur, alım garantisi sağlanırsa üretim rahatlıkla artar, halkımız da lezzetli mercimeğimiz varken Kanada mercimeği yemek zorunda kalmaz”

-“Ürünü depolama imkanı bulunmayan, üretim aşamasında kullandığı girdileri hasat döneminde ödemeli olarak alan üreticimiz, hasadı takiben ürünü piyasaya sunuyor. Oluşan arz fazlası üretici fiyatlarının düşmesine yol açıyor”

-“Hasat döneminde ithalat yapılmamalıdır”

-“Üretici fiyatlarının maliyetin altında oluştuğu dönemlerde fiyatlara müdahale edecek bir kurum oluşturulmalıdır”

18 Ekim 2024 Cuma

ABD VE TÜRK TARIMINA İLGİSİ

Cahit UYANIK 

Kurban Bayramının hemen ertesi günü Türkiye-ABD Ortak Ekonomik Komisyonu toplandı. Nitelikli Endüstri Bölgeleri (NEB) kurulması konusundaki karar, toplantının belki de  Türkiye açısından en somut kazanımıydı. Ancak öyle bir ortam oluştu ki, toplantılarda hep Türkiye'nin ABD'den istekleri konuşulduğu havası yayıldı. Oysa gerçekler bunun tam tersiydi. 

ABD tarafı özellikle Türkiye'deki tarım sektörüne ilişkin eleştirilerini sıraladı. Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) dışındaki ülkelerin (ABD dahil) tarım ürünlerine uyguladığı gümrük tarifesinin yüzde 56 düzeyinde bulunduğunu belirten ABD tarafı, bunun genel dünya ortalamasının 15 puan üzerinde olduğunu savundu.

ABD tarafı, tarımsal ürün ithalatı izin prosedürünün uzunluğu ve ithalatta tarife dışı engellerin (toplum sağlığı ve standartlarından dolayı çıkarılan güçlükler) varlığını da masaya koydu. ABD'liler Türkiye'den önümüzdeki günlerde tarım ürünleri gümrük tarifelerini düşürmesini ve tarife dışı engellerin yumuşatılmasını açıkça istedi. Bu konunun nasıl bir yöne doğru gideceği büyük ihtimalle sonbaharda ABD'de yapılacak olan 2'inci Ortak Ekonomik Komisyon toplantısında netleşecek.

Peki ABD neden böyle bir tavır sergiledi ve bu tavrın sonuçları neler olabilir? Herşeyden önce şunu söylemekte fayda var: Bugün G-8 olarak bildiğimiz dünyanın ekonomik açıdan en gelişmiş ülkelerinin bulunduğu grubun 1 yılda tarım sektörlerine verdikleri toplam destek 350 milyar dolar düzeyinde. Yani bu ülkelerde her gün tarım sektörlerine 1 milyar dolar aktarılıyor. Hal böyle olunca bu ülkelerde önemli düzeyde bir tarımsal ürün fazlalığı oluşuyor. Türkiye gibi orta gelir düzeyinde bulunan ve geniş nüfusu barındıran ülkelere bu fazlalığı satmak, az önce sözünü ettiğimiz günlük 1 milyar dolarlık desteğin bir bölümünün geri alınabilmesi anlamına gelecek.

8 Ağustos 2024 Perşembe

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / DİĞERLERİNİN GÜNAHI NEYDİ?

Cahit UYANIK 

Giderayak hükümet,  geçen hafta 'büyük büyük' icraatlara imza attı. Memurlara iane kabilinden 300 trilyon dağıttı; fındıkçıları da unutmadı ve 140 trilyon da onlara toka etti. 

Acaba Türkiye'de krizin etkileri sadece memuru ve fındıķçıyı mi vurmuştu? İşte soruyorum size, açıkça cevap verin. Ey Başbakan Bülent Ecevit, ey Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz, ey Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli, ey Maliye Bakanı Sümer Oral, ey Devlet Bakanı Masum Türker, ey Çalışma Bakanı Nejat Arseven... Siz bu ülkeye 45 yıl hizmet edip, vergi ödeyip, sigorta primi yatırıp, işyeri çalıştırıp, onlarca insan yetiştiren bir Bağ-Kur emeklisine ayda 180 milyon lira ödediğinizi biliyor musunuz?

Kimin parasıydı verdikleriniz peki? Hiç kimsenin parası değildi. Borçtu borç... 98 katrilyon liralık bütçenin 56-57 katrilyonu borçtan oluşur da bol keseden dağıtırsan bunun adına 'bütçe hovardalığı' denilir. Ama böyle yapa yapa 2001 Krizine gelmedik mi?

19 Haziran 2024 Çarşamba

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / SİYASET ESNAFININ SON ÇIRPINIŞLARI

Cahit UYANIK 

Liderler yapamayınca hayat yapıyor. Kabine, kendi kendisini revize edip duruyor. Özelleştirmeden Sorumlu Devlet Bakanı Yüksel Yalova bunun son örneği idi. Yalova, devleti ekonomik hayattan çekme konusunda bugüne kadar gelmiş geçmiş en iddialı bakanlardan biriydi. Ama Yalova da çelişkiye düştü. 

Hem devletçilik hem özelleştirme yapmaya çalışınca koltuğu altından kayıverdi. Yalova'nın 2 aydır Tütün Yasasını sümenaltı ettiği biliniyordu. Yalova siyasi kulislerde koltuğu tehlikedeki bakanlardan sayılıyordu. Liderler, revizyon söylentileriyle kabine üyelerine iş yaptırmaya çalışınca blöfleri tutmadı. Yılmaz'ın 'has adamı' olarak bilinen Yalova bile resti gördü.

Tütün üretiminin yoğunlaştığı Aydın ve İzmir yöresindeki seçmene selam çakmaya çabalayan Yalova, aslında amacına ulaştı. Bazı iddialara göre Yalova, bu açıklamaları bilerek, isteyerek ve planlayarak yaptı. Genel Kuruldan daha yeni vize alarak çıkan ve muhalefet partisi DYP'ye yakınlığı ile bilinen TZOB Başkanı Erol Yücel'i ziyaret ederek gelecek seçimler için kendisine sağlam bir liste başı yer de edindi. Zaten Yalova, istifa ettiğinin ertesi günü seçim bölgesinde tütün üreticileri tarafından davul-zurna ile karşılandı.

10 Haziran 2024 Pazartesi

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / DENGE TAŞI YERİNDEN OYNARSA...

Cahit UYANIK 

Yaklaşık bir yıldır görev başında bulunan koalisyon hükümeti, tarım alanında önemli bir reform yaptı. Buğday fiyatları, ilk kez dünya fiyatları ile ilişkilendirildi. Bunun anlamı Türk çiftçisinin uluslararası rekabete açılmasıdır. Ama girişilen her reform gibi tarım reformunun da akılcı temellere oturtulması gerekir. Buğday fiyatlarının yüzde 27,5 oranında artırılması, bu reformun yapılması için alınan ilk karar niteliğindedir. Bu kararın acilen çiftçiyi destekleyici önlemlerle yaşama şansının artırılması zorunludur. Aksi taktirde fiyat da reform da ölü doğmuş olacaktır. 

Buğday, Türkiye'deki ekonomik ve sosyal olayların denge taşı gibidir. Köyden kente göçün büyük ve başıboş kalabalıklar değil de yavaş bir trend halinde yaşanmasının en önemli sebeplerinden birisi buğdaydır. Köylerdeki küçük aile işletmelerinin içine hapsettiğimiz gizli işsizleri besleyen unsur da buğdaydır. Geçen hafta sonunda açıklanan buğday fiyatı ortalama bir tarım işletmesinin kendi yağıyla kavrularak ayakta durmasını imkansız kılmaktadır. 102 bin liralık fiyat, önümüzdeki 4-5 ay içinde, 2001 yılında ne hasat edeceğine karar verecek çiftçiler için hiç de cazip bir fiyat değildir. 

Çünkü niyet mektubunda önümüzdeki hasat döneminde dünya borsa fiyatları ile daha fazla entegrasyon sağlanması istenmektedir. Bütün bunlar çiftçilerin buğday ekiminden uzaklaşmasına neden olabilir. Türk çiftçisinin buğday ekmekten vazgeçmesi demek, şehir nüfuslarınin aşırı düzeyde şişmeye başlaması ve işsizliğin yükselmesi anlamına gelir. Bu gelişmenin yaratacağı sosyal patlama tehlikesinden bahsetmeye hiç gerek yok.

28 Şubat 2024 Çarşamba

BUĞDAYDA REKOLTE KAYBI, BÜYÜMEYİ TEHDİT EDİYOR

Cahit UYANIK 

Dünya ve Türkiye piyasalarında yükselişe geçen buğday fiyatları gözleri rekolte tahminine çevirdi. 27 Martta açıklanacak 2007 yılı rekolte kesin sonuçları Türkiye'nin büyüme rakamlarını da etkileyecek. 

ANKARA - Buğday fiyatlarının dünyada ve Türkiye'deki yükselişi, gözleri rekolte tahminlerine çevirdi. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2007 buğday rekoltesi kesin sonuçlarını 27 Martta açıklayacak. TÜİK, Aralık'taki ikinci tahminde buğday rekoltesini 17,3 milyon ton olarak belirlemişti. Uluslararası Hububat Konseyi (IGC) raporunda bu rakam 16 milyon ton olarak yer aldı.

Kuraklık şartları altında gerçekleşen 2007 buğday üretiminin kesin miktarı, 2008 rekoltesi hakkında da fikir verecek. Şubata kadarki yağışların iyi gerçekleşmesinin bu yıl Kuraklık tehlikesinin kalktığı anlamına gelmediği belirtiliyor. Türkiye Ziraat Odaları Birliğinin (TZOB) Buğday Raporunda Mart ve Nisan yağışlarının da buğday rekoltesi açısından kritik önem taşıdığı kaydedildi. 2007 buğday rekoltesinin 16 milyon ton düzeyinde gerçekleşmesi, Türkiye'nin 31 Martta açıklanacak 2007 büyüme rakamlarını da yakından ilgilendiriyor.

12 Ocak 2024 Cuma

AVRUPA BİRLİĞİ (AB) "PAMUK ELLER CEBE" DEMELİ

Cahit UYANIK 

Uzun süren bekleme ve hazırlık döneminin ardından Türkiye-Avrupa Birliği (AB) ilişkileri yeniden canlandı. AB yetkilileri tarafından kaleme alınan ve Türkiye'yi tam üyelik müzakerelerine hazırlamayı amaçlayan Katılım Ortaklığı Belgesi (KOB) Aralık ayı başında AB'nin ilgili siyasi organları tarafından kabul edildi. Türkiye de bunun üzerine KOB'u nasıl algıladığını, burada öngörülen kısa (2001 yılı) ve orta vadeli (2001-2003 yılları) hedefleri nasıl yaşama geçireceğini anlatan Ulusal Program hazırlıklarını hızlandırdı. 

AB Genel Sekreterliği koordinatörlüğünde hazırlanan Ulusal Program taslağı, hükümeti oluşturan siyasi partilerin liderleri tarafından görüşüldü. Taslağın büyük bölümü kabul görürken, verilen bazı siyasi talimatlar doğrultusunda son halini alması için yeni bir süreç başlatıldı. Ulusal Program, muhtemelen Şubat sonunda bitirilecek. Bakanlar Kurulunda görüşülüp onaylandıktan sonra AB'ye verilecek. Ancak Türkiye, Ulusal Programı açıklamadan önce AB'nin kendisine sağlayacağı maddi yardımları düzenleyen Çerçeve Yönetmelik'in onaylanmasını bekleyecek. Bu, resmi bir prosedür. Bundan önce AB'yle tam üyeliğe hazırlanan bütün ülkeler için de aynı aşamalar geçilmiş. Her şey bu prosedüre uygun yürürse, Türkiye-AB ilişkileri Mart ayında yeni bir ivme kazanacak. 

Peki Ulusal Programda ekonominin yeri ne? Bu soruyu cevaplamadan önce geçmişten bugüne kadar pek parlak sonuçlar vermeyen Türkiye-AB mali destek veya yardımı ilişkilerine bir bakmak lazım. Çünkü Ulusal Programı yerine getirmek için Türkiye'nin çok ciddi parasal kaynaklara ihtiyacı var. Devlet Planlama Teşkilatı (DPT), Türkiye'nin gelecekte AB mali kaynaklarından ne miktarda yararlanacağını araştırmış. Bununla da yetinmeyip ve bu muhtemel yardımı, diğer aday Merkezi ve Doğu Avrupa (MDA) ülkeleri ile karşılaştırmış. 

24 Ekim 2023 Salı

2006, TARIMDA DÖNEMEÇ NOKTASI OLACAK

Cahit UYANIK 

Türkiye, tarımda tam anlamıyla bir dönemeç noktasında. Türkiye'nin en fazla istihdamı sağlayan ve nüfusunun büyük bölümünü barındıran tarım sektörü, Avrupa Birliği (AB) ve Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) ile girilmesi kaçınılmaz olan daha yakın ilişkilere hazırlanıyor. Türk tarımının önümüzdeki beş yılda izleyeceği yol, daha sonraki uzun yıllarını ve AB içindeki tam üyelik görüşmeleri ile muhtemel tam üyeliğini yakından ilgilendiriyor. Öte yandan dünyada ticaretin serbestleştirilmesine yönelik kuralları belirleyecek DTÖ müzakerelerinin bu yıl sonuna kadar, ağırlıkla tarım sektörü üzerinde yoğunlaşması bekleniyor. Bu nedenle 2005 yılını kritik süreçlere bir hazırlık yılı olarak nitelendirmek mümkün.

Türkiye, yaklaşık 5 yıldır tarımda izlediği dönüşüm çizgisini, geçen yıl kabul ettiği "Tarım Strateji Belgesi" ile yeni bir yol haritasına oturttu. Bu belge özellikle Dünya Bankası (DB) ile ortaklaşa çalışılarak hazırlandı. Strateji Belgesi, 2006-2010 yılını kapsıyor. Yani önümüzdeki yılbaşından itibaren belge resmi olarak uygulanmaya başlanacak. Türkiye, şu anda belgenin tam olarak uygulanması için bir hazırlık dönemi geçiriyor. Tarım Strateji Belgesi, Türk tarımının stratejik hedeflerini ve bu hedeflere ulaşmak için uyulması gereken ilkeleri içeriyor. Bu cümleyi biraz daha açmakta yarar var. Strateji kapsamında tarımsal destekleme stratejilerinde köklü değişiklikler yapılacak. Çünkü yıllarca geleneksel destekleme yöntemleriyle piyasa fiyatlarının çok üstünde fiyatlarla desteklenen tarım sektörünün ürettiği yüksek maliyetli ürünler yüzünden tarımsal hammadde kullanan pek çok sektörün de gelişemediği ve olumsuzluğun kademeli olarak tüm ekonomiye yayıldığı düşünülüyor. 

21 Şubat 2023 Salı

TARIMSAL MALİYETLERDE ARTIŞ HIZ KESTİ

TARIMSAL MALİYETLERDE ARTIŞ HIZ KESTİ

Antalya Ticaret Borsası (ATB) ve Antalya Tarım Konseyi (ATAK) Başkanı Ali Çandır, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan Aralık ayı Tarımsal Girdi Fiyatları Endeksini (Tarım-GFE) değerlendirdi. Tarım-GFE’nin aylık yüzde 0.72, yıllık 103.4 ilan edildiğini belirten Çandır, “Bu rakam, son 4 yılın en düşük Aralık ayı enflasyonu oldu. Yıllıkta ise 103.14 olarak ilan edilen Aralık ayı rakamı, hala son 8 yılın en yüksek rakamı olmuştur. Geçtiğimiz Mart ayında yüzde 105.70 ile üç haneli olarak açıklanmaya başlanan yıllık tarımsal girdi maliyetleri enflasyonu, o tarihten bu yana artarken Aralık ayı itibariyle yüzde 103.14 ile geçen aya göre düşüş göstermiştir” değerlendirmesinde bulundu. Çandır, tarımsal maliyetlerin yıllık düzeyde geçmişe göre hala rekor seviyede olduğunu söylerken, “Bu durumun en az önümüzdeki Mart ayına kadar devam edeceği beklenmelidir” dedi.        

4 Mart 2022 Cuma

AKTİF SİYASETİ BIRAKTI, 11 YIL SONRA TARIM VE ORMAN BAKANI OLDU: PROF. DR. VAHİT KİRİŞCİ

Prof. Dr. Vahit KİRİŞCİ

Vahit Kirişci, 4 Aralık 1960'da, Kahramanmaraş'ta doğdu. Babasının adı Mustafa, annesinin adı Saniye'dir.

Ziraat Yüksek Mühendisi ve Öğretim Üyesi; Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi'ni bitirdi. Yüksek lisansını Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Fen Bilimleri Enstitüsü'nde, doktorasını İngiltere Cranfield Üniversitesi'nde tamamladı.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nda teknik eleman olarak çalıştı. Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi'nde öğretim üyesi olarak ders verdi. 1995'te doçent, 2001'de profesör oldu. 16'sı yabancı dilde olmak üzere, toplam 55 adet makale, kitap, komisyon raporu ve bildiri türünde yayın yaptı. Birçok sivil toplum kuruluşunda yönetici olarak görev üstlendi.

22. Dönem (2002-2007) Adana Milletvekili. 22. Dönem'de Türkiye AB Karma Parlamento Komisyonu Üyesi oldu ve Başkanvekilliği görevinde bulundu. TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Başkanlığı görevini yürüttü. 23. Dönem'de (2007-2011) aynı Komisyon'un Başkanlığına yeniden seçildi.

İngilizce bilen Kirişci, evli ve 3 çocuk babasıdır.
(Kaynak: TBMM internet sitesi)

27 Mart 2020 Cuma

TARIM SEKTÖRÜNDE AB'NİN EN FAZLA TAVİZ VERDİĞİ ÜLKE TÜRKİYE OLDU


AB'NİN EN TAVİZLİ TARIM ÜLKESİ: TÜRKİYE

Cahit UYANIK

Avrupa Birliğinin (AB) tarımda ilk tercihli statü tanıdığı ülkenin Türkiye olduğu ve halen Türkiye'nin tarımda en çok taviz verilen ülke statüsünü koruduğu belirtildi. Türkiye'ye AB tarafından tanınan tercihli statü genişletilerek, 1990'lı yıllarda başka ülkeler de dahil edildi. Türkiye bu ortamda taviz yıpranmasına uğramasına rağmen, hala AB'nin en önemli tarım dış ticareti ortaklarından birisi olmaya devam etti.

Dış Ticaret Müsteşarlığı (DTM), Gümrük Birliği Kararı gereği yapılan vergi indirimleri ile yeniden gündeme gelen tarım sektörü ve bu sektörün AB ile ilişkilerini araştırdı. "Türkiye-AB Tarım Ürünleri Ticaretinde Tercihli Rejim" konulu araştırmaya göre Türkiye, AB ile 1963'te imzaladığı ilk anlaşma ile tarımda tek taraflı tavizler aldı. Bu tavizler, 1980 yılında en geniş haline kavuştu. Bu tavizler, o dönemde tarıma daha bağımlı olan Türkiye ihracatının ve tarım alanında faaliyet gösteren işletmelerin gelişmesinde önemli katkılarda bulundu. 1980 yılında AB'ye yönelik tarım ürünleri ihracatının yüzde 76'sı tavizlerden yararlanmaktaydı. 

24 Kasım 2018 Cumartesi

KULİS: MHP, KÜBA'YI SANAYİ ÜSSÜMÜZ YAPACAK


Cahit UYANIK

Beylik bir laf olacak ama Türkiye'de yargılar ve değerler sistem sürekli değişiyor. Toplumdaki değişimi bazen herkes hissediyor ve buna ilişkin olaylar gazete manşetlerinden, televizyon ekranlarından eksik olmuyor. Nasıl mı? Aralık ayı başında herkes, kendisini Merkez Bankası tarafından açıklanan para ve kur programını okuyup yorumlamaya adamışken; Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in bir yurt dışı gezisi gözlerden kaçtı. 

Gökalp, Küba'ya resmi bir ziyaret yapmıştı. O Küba ki halen komünizmin kalesi. Liderleri Fidel Castro, herkes alttan alırken ABD'ye en sert eleştirileri yönelten isim. MHP ise geçmişinde en ılımlısından en sertine kadar sol hareketlerin hepsiyle dişe diş göze göz mücadele etmiş bir siyasi oluşumun çatısı.   

9 Ekim 2018 Salı

DPT: TARIMDA AB'YE UYUMUN FATURASI 8-10 MİLYAR EURO


AB'YE UYUMDA İLK FATURA TARIMA 

Cahit UYANIK

Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) tam üyeliğine hazırlanması sürecinde yapılacak harcamalarda ilk fatura tarım alanında çıkarıldı. Devlet Planlama Teşkilatı (DPT), kabataslak bir hesapla tarım kesiminin AB tam üyeliğine hazırlanması için kısa ve orta vadede 8-10 milyar euroya ihtiyaç olduğunu belirledi. Kesin finansman ihtiyacını bu aşamada belirlemenin güç olduğunu belirten DPT, bu kaynağın sağlanmasında Topluluk imkanlarından yararlanılması gerektiğini bildirdi.

DPT'ye göre 10 milyar euroluk harcama tarım reformunun sürdürülmesi, kırsal ve tarımsal alt yapının ve tarım işletmelerinin yapısının iyileştirilmesi, Topluluk standartlarında tarımsal bilgi sistemine geçiş, Topluluk müktesebatının edinilmesi ve diğer harcamalarda kullanılacak.  DPT ayrıca üyelik öncesi Topluluk ile yapılacak görüşmelerde Ortak Tarım Politikasına (OTP) uyumu gerçekleştirecek ürünler için, özellikle fiyat ve pazar politikasına uyumda ek finansmana ihtiyaç bulunacağını da kaydetti.

22 Eylül 2018 Cumartesi

MAALESEF... 2001'DE ÖNGÖRÜLEN 'TARIMDA FELAKET SENARYOSU' GÜNÜMÜZDE GERÇEK OLDU


EĞER
TARIMI DÖNÜŞTÜREMEZSEK...

Cahit UYANIK

Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 45'i tarım sektöründe yaşıyor. Toplam nüfus 70 milyon kişi kabul edildiğinde bu, yaklaşık 31-32 milyon kişiye karşılık geliyor. Bu oranın uygun zaman süreci içinde yüzde 15-20 düzeyine indirilmesi gerektiği açık. 

Ama bu sürecin ne kadar hızlı veya yavaş olacağı izlenecek politikalara bağlı. Ekonomideki istikrarsızlık ve plansızlık ortamı devam ettiği müddetçe köyler, tahmin edilenden çok daha erken boşalacak ve kentler kalabalıklaşacak. Plansız-programsız göçün getirebileceği en büyük sorun beslenme ve şehirleşmedeki  çarpıklıklar olacak. Nasıl mı? Köyler boşaldıkça tarımsal üretim azalacak. Üretimin azaldığı yetmezmiş gibi kente göçen nüfusun beslenmesi ciddi bir sorun olarak karşımıza çıkacak.

Kendi kendine yeten 7 ülkeden birisi olmakla övünen Türkiye, büyük kitleleri beslemek için tarımsal ürün ithalatını artıracak. Gıda mamullerinin fiyatı artacak ve geçim iyice zorlaşacak. Kentlerin yaşayacağı gelişme problemleri ise herkesin malumu. Yüzde 55 şehirleşmeyi kaldıramayan Türkiye'nin yüzde 75-80'lik nüfusu birkaç yılda eritmesi mümkün görünmüyor. 

3 Ağustos 2018 Cuma

TÜRKİYE'NİN ÇARE BULAMADIĞI MESELE: FINDIK FİYATI NASIL YÜKSELİR?


'FINDIK SORUNSALI' VE YENİ AÇIKLANAN FINDIK STRATEJİSİNİN AMAÇLARI

Cahit UYANIK

Türkiye'de sıcak yaz aylarının değişmez tartışma konusu fındıktır. Üreticilere ne kadar fiyat verileceği, bu fiyatın yeterli olup olmadığı üzerinde tartışmaların geliştiği fındık, çoğumuz için kuruyemişçideki bir çeşitten öteye gitmez. Konuya biraz daha çok ilgi duyanlar ise Türkiye'nin dünyanın en büyük fındık üreticisi ve ihracatçısı olduğunu bilirler. Biraz daha konunun içine girmek isteyenlerin öğrendiği ilk şey ise Türkiye'nin dünyanın en büyük fındık üreticisi olmasına rağmen, bir türlü istikrarlı bir dengeyi sağlayamadığıdır. Oysa tüm dünyada refah genişlemesi ve buna bağlı olarak çikolata tüketiminin artışı, fındık tüketimini de otomatikman artırmıştır. İşte çözümsüz gibi görünen fındık sorununda, geçtiğimiz günlerde yeni bir aşamaya gelindi. Hükümet, yeni bir fındık stratejisi açıkladı. Buna göre hükümet, ruhsatsız fındık üretimini ortadan kaldırmak için; bu alanlarda fındık yerine alternatif ürün (kivi, yaban mersini gibi) yetiştirene, 3 yılda toplam dekar başına 600 lira ödemeyi kararlaştırdı. Yasal yani ruhsatlı alanlarda fındık ekiminde ise dekar başına yıllık 150 lira destek verilmesi karara bağlandı. Toprak Mahsulleri Ofisi'nin fındık alımlarından tamamen çekilmesi, elinde kalan 500 bin tonu aşan fındık stokunu ise piyasaları olumsuz etkilememek için yağlığa ayırması karara bağlandı.
(Tıklayınız) TÜRKİYE, NEDEN BUĞDAY İTHAL ETME DURUMUNA GELDİ?

31 Mayıs 2018 Perşembe

MERKEZ BANKASI: TÜRKİYE GIDA FİYATLARI ARTIŞINDA DÜNYA BEŞİNCİSİ


Cahit UYANIK 

Türkiye, mart ayı itibarıyla yıllık yüzde 13,4'e varan gıda fiyatları artışı ile gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında beşinci oldu. Sıralamada ilk basamakta yer alan Bulgaristan'da gıda fiyatları artışı yüzde 23,5 düzeyinde gerçekleşirken, Çin'deki artış yüzde 21,5 olarak belirlendi. Listede üç ve dördüncü sırada ise Şili yüzde 17,5 ile Güney Afrika Cumhuriyeti ise yüzde 14,5 ile yer buldu.

Merkez Bankası (MB), Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde gıda harcamalarının, hane halkı tüketimleri içinde daha büyük pay aldığını belirterek, fiyat artışlarının etkisinin daha şiddetli hissedildiğini bildirdi. Türkiye'de gıda ürünlerinin TÜFE içindeki payı yüzde 28,63 düzeyinde bulunuyor.


Enflasyona katkı 3,8 puan

MB, geçen hafta açıkladığı Enflasyon Raporu'nda "Son Dönem Gıda Fiyat Gelişmeleri" başlığı altında 3 sayfalık bir analize yer verdi. Yüzde 13,4'lük gıda fiyatları artışının yıllık enflasyona katkısının 3,8 puan olduğuna dikkat çekilen analizde, gıdadaki son dönemdeki artışın Türkiye'ye özgü olmadığı, pek çok ülkede gözlendiği ve bunun küresel enflasyonu yukarı ittiği belirtildi. 

10 Mayıs 2018 Perşembe

AVRUPA BİRLİĞİ'NİN DESTEĞİ İÇİN 'ÇİFTÇİ' İLE 'KÖYLÜ' AYRILDI



Cahit UYANIK

Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker'in bir süre önce tartışmaya açtığı "çiftçi" ile "köylü" kavramının birbirinden ayrılması için ilk adım atıldı. Yüksek Planlama Kurulu (YPK), "Ulusal Kırsal Kalkınma Stratejisi"ni kabul etti. Strateji, Türkiye'deki kırsal kalkınma faaliyetlerinin bütüncül bir çerçevede oluşturulmasını hedefliyor. Stratejinin pratik ayrıntılarının netleştirilmesi için ayrıca önümüzdeki aylarda bir "Ulusal Kırsal Kalkınma Planı" da hazırlanarak kısa süre içinde uygulamaya konulacak.

Avrupa Birliğine (AB) uyum ve AB'nin kırsal kalkınma desteklerinden yararlanabilmek için önem taşıyan stratejide ana ilke, kırsal kesimde yaşayanların gelir düzeyinin ve yaşam kalitesinin her açıdan yükseltilerek, kırda yaşamaya devam etmelerini sağlamak olarak belirlendi. Kırsal kesimde yaşayanların sadece tarımsal faaliyet değil, başka faaliyetlere de yönlendirilmesini amaçlayan stratejide kırsal alanlar "Nüfusu 20 bin ve daha fazla olan kentsel yerleşmeler dışındaki yerler" olarak tanımlandı.


Stratejide Türkiye'de halen kentsel ve kırsal alanlar arasındaki gelişmişlik farklarının önemini koruduğu belirtilerek, bunun sonucu olarak çalışma çağına giren nüfusun köyleri terk etme eğiliminde oldukları anlatıldı. Marmara Bölgesi, Ankara, Ege ve Akdeniz kıyılarında bulunan illerdeki köyler göç alırken, ülkenin kalan kısmının  ağırlıklı olarak göç verdiği anlatılan stratejide, tarım sektörünün istihdamdaki payının 1990'da yüzde 46,9 iken 2004'te yüzde 34'e düştüğü ifade edildi. Göç eğilimlerinin kırsal ekonomide işgücü ve sermaye kaybına  neden olduğu, kırsal istihdamın üçte ikisini tarım sektörü çalışanlarının oluşturduğu anlatılan stratejide bu kesimde çalışanların çoğunun gizli işsiz durumunda bulunduğu belirtildi.      

10 Ocak 2018 Çarşamba

BİTMEYEN ŞARKI: TARIMDA AB İLE REKABETE NE KADAR HAZIRIZ?

Cahit UYANIK

Türkiye, geçen Haziran ayında tarım alanında önemli bir reform yaptı. Buğday fiyatları ilk kez dünya fiyatları ile ilişkilendirildi. 2000 yılı buğday destekleme alımları tespit edilirken ilk kez popülizme dayalı oy kaygıları ile değil, Amerika Birleşik Devletleri'ndeki Chicago ve Kansas borsalarında oluşan fiyatlar dikkate alınarak hareket edildi. Böylece Türkiye nüfusunun yüzde 45'ini oluşturan, ulusal gelirin yüzde 14'ünü üreten ve ihracatın doğrudan doğruya yüzde 11'ini karşılayan, şu veya bu şekilde buğday üreten çiftçiler, dünya ölçeğinde rekabet kantarına çıkmış oldular. İlk bakışta insana sadece fiyata dayalı gibi gelen bu reform, aslında ekonomiyi dönüştürecek büyük aksiyon planının birinci aşaması. Birazdan bu reformun ayrıntıları hakkında bilgi vereceğim. Ama söz konusu reformların büyük bir kararlılık ve hızla yaşama geçirilmesinin zaruri olduğunu şimdiden söylemeliyim. Neden mi?