Tarım etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Tarım etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Şubat 2024 Çarşamba

BUĞDAYDA REKOLTE KAYBI, BÜYÜMEYİ TEHDİT EDİYOR

Cahit UYANIK 

Dünya ve Türkiye piyasalarında yükselişe geçen buğday fiyatları gözleri rekolte tahminine çevirdi. 27 Martta açıklanacak 2007 yılı rekolte kesin sonuçları Türkiye'nin büyüme rakamlarını da etkileyecek. 

ANKARA - Buğday fiyatlarının dünyada ve Türkiye'deki yükselişi, gözleri rekolte tahminlerine çevirdi. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2007 buğday rekoltesi kesin sonuçlarını 27 Martta açıklayacak. TÜİK, Aralık'taki ikinci tahminde buğday rekoltesini 17,3 milyon ton olarak belirlemişti. Uluslararası Hububat Konseyi (IGC) raporunda bu rakam 16 milyon ton olarak yer aldı.

Kuraklık şartları altında gerçekleşen 2007 buğday üretiminin kesin miktarı, 2008 rekoltesi hakkında da fikir verecek. Şubata kadarki yağışların iyi gerçekleşmesinin bu yıl Kuraklık tehlikesinin kalktığı anlamına gelmediği belirtiliyor. Türkiye Ziraat Odaları Birliğinin (TZOB) Buğday Raporunda Mart ve Nisan yağışlarının da buğday rekoltesi açısından kritik önem taşıdığı kaydedildi. 2007 buğday rekoltesinin 16 milyon ton düzeyinde gerçekleşmesi, Türkiye'nin 31 Martta açıklanacak 2007 büyüme rakamlarını da yakından ilgilendiriyor.

12 Ocak 2024 Cuma

AVRUPA BİRLİĞİ (AB) "PAMUK ELLER CEBE" DEMELİ

Cahit UYANIK 

Uzun süren bekleme ve hazırlık döneminin ardından Türkiye-Avrupa Birliği (AB) ilişkileri yeniden canlandı. AB yetkilileri tarafından kaleme alınan ve Türkiye'yi tam üyelik müzakerelerine hazırlamayı amaçlayan Katılım Ortaklığı Belgesi (KOB) Aralık ayı başında AB'nin ilgili siyasi organları tarafından kabul edildi. Türkiye de bunun üzerine KOB'u nasıl algıladığını, burada öngörülen kısa (2001 yılı) ve orta vadeli (2001-2003 yılları) hedefleri nasıl yaşama geçireceğini anlatan Ulusal Program hazırlıklarını hızlandırdı. 

AB Genel Sekreterliği koordinatörlüğünde hazırlanan Ulusal Program taslağı, hükümeti oluşturan siyasi partilerin liderleri tarafından görüşüldü. Taslağın büyük bölümü kabul görürken, verilen bazı siyasi talimatlar doğrultusunda son halini alması için yeni bir süreç başlatıldı. Ulusal Program, muhtemelen Şubat sonunda bitirilecek. Bakanlar Kurulunda görüşülüp onaylandıktan sonra AB'ye verilecek. Ancak Türkiye, Ulusal Programı açıklamadan önce AB'nin kendisine sağlayacağı maddi yardımları düzenleyen Çerçeve Yönetmelik'in onaylanmasını bekleyecek. Bu, resmi bir prosedür. Bundan önce AB'yle tam üyeliğe hazırlanan bütün ülkeler için de aynı aşamalar geçilmiş. Her şey bu prosedüre uygun yürürse, Türkiye-AB ilişkileri Mart ayında yeni bir ivme kazanacak. 

Peki Ulusal Programda ekonominin yeri ne? Bu soruyu cevaplamadan önce geçmişten bugüne kadar pek parlak sonuçlar vermeyen Türkiye-AB mali destek veya yardımı ilişkilerine bir bakmak lazım. Çünkü Ulusal Programı yerine getirmek için Türkiye'nin çok ciddi parasal kaynaklara ihtiyacı var. Devlet Planlama Teşkilatı (DPT), Türkiye'nin gelecekte AB mali kaynaklarından ne miktarda yararlanacağını araştırmış. Bununla da yetinmeyip ve bu muhtemel yardımı, diğer aday Merkezi ve Doğu Avrupa (MDA) ülkeleri ile karşılaştırmış. 

24 Ekim 2023 Salı

2006, TARIMDA DÖNEMEÇ NOKTASI OLACAK

Cahit UYANIK 

Türkiye, tarımda tam anlamıyla bir dönemeç noktasında. Türkiye'nin en fazla istihdamı sağlayan ve nüfusunun büyük bölümünü barındıran tarım sektörü, Avrupa Birliği (AB) ve Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) ile girilmesi kaçınılmaz olan daha yakın ilişkilere hazırlanıyor. Türk tarımının önümüzdeki beş yılda izleyeceği yol, daha sonraki uzun yıllarını ve AB içindeki tam üyelik görüşmeleri ile muhtemel tam üyeliğini yakından ilgilendiriyor. Öte yandan dünyada ticaretin serbestleştirilmesine yönelik kuralları belirleyecek DTÖ müzakerelerinin bu yıl sonuna kadar, ağırlıkla tarım sektörü üzerinde yoğunlaşması bekleniyor. Bu nedenle 2005 yılını kritik süreçlere bir hazırlık yılı olarak nitelendirmek mümkün.

Türkiye, yaklaşık 5 yıldır tarımda izlediği dönüşüm çizgisini, geçen yıl kabul ettiği "Tarım Strateji Belgesi" ile yeni bir yol haritasına oturttu. Bu belge özellikle Dünya Bankası (DB) ile ortaklaşa çalışılarak hazırlandı. Strateji Belgesi, 2006-2010 yılını kapsıyor. Yani önümüzdeki yılbaşından itibaren belge resmi olarak uygulanmaya başlanacak. Türkiye, şu anda belgenin tam olarak uygulanması için bir hazırlık dönemi geçiriyor. Tarım Strateji Belgesi, Türk tarımının stratejik hedeflerini ve bu hedeflere ulaşmak için uyulması gereken ilkeleri içeriyor. Bu cümleyi biraz daha açmakta yarar var. Strateji kapsamında tarımsal destekleme stratejilerinde köklü değişiklikler yapılacak. Çünkü yıllarca geleneksel destekleme yöntemleriyle piyasa fiyatlarının çok üstünde fiyatlarla desteklenen tarım sektörünün ürettiği yüksek maliyetli ürünler yüzünden tarımsal hammadde kullanan pek çok sektörün de gelişemediği ve olumsuzluğun kademeli olarak tüm ekonomiye yayıldığı düşünülüyor. 

21 Şubat 2023 Salı

TARIMSAL MALİYETLERDE ARTIŞ HIZ KESTİ

TARIMSAL MALİYETLERDE ARTIŞ HIZ KESTİ

Antalya Ticaret Borsası (ATB) ve Antalya Tarım Konseyi (ATAK) Başkanı Ali Çandır, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan Aralık ayı Tarımsal Girdi Fiyatları Endeksini (Tarım-GFE) değerlendirdi. Tarım-GFE’nin aylık yüzde 0.72, yıllık 103.4 ilan edildiğini belirten Çandır, “Bu rakam, son 4 yılın en düşük Aralık ayı enflasyonu oldu. Yıllıkta ise 103.14 olarak ilan edilen Aralık ayı rakamı, hala son 8 yılın en yüksek rakamı olmuştur. Geçtiğimiz Mart ayında yüzde 105.70 ile üç haneli olarak açıklanmaya başlanan yıllık tarımsal girdi maliyetleri enflasyonu, o tarihten bu yana artarken Aralık ayı itibariyle yüzde 103.14 ile geçen aya göre düşüş göstermiştir” değerlendirmesinde bulundu. Çandır, tarımsal maliyetlerin yıllık düzeyde geçmişe göre hala rekor seviyede olduğunu söylerken, “Bu durumun en az önümüzdeki Mart ayına kadar devam edeceği beklenmelidir” dedi.        

4 Mart 2022 Cuma

AKTİF SİYASETİ BIRAKTI, 11 YIL SONRA TARIM VE ORMAN BAKANI OLDU: PROF. DR. VAHİT KİRİŞCİ

Prof. Dr. Vahit KİRİŞCİ

Vahit Kirişci, 4 Aralık 1960'da, Kahramanmaraş'ta doğdu. Babasının adı Mustafa, annesinin adı Saniye'dir.

Ziraat Yüksek Mühendisi ve Öğretim Üyesi; Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi'ni bitirdi. Yüksek lisansını Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Fen Bilimleri Enstitüsü'nde, doktorasını İngiltere Cranfield Üniversitesi'nde tamamladı.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nda teknik eleman olarak çalıştı. Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi'nde öğretim üyesi olarak ders verdi. 1995'te doçent, 2001'de profesör oldu. 16'sı yabancı dilde olmak üzere, toplam 55 adet makale, kitap, komisyon raporu ve bildiri türünde yayın yaptı. Birçok sivil toplum kuruluşunda yönetici olarak görev üstlendi.

22. Dönem (2002-2007) Adana Milletvekili. 22. Dönem'de Türkiye AB Karma Parlamento Komisyonu Üyesi oldu ve Başkanvekilliği görevinde bulundu. TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Başkanlığı görevini yürüttü. 23. Dönem'de (2007-2011) aynı Komisyon'un Başkanlığına yeniden seçildi.

İngilizce bilen Kirişci, evli ve 3 çocuk babasıdır.
(Kaynak: TBMM internet sitesi)

27 Mart 2020 Cuma

TARIM SEKTÖRÜNDE AB'NİN EN FAZLA TAVİZ VERDİĞİ ÜLKE TÜRKİYE OLDU


AB'NİN EN TAVİZLİ TARIM ÜLKESİ: TÜRKİYE

Cahit UYANIK

Avrupa Birliğinin (AB) tarımda ilk tercihli statü tanıdığı ülkenin Türkiye olduğu ve halen Türkiye'nin tarımda en çok taviz verilen ülke statüsünü koruduğu belirtildi. Türkiye'ye AB tarafından tanınan tercihli statü genişletilerek, 1990'lı yıllarda başka ülkeler de dahil edildi. Türkiye bu ortamda taviz yıpranmasına uğramasına rağmen, hala AB'nin en önemli tarım dış ticareti ortaklarından birisi olmaya devam etti.

Dış Ticaret Müsteşarlığı (DTM), Gümrük Birliği Kararı gereği yapılan vergi indirimleri ile yeniden gündeme gelen tarım sektörü ve bu sektörün AB ile ilişkilerini araştırdı. "Türkiye-AB Tarım Ürünleri Ticaretinde Tercihli Rejim" konulu araştırmaya göre Türkiye, AB ile 1963'te imzaladığı ilk anlaşma ile tarımda tek taraflı tavizler aldı. Bu tavizler, 1980 yılında en geniş haline kavuştu. Bu tavizler, o dönemde tarıma daha bağımlı olan Türkiye ihracatının ve tarım alanında faaliyet gösteren işletmelerin gelişmesinde önemli katkılarda bulundu. 1980 yılında AB'ye yönelik tarım ürünleri ihracatının yüzde 76'sı tavizlerden yararlanmaktaydı. 

24 Kasım 2018 Cumartesi

KULİS: MHP, KÜBA'YI SANAYİ ÜSSÜMÜZ YAPACAK


Cahit UYANIK

Beylik bir laf olacak ama Türkiye'de yargılar ve değerler sistem sürekli değişiyor. Toplumdaki değişimi bazen herkes hissediyor ve buna ilişkin olaylar gazete manşetlerinden, televizyon ekranlarından eksik olmuyor. Nasıl mı? Aralık ayı başında herkes, kendisini Merkez Bankası tarafından açıklanan para ve kur programını okuyup yorumlamaya adamışken; Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in bir yurt dışı gezisi gözlerden kaçtı. 

Gökalp, Küba'ya resmi bir ziyaret yapmıştı. O Küba ki halen komünizmin kalesi. Liderleri Fidel Castro, herkes alttan alırken ABD'ye en sert eleştirileri yönelten isim. MHP ise geçmişinde en ılımlısından en sertine kadar sol hareketlerin hepsiyle dişe diş göze göz mücadele etmiş bir siyasi oluşumun çatısı.   

9 Ekim 2018 Salı

DPT: TARIMDA AB'YE UYUMUN FATURASI 8-10 MİLYAR EURO


AB'YE UYUMDA İLK FATURA TARIMA 

Cahit UYANIK

Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) tam üyeliğine hazırlanması sürecinde yapılacak harcamalarda ilk fatura tarım alanında çıkarıldı. Devlet Planlama Teşkilatı (DPT), kabataslak bir hesapla tarım kesiminin AB tam üyeliğine hazırlanması için kısa ve orta vadede 8-10 milyar euroya ihtiyaç olduğunu belirledi. Kesin finansman ihtiyacını bu aşamada belirlemenin güç olduğunu belirten DPT, bu kaynağın sağlanmasında Topluluk imkanlarından yararlanılması gerektiğini bildirdi.

DPT'ye göre 10 milyar euroluk harcama tarım reformunun sürdürülmesi, kırsal ve tarımsal alt yapının ve tarım işletmelerinin yapısının iyileştirilmesi, Topluluk standartlarında tarımsal bilgi sistemine geçiş, Topluluk müktesebatının edinilmesi ve diğer harcamalarda kullanılacak.  DPT ayrıca üyelik öncesi Topluluk ile yapılacak görüşmelerde Ortak Tarım Politikasına (OTP) uyumu gerçekleştirecek ürünler için, özellikle fiyat ve pazar politikasına uyumda ek finansmana ihtiyaç bulunacağını da kaydetti.

22 Eylül 2018 Cumartesi

MAALESEF... 2001'DE ÖNGÖRÜLEN 'TARIMDA FELAKET SENARYOSU' GÜNÜMÜZDE GERÇEK OLDU


EĞER
TARIMI DÖNÜŞTÜREMEZSEK...

Cahit UYANIK

Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 45'i tarım sektöründe yaşıyor. Toplam nüfus 70 milyon kişi kabul edildiğinde bu, yaklaşık 31-32 milyon kişiye karşılık geliyor. Bu oranın uygun zaman süreci içinde yüzde 15-20 düzeyine indirilmesi gerektiği açık. 

Ama bu sürecin ne kadar hızlı veya yavaş olacağı izlenecek politikalara bağlı. Ekonomideki istikrarsızlık ve plansızlık ortamı devam ettiği müddetçe köyler, tahmin edilenden çok daha erken boşalacak ve kentler kalabalıklaşacak. Plansız-programsız göçün getirebileceği en büyük sorun beslenme ve şehirleşmedeki  çarpıklıklar olacak. Nasıl mı? Köyler boşaldıkça tarımsal üretim azalacak. Üretimin azaldığı yetmezmiş gibi kente göçen nüfusun beslenmesi ciddi bir sorun olarak karşımıza çıkacak.

Kendi kendine yeten 7 ülkeden birisi olmakla övünen Türkiye, büyük kitleleri beslemek için tarımsal ürün ithalatını artıracak. Gıda mamullerinin fiyatı artacak ve geçim iyice zorlaşacak. Kentlerin yaşayacağı gelişme problemleri ise herkesin malumu. Yüzde 55 şehirleşmeyi kaldıramayan Türkiye'nin yüzde 75-80'lik nüfusu birkaç yılda eritmesi mümkün görünmüyor. 

3 Ağustos 2018 Cuma

TÜRKİYE'NİN ÇARE BULAMADIĞI MESELE: FINDIK FİYATI NASIL YÜKSELİR?


'FINDIK SORUNSALI' VE YENİ AÇIKLANAN FINDIK STRATEJİSİNİN AMAÇLARI

Cahit UYANIK

Türkiye'de sıcak yaz aylarının değişmez tartışma konusu fındıktır. Üreticilere ne kadar fiyat verileceği, bu fiyatın yeterli olup olmadığı üzerinde tartışmaların geliştiği fındık, çoğumuz için kuruyemişçideki bir çeşitten öteye gitmez. Konuya biraz daha çok ilgi duyanlar ise Türkiye'nin dünyanın en büyük fındık üreticisi ve ihracatçısı olduğunu bilirler. Biraz daha konunun içine girmek isteyenlerin öğrendiği ilk şey ise Türkiye'nin dünyanın en büyük fındık üreticisi olmasına rağmen, bir türlü istikrarlı bir dengeyi sağlayamadığıdır. Oysa tüm dünyada refah genişlemesi ve buna bağlı olarak çikolata tüketiminin artışı, fındık tüketimini de otomatikman artırmıştır. İşte çözümsüz gibi görünen fındık sorununda, geçtiğimiz günlerde yeni bir aşamaya gelindi. Hükümet, yeni bir fındık stratejisi açıkladı. Buna göre hükümet, ruhsatsız fındık üretimini ortadan kaldırmak için; bu alanlarda fındık yerine alternatif ürün (kivi, yaban mersini gibi) yetiştirene, 3 yılda toplam dekar başına 600 lira ödemeyi kararlaştırdı. Yasal yani ruhsatlı alanlarda fındık ekiminde ise dekar başına yıllık 150 lira destek verilmesi karara bağlandı. Toprak Mahsulleri Ofisi'nin fındık alımlarından tamamen çekilmesi, elinde kalan 500 bin tonu aşan fındık stokunu ise piyasaları olumsuz etkilememek için yağlığa ayırması karara bağlandı.
(Tıklayınız) TÜRKİYE, NEDEN BUĞDAY İTHAL ETME DURUMUNA GELDİ?

31 Mayıs 2018 Perşembe

MERKEZ BANKASI: TÜRKİYE GIDA FİYATLARI ARTIŞINDA DÜNYA BEŞİNCİSİ


Cahit UYANIK 

Türkiye, mart ayı itibarıyla yıllık yüzde 13,4'e varan gıda fiyatları artışı ile gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında beşinci oldu. Sıralamada ilk basamakta yer alan Bulgaristan'da gıda fiyatları artışı yüzde 23,5 düzeyinde gerçekleşirken, Çin'deki artış yüzde 21,5 olarak belirlendi. Listede üç ve dördüncü sırada ise Şili yüzde 17,5 ile Güney Afrika Cumhuriyeti ise yüzde 14,5 ile yer buldu.

Merkez Bankası (MB), Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde gıda harcamalarının, hane halkı tüketimleri içinde daha büyük pay aldığını belirterek, fiyat artışlarının etkisinin daha şiddetli hissedildiğini bildirdi. Türkiye'de gıda ürünlerinin TÜFE içindeki payı yüzde 28,63 düzeyinde bulunuyor.


Enflasyona katkı 3,8 puan

MB, geçen hafta açıkladığı Enflasyon Raporu'nda "Son Dönem Gıda Fiyat Gelişmeleri" başlığı altında 3 sayfalık bir analize yer verdi. Yüzde 13,4'lük gıda fiyatları artışının yıllık enflasyona katkısının 3,8 puan olduğuna dikkat çekilen analizde, gıdadaki son dönemdeki artışın Türkiye'ye özgü olmadığı, pek çok ülkede gözlendiği ve bunun küresel enflasyonu yukarı ittiği belirtildi. 

10 Mayıs 2018 Perşembe

AVRUPA BİRLİĞİ'NİN DESTEĞİ İÇİN 'ÇİFTÇİ' İLE 'KÖYLÜ' AYRILDI



Cahit UYANIK

Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker'in bir süre önce tartışmaya açtığı "çiftçi" ile "köylü" kavramının birbirinden ayrılması için ilk adım atıldı. Yüksek Planlama Kurulu (YPK), "Ulusal Kırsal Kalkınma Stratejisi"ni kabul etti. Strateji, Türkiye'deki kırsal kalkınma faaliyetlerinin bütüncül bir çerçevede oluşturulmasını hedefliyor. Stratejinin pratik ayrıntılarının netleştirilmesi için ayrıca önümüzdeki aylarda bir "Ulusal Kırsal Kalkınma Planı" da hazırlanarak kısa süre içinde uygulamaya konulacak.

Avrupa Birliğine (AB) uyum ve AB'nin kırsal kalkınma desteklerinden yararlanabilmek için önem taşıyan stratejide ana ilke, kırsal kesimde yaşayanların gelir düzeyinin ve yaşam kalitesinin her açıdan yükseltilerek, kırda yaşamaya devam etmelerini sağlamak olarak belirlendi. Kırsal kesimde yaşayanların sadece tarımsal faaliyet değil, başka faaliyetlere de yönlendirilmesini amaçlayan stratejide kırsal alanlar "Nüfusu 20 bin ve daha fazla olan kentsel yerleşmeler dışındaki yerler" olarak tanımlandı.


Stratejide Türkiye'de halen kentsel ve kırsal alanlar arasındaki gelişmişlik farklarının önemini koruduğu belirtilerek, bunun sonucu olarak çalışma çağına giren nüfusun köyleri terk etme eğiliminde oldukları anlatıldı. Marmara Bölgesi, Ankara, Ege ve Akdeniz kıyılarında bulunan illerdeki köyler göç alırken, ülkenin kalan kısmının  ağırlıklı olarak göç verdiği anlatılan stratejide, tarım sektörünün istihdamdaki payının 1990'da yüzde 46,9 iken 2004'te yüzde 34'e düştüğü ifade edildi. Göç eğilimlerinin kırsal ekonomide işgücü ve sermaye kaybına  neden olduğu, kırsal istihdamın üçte ikisini tarım sektörü çalışanlarının oluşturduğu anlatılan stratejide bu kesimde çalışanların çoğunun gizli işsiz durumunda bulunduğu belirtildi.      

10 Ocak 2018 Çarşamba

BİTMEYEN ŞARKI: TARIMDA AB İLE REKABETE NE KADAR HAZIRIZ?

Cahit UYANIK

Türkiye, geçen Haziran ayında tarım alanında önemli bir reform yaptı. Buğday fiyatları ilk kez dünya fiyatları ile ilişkilendirildi. 2000 yılı buğday destekleme alımları tespit edilirken ilk kez popülizme dayalı oy kaygıları ile değil, Amerika Birleşik Devletleri'ndeki Chicago ve Kansas borsalarında oluşan fiyatlar dikkate alınarak hareket edildi. Böylece Türkiye nüfusunun yüzde 45'ini oluşturan, ulusal gelirin yüzde 14'ünü üreten ve ihracatın doğrudan doğruya yüzde 11'ini karşılayan, şu veya bu şekilde buğday üreten çiftçiler, dünya ölçeğinde rekabet kantarına çıkmış oldular. İlk bakışta insana sadece fiyata dayalı gibi gelen bu reform, aslında ekonomiyi dönüştürecek büyük aksiyon planının birinci aşaması. Birazdan bu reformun ayrıntıları hakkında bilgi vereceğim. Ama söz konusu reformların büyük bir kararlılık ve hızla yaşama geçirilmesinin zaruri olduğunu şimdiden söylemeliyim. Neden mi?

15 Aralık 2015 Salı

AB'YE UYUM İÇİN TARIMA İKİ ÖDEME KURULUŞU GELİYOR

Cahit UYANIK
Türkiye, tarımda destekleme ödemelerini yapmak ve müdahale alımlarını gerçekleştirmek için 2 ödeme kuruluşu kuracak. Avrupa Birliği'ne (AB) uyum açısından önem taşıyan ödeme kuruluşları Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bünyesinde kurulacak ve bir müsteşar yardımcısına bağlı olacak. Yeni uygulama ile Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) isim ve yapı değiştirerek Tarım Ürünleri Piyasa Düzenleme ve Ödeme Kuruluşu (TPDK) adını alacak. Ayrıca kırsal kalkınma desteklerini yürütmek ve ödemeleri yapmak üzere Tarım ve Kırsal Kalkınma Ödeme Kurumu (IPARD Ajansı) da kurulacak.

25 Temmuz 2015 Cumartesi

TÜRKİYE, NEDEN BUĞDAY İTHAL ETME DURUMUNA GELDİ?


Cahit UYANIK


Ankara’nın en işlek caddelerinden Milli Müdafaa’nın tam köşesine kondurulmuş heykelde çiftçi, karısı ve çocuğu, sırtını koskoca "T", "M" ve "O" harflerine dayayarak hasat sonu keyfi sürer. Heykelin yer aldığı bahçenin içindeki bina ise 1938 yılında faaliyete geçen Toprak Mahsulleri Ofisi’ne (TMO) aittir. TMO, "buğdayın anavatanı" olarak bilinen Anadolu yarımadasındaki 12 bin yıllık buğday macerasının son ve önemli aktörüdür. Ancak bu önem, sadece kendi ülke sınırları açısından geçerlidir. Zira buğdayın anavatanı üzerine kurulu Türkiye ve TMO, dünya buğday piyasaları açısından çok da önemli olmayan bir aktördür. Bu durum bizzat TMO’nun yayımladığı 2005 Yılı Buğday Raporu’nda şöyle dile getirilir:

"Türkiye 681 milyon hektar olan dünya hububat ekim alanlarının 13.5 milyon hektar alanla yaklaşık yüzde 2’sini, buğday üretiminin ise 21 milyon tonla yüzde 3’ünü karşılarken; verim ve kalite sebebiyle hububat ticaretinde etkin değildir".

Sadece bu cümle bile Türkiye’nin dünyada buğday üretimi, depolanması ve pazarlanması alanlarında, rakiplerine çok geride olduğunu göstermeye yetiyor.


8 Mayıs 2015 Cuma

TARIM İTHALATI, TARIM İHRACATINI SOLLADI

Cahit UYANIK 

Türkiye ithalat ve cari açık artışında enerji kalemlerinin etkisine odaklanmışken, tarım ürünleri ithalatında da ciddi bir artış görülmeye başlandı. Tarım sektörünün ithalatı, 2007 yılında yüzde 56 artarak 3.2 milyar dolardan 5 milyar dolara yükseldi. Türkiye böylece, geçen yıl tarım sektörü dış ticaretinde 146 milyon dolarlık açık verdi. Oysa tarım ürünleri dış ticaretinde 2005 yılında 1.1 milyar dolar, 2006 yılında ise 1.2 milyar dolar düzeyinde fazla verilmişti. Tarımsal ithalatın fazlalaşmasında bitkisel ürün ithalatındaki artış önemli rol oynadı.   

19 Nisan 2015 Pazar

PİRİNÇTEKİ FİYAT ARTIŞI REKABETE AYKIRI BULUNMADI


Cahit UYANIK

Rekabet Kurulu, nisan ve mayısta pirinçte yaşanan fahiş fiyat artışlarının normal olduğuna karar verdi. Kurul, çeltik/pirinç fiyatlarında yaşanan hareketlerin dünya fiyatlarındaki değişiklikler ile arz-talep koşulları gibi ekonomik gerekçelerle açıklanabileceğini belirtti. Kurul "Fiyatlardaki artışın rekabeti sınırlayıcı nitelikte bir anlaşmadan kaynaklandığı yönünde bir bulguya rastlanmamıştır" değerlendirmesinde bulundu. 
(TIKLAYINIZ) REKABET KÜLTÜRÜNÜN GELİŞMESİNDE EKONOMİ BASININ ROLÜ NEDİR?

5 Mart 2015 Perşembe

DÜNYADA GIDA FİYATLARI ARTMAYA DEVAM EDERKEN TÜRKİYE'NİN KONUMU NE OLMALI?


Cahit UYANIK

Nisan ayı içinde Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankasının olağan yarıyıl toplantıları yapılıyordu. Bu toplantılar başlayıncaya kadar herkesin ortak beklentisi ve düşüncesi, yaklaşık 1 yıldır dünya piyasalarını dalgalandıran mortgage krizinin enine boyuna tartışılmasıydı. Çünkü dünyadaki tüm finans patronları, en büyüğünden en küçüğüne tüm devletlerin ekonomi ve maliye bakanları ile merkez bankası başkanları bu toplantıda bir araya geliyordu. 

Ancak toplantılar başlar başlamaz gözler, mortgage değil 'gıda krizi'ne çevrildi. Dünya Bankası Başkanı Robert B. Zoellick, foto muhabirlerine bir elinde pirinç torbası, öteki elinde ise ekmekle verdiği pozla, gündemi bir anda değiştirdi. Zoellick'i böyle davranmaya iten en önemli etken ise haftalardır dünyanın birçok ülkesinde gıda fiyatlarındaki ani yükselişler nedeniyle yaşanan ayaklanma benzeri toplumsal olaylardı. Zoelllick, acilen az gelişmiş ülkelere yönelik gıda destek programları uygulanmasını istiyor, gelişmiş ülkeler bu krize kulaklarını kapatırsa 100 milyon kişinin açlıktan ölme noktasına gelebileceğini ifade ediyordu. Türkiye'de ise aynı günlerde yükselen pirinç fiyatları ve genel olarak gıda fiyatlarındaki artış tartışılıyordu.

Merkez Bankası (MB) ise nisan ayı sonunda açıkladığı Enflasyon Raporunda gıda fiyatlarındaki artışa özel önem gösteriyordu. Rapora göre Türkiye, mart ayı itibarıyla yıllık yüzde 13.4'e varan gıda fiyatları artışı ile gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında beşinci sırada bulunuyordu. Sıralamada ilk basamakta yer alan Bulgaristan'da gıda fiyatları artışı yüzde 23.5 düzeyinde gerçekleşirken, Çin'deki artış yüzde 21.5 olarak belirlenmişti. Listede üç ve dördüncü sırada ise Şili yüzde 17.5 ile Güney Afrika Cumhuriyeti ise yüzde 14.5 ile yer buluyordu. MB, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde gıda harcamalarının, hane halkı tüketimleri içinde daha büyük pay aldığını belirterek, fiyat artışlarının etkisinin daha şiddetli hissedildiğini bildiriyordu. Çünkü Türkiye'de gıda ürünlerinin TÜFE içindeki payı yüzde 28.63 düzeyinde bulunuyordu.

MB'nin "Son Dönem Gıda Fiyat Gelişmeleri" başlığı altında yer verdiği 3 sayfalık analizde yüzde 13.4'lük gıda fiyatları artışının yıllık enflasyona katkısının 3.8 puan olduğuna dikkat çekiliyor ve gıdadaki son dönemdeki artışın Türkiye'ye özgü olmadığı, pek çok ülkede gözlendiği ve bunun küresel enflasyonu yukarı ittiği belirtiliyordu. Analizde "Dünyada gelinen noktada, tarımsal emtia fiyatlarındaki artışların orta vadede kalıcı olduğuna yönelik algılama güçlenmektedir" denilirken Türkiye'de son dönemde gıda fiyatlarındaki artışta; işlenmiş gıda fiyatlarındaki yükselişin büyük ölçüde belirleyici olduğu anlatılıyordu. Analizde, MB bünyesindeki çalışmalarda işlenmiş gıda grubundaki 2007 yılındaki yüzde 12.95'lik yıllık artışın üçte ikisinin yaşanan şiddetli kuraklık ile uluslararası gıda fiyatlarındaki yükselişten kaynaklandığının tespit edildiği vurgulanıyor, bu iki etkenin işlenmiş gıda enflasyonuna etkisinin 2006 yılında yüzde 0.6 iken; 2007 yılında yüzde 8'e (yüzde 4.2'si kuraklık, yüzde 3.8'i uluslararası fiyat artışı) çıktığı ifade ediliyordu.

İşlenmemiş gıda ürünleri fiyatlarının seyrinde ise meyve-sebze fiyatlarının gelişiminin etkili olduğu anlatılan analizde, bu yılın ilk çeyreğinde bu gruptaki malların ihracatında azalma yaşanmasının, yurt içi fiyatlara destek vereceği anlatılıyordu. Ancak yurt genelindeki yağış miktarındaki normalleşmenin belirli bölgelerle sınırlı kalmasının üretimdeki iyileşmeyi sınırlayacağı ve fiyatlarda kısa dönemde yüksek oranlı bir düzeltme görülme ihtimalini azaltacağına dikkat çekilen analizde, "Tarımsal üretimde kullanılan traktör ve biçerdöverlerin tükettiği motorin fiyatındaki artış da yukarı yönlü baskıları artırmaktadır. Ayrıca pirinç, et, bakliyat gibi diğer işlenmemiş gıda ürünleri fiyatlarında 2008 yılının ilk çeyreğinde gözlenen yüksek oranlı artışların yakın dönemde devam etmesi durumunda, meyve ve sebze fiyatlarında beklenen düzeltmenin olumlu etkilerinin sınırlı kalacağı tahmin edilmektedir" değerlendirmesinde bulunuluyordu.

Küresel gıda fiyat artışlarında yapısal değişikliklerin etkisine de yer verilen analizde; tarımsal üretimde verimlilik artış hızının azalması, dünyada arazi kullanımında tarım dışı alanlara kayış eğilimi, tarımdan tarım dışı sektörlere doğru nüfus hareketlenmesi fiyatları artıran yapısal dönüşümler olarak sıralanıyordu. Talep yönünden bakıldığında ise tarım ürünlerinden elde edilen biyo-yakıtın, yükselen petrol fiyatlarına alternatif bir enerji kaynağı olarak görüldüğü anlatılan analizde, bu eğilimin önümüzdeki dönemde de süreceği ifade ediliyordu. Çin ve Hindistan'da gerçekleşen yüksek büyüme hızlarının, hane halkı gelirlerini artırdığı, bu ülke halklarının buğday, et gibi yeni gıda türlerini satın alabilecek güce eriştikçe, bunun uluslararası piyasalarda talep yönlü bir baskı yarattığı vurgulanmadan edilemiyordu. 

2008 yılı iklim koşullarının 2007 yılına göre tüm dünyada daha yumuşak olmasının beklendiğine dikkat çekilen analizde, ancak arz koşullarındaki iyileşmenin hala kestirilemediği bildiriliyordu. Türkiye'de ise olumsuz iklim şartlarındaki yumuşamanın işlenmiş gıda fiyat artış hızında yılın ikinci yarısında yavaşlama ihtimalini gündeme getirdiği anlatılan analizde, "Sonuç olarak dünya genelinde gıda ürünleri fiyatlarındaki artışların orta vadede kalıcı olduğuna yönelik algılamaların güçlenmesi, öngörülebilir bir gelecekte başta işlenmiş gıda fiyatları olmak üzere yurt içi gıda fiyatları üzerinde yukarı yönlü risklerin devam edeceğini göstermektedir" deniliyordu.

MB'nin yaptığı bu analizden bir hafta sonra demeç veren Dünya Bankası Başkanı Zoellick de, yüksek gıda fiyatlarının en az 2015 yılına kadar devam edeceğini söylüyordu. Zoellick, kalkınmakta olan ülkelerdeki artan talep, dünyanın bazı ülkelerindeki kuraklık ile enerji fiyatlarındaki artış gibi faktörler nedeniyle artan gıda fiyatlarının en az 8 yıl daha gündemden düşmeyeceğini ifade ediyordu. 2015 yılına kadar uluslararası gıda fiyatlarının 2004 yılı öncesine göre daha yüksek düzeyde kalmayı sürdüreceğini anlatan Zoellick, "2009-2010 döneminde fiyatların frenlenebilmesi için gıda arzında bir artış olması” beklentisini dile getiriyordu. Zoellick, halkın temel gıda ihtiyaçlarının garantilenmesi amacıyla tüm ülkelerin gıda üretim politikalarını değiştirmelerini, yaşanan gıda sorununun karşısında ülkelerden fiyat kontrolü getirmemesi ve ihracatı durdurmamalarını istediklerini belirterek “Uluslararası ticaretteki engelleri azaltmaya çalışıyoruz” şeklinde konuşuyordu.

Bütün bu analizler Türkiye'nin acilen tarımsal politikalarında önemli değişiklikler yapması gerektiğini gösteriyor. Bu değişiklik, yıllardır bir türlü çözemediğimiz yapısal tarım sorunlarını yenmek için önemli bir fırsat olabilir. Yükselen fiyatlar, çiftçinin az kazanç şikayetini azaltabilir. Türkiye, tarımsal üretimini kaliteli olarak artırabilirse, kendisine sağlam dış pazarlar kolayca bulabilir. Tarımsal üretim artışı, iç piyasadaki tüketiciyi dünyadaki artışlardan da koruyabilir. Ama bunun için hemen harekete geçilmesi gerekiyor.

14 Ocak 2015 Çarşamba

REKABET İHLALİNDE GIDA SEKTÖRÜ BAŞI ÇEKİYOR

Cahit UYANIK

Rekabet Kurulu, Türkiye'de rekabet kurallarını en fazla ihlal eden sektörün ‘gıda ürünleri ve içecek' sektörü olduğunu açıkladı. Kurulun, ‘2009 Yılı Faaliyet Raporu'nda yaptığı değerlendirmeye göre ilk inceleme, ön soruşturma ve soruşturma süreçleri sonucunda nihai karara bağlanan rekabet ihlallerinde ikinci sırayı ise ‘ulaştırma sektörü' alıyor. Ulaştırmayı, telekomünikasyon ve posta ile petrol ürünleri sektörü takip ediyor. Rekabet Kurulu, sürekli olarak rekabet ihlali görülen sektörlerde yapısal tedbirler alınması için kanun koyucu ile bu sektörlerin düzenlenmesinden sorumlu kamu otoriteleri arasında işbirliği mekanizmaları kurulması gerektiğine dikkat çekiyor.