Ekonomik Panorama etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ekonomik Panorama etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Haziran 2025 Perşembe

UNCTAD BAŞ DANIŞMANI PROF. DR. YILMAZ AKYÜZ: "TÜRKİYE , EKONOMİYİ ÇABUK ÖĞRENİYOR"

Prof. Dr. Yılmaz Akyüz

UNCTAD Baş Danışmanı Prof. Akyüz'e Göre Maliyetler Ücretlerle Düşürülmemeli

Son 10 yılda Türkiye ekonomisinde hızlı bir değişim olduğunu bildiren Prof. Dr. Yılmaz Akyüz, ekonominin üretimi öğrenmesinin çok önemli bir aşama olduğunu söyledi. Akyüz, verimliliğin düşük olmasını 'en büyük dezavantaj' olarak görüyor.

Cahit UYANIK 

Merkezi Cenevre'de bulunan Birleşmiş Milletler Kalkınma ve Ticaret Konferansı (UNCTAD), gelişmekte olan ülkelerin uluslararası sorunlarına çözümler arayan bir kuruluş. Bu kuruluşun baş danışmanlığını 1984'te Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesindeki görevinden ayrılan Prof. Dr. Yılmaz Akyüz yürütüyor. UNCTAD Baş Danışmanı Akyüz, dünyada ve Türkiye'deki kalkınma sorunları ile ilgili sorularımızı yanıtladı:

Ekonomik Panorama: 2000'li yıllara doğru gelişmekte olan ülkelerin kalkınma sorunları nerelerde odaklaşıyor?

Akyüz: 1980'li yıllarda gelişmekte olan ülkelerin büyük bölümü çok zor bir dönem geçirdi. 90'larda da bunun pek fazla değişeceğini beklemek mümkün değil. Geçen 10 yılda bu ülkelerin uğraşısı, günbegün kriz yönetimi oldu. Hala bir sürü ülke bundan kurtulmuş değil. Bu durumun en büyük kurbanlarından biri yatırım. Mesela Latin Amerika'da insanlar orta ve uzun dönemli düşünemiyor. Net yatırımlar sıfır düzeyinde... Dolayısıyla dış borçlar, dış faiz ödemeleri, dış ticaret hadleri ve korumacılık gibi sorunlarda olumlu gelişmeler olmadıkça, önümüzdeki 10 yılda gelişmekte olan ülkelerin çok fazla derlenip toparlanabileceklerini sanmıyorum. Ayrıca bu ülkeler, kısa dönemli istikrar politikalarından uzun dönemli kalkınmayı düşünür hale ne zaman gelecekler, ben de bekliyorum.

- Dünya ticaretindeki korumacılık eğilimlerinin artması da kalkınma çabalarını olumsuz yönde etkiliyor değil mi?

Akyüz: Özellikle tarımsal ürünler ve tekstilde etkiliyor. Mesela Arjantin Avrupa'ya et satamazken, siz orada dünya fiyatlarının üzerinde et yiyorsunuz. Bir taraftan borç ödeyeceksiniz, öbür taraftan da mal satamıyorsunuz. Bankaların kapısına pirinci, yağı, şekeri yığacak haliniz yok. Zamanında demişler ki 'Senin yapın emek-yoğun, tekstil de emek-yoğundur'... Kurmuşsun 1960'larda tekstil fabrikasını... 20 yıl vadeli borcu alıp 80'lere gelmişsin,  şimdi tekstil satamıyorsun. Onlar da diyor ki 'Sen parayı çarçur ettin, ürettiğin malları satamıyorsun'... O fabrikayı bankanın kapısına koyamazsın.

15 Mayıs 2025 Perşembe

ŞEKERBANK GENEL MÜDÜRÜ ORKUN EROL: BANKALAR BORSADAN BÜYÜK KARLAR SAĞLIYOR

Orkun Erol

ŞEKERBANK GENEL MÜDÜRÜ ORKUN EROL'A GÖRE SEKTÖR İSTIKRARLI BÜYÜME SÜRECİNE GİRDİ 

Piyasadaki canlanmanın bankaları da rahatlattığını bildiren Orkun Erol, bankaların mevduat artışındaki olumsuzluğu borsayla giderdiklerini söyledi. Erol, faizlerde yıl sonuna doğru bir artış olabileceğini de belirtti. 

Cahit UYANIK 

Şekerbank, Türkiye'deki 7 büyük özel bankadan biri. Ortaklarının büyük çoğunluğunu şeker pancarı üreticilerinin oluşturduğu Şekerbank'ın Genel Müdürü Orkun Erol, 1990 yılının sektör açısından olumlu geçtiğini, reel mevduat hacmindeki gerilemenin ise olumsuz gelişmeler içinde yer aldığını söylüyor. Orkun Erol, Ekonomik Panorama'nin sorularını yanıtladı: 

Ekonomik Panorama: 1990 yılının ilk yarısı bankacılık sektörü açısından nasıl geçti?

Erol: Geçen yıla göre ekonomideki canlanma, kredi taleplerinin artması ve şimdilik kaynak sıkıntısı çekilmemesi ile kar grafiğinin artış göstermesi sanırım bu yılın ilk yarısının sektör açısından oldukça iyi geçtiğinin göstergesi. Geçtiğimiz yılın olumsuzlukları özellikle yüksek faiz yükü aşıldı, istikrarlı büyüme sürecine girildi. İş hayatındaki canlanma ve faiz oranlarındaki istikrar kredi hacminin de büyümesine yol açtı. Dolayısıyla 1989'dan devreden likidite fazlası da erimiş oldu. Ancak bu arada reel mevduat artışı söz konusu olmadığından mevduat hacminde bir daralma gözleniyor. Bu nedenle yılın sonlarına doğru az da olsa bir kaynak sıkıntısı olabilir. Bu da mevduat faiz oranlarının artışını gündeme getirebilir kanısındayım. 

- Sözünü ettiğiniz reel mevduat hacmindeki daralmayı hangi nedenlere bağlıyorsunuz?

Erol: Bankalar geçen yıldan devreden likidite fazlasını büyük ölçüde 1990 yılında plase ettiler. Fakat bu fazlanın erimesi, tasarrufların tüketime ve cazibesi devam etmekte olan borsaya kayması, reel mevduat hacmini daraltıcı etki yaptı.

28 Nisan 2025 Pazartesi

TÜRK TANITMA VAKFI (TÜTAV) BAŞKANI KEMAL BAYTAŞ: 'TANITIM DEĞİL SOYTARILIK'

TÜTAV BAŞKANI KEMAL BAYTAŞ, FESTİVALLER VE GÜZELLİK YARIŞMALARINDAN YAKINDI

Türkiye'de festivallerin ve güzellik yarışmalarının istismar edildiğini söyleyen Kemal Baytaş, "Yılda 150-180 arası festival düzenleniyor. Bu günahtır. Güzellik yarışmaları da soytarılığa dönüştü" dedi. Baytaş, Türkiye'nin tanıtımının daha bilinçli yapılması gerektiğini bildirdi.

Cahit UYANIK 

Yıllardır Türkiye'nin tanıtımı konusu tartışılır durur ve çözüm bulunamayan sorunlardan biri olarak hep gündemdedir. Eurovision Şarkı Yarışmasının yanında, ismini bizden başka kimsenin duymadığı kasabalarda düzenlenen festivallerde Türkiye'nin tanıtılmasına umut bağlar dururuz. Tanıtımla ilgili tutarlı ve etkin bir politikanın bir türlü belirlenemediği ülkemizde Türk Tanıtma Vakfı  (TÜTAV) 'küçük ama etkili' bir güç...

TÜTAV Başkanı Kemal Baytaş tanıtma olayının son yıllarda Türkiye'nin hızlı gelişiminin gerisinde kaldığını kabul ediyor. Tanıtımda yabancı kuruluşlardan yararlanmanın karşısında olmadığını bildiren Baytaş, bu iş için ayrılan kaynakların azlığından şikayetçi. Tanıtma Fonunun kullanımı ile ilgili olarak bazı şüpheleri olduğunu gizlemeyen Baytaş, Türkiye'de bir 'festival enflasyonu' yaşandığı görüşünde. TÜTAV Başkanı Kemal Baytaş'la Türkiye'deki tanıtım politikası ve geleceği üzerine konuştuk:

Panorama: Türkiye, son 10 yılda hızlı bir değişim sürecine girdi. Tanıtımımız buna ayak uydurabildi mi?

Baytaş: Türkiye'nin tanıtımının büyük önem taşıdığı bilinci geçmiş yıllara göre gerek kamuoyunda gerekse yetkili ve sorumlu kişiler nezdinde daha farklı. Ama bu bilince paralel olarak yapılan işler -eskiye göre farklı olsa da- Türkiye'nin her alanda gösterdiği gelişmelerle uyumlu değil. Çünkü tanıtım işi profesyonel bir uğraşı ve hizmet dalı. Aynı zamanda da uzmanlık gerektiriyor. Onun için her önüne gelenin 'Tanıtma yapıyorum' demesi bizi başarıya götürmez.

- Türkiye'nin etkili bir biçimde tanıtımı sizce hangi felsefenin, görüş açısının üzerine oturtulmalı?

Baytaş: Türkiye'nin çağdaş, bilimsel ve profesyonel bir yaklaşımla tanıtılması lazım. Evvela tanıtmada -Türkiye için- değişmez ilkeler vardır. Türk halkı konukseverdir, bu değişmez. Türkiye'de 30'u aşkın gelmiş geçmiş uygarlık vardır, bu değişmez. Ama siyasi tanıtmada tabii ki yöntemler değişebilir. Sizinle dost görünen bir ülke, yarın karşınıza çıkmış olabilir. O nedenle aynı motifler bu tanıtımda işlenmez. Sonuçta devletin bir tanıtma doktrini olması ve bunu herkesin bilmesi lazım. 'Kıbrıs politikamız nedir?' dendiğinde tanıtıma yardımcı kuruluşlar bunu bilmeli.

19 Nisan 2025 Cumartesi

'MEMURLAR ÇOK OLDU' TARTIŞMASI

MEMUR KADROLARI VE 'ZAM' YİNE GÜNDEMDE 

Yılmaz - Pakdemirli ekibi, yeni hükümetin 'memur stratejisi'ni saptamaya çalışırken, geçim sorunları ve yaklaşık 3 milyonluk oy potansiyeliyle memurlar gündemin üst sıralarında. Gündemde maaş ve katsayı artışının dışında bir tartışma daha var: Memur sayısı çok mu fazla?

Cahit UYANIK 

Elindeki boş fileyle umutsuzca gezinen memur karikatürleri eski sıklıkta çizilmemekle birlikte, Cumhuriyet tarihinin sabit gündem maddelerinden birini simgeler. 'Sağlam ekmek kapısı' niteliğini her dönemde koruyan ama sağladığı ekmek miktarı zamanın ve enflasyonun erozyonuna uğrayan bir kurumdur devlet memurluğu... Maliye ve Gümrük Bakanı Adnan Kahveci'nin bakışıyla 'Yılda iki kez gündeme gelen ve Türkiye'nin tek sorunu buymuş gibi görülen memur maaş zamları, katsayı artışları' bazı özel koşullarda daha da kritik tartışmalara zemin hazırlar: Yeni hükümetler programlarını açıklarken ve seçimler yaklaşırken...

Mesut Yılmaz hükümeti, ensesinde bir erken seçim gündemiyle oluşturulurken yılların eskitemediği 'Ne olacak memurun hali?' sorusu özel bir önem kazandı. Devlet memurlarının çalışan nüfus içindeki oranının düşük olduğu ve memur sorununu bürokrasinin yapay biçimde köpürttüğü yorumları bir yana, kamu kesiminde yaklaşık 1,5 milyon memur çalışıyor. Bu, en azından 6 milyon kişilik 'zamlardan etkilenme alanı' ve yine en azından 3 milyonluk oy potansiyeli demek. Yılmaz-Pakdemirli ekibi, zam beklentileri ve kaynak arayışları eşliğinde 'memur stratejileri'ni oluşturmaya çalışırken klasik gündemin dışına çıkan bir tartışma da yaygınlık kazanıyor: Memur sayısı fazla mı, 'Az memur-Yüksek verim' sistemi tercih edilemez mi?

Akbulut hükümetindeki Dışişleri Bakanlığı görevinden önce uzun süre Maliye ve Gümrük Bakanı koltuğunda oturan Ahmet Kurtcebe Alptemoçin, bu noktadaki sorunun kadrolar oluşturulurken devreye giren sağlıksız yaklaşımdan kaynaklandığını söylüyor:

31 Mart 2025 Pazartesi

DPT'NİN 'KİT SORUNU' DEĞERLENDİRMESİ: KİT TABLOSU KAPKARA

Kendi yağıyla kavrulan KİT'ler  (Kamu İktisadi Teşebbüsleri) bile bu yıl zarar etti. Neden mi? DPT araştırması bu sorunun cevabını arıyor.

Cahit UYANIK 

Türkiye Özerkleştirme, Yeniden Yapılandırma ve Özelleştirme Kurumu (TÖYÖK), KİT Müsteşarlığı ve İnter- KİT gibi yeni kurumlaşmaların KİT'lerin gittikçe artan sorunlarına ne ölçüde çare oluşturacağı henüz meçhul. Ortada olan gerçek ise KİT'lerin zarar batağına her geçen gün daha kötü bir biçimde saplanmaları...

43 işletmeci KİT'ten 26'sı 1990 ve 1991 yılını zararla kapattı. Bu rakam 1989'da sadece 16 idi. Zarar eden işletmeci KİT  sayısındaki bu artış otomatikman global kar-zarar rakamlarına da yansıyor. İşletmeci KİT'ler 1989'u 1 trilyon 102 milyar lira karla kapatmıştı. Oysa 1990'da bilançolar 876 milyar lira zararı gösteriyordu. Geçen 1991 yılı ise başlı başına bir felaketti. Revize edilmiş rakamlara göre işletmeci KİT'lerin zararları 6,5 kat artarak 6 trilyon 633 trilyon liraya yükseldi.

Gerçekten de bir süre 'kendi yağlarında kavrulma'yı beceren, 'kar' gösteren bilançolar sunabilen KİT'lere son iki yılda ne oldu böyle...? Birden bire neden trilyonlarla zarar etmeye başladı..? Bu konuda ne yazık ki kapsamlı bir tahlile dayanan bir değerlendirme bulmak hiç de kolay değil. Ancak Devlet Planlama Teşkilatının (DPT) 1992 Yıllık Programında yapılan bir değerlendirme bu eksiği bir ölçüye kadar giderebiliyor. DPT'nin değerlendirmesine göre 'bugünkü sorunların kaynağı'nı toplu iş sözleşmelerinde aramak gerekiyor.  Planlama'ya göre, 'sendikaların yeniden güçlenmesi başlamasıyla' 1989'da imzalanan toplu iş sözleşmeleri işletmeci KİT'lerin üzerinde 'ağır bir maliyet baskısı' oluşturuyor. 

20 Mart 2025 Perşembe

KULİS / 'BEYANSIZ' BAKAN'IN YENİ ŞİRKETİ

Hüsamettin Örüç 


Cahit UYANIK 

Mesut Yılmaz Kabinesinde bakanların peşpese 'mal beyanı' açıklaması, neresinden bakarsanız bakın kamuoyu için 'ilginç' oldu. Ancak hala beyanda bulunmayan bakanlar var. Bu halleriyle 'fark ediliyorlar'...

Örneğin Bayındırlık ve İskan Bakanı Hüsamettin Örüç. 'Milyarlık projeler'i ihaleye açıp sonuçlandırmak gibi... Kendine göre 'özellikleri' olan bir bakanlık koltuğu bu... Ancak... Sayın Örüç 'mal beyanı' yapmasa da... Merak edip araştıranların 'bilinsin' diye anlattığı bir şey var: O da Bursa'da kurulan bir inşaat şirketinin yüzde 30'una Sayın Örüç'ün (150 milyon lira sermaye koyarak) sahip olduğu...

KULİS / DANIŞMAN ARGÜDEN'İN 'DANIŞMANLIK' ŞİRKETLERİ

Yılmaz Argüden 
Cahit UYANIK 

Yılmaz Argüden; Bülent Gültekin Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı İdaresi (TKKOİ)  Başkanı'yken... Onun 'Özelleştirmeyi Yürütmekle Sorumlu' genç yardımcıydı. Şimdi; yeni hükümette Başbakan Yılmaz'ın danışmanlarından biri... 

Argüden bugüne bugün 'Başbakan'ın Danışmanı' olmaktan da öte... Az zamanda epey yol alıp 'danışmanlık' birikimine ilginç halkalar eklemiş. Şöyle: 

Bülent Gültekin'in yardımcılığından ayrıldıktan sonra Argüden, Koç Holding'e danışmanlık yapmış. Hemen peşinden de 'İki tane' danışmanlık şirketi kurmuş. 

Bir tanesi AR-GE Araştırma Geliştirme ve Eğitim A. Ş.:  Araştırma geliştirme hizmetleri vermeye yönelik bir müşavirlik şirketi bu... Öteki şirket ise Nova A. Ş.: Daha çok 'finansman' konusunda danışmanlık vermek için kurulmuş.

Anlayacağınız Başbakan'ın danışmanı Yılmaz Argüden, 'sıradan' bir danışman değil. Düpedüz 'şirketleşmiş' danışman.

(Bu kulis haberi, haftalık Ekonomik Panorama dergisinin 28 Temmuz-04 Ağustos 1991 Tarih, Yıl: 4, Sayı: 31'de; ortaklaşa hazırlanan Kulis köşesinde imzasız yayınlanmıştır.)

18 Şubat 2025 Salı

ÇİFTE VERGİLENDİRME TARİHE KARIŞIYOR

Türkiye son 10 yıl içerisinde tam 16 ülke ile 'çifte vergilendirmeyi önleme anlaşması' imzaladı. 'İki ülke ile ilgili iş yapan iş adamının tek ülkede vergi vermesi' anlamına gelen bu anlaşmalar ülkeye yabancı sermaye girişine ve ticari ilişkilere büyük katkı sağlıyor.

Cahit UYANIK 

Ünlü sinema yönetmeni Ingmar Bergman bir zamanlar ülkesi İsveç'ten 'kaçmak' zorunda kalmıştı. Oldukça iyi kazanan ama vergi dairelerinin yolunu pek iyi bilmeyen Bergman, kendisinden istenen gelir vergilerini 'ağır' bulmuştu. Oysa Bergman bir 10-15 yıl bekleyebilse ve filmlerini Türkiye'de çekebilseydi, İsveç maliyesinin amansız takibini atlatacaktı. Çünkü bu yılbaşından itibaren Türkiye ile İsveç arasında çifte vergilendirmeyi önleme anlaşması yürürlüğe girmişti. 

Sanatçının yaratma sürecinin vergi tarifeleri ile bağlantısı ancak bir 'faraziye' olarak düşünülebilir ama aynı şey iş adamları için geçerli değil. Bir an için Türkiye ile İsveç arasında çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmasının bulunmadığını düşünelim. Söz gelimi İsveçli iş adamı sağladığı kazanç nedeniyle iki ülke tarafından da ayrı ayrı vergilendirilecekti. Bu iş adamı aynı kazanç için 11 ayrı ödeme yapmak zorunda kalacaktı. 

10 Temmuz 2023 Pazartesi

1990-1991'DEKİ KÖRFEZ KRİZİ TÜRK İŞ DÜNYASINI NASIL ETKİLEDİ?

Merkez Bankası "İktisadi Yönelim Anketi"

"EN KÖTÜ, EN DÜŞÜK, EN OLUMSUZ"

Merkez Bankasının sanayicilerin nabzını yokladığı anketin sonuçları kötümser bir tablo çizdi. Sanayicilerin verdikleri cevaplarda "en kötü, en olumsuz, en düşük" gibi tanımlamaların yoğunluğu dikkat çekiyor.

Cahit UYANIK

Ekonomide tehlike sinyalleri iyice belirginleşmeye başladı. Herkes "Yarın ne olacak?" kaygısı içinde. Döviz kurları ve faizlerdeki tırmanış, gittikçe büyüyen bütçe açıkları, açık veren cari ödemeler dengesi karamsar tablodan küçük kareler... 

Bu manzara içinde Merkez Bankasının 1987 yılı sonundan beri düzenlediği ve ekonominin 'halet-i ruhiyesi'nin belirlenmeye çalışıldığı İktisadi Yönelim Anketinin sonuçları da olumsuz göstergelere bir yenisini kattı.
 
1990 Aralık, 1991 Ocak-Şubat dönemini kapsayan ve İstanbul Sanayi Odasına kayıtlı toplam 522 firmaya uygulanan ankette "Sanayi dalınızdaki genel gidişat konusunda, bir ay öncesine kıyasla görüşünüz nedir?" sorusuna ağırlıklı olarak olumsuz cevaplar verildi. Anket sorularına verilen cevaplarda, büyük çoğunlukla yaşanılan ortamın "en kötü, en olumsuz, en düşük" gibi ifadelerle tanımlanması dikkat çekti.

2 Mayıs 2023 Salı

KAPAK HABERİ / SSK GENEL MÜDÜRÜ KILIÇDAROĞLU'NDAN ŞOK AÇIKLAMA: İLAÇ VE EMEKLİLİK PARAMIZ İHRACATÇIYA VERİLİYOR

Cahit UYANIK

İhracat, SSK primleriyle finanse ediliyor... İşçilerin primleri Eximbank eliyle ihracatçıya teşvik yapıldı. Yeni düzenlemeyle KİT'ler prim ödememezlik edemeyecek... Kurum borsaya giriyor... Sağlık karneleri yeniden düzenleniyor... Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürü Kılıçdaroğlu 'geçmişi ve geleceği' anlatıyor.

Sosyal güvenlik sistemi son günlerde Türkiye'de sıkça tartışılan konuların başında geliyor. Seçimlerden hemen sonra çıkarılan erken emeklilik yasasıyla tartışılmaya başlanan sistem, Bağ-Kur ve SSK prim affı gibi uygulamalarla iyice dallanıp budaklandı. Basında yer alan "emeklilerin maaşı tehlikede", "SSK'lıları ilaçsız günler bekliyor", "İlaç firmaları SSK'ya karşı kazan kaldırdı", "SSK'nın kanını emmişler" gibi haberler de kamuoyunun dikkatini bu konuya çekti.

İşçilerin sosyal güvenliğini sağlamak üzere kurulan Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK), bu tartışmalardan en fazla nasibini alan kuruluş. Kuruma bağlı hastanelerdeki yetersiz hizmetler nedeniyle her gün binlerce kişinin "hayır duası"nı alan SSK'nın imajı, eski Bakan İmren Aykut'un zamanında kurulan SİSATEV Vakfının uygulamaları, kayıt numarasız prim tahsilat fişleri vb. yolsuzluk iddialarıyla zaten geçmiş dönemde iyiden iyiye zedelenmişti.

Ama bu kez, zedelenen imajı değil bütün varı yoğuyla Kurum'un bizzat kendisi oldu. Tahsil edemediği alacakları, ödeyemediği borçlarıyla SSK neredeyse çalışamaz hale gelmişti.  Son günlerde, ilaç alabilecek kaynağı bile bulamayacak durumdaydı. Peki Kurum bu hale nasıl düştü? Sorumluluk kimlere ait? Bataktan kurtulup düzlüğe çıkabilecek miydi? Eğer çıkabilecekse, araçları nelerdi? Yeni düzenlemeler neleri öngörüyordu?

Suçlu, devlet ve belediyeler

"SSK, varlık içinde yokluğu yaşayan bir kurum"... Bu sözler SSK Genel Müdürü Kemal Kılıçdaroğlu'na ait. SSK'nın varlığı, değeri trilyonları bulan iş hanları, hastaneler, bankalardaki mevduatları... Yokluğu ise 6 trilyon lirayı aşan prim alacakları, kapısında bekleyen ilaç firmaları... Ve bunlar yetmiyormuş gibi devletin ihracatı desteklemek için zorla el koyduğu fonları...

Milyonlarca işçinin hem çalışırken hem de emekliliğinde tek umudu ve güvencesi olan SSK bugün kurtuluş bekliyor. Ancak Kurumu bugünkü haline getirenler, önemli ölçüde prim ödemeyen devlet ve belediyeler.

Bu haberle ilgili Youtube yayınımın linki:


13 Ocak 2023 Cuma

KAPAK HABERİ / BİRLEŞMEDEN SONRA DOĞU ALMANYA'DAKİ ÖZELLEŞTİRMELERE TÜRKLER DE İLGİ GÖSTERMİŞTİ


Eski Doğu Alman İşletmeleri Haraç-Mezat Satılıyor


ALMANYA'DA PATRON OLMAK ÇOK KOLAY

Birleşik Almanya, Doğu Almanya'dan miras kalan işletmeleri özellikle de marketleri, turistik tesisleri, tekstil atölyelerini ucuz fiyatlarla satışa çıkardı. Yeni işletmeciler seçilirken, Türkler tercih ediliyor. Yani Almanya'dan "az sermayeyle patron olabilirsiniz" daveti var.

Cahit UYANIK

İsmet HAZARDAĞLI

Küçük ve büyük marketler, tekstil atölyeleri, turistik tesisler... Birleşik Almanya'ya, rahmetli Doğu Alman ekonomisinden miras yüzlerce küçük işletme haraç-mezat satılıyor. Kara kaşımıza kara gözümüze duyulan hayranlıktan dolayı değil ama Almanların tecrübelerinden kaynaklanan bir yaklaşımla, bu işletmelere yeni sahipler aranırken Türkler tercih ediliyor. Satış rakamları elbette ki işletmeden işletmeye değişiyor ve bu konuda resmi açıklama yapılmıyor. Ama 'fırsat'ın cazibesi de sır değil: 50 bin mark sermayeyle Leipzig'te bir market sahibi olmak mümkün mesela...

İki Almanya birleştikten sonra duvar yıkıntılarının altından geri teknolojilerle çalışan, rekabet gücünden yoksun ürünleriyle pazar şansını temelden kaybetmiş binlerce işletme çıktı. Birleşik Almanya'nın ilk hedeflerinden biri, bu işletmeleri rekabet edebilecek güce, dolayısıyla çağdaş işletme mantığına taşımaktı. İşte haraç- mezat satışın nedeni de bu: Hedefe ulaşırken 'müteşebbis ruhlar'ın desteğini yakalayabilmek. 

Hızla işe başlayan Almanlar, Doğu Almanya bölümündeki tüm işletmeleri gözden geçirdiler. Ve sonuçta 8 bin 400 adet orta ve küçük işletmenin bir an önce satılmasına karar verdiler. Bu işletmelerin ilk 600'ü geçen Kasım ayında ihale yöntemi ile satışa çıkarıldı. Bunların satışı sürerken ikinci parti olarak 530 işletme için daha satış duyuruları yapıldı. 

İşin ilginç yanı, hizmet sektörü ağırlıklı bu 530 işletme, öncelikli olarak Türklere teklif edildi. Bu işletmeler arasında konaklama tesisleri, tekstil, gıda, ticaret işletmeleri çoğunluğu oluşturuyor. Chemnitz, Leipzig, Dresden, Rostock, Berlin, Frankfurt-Oder gibi önemli yerleşim merkezlerinde bulunan işletmelerin yatırım tutarları 50 bin mark (Yaklaşık 75 milyon lira) ile 3 milyon mark arasında değişiyor. Bu değerler, yapılacak pazarlıkla daha da aşağı çekilebiliyor.

20 Haziran 2022 Pazartesi

HİSSE SENEDİ, TAHVİL VEYA KAR GARANTİLİ KAĞITLARA YATIRIM YAPMAK DİNEN CAİZ Mİ? (UYGUN MU?)

Diyanet İşleri Başkanlığı fetvayı verdi:

"HİSSE SENEDİ CAİZ, TAHVİL DEĞİL"

Diyanet İşleri Başkanlığı beklenen açıklamayı yaptı. "Dinen yasaklanmayan meşguliyet alanındaki şirketin hissesinin alınmasında sakınca yoktur."

Cahit UYANIK 

"Bir yanda faize haram damgası vurup, yatırım kapısı arayan yaklaşık iki trilyon liralık birikim... Diğer yanda durgunluğun sancılarını çekip taze kan arayan borsa. İslami trilyonlar borsaya akarsa çok şey değişecek. Ama önce borsa kapısının fetva anahtarıyla açılması gerekecek"...

Geçen haftaki sayımızda ele aldığımız İslami çevrelerin borsaya bakışına ilişkin haberimiz böyle başlıyordu. İslami kesim borsaya ilgi duyuyordu ama oldukça belirgin kaygıları da taşıyordu. Bu kaygılar, hisse senedine yatırım yapmanın caiz olup olmadığından, borsada işlem gören firmaların İslami esaslara göre çalışıp çalışmadığına kadar uzanıyordu. 

İşte tam bu belirsizliklere ve tartışmalara Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mustafa Said Yazıcıoğlu açıklık getirdi. Yazıcıoğlu, Panorama'ya yaptığı açıklamada sermaye piyasalarında ve borsada işlem gören şirketlerin kağıtlarının satın alınmasının o şirkete ortaklık olarak ele alınması gerektiğine dikkat çekti. Yazıcıoğlu'na göre ancak bu ortaklığın ne durumda olursa olsun, sabit veya belli bir oranda kar alınması esasına dayanmaması gerekiyor. Çünkü böyle bir ortaklık ilişkisi İslami hükümler uyarınca "caiz değil".

15 Haziran 2022 Çarşamba

BUGÜN 31. EVLİLİK YILDÖNÜMÜMÜZ... 31 YIL ÖNCE HABER OLMUŞTUK...

Bugün 15 Haziran 2022...

Kıymetli ve sevgili eşim Figen ile evliliğimizin 31. Yılı 

Bu haber ise evliliğimizi duyuruyor vatana, millete, insanlık alemine...

'Dirsek çürüttüğüm', 'daktilo parçaladığım' bir çok önemli habere imza attığım Ekonomik Panorama dergisinin...

30 Haziran-07 Temmuz 1991 tarih, Yıl: 4, Sayı: 27, Sayfa: 7'de haber yapmış bizi arkadaşlar sağ olsunlar...

İyi günde, kötü günde 31 yıldır kahrımı çeken; iki pırıl pırıl evlat da hediye eden eşim Figen Karataş Uyanık'a yürek dolusu minnet ve teşekkürlerimle, "Sağlık ve afiyetle, ilk hedefimiz 40. Yıl olsun" diyorum...

(Bu yazı 15 Haziran 2022 tarihinde Facebook sayfamda yayınlanmıştır.)

3 Kasım 2018 Cumartesi

YANLIŞ TEKNOLOJİ GETİREN ALMAN KRUPP İLE ETİBANK'IN "GÜMÜŞ ANLAŞMASI" NASIL SONA ERDİ?


KRUPP'TAN ETİBANK'A 16 MİLYAR TAZMİNAT

Cahit UYANIK

Haber, gazetelerin ekonomi sayfalarında kıyılara köşelere sıkışıp kalmıştı: "Etibank, Kütahya'daki gümüş üretim tesislerine yanlış teknoloji getirdiği için Alman Krupp firması aleyhine 6,5 milyon marklık bir tazminat davası açtı ve kazandı."

Bu küçük haberin gerisinde oldukça uzun bir öykü vardı aslında... Bellekleri biraz zorlayanlar için, Krupp ismi hiç de yabancı değil. Krupp, Hitler'i sonuna kadar destekleyen, Almanya'nın nasyonal sosyalizmle yönetildiği yıllarda "yeni ordu ve donanma"nın malzemelerini üreten büyük bir sanayi kuruluşuydu. "Patron" Alfred Krupp, savaştaki yenilginin ardından büyük darbe yiyecek ama zaman içinde toparlanarak 60'lı yıllarda gemi ve makine endüstrisine yönelecekti. 

İşte Etibank'ın Kütahya-Gümüşköy yöresinde bir gümüş üretim tesisi kurmaya karar vermesi, Krupp'un Alman sanayi yaşamında parlayıp sönmesinden yaklaşık 35-40 yıl sonrasına rastlıyordu. 1977 yılında Etibank ile Krupp arasında "gümüşün kazanılması imkanlarının araştırılması için" imzalanan anlaşma,  yaklaşık 14 yıl sürecek ve bir Alman mahkemesinde çözümlenecek anlaşmazlığın ilk yazılı belgesi olma özelliğini de taşıyordu. 1977'den 1991'e uzanan ve adeta bir "yılan hikayesi"ne dönüşen Etibank-Krupp ilişkisinin ilk kavga tohumları 1982 yılında atılmış ve olaylar yıldan yıla "gerilerek" sürmüştü:

28 Ekim 2018 Pazar

26 YIL ÖNCESİNDEN BİR HABER-ANALİZ; "TÜRKİYE'DEKİ JAPONYA: GAZİANTEP"


Yıl 1992. ANAP'ın uzun süren iktidarı bitmiş, DYP-SHP Hükümeti kurulmuştu. Sanayileşmeyi ülke geneline yaymak isteyen Hükümet, Devlet Planlama Teşkilatına (DPT) bir çalışma yaptırdı. Bu çalışmadan Gaziantep ve Denizli, tüm Türkiye'ye örnek olacak iki kent olarak tespit edildi. O sıralarda Ekonomik Panorama Dergisinde çalışıyordum. Bu iki kente gidilip haber-analiz yazılmasına karar verildi. Neden bu iki kent seçilmişti DPT tarafından..? Neden onlar sanayileşmişti de, diğer kentler yerinde saymıştı? Araştıracaktık yerinde... Şans bu ya Ankara Bürosu muhabirleri; Bendeniz Gaziantepli Gaziantep'e, Çiğdem Toker Denizlili Denizli'ye gittik. Ve o yıllarda ulusal basında pek sesi duyulmayan bu iki sanayi kentini okuyucuların dikkatine sunduk. İşte bu yazı; Gaziantep'le ilgili 1992 yılında yani 26 yıl önce kaleme aldığım haber-analizdir. 

Cahit UYANIK

Hemaks Makina, yurt dışından 2 milyar liraya ithal edilen halı tezgahlarının aynısını, kendi olanakları ile üretiyor ve piyasada 200-250 milyon liradan satıyor. Hemaks'ın kurucusu Emin Helvacıkara, "Helikopteri getirsinler, önce bir dağıtayım; sonra aynısını yaparım" diyor.

Özçelik Pres, Maraton yolcu otobüslerinin kapı kollarını kendi imkanlarıyla üretiyor ve ithal fiyatından daha ucuza piyasaya satıyor. Torna ustası Mustafa Diri, beş yıllık bir uğraş sonunda, halılara desen veren jakar makinasını kendi imkanlarıyla üretmeyi başarmış. Artık halı tezgahı piyasasına ithal jakar makinaları giremiyor.

Yine torna ustası Ekrem Kayalı, başta Chevrolet İmpala olmak üzere, bazı eski Amerikan otomobillerinin lastik sübaplarını yapıp Amerika'ya ihraç ediyor. Çünkü bu tip otomobillerin yedek parçaları, artık kendi ülkesinde bile üretilmiyor. Mitaş A.Ş, MKE için G-3 piyade tüfeği kasaturaları ve roket kanatları üretiyor.


Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. "Taklitçiliğin Japonya'yı aratmayacak kadar geliştiği bu yer neresiymiş?" diye sorarsanız cevap: Gaziantep. Gaziantep Ticaret Odası Başkanı (GTO) Mehmet Aslan, "Hollandalılar, tekstil fuarlarında makinalara Antepli torna ustalarını yaklaştırmıyorlar. Çünkü bizim ustalar makinadaki yeniliği hemen anlıyor ve taklitlerini yapıyorlar. Türkiye önceden, çok döviz yatırıyordu bu halı tezgahlarına... Şimdi İran'a, Suriye'ye, Irak'a ihraç ediyor" şeklinde konuşuyor.

Japon uzmanlarca hazırlanan GAP Master Planında bile övgüyle söz edilen Anteplinin bu taklit becerisi, hep kişisel çabalara dayanıyor. Devletçe iyi yönlendirilmesi ve teşvik edilmesi durumunda, alınabilecek sonuçlar ise iyice araştırılması gereken bir başka konu...

(Tıklayınız) TATLI UYKU, ANTEP BAKLAVASINA FEDA OLSUN

24 Mayıs 2017 Çarşamba

26 YIL ÖNCE REFAH PARTİSİ LİDERİ ERBAKAN'LA 'ADİL DÜZEN' ÜZERİNE YAPTIĞIM SÖYLEŞİ


Cahit UYANIK

20 Ekim seçimlerine MÇP ve IDP ile ittifak yaparak giren ve sürpriz sayılan bir oy oranı elde eden Refah Partisinin Genel Başkanı Necmettin Erbakan "adil düzen"i Panorama'ya anlattı:

Panorama: 20 Ekim seçimlerinde "adil düzen" kavramını ortaya attınız. Bu kavram neye dayanıyor?

Erbakan: İnsanlık yanlış düzenlerden çok ızdırap çekmiştir. Bunun temelinde kuvveti üstün tutan zihniyet yatıyor. Batılı düzenlerin temeli taa eski Mısır'a ve firavunlara gider. Firavunlar, insanlara zulmü 'bu bizim hakkımızdır' diye yaparlardı. Yani hak anlayışları yanlıştı.

Marx, vahşi kapitalizmin karşısında haklı bir reaksiyon göstermiş, bunu yaparken kapitalist düzenin faizine ve tekelciliğine itiraz etmiştir. Bunlar haklı itirazlardır. Ama Marx bu meyanda ne yapmıştır? Mülkiyet hakkınını, kârı ve serbest piyasa şartlarını inkar etmiştir.

Bütün insanlık adil bir düzen arıyor. Adil ekonomik düzen aslında insanlığın aradığı temel çözümdür. Adil düzende serbest piyasa, kâr ve özel mülkiyet en tabi bir haktır. Ama buna karşılık, adil düzende faiz, tekelcilik yoktur. İnsanlık 19. asırda kapitalizmi, 20. asırda komünizmi denedi, başını taşlara çarptı. Şimdi doğru yolu, adil düzeni arıyor.

18 Şubat 2017 Cumartesi

27 YIL SONRA GERÇEKLEŞEN BİR HABER: DOĞAL GAZ TUZ GÖLÜNDE SAKLANACAK


Cahit UYANIK 

Doğal gaz mutfaktan ısıtmaya kadar son yıllarda yaşamımıza giren en önemli yeniliklerden biri. Şu günlerde açılan doğal gaz çukurları pek gözümüze hoş görünmese de günler geçecek ve çukurlar kapanacak. Evlerimizde Sibirya kaynaklı doğal gaz kullanacağız. 

Peki uzun ve soğuk geçen bir kış mevsiminde herkesin kaloriferleri son hızla yaktığını ve doğal gazda ani bir talep patlaması olduğunu varsayalım. Nasılsa doğal gaz hava kirliliği de yapmıyor, parasını verir son hızla yakarım diye mi düşünüyorsunuz? İşte yanılıyorsunuz... Şu andaki tek kaynağımız olan Sovyetler Birliği ile yapılan doğal gaz anlaşmaları alımların her yıl belirli miktarlarda yapılmasını şart koşuyor. Bu durumda doğal gaz kaynağından sürekli ve düzenli miktarda bir gaz çekimi zorunlu hale geliyor. 

(Tıklayınız) TUZ GÖLÜ DOĞAL GAZ DEPOSUNU GENİŞLETMEK İÇİN 2,4 MİLYAR DOLAR DIŞ KREDİ

26 Aralık 2015 Cumartesi

GÜNGÖR URAS KÖŞESİNDE HABERİMDEN NASIL BAHSETMİŞTİ-2?

EFTA İLE ANLAŞMA TÜRKİYE'YE NELER GETİRİR?

Güngör URAS


Türkiye için önemli olan Avrupa Topluluğu (AT) pazarıdır. Avrupa Serbest Ticaret Birliği (EFTA) pazarı değil... Bunu anlamak için 1990 yılı ithalat ve ihracat rakamlarına bakmak yeter: 

12 Mayıs 2015 Salı

KAPAK HABERİ / DİYANET HOLDİNGLEŞİYOR; KOCATEPE CAMİİ'NİN ALTINA DEV HİPERMARKET AÇIYOR




Cahit UYANIK

Diyanet İşleri Vakfı'nın toplantı salonu konuklar için hazırlanmıştı. Belirlenen saatte teker teker gelmeye başladılar. İlk konuk İzmir'dendi... İzmir'in eski Belediye Başkanı Burhan Özfatura, masada yerini yeni almıştı ki, kapıda 20 yıllık kadim dostu Talat Şimdi göründü. Ülker Gıda Sanayii ve Ticaret A.Ş'nin sahibi Sabri Ülker de diğerlerini çok fazla bekletmedi.

Türkiye Diyanet İşleri Vakfı'nın Genel Müdürü Kemal Güran ve diğer Diyanet görevlilerinin katılımıyla toplantı başladı. Görünüşte her şey olağandı. Diyanet'in dışından toplantıya katılan üç kişiyi kimse yadırgamazdı, çünkü üçü de 'dini bütün' insanlardı. Diyanete onlar konuk olmayacaktı da kimler olacaktı.