11 Haziran 2024 Salı

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / NEREDE BU DEVLET?

Cahit UYANIK 

Geçmiş zamanda bir tv haber bülteninin girişinde her gün kulağımızı tırmalayan ama şimdilerde unuttuğumuz 'Nerede bu devlet?' narasının cevabı iyice anlaşıldı: Devlet faiz, maaş ve savurganca yapılan kamu harcamalarını finanse etmek için, vergi veya aslında vergi niteliğindeki birçok ödemeyi toplama peşinde. 

Depoya benzin doldururken, sayısal loto oynarken, sigara tüttürürken, adliyeden temiz kağıdı alırken, cenazenizi toprağa verirken, pasaport alırken, pasaportun süresini uzatırken, yurt dışına çıkmanıza yarım saat kala... Hep devlete birşeyler ödüyorsunuz. Evinizde oturmak bile yüksek emlak ve çöp vergileri nedeniyle devlete birşey ödemekle mümkün. 

Geçenlerde bir arkadaşım "Her akşam evin anahtarını çevirirken 25 milyonun buharlaştiğını hissedebiliyorum" dedi. Dile kolay anahtarı çevirip elinizi elektrik düğmesine atar atmaz devlet vergi veya benzeri bir kesintisi toplamaya başlıyor. Mutfağa giriyorsunuz, -LPG veya doğal gaz fark etmez- çay suyu kaynatmak bile devletin vergi toplaması anlamına geliyor. Duş alacaksınız, akıttığın su vergiyle... 

Bir kadeh birşeyler içip gevşeyeceksiniz, içinde vergi veya benzeri birşey var. Varsa eğer, internete girecekseniz vergiyi gözden çıkaracaksınız. Dostunuz arkadaşınızla telefonla konuşacaksanız KDV üzerinize binip size evde cirit attırıyor. Geçenlerde ATO Başkanı Sinan Aygün, devletin kan satışından bile yüzde 18 KDV kestiğini söyledi. Anlaşılan damarlarımızdaki kanda bile akyuvar, alyuvar ve antikorların yanı sıra vergi parçacıkları da yüzüyor.

Geçen hafta Türkiye tarihinde nadir görülen olaylardan birisi yaşandı. İşçiler ve işverenler kafa kafaya verip Başbakan Bülent Ecevit'e bir mektup yazdılar. Konusu, gittikçe bir devlet histerisine dönüşen vergi veya vergi benzeri ödemelerin durumuydu. Mektupta deniliyor ki, eğer devlet yeni bir düzenleme yapmazsa işverenler 222 milyon lira brüt asgari ücret alan her işçi için 150 milyon lira SSK primi ödeyecek. Yani işverenler asgari ücretliye 163 milyon lira net maaş, devlete de 150 milyon lira prim ödeyecek. Demek ki yanında bir işçi 'çalıştırmama'nın sağlayacağı tasarruf, 320 milyon liraya ulaşacak. Bu durumda işçilerle işverenlerin aynı mektubun altına imza atmasını anlamak mümkün.

Devlet İstatistik Enstitüsü Türkiye'deki resmi işsizliğin yüzde 10,4'e ulaştığını açıklamadı mı? Dünyanın en büyük ordusu işsizler ordusuna 950 bin yeni eleman katmadık mı? Deli Dumrul Efsanesini yüzlerce yıl önce biz yaratmıştık, şimdi gerçek hayata uygulamayı da biz başardık.

Türkiye'de artık saflar iyice keskinleşiyor. Devlet, kendisi ile birlikte çalışanlar ile normal vatandaşı karşı karşıya getirmek üzere... Vatandaş, devlet dairesine gittiğinde, karşısındaki memuru su, elektrik, telefon, doğal gaz parası, pasaport harcı, ehliyet harcı, mahkeme harcı ve benzin fiyatındaki giydirilmiş verginin müsebbibi görüp kavga etmeye başlayacak. Devletin vergi histerisi sosyal huzursuzluklara neden olmaya başladı. Duyurulur...

(Bu yazı Finansal Forum gazetesindeki Başkentten Yansımalar köşesinde 26 Şubat 2002 tarihinde yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder