Cahit UYANIK
Dokuz günlük bayram tatilinin en ilgi çekici olayı sizce neydi? Apo'nun Rusya veya etki alanı içindeki bir ülkeye kaçması mı? Bir kez daha kan gölüne dönüşen kara yolları mı? Yoksa çiçeği burnunda başbakanımız Ecevit'in çifter çifter kullandığı yerli makam otomobilleri mi? Hiç birisi değil.
Mübarek Ramazan Bayramı boyunca adeta bir cinayet, cinnet ve intihar sağanağı yaşadık. Televizyon spikerleri artık klasikleşmiş "Bayram tüm yurtta huzur ve güven içinde geçiyor" klişe cümlesini hiç sarf etmediler. Ülkenin dört bir yanından gelen bireysel terör ve kıyım manzaraları, bayram sohbetlerinin içine haince sızdı. Bir yerde 'etek boyu' tartışması, öteki yanda 'paylaşılamayan çocuk' sorunu, beriki tarafta 'odunu kim kesecek?' bahanesi anlık öfkeleri cinayete veya toplu kıyıma havale etti.
Burada uzun uzun enflasyonun yıkıcı etkilerinin maneviyat dünyamızı altüst ettiğini, bayram günlerinin dahi 'cinayet günleri'ne dönüştüğünü anlatan cümleler yazmayacağım. Bu cümleleri siz, televizyonlardan odalarımıza doluşan içler acısı görüntülerin gerçek nedenini araştırırken zaten kafanızda kuruyorsunuz. Bu noktadan sonra, 'böyle gitmeye devam ederse sonuçlarının nereye varabileceği' üzerinde durmakta yarar var. Muhtemel sonuçlar, mevcut nedenleri yaratanları belki bir nebze olsun düşünmeye ve önlem almaya yönlendirebilir.