İş dünyası etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İş dünyası etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Haziran 2025 Pazar

VATAN - MİLLET; YAP-İŞLET-DEVRET..!


Birecik Barajı ve HES

32 Kısım Tekmili Birden Özal'dan Çiller'e YİD...

Cahit UYANIK 

Turgut Özal rahmetli oldu  ama fikirleri tartışılmaya ve ortalığı karıştırmaya devam ediyor. Bunun en güzel örneği Yap-İşlet-Devret (YİD). Devlet, vatanın ve milletin tüm alt yapı projelerini YİD'e yüklemek istiyor ama...


1993 Mayıs ayının son günleri... Şanlıurfa'nın Birecik ilçesine bir heyecan dalgası hakimdi. Eh kolay değil, birazdan henüz birkaç günlük Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel Birecik'e gelecek; Birecik Barajı ve Hidro Elektrik Santralinin temelini atacaktı. Demirel "28 yılda 7 kere gelip 6 kere gittim" dediği Başbakanlık görevinden sonraki Cumhurbaşkanlığı dönemine denk gelen belki de ilk icraatını yapacaktı. 

Birecik Barajının bir özelliği daha vardı. Fırat'ın azgın sularına bir dizgin daha takacak olan bu baraj bizim YİD, yabancıların BOT (Build-Operate-Transfer) dediği modelle finanse edilecekti. Konuya ilişkin uygulama sözleşmesi 19 Mart 1993'te imzalanmıştı çünkü... Birecik Barajı Konsorsiyumunun başkanlığını Alman Philipp-Holzmann yürütüyor ve payı yüzde 27 idi. Konsorsiyumda Türk, Belçikalı,  Fransız ve Avusturyalı şirketler de temsil ediliyordu. 

2 yıl boyunca mahkeme kararı beklendi 

O sıcak Mayıs gününde renk renk dumanlar çıkaran dinamitler patlatıldı ve Birecik Barajı için 'Bismillah' denildi ama gerisi gelmedi. Çünkü bu projeyi üstlenen Konsorsiyum, baraj için borçlanacağı 2 milyar Alman markı konusunda kendini rahat hissetmiyordu. Konsorsiyum Türkiye'den bu borcun geri ödemesi konusunda Hazine garantisi istediğinde "Bu baraj bitirdikten sonra sizin olacak. 15 yıl sonra bize devredeceksiniz. Zaten garanti verecek olsak, bu parayı gider bankalardan kendimiz ister, inşaatını kendimiz yaparız" cevabını almıştı. 

Yabancı bankalar ise "Hazine garantisini bir yana bıraktık. Türk hükümetinin bu işin arkasında olduğuna ve bu yatırımı desteklediğine dair ciddi bir belge getirin" diye bastırmaktaydı. Bu minval üzre giden tartışmalara bir yandan da Türkiye'deki bazı çevreler "Enerji üretimi bir imtiyazdır. Bu imtiyazı ikili anlaşmayla devredemezsiniz. Bir yasa çıkarın. Yasada imtiyazın önüne geçecek hükümler bulunsun" diyerek katılmaktaydı.

12 Haziran 2025 Perşembe

İHRACATTA GELECEK VAAT EDEN 15 SEKTÖR

Gümrük Birliğine doğru gidilirken, Dış Ticaret Müsteşarlığı (DTM) gelecekte destek kapsamına alınacak 15 sektörü belirledi.

Bu sektörler; otomotiv, otomotiv yan sanayisi, ayakkabı, oyuncak, ev tekstili, mücevherat, cam, seramik, elektrikli aletler, elektronik aletler, makine halısı, kimya sanayisi ürünleri, hediyelik eşya, yazılım, inşaat malzemeleri.

Cahit UYANIK 

Türkiye'nin ihracat macerası bundan 15 yıl önce 1980'de başladığında kimse gelecekte ne olacağını pek bilmiyordu. Yıllar yılı ithal ikameci ekonomi içinde ve yüksek gümrük duvarlarının koruması arkasında çalışmaya alışkın Türk ekonomisi nasıl sonuçlar alacak, öngörülemiyordu. Türkiye ihracattaki bu uzun mücadele yıllarından sonra artık Avrupa Birliğinin (AB) kapısında bekliyor. 'Dış rekabet' denilince gözünü daldan-budaktan esirgemeyen sanayiciler, koro halinde 'Hadi Gümrük Birliğine girelim' diyor. Gümrük Birliği, Türk ekonomisinin dışa açık büyüme konusunda kesin ve son kararını verdiğinin en önemli belgesi olacak. Bundan böyle ayakta durmak isteyen bir sanayici 'Önce ihracat, sonra iç pazar' diye düşünmek zorunda kalacak. 

Peki Türkiye Gümrük Birliği öncesinde ihracatının ve genel anlamda dış ticaretinin bir projeksiyonunu çıkarttı mı? Önümüzdeki yıllarda ihracatımızı sürükleyecek sektörler belirlendi mi? Bu 'dişe diş göze göz' rekabet içinde ayakta duramayacak olan sektörlerimiz var mı? 'İki arada bir derede' kalmış, yatırım yapma riskinin çok yüksek olduğu sektörler belli mi? AB dışındaki dünyanın çeşitli bölgelerinde gelişen ekonomik olaylar Türkiye'yi nasıl etkileyebilir?

İhracat alanında güçlendirilecek 15 sektör

Bu ve buna benzer daha birçok sorunun cevabı DTM tarafından araştırıldı. Amaç önümüzdeki 5-10 yılda dış ticaretle uğraşan herkesin kafasında takılı kalan sorulara cevap bulmaktı. Araştırma sonuçlarına göre şu anda Türkiye ihracatının yüzde 40'ını kapsayan tekstil ve konfeksiyon ürünleri, önemini gelecekte daha da arttıracak. Ancak bu iki sektörün büyüklüğü ve varlığı 'Türkiye ihracatının uluslararası dalgalanmalardan etkilenmemesi için' yeterli değil. Birkaç sektörde daha dünya dış ticaretine ağırlığımızı koyacak kadar uzmanlaşmamız gerekiyor. 

15 Mayıs 2025 Perşembe

ŞEKERBANK GENEL MÜDÜRÜ ORKUN EROL: BANKALAR BORSADAN BÜYÜK KARLAR SAĞLIYOR

Orkun Erol

ŞEKERBANK GENEL MÜDÜRÜ ORKUN EROL'A GÖRE SEKTÖR İSTIKRARLI BÜYÜME SÜRECİNE GİRDİ 

Piyasadaki canlanmanın bankaları da rahatlattığını bildiren Orkun Erol, bankaların mevduat artışındaki olumsuzluğu borsayla giderdiklerini söyledi. Erol, faizlerde yıl sonuna doğru bir artış olabileceğini de belirtti. 

Cahit UYANIK 

Şekerbank, Türkiye'deki 7 büyük özel bankadan biri. Ortaklarının büyük çoğunluğunu şeker pancarı üreticilerinin oluşturduğu Şekerbank'ın Genel Müdürü Orkun Erol, 1990 yılının sektör açısından olumlu geçtiğini, reel mevduat hacmindeki gerilemenin ise olumsuz gelişmeler içinde yer aldığını söylüyor. Orkun Erol, Ekonomik Panorama'nin sorularını yanıtladı: 

Ekonomik Panorama: 1990 yılının ilk yarısı bankacılık sektörü açısından nasıl geçti?

Erol: Geçen yıla göre ekonomideki canlanma, kredi taleplerinin artması ve şimdilik kaynak sıkıntısı çekilmemesi ile kar grafiğinin artış göstermesi sanırım bu yılın ilk yarısının sektör açısından oldukça iyi geçtiğinin göstergesi. Geçtiğimiz yılın olumsuzlukları özellikle yüksek faiz yükü aşıldı, istikrarlı büyüme sürecine girildi. İş hayatındaki canlanma ve faiz oranlarındaki istikrar kredi hacminin de büyümesine yol açtı. Dolayısıyla 1989'dan devreden likidite fazlası da erimiş oldu. Ancak bu arada reel mevduat artışı söz konusu olmadığından mevduat hacminde bir daralma gözleniyor. Bu nedenle yılın sonlarına doğru az da olsa bir kaynak sıkıntısı olabilir. Bu da mevduat faiz oranlarının artışını gündeme getirebilir kanısındayım. 

- Sözünü ettiğiniz reel mevduat hacmindeki daralmayı hangi nedenlere bağlıyorsunuz?

Erol: Bankalar geçen yıldan devreden likidite fazlasını büyük ölçüde 1990 yılında plase ettiler. Fakat bu fazlanın erimesi, tasarrufların tüketime ve cazibesi devam etmekte olan borsaya kayması, reel mevduat hacmini daraltıcı etki yaptı.

6 Mayıs 2025 Salı

MPM'NİN 'İŞLETME DOKTORLARI' EMRİNİZDE: ŞİRKETLERE 'CHECK-UP'...

Milli Prodüktivite Merkezi  (MPM)  sorunlu işletmelere 'check-up' hizmeti veriyor. Cüzi bir masraf karşılığında sizi aylardır uğraştıran bir soruna 1 günde çözüm bulabilirsiniz.

Cahit UYANIK 

Yıllardır bin bir uğraş içinde kurduğunuz işletmenizde ufak tefek sorunlar baş gösterdi. Bu durumun ileride daha büyüyebileceğini ve şirketinize zor anlar yaşatabileceğini hissediyorsunuz. Kendinize göre aldığınız birkaç önlem ise bir türlü istediğiniz sonuçları elde etmenize yaramadı. Bu sorundan nasıl kurtulacağınızı kestiremiyorsunuz. 

Artık Türkiye'de 'İşletme doktorları' var. Ankara'da kurulu bulunan Milli Prodüktivite Merkezi (MPM) Danışmanlık Bölümü uzmanları sorunlu işletmeleri, istemeleri halinde bir 'check-up'a tabi tutuyor. Şirketinizi küçük bir ücret karşılığında muayene masasına yatırıp sorunları teşhis edip, kısa süre içinde neler yapılması gerektiğine dair bir rapor hazırlayıp önünüze koyuyorlar. Gerisi size kalıyor. Hastalıklarla nasıl mücadele edeceğinize kendiniz karar vereceksiniz. Ya çözümü siz yaratacaksınız ya da MPM'nin 'işletme doktorları'yla çalışmaya devam edeceksiniz.

İşletme doktorlarının yardımına ihtiyaç duyuyorsanız yapmanız gereken ilk şey "İşletmemizde verimlilikle ilgili bazı sorunlarımız var. Bir teşhis çalışması için uzmanlarınızın ziyaretini bekliyoruz" gibisinden bir resmi yazı yazarak MPM'nin Danışmanlık Bölümüne fakslamak... Bu faks metninin altında şirket genel müdürü veya yönetim kurulu başkanının imzasının bulunması gerekiyor. Bu imzaya bürokratik nedenler dolayısıyla değil, uzmanlar teşhis çalışmasına gittiklerinde işletmede sorunlar çıkmaması için gerek duyuluyor. Başvuru yazısının orta düzeydeki bir yöneticiden gelmesi, uzmana bu birim dışında sağlıklı ve doğru bilgiler aktarılmaması gibi sorunlar yaşatabiliyor.

18 Nisan 2025 Cuma

TOFAŞ-STELLANTİS BİRLEŞMESİNE 'YATIRIM' VE 'DAĞITIM' ŞARTLARI İLE ONAY VERİLDİ




Rekabet Kurumu'nun X hesabından açıklama şöyle:



"Tofaş / Stellantis devralma işlemine yatırım ve dağıtım taahhütler kapsamında onay verildi.

Rekabet Kurulu Tofaş/Stellantis devralma işlemine tarihi bir kararla onay verdi. Söz konusu iznin tarafların yatırım yapma şartına bağlanması Kurum tarihi bakımından bir ilki oluşturuyor. Bu kararın, genellikle statik olarak fiyat/çıktı analizine dayalı toplumsal refah kriterinin daha geniş ve rekabetin dinamik etkilerini dikkate alan bir anlayışla ele alınması gerektiğini göstermesi bakımından uluslararası içtihat ve literatüre de önemli bir katkı sağlaması bekleniyor.

22 Mart 2025 Cumartesi

VELİ SARITOPRAK: TÜRKEŞ'İN YANINDA YETİŞMEK ŞEREFTİR

Veli Sarıtoprak 

Sarıtoprak, "1995'in ilk yarısı itibarıyla ekonomik göstergeler iyi değil" diyor. Ankaralı iş adamı Veli Sarıtoprak, bugünlerde siyasetle meşgul. Ankara Sanayici ve İş Adamları Derneği (ASİAD) Başkanı iken, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Sekreter Yardımcılığına  geçen Sarıtoprak, kadınları MHP'de siyasete dahil etmekle görevli. Sarıtoprak'la 'MHP'de siyaset yapmak' üzerine konuştuk: 

 Cahit UYANIK 

- Niye MHP'yi seçtiniz? 

Sarıtoprak: Bir toplantıda siyaset ve iş adamına ilişkin ateşli bir konuşma yaptım. Orada Sayın Alparslan Türkeş de vardı. Elimden tuttu, "Her yerde iş adamları siyasete girsin diyorsun. MHP'ye gel, birlikte çalışalım; sana MYK'da, yanımda görev vereyim" dedi. MHP'ye 2 bin 500 sanayici ve iş adamı ve iş kadınını yanıma alarak kayıt oldum. Ben Afyonluyum, bir Anadolu çocuğuyum. Hayatım mücadele içinde geçti. Örf ve adetlere bağlıyım. Oldum olası ülkenin birliğini, dirliğini, ağız tadını savundum. Ülkemiz varsa biz varız. Bizim varlığımız ülkenin ve devletin varlığına bağlıdır. Dolayısıyla MHP'de yabancılık çekmedim. Hepsi de dürüst, kaliteli Anadolu çocukları. İçlerinde yolsuzluğa bulaşmış kimse yok.

- Yakın zamanda Türkeş'in yıldızının yükselmesinden etkilenmiş olmalısınız...

Sarıtoprak: MHP karizmatik bir lidere sahip. Sayın Türkeş'e büyük saygı ve sevgim var. Gerçek bir devlet adamı. Sayın Türkeş bir lider. Lider ile genel başkan arasındaki fark şu: Genel başkan gelecek seçimleri düşünür, liderler ise gelecek nesilleri... Türkeş'in yanında yetişmek, partiye hizmet etmek benim için gerçekten bir şeref. Son derece isabetli davranmışım.

20 Mart 2025 Perşembe

KULİS / 'BEYANSIZ' BAKAN'IN YENİ ŞİRKETİ

Hüsamettin Örüç 


Cahit UYANIK 

Mesut Yılmaz Kabinesinde bakanların peşpese 'mal beyanı' açıklaması, neresinden bakarsanız bakın kamuoyu için 'ilginç' oldu. Ancak hala beyanda bulunmayan bakanlar var. Bu halleriyle 'fark ediliyorlar'...

Örneğin Bayındırlık ve İskan Bakanı Hüsamettin Örüç. 'Milyarlık projeler'i ihaleye açıp sonuçlandırmak gibi... Kendine göre 'özellikleri' olan bir bakanlık koltuğu bu... Ancak... Sayın Örüç 'mal beyanı' yapmasa da... Merak edip araştıranların 'bilinsin' diye anlattığı bir şey var: O da Bursa'da kurulan bir inşaat şirketinin yüzde 30'una Sayın Örüç'ün (150 milyon lira sermaye koyarak) sahip olduğu...

KULİS / DANIŞMAN ARGÜDEN'İN 'DANIŞMANLIK' ŞİRKETLERİ

Yılmaz Argüden 
Cahit UYANIK 

Yılmaz Argüden; Bülent Gültekin Toplu Konut ve Kamu Ortaklığı İdaresi (TKKOİ)  Başkanı'yken... Onun 'Özelleştirmeyi Yürütmekle Sorumlu' genç yardımcıydı. Şimdi; yeni hükümette Başbakan Yılmaz'ın danışmanlarından biri... 

Argüden bugüne bugün 'Başbakan'ın Danışmanı' olmaktan da öte... Az zamanda epey yol alıp 'danışmanlık' birikimine ilginç halkalar eklemiş. Şöyle: 

Bülent Gültekin'in yardımcılığından ayrıldıktan sonra Argüden, Koç Holding'e danışmanlık yapmış. Hemen peşinden de 'İki tane' danışmanlık şirketi kurmuş. 

Bir tanesi AR-GE Araştırma Geliştirme ve Eğitim A. Ş.:  Araştırma geliştirme hizmetleri vermeye yönelik bir müşavirlik şirketi bu... Öteki şirket ise Nova A. Ş.: Daha çok 'finansman' konusunda danışmanlık vermek için kurulmuş.

Anlayacağınız Başbakan'ın danışmanı Yılmaz Argüden, 'sıradan' bir danışman değil. Düpedüz 'şirketleşmiş' danışman.

(Bu kulis haberi, haftalık Ekonomik Panorama dergisinin 28 Temmuz-04 Ağustos 1991 Tarih, Yıl: 4, Sayı: 31'de; ortaklaşa hazırlanan Kulis köşesinde imzasız yayınlanmıştır.)

16 Mart 2025 Pazar

FİLYOS PROJESİ VERİMLİ Mİ?

Karabük / Modernizasyonla 

Liman Arasında Zor Seçim 

MMO Raporuna göre Karabük Demir Çelik'in yerine kurulacak Filyos Limanının maliyeti 400 milyon dolar; oysa Karabük'ün modernizasyonu yalnızca 50 milyon dolar...

Cahit UYANIK 

5 Nisan Kararlarının kamuoyunda en büyük tepkiyi uyandıran maddesi Karabük Demir Çelik'in yıl sonuna kadar kapatılmasıydı. Başbakan Tansu Çiller bu radikal kararın etkilerini ortadan kaldırmak için, etütleri tamamlanmış Filyos Liman Projesinin gerçekleştirileceğini ve ayrıca aynı bölgede bir 'serbest bölge' açılacağını söyledi.

Oysa Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Metalurji Mühendisleri Odası tarafından hazırlanan bir rapor Filyos Projesinin ekonomik olup olmadığı konusunda kafalarda bazı soru işaretleri uyandırıyor. Bu rapora göre Filyos devlete yaklaşık 400 milyon dolara mal olacak. Buna karşılık 1989 yılından bu yana sürüncemede tutulan ve Karabük'e 800 bin ton ek kapasite sağlayacak iki kütük döküm tesisinin maliyeti sadece 50 milyon dolar.

Söz konusu iki kütük döküm tesisi kurulduğu taktirde Karabük önemli bir teknolojik avantaj sağlayacak. Halen açık kalıplara dökülen demir külçelerin haddelenme aşamasında yeniden tavlanması önemli bir enerji kaybına yol açıyor. Bir türlü açılamayan kütük döküm tesisi bu sorunu çözerek, üretim prosesini kısaltıp enerji ve işçilikten tasarruf sağlıyor.

6 Mart 2025 Perşembe

EKONOMİ HİKAYELERI / ÜNLÜ 'BILL GATES - VOLKSWAGEN' ATIŞMASI

 Bill Gates, ComPex bilgisayar fuarını gezdikten sonra bir açıklama yapıyor ve buyuruyor:

 "Volkswagen (VW) kendi teknolojisini eğer bilgisayar endüstrisi kadar geliştirmiş olsaydı, şu anda 25 dolarlık otomobiller bir depo benzinle 1000 kilometre gidiyor olurdu."

Volkswagen, Bill Gates'in bu örneği vermesinden sonra "VW teknolojisi Microsoft teknolojisi gibi olsaydı otomobiller şöyle olurdu" diye bir basın açıklaması yapıyor:

1-Ortada hiçbir neden yokken otomobiller günde en az iki kere stop ederdi.

2-Yol çizgileri her yeniden boyandığında yeni bir otomobil almak zorunda kalırdınız.

3-Otoyolda giderken birdenbire otomobilin bütün göstergeleri kilitlenir ve sizin bunu kabullenip arabayı baştan çalıştırmanız gerekirdi.

26 Şubat 2025 Çarşamba

BAŞKENT NOTLARI / MENDERES VE RP'DE SU YÜZÜNE ÇIKAN ANLAŞMAZLIKLAR

Cahit UYANIK 

Bir söz vardır: 'İnsanın fikri neyse zikri de odur' diye... Aydın Menderes'in geçirdiği trafik kazası sonrasında Refah Partisi (RP) kanadından verilen demeçlerden birisi bu açıdan çok ilginçti. RP Genel Başkan Yardımcısı Şevket Kazan'a korkunç kazanın Belek'teki o meşhur seminer programını etkileyip etkilemeyeceği soruluyor. El cevap: "Arkadaşlarımıza her zaman 'Bize birşey olursa dahi çalışmalarınızı aksatmayın ve üzerimize basıp geçin' diyoruz. Şu anda böyle bir durumu yaşıyoruz." Şimdi bu söze ne demeli? İnsanların üstüne basıp geçmek o kadar kolay değilmiş ki Belek semineri ertesi gün iptal edildi. 

Bu elim kazanın ortaya çıkardığı seminer iptaliyle ilgili küçük anlaşmazlığın geri planında aslında neler var? RP, modern bir siyasi parti olarak 'müslüman demokrat' kimliğe mi kavuşacak? Yoksa çağ dışı düşüncelerin sığınak aradığı bir dergah, ocak, tarikat, siyasi parti karışımı bir organizasyon mu olacak? RP, seçimlerden birinci parti olarak çıktı. Ama hala muhalefette... Refah, örgütünü modernize etti ama fikirleri hala 50 yıl geriden geliyor. Böyle olduğu içindir ki tüm çağdaş sağ ve sol partiler RP ile işbirliği yapmıyor. İşte Kazan gibi politikacılar o eski misyonun, marjinal RP'nin temsilcileri...

Peki Menderes'in RP'de işi neydi? Menderes aslında seçimlerden önce merkez sağ partilerden teklif bekledi. Ama gelmedi. Çünkü her iki sağ partinin liderleri Çiller ve Yılmaz'ın koltuğu hala tartışılır konumda... Ancak aynı zamanda hem ANAP hem DYP'de mevcut genel başkanların alternatifi de bulunamıyor. İşte Menderes'e yapılacak bir davet aynı zamanda 'alternatif lider adayı'na yapılacak bir davet olacaktı. Hal böyle olunca Menderes, kendisine RP içinde yer bulabildi. Menderes gibi merkez sağ bir siyasetçinin bu partiye girmesi RP'nin modern bir parti haline gelmesi için bir umuttu. Menderes'e merkez sağdan gitmeyen davet ve Kazan'ın işte o 'Üzerimize basarak ilerleyin' demesinin gerisinde bütün bu liderlik çekişmeleri yatıyor. Bu tespiti önümüzdeki günlerde yaşanacak gelişmeler daha açık şekilde ortaya çıkaracak.

SÖYLEMEZ ATTI, SARACOĞLU KAPTI

Hükümet değişti ya... Bürokrasinin üst kademelerinde de dalgalanma yaşanması sürpriz değil. Bu değişikliklerin çoğu geçmiş hesaplaşmaların ve ekipçiliğin yansıması...

İşte size bir örnek: Ergin Nural Özelleştirme İdaresi Başkanlığında İdari İşlerden Sorumlu Başkan Yardımcısı olarak çalışıyordu. Nural, çalıştığı kurumu o kadar seviyordu ki, bir defasında yarım saatliğine 'hülle başkan' bile olmayı kabul etmişti. 

19 Şubat 2025 Çarşamba

TÜSİAD YİK BAŞKANI MEHMET ÖMER ARİF ARAS KIMDİR?


Mehmet Ömer Arif Aras
 (d. 8 Kasım 1954, İstanbul) Türk Bankacı, QNB Finansbank'ın Yönetim Kurulu Başkanı.

Hayatı

Aras, 1971 yılında ilkokul, ortaokul ve lise eğitimini Şişli Terakki Lisesinde tamamladı. Lisans öğrenimini İktisadi Ticari İlimler Akademisi Ekonomi Maliye Yüksek Okulunda 1975 yılında tamamladıktan sonra, Amerika'nın New York eyaletinde Syracuse Üniversitesi'nde 1978 yılında yüksek lisans, 1981 yılında doktora derecesi aldı.

1982 – 1984 yılları arasında Amerika'da Ohio State Üniversitesi'nin İdari Bilimler Fakültesinde, asistan profesör unvanı ile öğretim üyeliği yaptı ve 1984 yılında Türkiye'ye döndü.

1980 yılında Feyza Aras ile evlendi. Aras, evli, iki çocuk babasıdır.

İş Hayatı

1984 yılında Citibank İstanbul'da kredi pazarlama yönetici adayı olarak iş hayatına başladı. 1987 yılında kredi pazarlama müdürü ve kredi komitesi üyesi iken ayrıldı ve Yapı Kredi Bankası Menkul Değerler Bölüm Başkanlığını üstlendi.

1987'de Hüsnü Özyeğin ile birlikte Finansbank'ın kuruluşunu gerçekleştirdi. 1987 – 1989 tarihleri arasında Kredi Pazarlama, Hazine ve Dış İşlemler'den sorumlu Genel Müdür Yardımcılığı görevini üstlendi, 1989'da genel müdür oldu. 1989 - 1995 yılları arasında genel müdürlük yaptıktan sonra murahhas üye olarak ilgili bankanın yönetim kurulunda görev aldı.

1995 – 2006 yılları arasında Fiba Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığı yapan Aras, Finansbank'ın İsviçre, Hollanda, Rusya, Romanya ve Fransa iştiraklerinde yönetim kurulu üyeliği yaptı.

Ayrıca Fiba Holding'in perakende sektör yatırımları Marks & Spencer Türkiye'nin yönetim kurulu başkanı ve Gima'nın yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptı.

2006 yılında National Bank of Greece'in Finansbank'ı Fiba Grubundan satın alması ile önce Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı sonra 2010 yılında Yönetim Kurulu Başkanı olarak Finansbank ve iştiraklerinin yönetimini Group CEO'su olarak görev aldı.

TÜSİAD BAŞKANI ORHAN TURAN KİMDİR?


Türkiye’nin yüzde 100 yerli sermayeli en büyük yalıtım firması olan ODE Yalıtım’ın Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, 1981 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği bölümünden mezun oldu.

Marmara Üniversitesi’nde İşletme Yüksek Lisansı’nı da tamamlayan Orhan Turan, Sabancı Üniversitesi, Koç Üniversitesi, Marmara Üniversitesi ve Yıldız Teknik Üniversitesi’nde lisansüstü seviyesinde ders verdi.

Milliyet Gazetesi, CNNTürk ve Ernst & Young işbirliğiyle yapılan Yılın Girişimcisi yarışmasında 2008 yılında “Yılın Girişimcisi” ödülünü alan Orhan Turan, Monte Carlo’da düzenlenen “Dünya Yılın Girişimcisi” yarışmasında Türkiye’yi temsil etti.

İş hayatı boyunca sivil toplum örgütlerinde görev almaya büyük önem veren Orhan Turan, sivil toplum kuruluşlarında 30 yıldır aktif görev almaktadır. Bu kapsamda Isı, Ses ve Yangın Yalıtımcıları Derneği’nin (İZODER) kurulmasında aktif rol aldı. 1997-1999 yılları arasında İZODER’in Yönetim Kurulu Başkanlığını yapan Turan, 2007-2011 yılları arasında iki dönem de İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği’nin de (İMSAD) Yönetim Kurulu Başkanlığını yaptı. Turan, 2018-2022 yılları arasında TÜRKONFED’in Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini üstlendi.

9 Ocak 2025 Perşembe

ARTIK MUTLAKA 'TÜRKİYE ÜCRETLİLER GEÇİNME ENDEKSİ (TÜGE)' HESAPLANIP YAYINLANMALI

 Cahit UYANIK

İstanbul Ticaret Odası (İTO) uzun yıllardır bir İstanbul Ücretliler Geçinme Endeksi (İTO-ÜGE) yayınlıyor. 

Ancak İTO, bu ÜGE'yi aynı zamanda İstanbul'un tüketici fiyat endeksi yerine de kullanıyor. Aslında ÜGE ile TÜFE aynı şey olmamalı. TÜFE ve ÜGE'nin ayrı ayrı hesaplanıp ilan edilmesi gerek. Çünkü ücretlilerin tüketimi ve enflasyondan etkilenmesiyle, genel  tüketim kalıbı ve manşet enflasyon birbirinden oldukça farklı.

Öte yandan TÜİK'in açıkladığı kendi TÜFE'si var ki; İTO'nun TÜFE'siyle (ÜGE'siyle) arasında bazen ciddi rakamsal farklılıklar oluşabiliyor. Bunun çeşitli sebepleri var. TÜİK'in TÜFE'si 400'ü aşkın mal ve hizmetin fiyatlarını takip ederken, İTO'nun TÜFE'sinde (veya ÜGE'sinde) 200'den biraz fazla kalem var.

24 Aralık 2024 Salı

120 MİLYON TL'Yİ YAKAN VAZGEÇME KARARI

 Cahit UYANIK

Fenerbahçe Kalamış Yat Limanı Özelleştirme İhalesinde Koç Holding, ikinci en iyi teklif sahibi olarak (504 milyon$) sözleşme imzalamaya davet edildi. Böylece ihaleyi kazanan (505 milyon$) Vahit Karaarslan'ın vazgeçerek sözleşme imzalamadiğı ortaya çıkmış oldu. 

ÖİB'in uygulaması değişti mi bilmiyorum ama Karaarslan 120 milyon TL'lik geçici teminat bedelini de piyasa deyimi ile 'yaktı'. Bu 120 milyon TL'nin (Yaklaşık 3,4 milyon$) bütçeye irat yazılması gerekiyor.

Koç  imzaya gitmezse, onun da teminatı 'yanar'. Karaarslan imzayı atsa Koç, teminatı iade alıp çıkabilirdi.

(Bu yazı 24 Aralık 2024 tarihinde Twitter sayfamda yayınlanmıştır.)


2 Aralık 2024 Pazartesi

EKONOMİ PENCERESİ / YENİ EKONOMİ VE TÜRK İŞLETMELERİ

Cahit UYANIK 

Türkiye'deki işletmelerin dünyadaki son gelişmeler karşısındaki durumu, sorunları ve çözüm önerilerini anlatmadan önce, -biraz teorik olacak biliyorum ama- size ekonomik üretimin temel kavramlarından bahsedeceğim. İktisat kitaplarında ilk öğretilen şey üretim faktörleridir. Ekonomik üretim için 'sermaye', 'emek', 'tabiat' ve 'girişimci' denilen bu faktörlerin bir araya gelmesi veya getirilmesi gerekir. Bu faktörlerin üretim içindeki payı zaman veya mekana bağlı olarak değişse de, herhangi biri üretim sürecinin dışında bırakılamaz. Mesela hiç 'emek' kullanılmadan veya hiç bir 'tabiat' unsurundan yararlanmadan yapılmış üretim söz konusu olamaz. 

'İşletme' denilen en küçük ekonomik birim ise tıpkı canlılardaki hücrelere benzer. Eğer ekonomiyi bir vücuda benzetirsek, işletmeleri de birer hücre olarak kabul edebiliriz. Küçük bir işletmede yaşananlar bile, aslında genel üretim sürecindeki sorunların bir temsilidir. İnsanlarda tek bir hücredeki DNA yapılanmaları, vücudun genel çalışmasını düzenler. DNA şifrelerinde yaşanan bir sorun, tüm vücudun sağlığını bozabilir. İşletmelerde mikro ölçekte yaşanan sorunları da insan vücudundaki iyi çalışmayan DNA'lara benzetebiliriz.

Günümüzde gelişmiş ülkeler verili koşullara bakarak üretimin gelecekte nasıl ve ne yönde gelişebileceğini analiz edebiliyor. Bu ülkeler, üretim faktörleri arasındaki dengeleri kurarak üretim süreçlerini düzene koyabiliyor. Çünkü üretim faktörleri ve bunların üretim süreçlerine nasıl katkıda bulunacağı yönündeki  analizlerin iyi ve doğru yapılması,  hem hücreleri (işletmeleri) hem de vücudun bütününü (genel ekonomi) yakından ilgilendiriyor.

Günümüzden bir örnek verelim: Artık herkesin sahip olmak istediği internet, daha 8-10 yıl öncesine kadar üniversiteler ve resmi kurumlar arasındaki haberleşmeyi farklı yoldan sağlayan bir sistemdi. Ama artık internet evlere  girdi ve orta okul öğrencileri bile internetten yararlanmak bir yana, kendileri için web sitesi kurabiliyor. Demek ki üretim planlamalarında artık internet ve etkilediği unsurları doğru tespit ederek, etkileşime girdiği üretim faktörlerini belirleyip onlara daha çok önem vermeliyiz. 

26 Kasım 2024 Salı

BAŞKENTTEN YANSIMALAR/ HOŞ GELDİN TÜSİAD

Cahit UYANIK 

Geçen hafta sonunda Ankara'da en fazla tartışılan konu TÜSİAD'ın Irak'a asker gönderilmesi konusunda yaptığı çarktı. Daha Ocak-Şubat aylarında çiçeği burnundaki ve emanet başbakana sahip hükümete "Irak'a asker göndermezsek fena olur ha!" diye göz dağı veren TÜSİAD'a ne olmuştu böyle? 

Üstelik bu açıklama öğleden sonra saatlerinde Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısı olduğu biline biline yapılmıştı. Yoksa bu açıklama kendi içinde fikir ayrılıklarına sahip olan MGK üyelerinin bazılarına verilmeye başlanan bir destek miydi? Hal öyle ise bu MGK üyeleri kimlerdi? Ya da TÜSİAD 2003-Ocak ayı konjonktüründe 200 yıllık Avrupalılaşma hedefimizi bir kenara koyup "Biz işimize bakalım yahu... AB filan hikaye, şimdi para Irak'ta..." mı demişti? Geçen hafta sonundaysa TÜSİAD, savaş bitip Türkiye para kazanmaya başlayınca 'barışın da ciddi bir kazanç yolu olabileceğini' mi anlamıştı ve çark etmişti? 

Bu spekülasyonları bitirmek ve tavır değişikliğine ilişkin açıklama yapmak TÜSİAD Başkanı Tuncay Özilhan'ın boynunun borcudur. Şimdi olmazsa yarın, yarın olmazsa Ocak-2004'teki Genel Kurul'da bu açıklamayı duymak isteyeceğiz. Yıllarını 'Dün dündür, bugün bugündür' felsefesinin acımasızlığina feda etmiş bir kuşak olarak benzeri şeyleri yaşamak istemeyiz doğrusu...

Sahiden Türkiye'de neler oluyor? Neden başta hükümet, TSK, sivil toplum örgütleri olmak üzere herkesin kafası karışık? Irak Meselesi konusunda tutarlı bir tavır takınan kimse yok mu? Elbette var. Bunların başında Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer geliyor. ABD Başkanı George Bush'a bile 'uluslararası meşruiyet zemini'ni hatırlatabilen Sezer'in elindeki ölçüt ise basit: Hukuk.

22 Kasım 2024 Cuma

'EKONOMİ PENCERESİ / ACI VATAN'DA TÜRK GİRİŞİMCİLİĞİ DEVLEŞİYOR

Cahit UYANIK 

Bu köşeyi sürekli izleyenler zaman zaman, gurbetçilerimizin Avrupa genelinde ve Almanya özelinde giderek nasıl önemli bir girişimci kitleye dönüştüğünü anlattığımızı bilirler. Türkiye Araştırmalar Merkezi (TAM) ve Avrupa'daki Türk İş Adamları Derneğinin (ATİAD) raporlarındaki tespit ve rakamlara dayalı olarak yazıya döktüğümüz birçok şeyi geçtiğimiz günlerdeki bir Almanya seyahatinde gözlerimizle izleme fırsatı doğdu. Biliyorum bu derginin okurlarının çoğunun bir ayağı yurt dışında ve çoğunlukla da Almanya'da... Ama biz gazeteciler olarak bilgi ve enformasyonu daha pratik şekilde yoğurup aktarma konusunda çalıştığımız için, Almanya'daki Türk girişimcilerini bir de bu gözle okuyun derim.

Almanya'daki Türk girişimciliğinin ulaştığı nokta sahiden abartılı değil. Elimde tam 500 sayfalık bir iş rehberi bulunuyor. Bu rehber sadece Kuzey Ren Westfalya eyaletini kapsıyor. Her tarafı tıklım tıklım işyeri ilanları ile dolu olan rehbere göre, Türk işletmeleri bu eyalette 103 bin kişiye istihdam sağlıyor. Rehbere bir yazı yazan eyaletin Çalışma ve Ekonomi Bakanı Harald Schartau, Türklerin artık birçok alanda faaliyet gösterir hale geldiğini belirterek eyaletindeki Türk işletme sayısını 20 bin 500 olarak açıklıyor. 

Rehber dikkatle incelendiğinde Türklerin artık gıdanın yanı sıra otomobil bayiliği, düğün salonu işletmeciliği, yayıncılık, şarapçılık, elektrik-elektronik eşya ticareti, turizm, sigorta acenteliği,  kuaförlük, kuyumculuk, avukatlık, muhasebecilik, mobilyacılık, ehliyet kursu işletmeciliği, müzik okulu, internet kafeciliği, matbaacılık, makine ticareti ve doktorluk da yaptığını görüyoruz. 

Köln'ün merkezindeki muhteşem görünümlü, gotik tarzı 500 yıllık Köln Katedralinin 50 metre ilerisindeki caddede ise giyim eşyası satan birçok moda evi var ki bu işyerleri Türk kadınları tarafından işletiliyor. Yani artık gurbetçilerin eşleri ve kızları da girişimci olmuş. Yaklaşık 80 bin Türk'ün yaşadığı Köln'de her adım başı bir Türk işletmesine rastlamak çok normal.

Türklerin uygun zemin sağlandığında girişimcilikte gösterdiği başarı Almanları da hayli etkilemiş. Almanya'da işsizliğin giderek artmasıyla birlikte 2003 başında uygulamaya konulan 'Ich AG' adlı işsizleri işyeri açmaya yönelten teşvik, şu günlerde hayli konuşuluyor. Dile kolay, Almanya'da işsiz sayısı tam 4,5 milyon kişi... Ich AG Programı, 3 yıl sürüyor ve işsizlere yeni işyeri açması halinde ilk yıl ayda 600, ikinci yıl ayda 360 ve son yılda da aylık 240 euro parasal destek verilmesi öngörülüyor. İşsizler ve dolayısıyla gurbetçiler işsizlik sigortasından 'geçiş dönemi parası' almak yerine, yeni bir işyeri kurup asgariden daha yüksek bir geçim düzeyi yakalamaya özendiriliyor.

ANKARA'NIN GELECEĞİ VE OSB'LER

Cahit UYANIK 

Ankara, Türkiye'nin kalbi. Siyasi ve ekonomik kararların önemli olan hemen hepsi burada alınıyor. Bu kararlar Doğu'da, Güney Doğu'da, Karadeniz'de veya Ege'deki bir kentin, ilçenin kaderini kökten değiştirebiliyor. Ama mum dibine ışık vermezmiş derler. Ankara kendinden yüzlerce kilometre ötedeki bir yerleşim yerinin makus talihini yenecek kararlara imza atarken adeta  kendini unutmuş...

Ankara görmüş geçirmiş ve kadim geçmişiyle genç bir çınara benzeyen Cumhuriyet'e ev sahipliği yapmanın olumlu ve olumsuz yönlerini bir arada yaşıyor. Ankara bakanlık ve önemli genel müdürlüklerin toplandığı bir merkez. Yani Ankara'da bürokrasi çok güçlü; insanlar eğitimli ve kültürlü. Ancak Ankara'ya 'memur şehri' demeye içim elvermiyor. Çünkü Ankara bünyesinde, her zaman Türkiye'yi değiştirip dönüştürebilecek 'güçlü bir öz' barındırıyor. Oysa memur denilince insanın aklına bir 'tek düzelik' geliyor. 

Yazının başında Ankara'yı etrafına ışık veren ancak kendisini ihmal eden bir muma benzetmiştim. Ama inanıyorum ki 1'inci Organize Sanayi Bölgesi bu kısır döngünün ve yanlış düşüncenin kırıldığı bir simge olacak. Ankaralıların sanayici ve iş adamları bu bölgedeki başarılarıyla Başkent'e kazandırılacak 2'inci Organize Sanayi Bölgesinin de yolunu açacaklar. Ankara nüfus yoğunluğu, coğrafi konumu ve vaat ettiği gelecek itibarıyla bunu başarabilecek koşullara sahip.

18 Kasım 2024 Pazartesi

KAMU BANKALARI YİNE BAŞROLDE (ÖZET)

Cahit UYANIK 

Türkiye bahara ekonomik krizden çıkışın ilk sinyalleri ile girdi. Halk Bankası, geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamayla yıl sonuna kadar 1,5 katrilyon liralık kredi kullandıracağını bildirdi. Oysa Halk Bankası, yeniden yapılanma gerekçesiyle uzun zamandır içine kapanıktı. Belirtilen bu rakam yaklaşık 1,2 milyar dolara denk geliyor. Türk bankacılık sektörünün aktif büyüklüğü 100 milyar dolar civarında olduğuna göre dağıtılacak kredi tutarı hiç de fena değil. Belki siz bu satırları okurken Ziraat Bankası da benzeri bir kredi programını açıklamış olacak. Böylece Türkiye ekonomisi bir kez daha kamu bankalarının desteği ile canlandırılmaya çalışılacak. 

Ancak uygulanmakta olan ekonomik programın önemli ayaklarından birini, 'özel sektör bankalarını yeniden yapılandırıp reel sektöre kredi açabilir hale getirmek' oluşturuyordu. Kamu bankalarında başlayan bu hareketliliğin, Haziran ayında yeniden yapılanma sürecini tamamlayacak özel bankacılık kesimi tarafından da desteklenmesi gerekiyor. Yoksa kamu bankalarının tek başına 200-250 milyar dolarlık bir üretim ufku bulunan ekonomiyi tek başına finansmana kavuşturması zor görünüyor.

Aslına bakarsanız Halk Bankasının yaptığı yeni birşey yok. Dağıtılacak kredinin sadece ismi değiştirilmiş ve 'Halk İşlem Kredisi' olmuş. Kredinin işleyişi üç aşağı beş yukarı eskileriyle aynı. Bunlar ekonomide normale dönüş konusunda ilk emareler gibi düşünülebilir. Eğer bu uygun koşullu kredilere rağmen ekonomik büyümeye geçilemezse, yaşadığımız ekonomik krizin ülkedeki girişimcilik iklimine büyük zarar verdiğini de kabullenmeliyiz.