Ekonomik Trend etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ekonomik Trend etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Kasım 2025 Perşembe

'PİYASA EKONOMİSİNİN ANAYASASI' DENİLEN ÜNLÜ 'REKABETİN KORUNMASI HAKKINDA KANUN' NASIL YASALAŞTI?

Piyasa / Tekel ve Kartellere Son

REKABETİN 'NAMUS KURALLARI'...

Dünya Bankasının her konsültasyonda sorduğu Rekabetin Korunması Hakkında Yasa Tasarısı artık kanunlaşmak üzere... Tasarı neler getiriyor, kimleri, nasıl etkileyecek?

Cahit UYANIK / Haluk MÜFTÜOĞULLARI

Türkiye serbest piyasa ekonomisi ile 24 Ocak 1980 kararlarından sonra tanıştı. 'Her alanda rekabet' mantığına dayanan serbest piyasa ekonomisine uyum sağlamak için yıllardır çaba harcıyoruz. Bu arada tekel, kartel, oligopol gibi rekabeti ve serbest fiyatlandırmayı bozucu oluşumlar da Türk ekonomisinde eksik değil. Hemen her hükümetin programında 'Tekel ve karteller ile mücadele edilecektir' türünden ibarelere rastlanabiliyor. Ancak Türkiye yine de uzun yıllar rekabet kurallarının bir yasayla düzenlenmediği tek OECD ülkesi olma özelliğini sürdürdü. 

DYP-SHP Koalisyon Hükümeti ise bu konuya önem verdi. Hazırladığı tasarıyı Temmuz-1992'de konuyla yakından ilgili 200'ün üzerinde kişi ve kuruluşa göndererek düşüncelerini aldı. Tasarı, bu görüşler ışığında rotüşlar yapılarak TBMM'ye sevk edildi. Tasarı, ilgili komisyonlarda görüşülerek iki hafta önce Genel Kurula indi.

Toplam 5 kısımdan oluşan tasarının amacı "Rekabeti engelleyici, bozucu ve kısıtlayıcı anlaşma, karar ve uygulamaları; piyasaya hakim olan teşebbüslerin bu hakimiyetlerini kötüye kullanmalarını önlemek, bunun için gerekli düzenleme ve denetlemeleri yaparak rekabetin korunmasını sağlamak" olarak açıklanıyor. Tasarı rekabeti bozucu ve engelleyici faaliyetleri 3 ana başlıkta topluyor. Bunlar; 'kuruluşlar arası anlaşmalar', 'kuruluşlar arası uyumlu eylemler' ve 'birlik oluşturma kararları' olarak sıralanıyor.

Çimento karteli artık rahat olamayacak

Türkiye'de özellikle hem fiyat hem de bölge paylaşımi bazında bir 'çimento karteli' bulunduğu artık herkesçe biliniyor. Yasanın ilk planda etkileyeceği çimento fabrikaları ve dolayısıyla inşaat sektörü olacak. Çimento karteli en son Güneydoğu Anadolu Bölgesinde gündeme gelmiş ve fiyatların 3 ayda yaklaşık yüzde 60-70 oranında yükselmesi, tüketicileri 1 haftalık 'tüketim boykotu'na itmişti. Hükümet elinde engelleyici veya cezalandırıcı herhangi bir yasal düzenleme olmadığı için bu duruma seyirci kalmıştı. Bu arada bölgedeki kartelin yanlış özelleştirmelerden kaynaklandığı ve rekabeti koruyucu bir yasal düzenleme olmadan özelleştirme yapmanın tehlikelerine dikkat çekilmişti. 

24 Kasım 2025 Pazartesi

ANKARA NOTLARI / 32 KISIM TEKMİLİ BİRDEN 'HAYALİ İHRACAT'...

Cahit UYANIK 

Hayali ihracat, 1970'ler ve 1980'ler boyunca Türkiye'nin gündemini belirleyen önemli konuların başında geliyordu. Görünen o ki, 1990'lar ise Türkiye'nin hayali ihracat ve hayali ihracatçılarla hesaplaşacağı yıllar olarak tarihe geçecek. Çünkü uzun süredir Meclis'te çalışmalarını devam ettiren Hayali İhracatı Araştırma Komisyonu, hazırladığı raporu Meclis Başkanlığına sundu. Zaman zaman medyaya ve sansasyonel yönleriyle kamuoyuna yansıyan bu raporda yer alan, hayali ihracat hakkındaki bazı teknik bilgi ve sonuçları da size anlatmak istiyorum. 

Önce yaptıkları çalışma ve görüşmelerle bu sonuçlara ulaşıp bir rapor haline getiren Araştırma Komisyonunun en önemli isimleri kimlerden oluşuyor, buna bir bakalım. Başkanlığını Aksaray Milletvekili Mahmut Öztürk, Başkan Vekilliğini Tunceli Milletvekili Kamer Genç, sözcülüğünü Denizli Milletvekili Muzaffer Arıcı ve katipliğini Tekirdağ Milletvekili Hasan Peker'in yürüttüğü komisyon, ilk toplantısını 12 Şubat 1992'de yapmış. Toplam 19 aya yakın süren araştırma ve incelemeler sırasında 41 birleşim yapılıp 58 kişinin bilgisine başvurulmuş. Rapora göre hayali ihracat yoluyla devleti soyanlar akla hayale sığmaz yöntemler geliştirmişler. Rapora göre bunları şöyle özetleyebiliriz: 

● Değersiz malların değerli mal gibi gösterilip ihraç edilmesi,

● İhraç fiyatının gerçeğin üzerinde gösterilmesi,

● İhraç mal örneğinin gerçeğinden farklı olması,

● Fiilen ihraç edilmemiş malların ihraç edilmiş gibi gösterilmesi,

● İhracat belgelerinin üzerinde tahrifat yapılması,

● Yurt içinde ve dışında, hayali ihracatı gerçekleştirmek amacıyla paravan şirketler kurulması

● Sahte deklare belgeleri ile dövizlerin yurda gelmiş gibi gösterilmesi.

9 Kasım 2025 Pazar

ANKARA NOTLARI / MECLİS'TE 'EKONOMİK ANAYASA' TARTIŞILMALIYDI

Cahit UYANIK 

Meclis'te geçen hafta Partilerarası Anayasa Değişiklik Komisyonunun çalışmaları büyük bir ilgiyle izlendi. Ne de olsa sivil politikacılar Cumhuriyet tarihinde ilk defa bu kadar büyük ve önemli değişiklikler için uygun bir zemin yakalamışlardı. Tüm partiler önce prensipler üzerinde anlaştı. Herkesin yüzü gülüyordu. Ama işler maddelerin tek tek görüşülmesi sırasında karıştı. Refah Partisi ile Anavatan Partisi, din ve vicdan özgürlüğünü düzenleyen 24. Madde konusunda kaçak güreşmeye başladı. Daha sonra partilerden istifa eden milletvekillerinin durumunu düzenleyen 84. Madde için de anlaşmazlık çıkınca işin rengi iyice değişti. Meclis Başkanı Hüsamettin Cindoruk tüm parti liderlerine bir mektup yollayarak, bu sorunların ancak genel başkan düzeyinde çözülebileceğini anlattı ve toplantıya çağırdı. 

SHP'nin istediği demokratikleşme paketiyle çakışan anayasa değişiklikleri aslında bazı ekonomik normların anayasal güvence altına alınması için iyi bir fırsattı. Bundan birkaç yıl önce TÜSİAD tarafından gündeme getirilip tartışmaya açılan 'Ekonomik Anayasa' önerisi yoğun ekonomik sorunların yaşandığı bir ortamda Meclis'te ele alınabilirdi. Hükümet tarafından desteklenecek böylesi bir girişim büyük olasılıkla başarıya ulaşacaktı. Çünkü bir krizden çıkış süreci yaşandığı için, yapısal ekonomik sorunların çözümü konusunda toplumsal uzlaşma sağlamak çok daha kolay olabilirdi ama olmadı, olamadı. 

Aslında bu konuda hicbir şey yapılmadı değil. 'Ekonomik Anayasa' konusunda DYP Zonguldak Milletvekili Güneş Müftüoğlu bazı girişimlerde bulundu. Ancak arkasında parti grubu ve hükümet desteği bulamayınca bu çabaları sonuçsuz kaldı. Müftüoğlu'nun ne yazık ki eskilerin deyimiyle 'akim kalan' bu iyi niyetli girişimleri neler içeriyordu? Şimdi bu konuyu ana başlıkları ile gözden geçirelim:

● Anayasada vatandaşın sosyal, siyasal ve hukuksal yönden devlete karşı korunması sağlanmış ve kurumsallaşmıştır. Bu durum kuvvetler ayrılığı ilkesi, temel hak ve özgürlükler, siyasi hak ve ödevler, yargı denetimi gibi başlıklar altında toplanmıştır. Ancak vatandaşın devlete karşı ekonomik yönden de korunması gerekiyor. Bu fikir 'İktisat Politikası Anayasası' veya 'Ekonomik Anayasa' fikrini doğurmuştur. 'Ekonomik Anayasa' son 20 yıldır ABD ve Avrupa'da tartışılıyor.

11 Eylül 2025 Perşembe

ANKARA NOTLARI / BU BÜTÇE NASIL BİR BÜTÇE..?

Cahit UYANIK 

1994 Yılı Bütçe Yasa Tasarısı, Meclis Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmeye başlandı. Toplam 40 kişiden oluşan bu komisyonun üyeleri genellikle partilerin 'ağır top' olarak nitelenen milletvekillerinden oluşuyor. Gerek iktidar, gerekse muhalefet milletvekilleri 10 dakikayla sınırlı konuşmaları boyunca 200 trilyon liraya yakın açık vereceği resmen ilan edilen bütçeye ilginç yakıştırmalarda bulundu. İşte bunlardan birkaç seçme:

İsmet Attila (Maliye Bakanı): Gerçekçi bütçe. Nami Çağan (SHP-İstanbul): İyimser enflasyon bütçesi. M. Ali Yavuz (DYP- Konya): Acımasızca eleştirilen bütçe. Edip Safter Gaydalı (ANAP-Bitlis): Utanç belgesi bütçe. Selçuk Maruflu (ANAP-İstanbul): Yangın yeri bütçesi. Mustafa Ünaldı (RP-Konya) : Borç, faiz, maaş ödeme planı. Süleyman Hatinoğlu (ANAP-Artvin): İdare-i maslahat bütçesi. 

Gaydalı'nin Çağan'a önerisi...

Yine bütçeden devam edelim... Pazartesi günü Maliye Bakanı Attila'nın 'mülayim' açış konuşmasıyla başlayan görüşmeler izleyen saatlerde hareketlendi. Çünkü iktidar ortağı  SHP'nin İstanbul Milletvekili ve ekonomi profesörü Nami Çağan söz almış,  bütçeyi acımasızca eleştiriyordu. Çağan bütçenin yükünün memur, işçi, esnaf gibi dar gelirliler üzerinde olduğunu belirtiyor; dolar kuru ve enflasyon hedeflerini gerçekçi bulmadığını anlatıyordu. Tüm muhalefet milletvekilleri kulak kesilmiş Çağan'ı iizliyordu. Çağan kendine tanınan süreyi doldurup sözünü bitirdikten sonra ANAP Bitlis Milletvekili Edip Safter Gaydalı'nın gür sesi duyuldu:

"Sayın Çağan yanlış yerde oturuyorsunuz. Sizin yeriniz muhalefet sıraları..!"

Ev kadını kredisinden yalnızca 22 kişi yararlanmış

1994 Bütçe Yasa Tasarısıyla ilgili son durum üç aşağı beş yukarı böyle... Peki 1993 Bütçesi etkin ve amacına uygun kullanılıyor mu? Pek sayılmaz. Teşvik rakamları bütçenin en çok göz atılan kalemlerinden birisidir. 1993 Bütçesinde kadın girişimcileri desteklemek, ev ekonomisini geliştirmek için 500 milyar liralık ödenek ayrılmıştı. Başına binbir türlü bela geldikten sonra nihayet Haziran ayında uygulamaya geçen bu programda gelinen son durum ise pek parlak görünmüyor. 

30 Ağustos 2025 Cumartesi

ANKARA NOTLARI / DİKKAT! GÜMRÜK BİRLİĞİNE 19 AY KALDI

Cahit UYANIK 

Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasındaki Gümrük Birliği süreci giderek yakınlaşıyor. Geçen yıl sonunda tartışılmaya başlanan 'Gümrük Birliği 1 Ocak 1995'te mi yoksa 31 Aralık 1995'te mi başlayacak?' sorusu ise gündemden düştü. Çünkü ne AB ne Türkiye 1995'in ilk günlerinde başlayacak Gümrük Birliğine sıcak bakıyor. Katma Protokol'de yer alan '...in 1995' tarihi Türkiye'de 'gelecek yıl sonunda' olarak yorumlanıyor. AB ise bunu resmen '1995'in başı değil daha sonraki ayları' şeklinde formüle ediyor.

Ancak Türkiye'de şu anda Gümrük Birliği, ekonomik gündemin en alt sıralarına düştü. Burada iki önemli etken var. İlki Türkiye'nin içinde bulunduğu ekonomik kriz... Yaşanan iflas, tasfiye ve toplu işten çıkarmalar birçok sanayi kuruluşunun rekabet gücünü zayıflattı. Bunların yeniden hayata döndürülmesi ve rekabet edebilecek hale getirilmesi bir hayli zaman alabilir. Üstelik Uluslararası Para Fonu (IMF) ile stand by sürecine girilmiş olmasının Gümrük Birliğini nasıl etkileyeceği de zihinleri meşgul eden önemli bir başka soru... 

İkinci önemli etken ise Yunanistan'ın AB Dönem Başkanlığı... AB'ye başkanlık ederken giriştiği uygulamalarla diğer üye ülkelerin de tepkisini çeken Yunanistan, Kıbrıs Rum Kesiminin tam üyelik başvurusunu Komisyon'a havale etmek için elinden geleni yaptı. Ayrıca Kıbrıs Görüşmelerine bir AB gözlemcisi atanmasını da sağladı. Ancak Türkiye bu temsilciyi tanımıyor. Zaten Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) ve Gümrük Müsteşarlığındaki tüm Gümrük Birliği hazırlık çalışmaları da 'Yunanistan'ın yapacağı aksiliklere göre' ayarlandı.

12 Ağustos 2025 Salı

YDK DENETLEDİ, PANDORA'NIN KUTULARI AÇILDI; YOLSUZLUK VE USULSÜZLÜKLER ORTALIĞA SAÇILDI

Mehmet Ali Ilıcak

4 KİT, 6 HİKAYE...

KİT / PANDORA'NIN KUTULARI

Özelleştirmeyle görücülerin önüne çıkarılan veya çıkarılacak 4 KİT'ten ilgiyle okuyacağınız 6 hikaye... Hepsi birbirinden matrak ve karanlık... Metin yazarı ise Yüksek Denetleme Kurulu (YDK)...

Cahit UYANIK 

Türkiye'de şu anda siyasi ve ekonomik tansiyon  had safhada... Ekonomik cephede istikrar paketi, siyasi cephede Refah Partisinin sağladığı seçim başarısı tartışma konusu. İstikrar paketinin en önemli unsurlarından birisi ise özelleştirme... KİT'lerin özelleştirilmesinin yaratacağı olumlu ve olumsuz etkiler konusunda her kafadan bir ses çıkıyor. Böylesi bir ortamda Başbakanlık'a bağlı olarak çalışan Yüksek Denetleme Kurulunun (YDK) raporları büyük önem taşıyor. Tüm kamu şirketleri ile sosyal güvenlik kuruluşlarındaki işlemlerin yıl sonu itibarıyla fotoğraflarını çeken bu raporlar, aynı zamanda kamu kaynaklarının nasıl çarçur edilebildiği ve bunu yapanlardan hesap sorulmadığının da ibret belgeleri...

YDK raporları, TBMM'nin denetim yetkisi çerçevesinde Başbakanlık tarafından hazırlanıyor. Daha sonra Meclis KİT Komisyonunda görüşülüp karara bağlanıyor. Ancak bu raporların TBMM'ye gelişleri 2 yıllık bir gecikmeyle mümkün oluyor. Buna göre 1993 yılı hesapları ve raporlarının 1995'ten önce gündeme gelmesi biraz zor görünüyor. YDK raporlarının teftiş kurulu raporlarından farkı, belirlenen usulsüzlüklerin düzeltilmesinin sadece 'temenni' ediliyor olması... Sorumluları adalete sevk etmek, KİT Komisyonunun yetkisinde... Şu anki KİT Komisyonu Başkanı Hamdi Üçpınarlar, Sayıştay'ın Meclis adına kamu kurumlarında denetimde bulunduğunu anımsatarak, YDK'nın da Başbakanlık'a bağlı olmaktan çıkarılıp doğrudan Meclis Başkanlığına ve kendilerine bağlanmasının kamu şirketlerindeki denetimlerin 'caydırıcılık' etkisini artıracağına inanıyor.

Biz ise bu haberde özelleştirme kapsamına alınmış ve Kamu Ortaklığı İdaresi (KOİ) portföyünde bulunan PTT, Sümer Holding, TURBAN ve THY'de yaşanan bazı suistimalleri YDK raporlarından çıkardığımız örnek olaylarla göz önüne sermeye çalışacağız. Ve eminiz siz de 'Özelleştirme kapsamındakiler böyle ise kim bilir diğer KİT'ler ne haldedir?' diye düşüneceksiniz!

ÖRNEK OLAY-1: PTT, Yaşar Topçu'ya 'koltuk' aldı

Türkiye'de her iktidar değişikliğiyle birlikte bakan ve müsteşar odalarına yeni koltuk takımları satın alınması, perde ve halılarının değiştirilmesi adettendir. İlk icraatlar nedense buralardan başlar. DYP-SHP Hükümetinin ilk Ulaştırma Bakanı Yaşar Topçu da bu kuralı bozmadı. Hemen bakanlığın bazı odaları yeniden tefriş edildi. Halılar, masalar, perdeler en son moda olanlarla değiştirildi. Müsteşar bey durur mu? O da kendi lojmanında benzer faaliyetlere girişti. Bütün bu harcamalar bir kasadan çıkacaktı elbette... Ama kimin kasası? Faturanın altındaki rakam 1992 fiyatlarıyla tamı tamına 201 milyon 334 bin 325 lirayı gösteriyordu. Ancak faturayı Ulaştırma Bakanlığı Saymanlığı değil PTT Saymanlığı ödedi. Eh PTT ne de olsa Ulaştırma Bakanlığina bağlı bir KİT... Şimdi YDK, TBMM KİT Komisyonuna sunduğu raporda PTT'nin bu parayı Ulaştırma Bakanlığından tahsil etmesini 'temenni' ediyor.

6 Ağustos 2025 Çarşamba

ANKARA NOTLARI / REFAH'IN 'BİR KAHVE İÇİMLİK' PROPAGANDASI

Cahit UYANIK 

Yerel seçimler bitti ama tartışması hala sürüyor. Alınan sonuçlara göre Refah Partisi (RP) yerel seçimlerin 'en başarılısı' oldu. Peki bundan 7-8 yıl önce 'marjinal parti' konumundaki RP, nasıl oldu da bir 'kitle partisi' haline dönüştü? İstanbul ve Ankara gibi iki önemli metropolü nasıl kazandı? Geçen hafta boyunca bu konuda birbirinden farklı yorumlar okudunuz. Bunlar içinde belki en çok göz ardı edilen ayrıntı ise RP'nin değişen örgüt yapısıydı. RP  başarı kazanmak için güçlü bir örgüt kurmuştu ama yapısı ve çalışma yöntemleri diğer partilerin örgütlenmesinden çok farklıydı. 

Bundan aylar önce meslektaşım Can Karakaş, Nokta dergisinde Refah'in bu yeni örgüt yapısını tüm ayrıntıları ile gözler önüne sermişti. Can'ın aktardığı bilgilere göre Refah'ın yeni örgüt modeli; daha fazla birebir ve yüzyüze ilişkiye dayanan, insanlarla doğrudan iletişim kurmanın yollarını arayan yapısı ile partinin geleneksel imajını değiştirmeyi hedefliyordu. 1960 ve 70'lerde sadece camiler ve Kuran kursları çevresinde çalışmalarını yoğunlaştıran RP, yeni örgüt modeliyle 1989'dan sonra adeta 'sokağa çıkmıştı'. 

Yenilenen örgüt yapısı 1991 seçimlerinde RP'ye 30'a yakın milletvekili kazandırdı. 1992-Kasım ayındaki ara yerel seçim ise geçen haftaki genel yerel seçimin bir provası gibiydi. İki yıl önceki ara yerel seçim RP'nin büyük başarısıyla sonuçlanmıştı. O zaman RP'liler "1994'te İstanbul'da yüzde 28 oy alacağız" dediklerinde pek inandırıcı görünmüyordu. Ama Recep Tayyip Erdoğan şimdilerde yüzde 27 sınırında dolaşıyor.

29 Temmuz 2025 Salı

RÜŞDÜ SARACOĞLU'NUN MERKEZ BANKASI BAŞKANLIĞINDAN İKİ YILDIR BEKLENEN İSTİFASI NASIL YAŞANMIŞTI?

RÜŞDÜ SARACOĞLU'NUN İSTIFASI İLE BÜROKRASİDEKİ ATAMA VE GÖREVDEN ALINMALARIN ÖYKÜSÜ 

BÜROKRASİDE HAREKET

Ekonomi bürokrasisi haftayı Rüşdü Saracoğlu'nun istifasıyla kapadı. Ankara'da atamalar, görevden almalar birbirini izliyor. Birçok kuruluş 'vekaleten' yönetiliyor.

Cahit UYANIK / İlter SAĞIRSOY

Geride bıraktığımız Cuma günü 'herkesin beklediği bir istifa' sonunda gerçekleşti. 2 Ağustos itibarıyla Merkez Bankası (MB) Başkanı artık Rüşdü Saracoğlu değildi. Geçtiğimiz Cuma günü mesai saatinin bitimine yakın Reuters ekranına son bir kez göz atan bankacılar irkildi. Reuters, Saracoğlu'nun istifasını haber veriyordu. Haber hızla yayıldı ve doğrusu kimse de şaşırmadı. Hakkında istifa edeceği yolunda bu kadar çok haber çıkan bir MB Başkanı daha olmamıştı.  Saracoğlu'nun istifasını 17.30 gibi özenli bir saatte gerçekleştirmesi de dikkat çekiyordu. Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarı Osman Ünsal, istifanın ekonomiyi en asgari düzeyde etkileyecek bir saatte verildiğini belirterek, bir anlamda Başkan'ın iyi niyetinin altını çiziyordu. İstifanın diğer ilginç bir yanı tarihi idi. Saracoğlu başkanlık görevine de 1987'de yani 6 yıl önce 30 Temmuz günü başlamıştı.

Bir istifa öyküsü

Saracoğlu'nun istifası aslında kamuoyunun gündemine ilk kez 1991 yılının Kasım ayında geldi. O dönemde Tansu Çiller Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanıydı. Saracoğlu MB Başkanı olarak Bakan'ın kendisini devre dışı bırakmak istemesinden yakınıyordu. Saracoğlu dönemin Başbakanı Süleyman Demirel'e gidip görevden affını istedi ancak kabul edilmedi. Çiller'in Başbakan olmasıyla 'Saracoğlu ne zaman istifa edecek?' sorusu da bir kez daha gündeme geldi. Başbakan ile Başkan arasındaki uçurumu bilmeyen yoktu çünkü ekonomiye yaklaşımları aynı değildi. 

Saracoğlu'nun istifasında bardağı taşıran son damla Başbakanlık Teftiş Kurulunun açtığı iki soruşturma oldu. Bu soruşturmalarda banka çalışanlarının kurduğu vakfa, usulsüz kesintiler ve aktarmalar yapıldığı ileri sürülüyordu. Bu soruşturmaları Saracoğlu'nun 'gururuna yediremediği' iddia ediliyor. Saracoğlu istifasını önce Başbakan Çiller'e elden sunmak istedi. Ancak Çiller'in İstanbul'dan dönmediğini öğrenen Saracoğlu, istifasını Başbakanlık Müsteşarı Yücel Edin'e resmi kurye ile gönderdi. 

28 Temmuz 2025 Pazartesi

KOSGEB TESİSLERİ SANAYİCİLERE VERİLECEK

DEVİR / HEDEF, KİT'LEŞMEYİ ÖNLEMEK

Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, yurt çapındaki 37 KOSGEB tesisini 1994'te sanayicilere devretmeye hazırlanıyor.

Cahit UYANIK 

Küçük ve Orta Ölçekli Sanayii Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı (KOSGEB), son yıllarda oldukça büyüdü ve serpildi. Toplam 22 kentte danışma-kalite geliştirme, ihtisas, pazar araştırma, ortak kolaylık, teknoloji, eğitim ve yatırım geliştirme merkezleri kurdu. Ancak 1970'lerden bu yana faaliyet gösteren bazı merkezler zamanla işlevini yitirmiş durumda. Kurulmasına öncülük ettikleri, büyük emeklerinin geçtiği işletmelerdeki laboratuvarlar daha modern niteliklere sahip olunca, KOSGEB'in bazı tesisleri geride kaldı. Üstüne üstlük yapılan bazı politik atamalarla KOSGEB tesislerinde kadro şişkinliği de görülmeye başlandı.

Çıktığı gezilerde bütün bu olumsuz gelişmeleri gözleriyle gören Sanayi ve Ticaret Bakanı Tahir Köse, gelecek yıl içerisinde toplam 37 KOSGEB tesisini sanayicilere devretmeye karar verdi. Köse, tesislerin zaten sanayici ve esnafın istekleri doğrultusunda kurulduğunu hatırlatarak şöyle konuşuyor:

"Türkiye'nin her tarafında KOSGEB'in merkezler açması isteniyor. Ama yeni bir KİT oluşma tehlikesi mevcut. Böyle giderse 300 olan personel sayısı 2 yıl sonra 700 olacak. Bu tesisler aynı zamanda bütçeye yük oluşturuyor. Mesela bir merkezin aylık gideri 5 milyar lira, laboratuvar hizmet geliri ise sadece 500 bin lira. Arada müthiş bir oransızlik var."

25 Temmuz 2025 Cuma

ANKARA NOTLARI / İSTANBUL FİNANS MERKEZİNİN YOL HARİTASINDA İLK ADIMLAR NELERDİ?

İSTANBUL'UN KADERİ ANKARA'DA BELİRLENİYOR 

Cahit UYANIK 

Tansu Çiller'in Başbakan seçilmesinin sonra İstanbul, kararlı adımlarla bir finans merkezi olma yolunda ilerliyor. Önce ABD'nin sermaye piyasası otoritesi SEC'e başvuru ve kabul; hemen ardından borsa işlemlerinde elektronik sisteme geçiş bu süreci oldukça hızlandırdı. Ankara'da devam eden çalışmalar ise İstanbul'un yeni konumunu daha da olgunlaştıracağa benziyor. 

Bu çerçevede Hazine ile Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) uzmanları bir finans merkezinde ne gibi kurumların bulunması gerektiğini araştırdı. Sonuç olarak İstanbul'da hisse senedi borsasının yanı sıra vadeli işlemler ile altın borsalarının da bulunmasının şart olduğu ortaya çıktı. 

Altın Borsası için artık 'sonuç aĺınma aşaması'na gelindiğinden çalışmalar  Vadeli İşlemler Piyasası kurulması yönüne kaydırıldı. Bu çerçevede 'futures options' piyasalarının hukuki alt yapısını kurmak için bir kanun hükmünde kararname yayınlama hazırlığı devam ediyor. Bu vadeli piyasada hangi mallara dayalı finansal ürünlerin işlem göreceği ise daha sonra tespit edilecek. 

Çalışma sırasında İstanbul Menkul Kıymetler Borsasının (İMKB) Tokyo ve Londra borsaları arasındaki saat aralığında yabancı para akımlarını nasıl Türkiye'ye çekebileceği de araştırıldı. Sonuçta borsa seans saatlerinin mümkün olduğu kadar öne alınması ile bu amaca ulaşılabileceği ortaya çıktı.

HAZİNE'DE 'İHRACAT' TOPLANTISI...

İhracat, tehlikeli sinyaller vermeye devam ediyor. DYP-SHP Koalisyon Hükümetinin uygulamaya koyduğu çeşitli önlemler de 'derde deva' olmadı. Bunun üzerine Hazine, ihracatın bu kötü gidişine dur demek amacıyla kolları sıvadı. 

9 Temmuz 2025 Çarşamba

KAMUDA TAŞIT SATIŞI SEFERBERLİĞİ BAŞLADI, 100 MİLYAR TL GELİR BEKLENİYOR

ACİL, İHTİYAÇTAN SATILIK KAMU TAŞITLARI

Büyük Satış 26 Mayıs'ta Başlıyor/ 

5 Nisan Kararları ile gündeme gelen 10 yaşından büyük kamu taşıtlarının tasfiyesi başladı. Yurdun dört bir yanında kamuya ait taşıtlar ihaleyle satışa çıkarılıyor.

Cahit UYANIK 

5 Nisan Kararları adım adım yaşama geçiriliyor. Her zaman siyasetin gündeminde olan fakat bir türlü uygulanamayan 'Kamuda taşıt saltanatına son verilmesi' yolundaki ilk adım atıldı: 1983 ve daha eski model araçlar birer birer satışa çıkarılıyor. Maliye Bakanlığının 5 Nisan tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan kararına göre  söz konusu taşıtlar Mayıs ayı başından bu yana zaten trafiğe çıkamıyor ve 10 yaşından büyük taşıtlar için benzin, bakım-onarım giderleri yapılamıyor. Satışı mümkün olmayan ve hurdaya çıkan araçlar ise Makine Kimya Endüstrisi Kurumuna  (MKEK) devrediliyor.

40 günde 2 bin adeti aşkın satılacak taşıt bildirildi 

Kararın kapsamına 'genel bütçeli daireler, katma bütçeli idareler, KİT'ler ve bağlı ortaklıkları, bütçenin transfer tertibinden yardım alan kuruluşlar, özel bütçeli kuruluşlar, özelleştirme programına alınmış kamu ağırlıklı kuruluşlar, fon idareleri, kefalet sandıkları, döner sermayeli kuruluşlar' giriyor. 

Genel bütçeli idareler tasfiye edilecek taşıtlarının cinsi, modeli, markası ve plaka numaralarının yer aldığı listeleri Mayıs ayı başında Tasfiye İşleri Döner Sermaye İşletmeleri Genel Müdürlüğüne (TASİŞ) bağlı, kendilerine en yakın işletme müdürlüklerine birer tutanakla teslim etti. Düzenlenen tutanakların bir nüshası da Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğüne gönderildi.

Maliye Bakanlığı TASİŞ Genel Müdürlüğünün verilerine göre tasfiye edilmek üzere kendisine devredilen oto sayısı 2 bini aştı. Taşıtların yaşları ise 10-15 yıl arasında değişiyor. Bu taşıtların satışına 26 Mayıs'tan itibaren peyderpey başlanacak. Satışlara ilişkin ilanlar önce Resmi Gazete'de, ardından Türkiye genelinde baskı yapıp dağıtılan iki büyük gazetede yayımlanacak. Gazete ilanlarının gelecek haftadan itibaren verilmesi planlanıyor. Ayrıntılı satış listeleri ayrıca satışın yapılacağı yer bölge müdürlüğünün duyuru panolarına da asılarak incelemeye açılacak.

Taşıt satışlarından 100 milyar TL gelir bekleniyor

Araçlar muhammen bedelle satışa çıkarılacak ve açık artırma usulü uygulanacak. Muhammen bedel ise 'Sigorta ve Milli Reasürans Birliğinin belirlediği kasko bedellerinin yüzde 20 eksiği' şeklinde tespit edilecek. Söz gelimi, kasko değeri 50 milyon lira tespit edilen bir aracın muhammen bedeli 40 milyon lira olacak. 

6 Temmuz 2025 Pazar

KAPAK HABERİ / MAL SATMAK, İŞBİRLİĞİ VE ORTAKLIK İÇİN KOBİ'LERE 100 ÜLKEDEN 1 MİLYON 'İŞ ADRESİ'

KAPAK HABERİ / 100 ÜLKEDEN 1 MİLYON İŞ ADRESİ

Küçük ve orta ölçekli işletmeler için dış dünyaya açılmak artık daha kolay. KOSGEB'e bağlı olarak çalışan Bilgi ve Dokümantasyon Merkezi, dünyanın dört bir yanından 1 milyonu aşkın şirket adresini girişimcilerin kullanımına sunuyor.

Cahit UYANIK 

Bilgi dünyanın dört bir yanında gün geçtikçe insanların ve toplumların kaderini daha çok belirlemeye başlıyor. Günlük yaşamdan iş ortamlarına, bürokrasiden üniversitelere kadar çok geniş bir yelpazede daha çok bilgiye ihtiyaç duyulur oldu. Böylesi bir ortamda doğru ve yeterli bilgiye, zamanında ulaşabilmek  büyük önem kazanıyor. 

İş yaşamını da bu gelişmelerden soyutlamak mümkün değil. Türkiye gün geçtikçe dünya ekonomisi ve pazarları ile entegrasyonunu geliştiriyor. Dış dünyaya açılmak, yabancı ortak bulmak ve gelecek yılın sonunda gidilecek Gümrük Birliğinin nasıl etkide bulunacağını öğrenme ihtiyacı birçok girişimcinin aklını meşgul ediyor. 

Büyük girişimciler bu sorunu yüksek ücretli üst düzey yöneticiler ve pahalı danışmanlık şirketlerinin hizmetlerinden yararlanarak aşabiliyor. Ama ya küçük ve orta ölçekli işletmeler? Zaten yetersiz işletme sermayeleri ile ayakta durmaya çalışan bu gruptaki işletmeler, büyüklere benzer çözümleri akıllarının ucundan bile geçiremiyor. Oysa küçük ve orta ölçekli işletmelerin de yeterli, kaliteli ve ucuz bedelli bilgi ve hizmet kaynaklarına ulaşmaları mümkün. 

İşte bunlardan biri Ankara'da kurulu bulunan Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığına (KOSGEB) bağlı olarak çalışan Bilgi ve Dokümantasyon Merkezi... Önce tanımayanlar için KOSGEB hakkında bilgi verelim. Sanayi ve Ticaret Bakanlığına bağlı olarak 1990 yılından bu yana hizmet veren KOSGEB, küçük ve orta ölçekli işletmelerin dış pazarlardaki rekabet güçlerini artırıcı çalışmalar da yapıyor. Bu amaca ulaşmak yolunda Bilgi ve Dokümantasyon Merkezi önemli görevler üstlenmiş durumda. Merkezin öncelikli amacı Gümrük Birliği gibi önemli bir dönemecin eşiğinde 'küçükleri' Avrupa Birliği (AB) işletmeleriyle yakınlaştıracak hizmetleri de vermek... Merkezin sağladığı yardımlar 'bilgi hizmetleri' ve 'işbirliği hizmetleri' adlı iki başlık altında toplanıyor.

Uluslararası adres ticaretinden yararlanın

Merkezin verdiği 'bilgi hizmetleri' içinde 'Adres Bankası' en ilgi çekici olanı... Aslına bakılırsa dünyada yıllardır çok ciddi boyutta bir 'adres ticareti' gelişiyor. Bu konuda söz sahibi olan iki firma var. İlki İsviçreli Data-Star, ikincisi Amerikan kökenli Dialog... Data-Star ve Dialog'a dünyanın dört bir yanındaki binlerce danışmanlık firmasından yüzbinlerce iş teklifi ve adres yağıyor. Data-Star ve Dialog kendi aralarında geçtiğimiz günlerde önemli bir ortaklık anlaşması  yaptı. Bilgi ticareti dünyasında bu anlaşma sonrasında 'Tekel mi oluşuyor?' sorusu da akla geldi.

27 Haziran 2025 Cuma

TOBB 'OLAĞANÜSTÜ' TEŞVİK İSTİYOR

Teşviklerin tamamen kaldırılması bir yana TOBB, Kalkınmada Öncelikli Yöreler için 'olağanüstü teşvikler' talep ediyor. Üstelik bu teşviklerden sadece yöre girişimcilerinin yararlanması 'ön koşul' olarak ileri sürülüyor. 

Cahit UYANIK 

Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 50'si Kalkınmada Öncelikli Yörelerde (KÖY) yaşıyor. ĶÖY kapsamına giren yerlerin önemli bir bölümü ise Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde bulunuyor. Son zamanlarda yoğunlaşan terörle mücadele; bu bölgelerdeki ekonomik, sosyal, kültürel, demografik vb. sorunları ikinci plana itmiş görünüyor. Oysa bölgede uzun vadeli istikrar bu alanlardaki sorunların çözümüne bağlı... İşte bu ortamda Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) KÖY'lerin sorunlarını irdeleyen ve bazı alternatif çözüm önerileri getiren bir rapor hazırladı.

Raporda öncelikli olarak Doğu ve Güneydoğu'daki terör olaylarına değiniliyor. Bölgedeki terörün 1970'li yıllarda yaşananlardan tamamen farklı olduğu belirtildikten sonra 'Türkiye Cumhuriyeti Devletinin etki ve hareket alanının daraltılması hatta tasfiyesine ulaşmak üzere dış destekli, etnik ayrımcılığa dayalı, bölücü bir anarşi ve terör faaliyeti tırmandırılmak isteniyor' teşhisine yer veriliyor. Daha sonra toplumun psikolojik olarak teröre karşı güçlendirilmesi ve terörle 'en sert' mücadelenin verilmesi ancak terörle mücadele sırasında yöre insanıyla teröristin birbirine karıştırılmaması isteniyor.

Yarım kalmış tesisler açılsın

Raporda ekonomik sorunların çözümü için getirilen ilk öneri bölgede 'yarım kalmış' veya 'tamamlanmış ancak işletmeye alınmamış' tesislerin ekonomiye kazandırılması... Hayali müteşebbislerin devletten aldığı kaynakları batı bölgelerine transfer ettiği anlatılan raporda "Yarım kalmış tesislerin ekonomiye kazandırılması, kısa sürede bölgeye ekonomik bir canlılık kazandıracağı gibi istihdam imkanlarını da artıracaktır' deniliyor.

14 Mayıs 2025 Çarşamba

TÜRKİYE 'BORSA ENDEKSLİ YATIRIM FONLARI' İLE 1993 YILINDA TANIŞTI

A TİPİ YATIRIM FONLARINA İLGİ ARTIYOR: 23 A TİPİ FON YAKINDA PİYASADA

Bankalar ve aracı kurumlar, yüzde 25'i hisse senetlerinden oluşan ve kurumlar vergisinden istisna tutulan A tipi yatırım fonu kurmak için kuyruğa girdi. Halen faaliyet gösteren 10 A tipi yatırım fonuna yenileri eklendiği zaman sayıları 33'e yükselecek.

Cahit UYANIK 

İş Bankası'nın 500 milyar liralık A tipi yatırım fonuna gösterilen talep, diğer bankaları ve aracı kurumları da harekete geçirdi. Şimdi A tipi fon kurmak için birçok kurum kolları sıvadı. Şu anda yatırım fonları piyasasında toplam 10 tane A tipi fon işlem görüyor. Bu fonların toplam başlangıç tutarları 2 trilyon 755 milyar liraya ulaştı. Sıralamada İş Bankası-VII tek başına 1,5 trilyonluk büyüklüğu ile ilk iken, onu 500 milyarla Koçbank-I, 250 milyarla Akbank-III ve 200 milyar ile Garanti Bankası-I izliyor. Geri kalan miktar ise Ata-I, Global-I, Fon-I, Kentbank-I ve TYT Bank-I tarafından paylaşılıyor. 

A tipi fonlara gösterilen ilgi gün geçtikçe artıyor. Şu anda gerekli iç tüzük değişikliklerini yapan veya kuruluş prosedürünü tamamlayan 6 tane A tipi fon Sermaye Piyasası Kurulunun (SPK) incelemesinde bulunuyor. SPK'nın kısa bir sürede faaliyet izni vermesi beklenen bu fonların toplam büyüklüğü ise 490 milyar lira, Bunlar içinde Adabank-I 200 milyar lira ile başı çekerken, AOG Turkinvest-I 100 milyarla ikinci sırada bulunuyor. Demirbank-III 70 milyar, Altay-I ve Yatırım Finansman-I 50'şer milyar, Yatırımbank-I de 20 milyar lirayla önümüzdeki haftalarda yatırımcıya sunulacak öteki A tipi yatırım fonlarını oluşturuyor. İnceleme aşamasındakilerin de büyüklüğü katıldığında A tipi fonların toplam büyüklüğü 3 trilyon 245 milyar liraya ulaşacak. 

6 Mayıs 2025 Salı

MPM'NİN 'İŞLETME DOKTORLARI' EMRİNİZDE: ŞİRKETLERE 'CHECK-UP'...

Milli Prodüktivite Merkezi  (MPM)  sorunlu işletmelere 'check-up' hizmeti veriyor. Cüzi bir masraf karşılığında sizi aylardır uğraştıran bir soruna 1 günde çözüm bulabilirsiniz.

Cahit UYANIK 

Yıllardır bin bir uğraş içinde kurduğunuz işletmenizde ufak tefek sorunlar baş gösterdi. Bu durumun ileride daha büyüyebileceğini ve şirketinize zor anlar yaşatabileceğini hissediyorsunuz. Kendinize göre aldığınız birkaç önlem ise bir türlü istediğiniz sonuçları elde etmenize yaramadı. Bu sorundan nasıl kurtulacağınızı kestiremiyorsunuz. 

Artık Türkiye'de 'İşletme doktorları' var. Ankara'da kurulu bulunan Milli Prodüktivite Merkezi (MPM) Danışmanlık Bölümü uzmanları sorunlu işletmeleri, istemeleri halinde bir 'check-up'a tabi tutuyor. Şirketinizi küçük bir ücret karşılığında muayene masasına yatırıp sorunları teşhis edip, kısa süre içinde neler yapılması gerektiğine dair bir rapor hazırlayıp önünüze koyuyorlar. Gerisi size kalıyor. Hastalıklarla nasıl mücadele edeceğinize kendiniz karar vereceksiniz. Ya çözümü siz yaratacaksınız ya da MPM'nin 'işletme doktorları'yla çalışmaya devam edeceksiniz.

İşletme doktorlarının yardımına ihtiyaç duyuyorsanız yapmanız gereken ilk şey "İşletmemizde verimlilikle ilgili bazı sorunlarımız var. Bir teşhis çalışması için uzmanlarınızın ziyaretini bekliyoruz" gibisinden bir resmi yazı yazarak MPM'nin Danışmanlık Bölümüne fakslamak... Bu faks metninin altında şirket genel müdürü veya yönetim kurulu başkanının imzasının bulunması gerekiyor. Bu imzaya bürokratik nedenler dolayısıyla değil, uzmanlar teşhis çalışmasına gittiklerinde işletmede sorunlar çıkmaması için gerek duyuluyor. Başvuru yazısının orta düzeydeki bir yöneticiden gelmesi, uzmana bu birim dışında sağlıklı ve doğru bilgiler aktarılmaması gibi sorunlar yaşatabiliyor.

3 Nisan 2025 Perşembe

ANKARA NOTLARI / ORTADOĞU'YA 'BARIŞ' ELEKTRİĞİ

Cahit UYANIK 

Türkiye uzun yıllardır Ortadoğu barışının bölgedeki tüm ülkelerin faydasına olacağını savunuyor. Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal, bu bölgeyi baştan başa geçecek ve Türkiye'deki su kaynaklarını bu ülkelere ulaştıracak bir boru hattı önermişti. 'Barış Suyu' olarak bilinen proje, uzun yıllar gündemde kalmasına rağmen Arap ülkeleri buna yanaşmak istememişti.

'Barış Suyu' bu durumdayken, Türkiye'nin Ortadoğu'daki güç ve etkinliğini iyice artıracak bir başka proje anlaşmayla sonuçlandı. Uzun yıllardır görüşmeleri devam eden Mısır, Irak, Ürdün, Suriye ve Türkiye'nin enterkonnekte elektrik sistemlerini birbirine bağlayacak anlaşma Bakanlar Kurulu tarafından onaylandı. ANAP iktidarları zamanından bu yana birçok Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanının emeğinin geçtiği anlaşmayı Resmi Gazete'de görmek ise Veysel Atasoy'a nasip oldu.

Anlaşmanın adı 'Mısır, Irak, Ürdün, Suriye, Türkiye Arasında Elektriksel Enterkonneksiyon İçin Genel Alışveriş Anlaşması' olarak kondu. Bu anlaşma sayesinde Ortadoğu'nun iki önemli su kaynağı Nil ve Fırat, elektriksel açıdan birbirine bağlanmış olacak. Ayrıca bölgenin iki önemli ülkesi Türkiye ve Mısır, Ortadoğu barışında stratejik bir rol üstlenecek. Anlaşmanın teknik gerekçesiyse,  'Elektriksel güç sağlanmasında güvenilirliği artırmak, güç fazlasının mübadelesi ve acil durumlarda yardımlaşma' olarak açıklanıyor.

16 Mart 2025 Pazar

FİLYOS PROJESİ VERİMLİ Mİ?

Karabük / Modernizasyonla 

Liman Arasında Zor Seçim 

MMO Raporuna göre Karabük Demir Çelik'in yerine kurulacak Filyos Limanının maliyeti 400 milyon dolar; oysa Karabük'ün modernizasyonu yalnızca 50 milyon dolar...

Cahit UYANIK 

5 Nisan Kararlarının kamuoyunda en büyük tepkiyi uyandıran maddesi Karabük Demir Çelik'in yıl sonuna kadar kapatılmasıydı. Başbakan Tansu Çiller bu radikal kararın etkilerini ortadan kaldırmak için, etütleri tamamlanmış Filyos Liman Projesinin gerçekleştirileceğini ve ayrıca aynı bölgede bir 'serbest bölge' açılacağını söyledi.

Oysa Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Metalurji Mühendisleri Odası tarafından hazırlanan bir rapor Filyos Projesinin ekonomik olup olmadığı konusunda kafalarda bazı soru işaretleri uyandırıyor. Bu rapora göre Filyos devlete yaklaşık 400 milyon dolara mal olacak. Buna karşılık 1989 yılından bu yana sürüncemede tutulan ve Karabük'e 800 bin ton ek kapasite sağlayacak iki kütük döküm tesisinin maliyeti sadece 50 milyon dolar.

Söz konusu iki kütük döküm tesisi kurulduğu taktirde Karabük önemli bir teknolojik avantaj sağlayacak. Halen açık kalıplara dökülen demir külçelerin haddelenme aşamasında yeniden tavlanması önemli bir enerji kaybına yol açıyor. Bir türlü açılamayan kütük döküm tesisi bu sorunu çözerek, üretim prosesini kısaltıp enerji ve işçilikten tasarruf sağlıyor.

15 Mart 2025 Cumartesi

KAPAK HABERİ / BORSAYA ÇİLLER DOPİNGİ

Yeni Tebliğler Geliyor 

SPK, birkaç haftaya kadar hayati önem taşıyan kredili işlem, açığa satış ve ödünç işlemlerini düzenleyen tebliği yayınlayacak. İşte tebliğin tüm ayrıntıları.

Cahit UYANIK 

Borsa şimdilerde yine toparlanma günleri yaşıyor. Yılbaşında 29 bin puana kadar yükselen bileşik endeks, para piyasalarındaki krizin ardından 12 bin puana kadar düşmesine rağmen tekrar yükseliş trendine girdi. Borsa bu aşamada yükselişine destek olabilecek yeni gelişmeleri dört gözle izliyor. 

Uzun zamandır konuşulan ve Sermaye Piyasası Kurulunda (SPK) hazırlıkları süren bazı tebliğler önümüzdeki bir-iki hafta içinde yayınlanarak yürürlüğe girecek. Bunlardan en önemlisi açığa satış, kredili işlem ve menkul kıymetlerin ödünç alma ve verme işlemlerini kapsıyor. Aslında piyasa açığa satış ve kredili işlemlerde kendine göre bazı uygulamalar geliştirmiş durumda. Ancak tebliğ bu işlemlere bir çeki düzen verilmesi ve standartlaşmayı sağlamayı amaçlıyor. 

Tebliğ şu anda SPK'daki tüm işlemler tamamlanarak görüşleri alınmak üzere Hazine ile Merkez Bankasına gönderildi. Başbakan Tansu Çiller'in Amerika gezisi dönüşü bu düzenlemeyi imzalayarak yürürlüğe koyması bekleniyor. Geçen hafta boyunca SPK Başkan Yardımcısı Caner Ertuna ile İMKB'nin yeni başkanı Tuncay Artun aracı kurumlarla seri toplantılar düzenleyerek söz konusu düzenlemeleri anlattılar. Aracı kurumların ve bankaların görüşlerini aldılar. 

Tebliğ herşeyden önce kredili işlem, açığa satış ve menkul kıymet alım satımı yapabilecek aracı kuruluşların asgari 10 milyar liralık ödenmiş sermaye şartını yerine getirmesini istiyor. Ayrıca aracı kurumlar ile bankalar kredili işlem ve açığa satış işlemlerinde bulunacak her müşteri için ayrı bir 'Kredi Hesabı' açmak zorunda olacak. Kredili işlemler, normal hesaplarda izlenemeyecek. Müşteri hem açığa satış hem kredili işlem yapıyorsa bu ayrı ayrı hesaplar açılarak izlenecek. Ayrıca her menkul kıymet kredili işlem ve açığa satışa konu olamayacak. Tebliğ İMKB'nin 'Kredili Menkul Kıymet İşlemleri ve Açığa Satış İşlemlerine Konu Menkul Kıymetler Listesi' hazırlamasını ve bunu her üç ayda bir yenileyerek duyurmasını öngörüyor.

11 Mart 2025 Salı

ANKARA NOTLARI / IMF'Lİ GÜNLER BAŞLIYOR

Cahit UYANIK 

Uluslararası Para Fonu (IMF) 1945-Aralık ayında kuruldu. Amaç parasal alanda işbirliğini geliştirmek, kambiyo kısıtlamalarını kaldırmak, döviz kurlarına istikrar kazandırmak ve çok yanlı bir ödeme dengesi sistemi kurmaktı. Türkiye yaklaşık 14 ay sonra Şubat-1947'de IMF'ye üye oldu. Mart-1947'de ise IMF üyeliğimiz 'resmen' işlerlik kazandı. Yani Türkiye IMF'nin en eski iştirakçilerinden... O günden bu yana Türkiye'nin bu uluslararası kuruluşla ilişkileri süregeliyor.

IMF, üye ülkelerin belirli kurallara bağlanmış katkılarının yanı sıra 1962 yılından bu yana sağladığı dış borçlarla kendine kaynak yaratıyor. Borçlanmalar, zengin ülkelerin hazine ve merkez bankaları gibi resmi kuruluşlar ile özel piyasalardan yapılıyor. IMF, bu kaynakları zor durumdaki ekonomilerini düze çıkarmak isteyen ülkelere yönlendiriyor. Bu amaçla stand by anlaşması imzalanıyor.

Anlaşma beş ayrı dilim krediden oluşuyor. İlk dilimi koşulsuz serbest bırakılan kredinin, geri kalanı IMF'nin istediği şartlar yerine getirildikçe kullanılabiliyor. IMF'nin dış ödemeler dengesi ve ekonomik duruma ilişkin değerlendirmeleri uluslararası bankalar açısından büyük öneme sahip. Bu bankalar bir ülkeye kredi açarken, bir gözleri IMF raporlarında geziniyor. 

Bugünlerde yine herkesin dilinde IMF var. Türkiye'de IMF denilince herkesin aklına zam ve işsizlik geliyor. Çünkü 1970'li yılların özellikle ikinci yarısı, hemen hemen her gün IMF'nin konuşulup tartışıldığı zamanlardı. Niyet Mektubu, stand by anlaşması, yeşil ve kırmızı ışıklar günlük yaşamın parçası olmuştu. Ecevit ve Demirel IMF'nin en zora düşmüş müşterileri konumundaydı.

10 Mart 2025 Pazartesi

DEVLET MALZEME OFİSİ (DMO) KÜÇÜLEREK KURTULACAK

Yıl sonuna kadar tasfiye edileceği söylenen DMO'nun işi Allah'a kaldı. Devlet Bakanı Aykon Doğan, DMO'nun küçültülerek yaşamını sürdürmesini savunurken tasfiye konusundaki son kararı Bakanlar Kurulu verecek.

Cahit UYANIK 

Devlet Malzeme Ofisinin (DMO) tasfiye edileceği yönündeki karar 5 Nisan Ekonomik Paketinin sürpriz yanıydı. Paketin hazırlık aşamasında bile DMO ile ilgili herhangi bir tartışma kamuoyuna yansımamıştı. Anlaşılan bu karar pek fazla derine inilmeden,  acele bir şekilde alınmıştı. Ama toplantılarda özellikle Sanayi ve Teknoloji Bakanı Tahir Köse ve Kamu Ortaklığı İdaresi Başkanı Tezcan Yaramancı'nın DMO'dan sık sık şikayet ettikleri gözlemlenmişti. Bu ikiliye göre DMO tasfiye edilerek hem kamu alımları hızlandırılacak hem de DMO'nun zengin arsa portföyü elden çıkarılarak önemli bir gelir sağlanacaktı. Bu yüzeysel verilerden yola çıkılarak DMO'nun tasfiyesi, onlarca konuyu tartışmak zorunda kalan ekonomi yönetimince kabul edildi. 

Ancak bu karar sonrasında DMO hemen hemen her yönüyle masaya yatırıldı. Buna göre DMO 1993 yılında 1 trilyon 22 milyar liralık bir ciro sağlamış ve dönem karı da 349 milyar lira olarak gerçekleşmişti. Kurumda çalışan personel başına kar ise 205 milyon lira düzeyindeydi. Devlet Bakanı Doğan'ı DMO konusunda daha dikkatli düşünmeye ikna eden de bu oldu. Hemen ardından İstanbul'da düzenlenen 'Kamu Satın Alımları Semineri'nde dünyanın dört bir yanından gelen temsilcilerle de görüşme fırsatı bulundu.