Ekonomik Trend etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ekonomik Trend etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Mayıs 2025 Çarşamba

TÜRKİYE 'BORSA ENDEKSLİ YATIRIM FONLARI' İLE 1993 YILINDA TANIŞTI

A TİPİ YATIRIM FONLARINA İLGİ ARTIYOR: 23 A TİPİ FON YAKINDA PİYASADA

Bankalar ve aracı kurumlar, yüzde 25'i hisse senetlerinden oluşan ve kurumlar vergisinden istisna tutulan A tipi yatırım fonu kurmak için kuyruğa girdi. Halen faaliyet gösteren 10 A tipi yatırım fonuna yenileri eklendiği zaman sayıları 33'e yükselecek.

Cahit UYANIK 

İş Bankası'nın 500 milyar liralık A tipi yatırım fonuna gösterilen talep, diğer bankaları ve aracı kurumları da harekete geçirdi. Şimdi A tipi fon kurmak için birçok kurum kolları sıvadı. Şu anda yatırım fonları piyasasında toplam 10 tane A tipi fon işlem görüyor. Bu fonların toplam başlangıç tutarları 2 trilyon 755 milyar liraya ulaştı. Sıralamada İş Bankası-VII tek başına 1,5 trilyonluk büyüklüğu ile ilk iken, onu 500 milyarla Koçbank-I, 250 milyarla Akbank-III ve 200 milyar ile Garanti Bankası-I izliyor. Geri kalan miktar ise Ata-I, Global-I, Fon-I, Kentbank-I ve TYT Bank-I tarafından paylaşılıyor. 

A tipi fonlara gösterilen ilgi gün geçtikçe artıyor. Şu anda gerekli iç tüzük değişikliklerini yapan veya kuruluş prosedürünü tamamlayan 6 tane A tipi fon Sermaye Piyasası Kurulunun (SPK) incelemesinde bulunuyor. SPK'nın kısa bir sürede faaliyet izni vermesi beklenen bu fonların toplam büyüklüğü ise 490 milyar lira, Bunlar içinde Adabank-I 200 milyar lira ile başı çekerken, AOG Turkinvest-I 100 milyarla ikinci sırada bulunuyor. Demirbank-III 70 milyar, Altay-I ve Yatırım Finansman-I 50'şer milyar, Yatırımbank-I de 20 milyar lirayla önümüzdeki haftalarda yatırımcıya sunulacak öteki A tipi yatırım fonlarını oluşturuyor. İnceleme aşamasındakilerin de büyüklüğü katıldığında A tipi fonların toplam büyüklüğü 3 trilyon 245 milyar liraya ulaşacak. 

6 Mayıs 2025 Salı

MPM'NİN 'İŞLETME DOKTORLARI' EMRİNİZDE: ŞİRKETLERE 'CHECK-UP'...

Milli Prodüktivite Merkezi  (MPM)  sorunlu işletmelere 'check-up' hizmeti veriyor. Cüzi bir masraf karşılığında sizi aylardır uğraştıran bir soruna 1 günde çözüm bulabilirsiniz.

Cahit UYANIK 

Yıllardır bin bir uğraş içinde kurduğunuz işletmenizde ufak tefek sorunlar baş gösterdi. Bu durumun ileride daha büyüyebileceğini ve şirketinize zor anlar yaşatabileceğini hissediyorsunuz. Kendinize göre aldığınız birkaç önlem ise bir türlü istediğiniz sonuçları elde etmenize yaramadı. Bu sorundan nasıl kurtulacağınızı kestiremiyorsunuz. 

Artık Türkiye'de 'İşletme doktorları' var. Ankara'da kurulu bulunan Milli Prodüktivite Merkezi (MPM) Danışmanlık Bölümü uzmanları sorunlu işletmeleri, istemeleri halinde bir 'check-up'a tabi tutuyor. Şirketinizi küçük bir ücret karşılığında muayene masasına yatırıp sorunları teşhis edip, kısa süre içinde neler yapılması gerektiğine dair bir rapor hazırlayıp önünüze koyuyorlar. Gerisi size kalıyor. Hastalıklarla nasıl mücadele edeceğinize kendiniz karar vereceksiniz. Ya çözümü siz yaratacaksınız ya da MPM'nin 'işletme doktorları'yla çalışmaya devam edeceksiniz.

İşletme doktorlarının yardımına ihtiyaç duyuyorsanız yapmanız gereken ilk şey "İşletmemizde verimlilikle ilgili bazı sorunlarımız var. Bir teşhis çalışması için uzmanlarınızın ziyaretini bekliyoruz" gibisinden bir resmi yazı yazarak MPM'nin Danışmanlık Bölümüne fakslamak... Bu faks metninin altında şirket genel müdürü veya yönetim kurulu başkanının imzasının bulunması gerekiyor. Bu imzaya bürokratik nedenler dolayısıyla değil, uzmanlar teşhis çalışmasına gittiklerinde işletmede sorunlar çıkmaması için gerek duyuluyor. Başvuru yazısının orta düzeydeki bir yöneticiden gelmesi, uzmana bu birim dışında sağlıklı ve doğru bilgiler aktarılmaması gibi sorunlar yaşatabiliyor.

3 Nisan 2025 Perşembe

ANKARA NOTLARI / ORTADOĞU'YA 'BARIŞ' ELEKTRİĞİ

Cahit UYANIK 

Türkiye uzun yıllardır Ortadoğu barışının bölgedeki tüm ülkelerin faydasına olacağını savunuyor. Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal, bu bölgeyi baştan başa geçecek ve Türkiye'deki su kaynaklarını bu ülkelere ulaştıracak bir boru hattı önermişti. 'Barış Suyu' olarak bilinen proje, uzun yıllar gündemde kalmasına rağmen Arap ülkeleri buna yanaşmak istememişti.

'Barış Suyu' bu durumdayken, Türkiye'nin Ortadoğu'daki güç ve etkinliğini iyice artıracak bir başka proje anlaşmayla sonuçlandı. Uzun yıllardır görüşmeleri devam eden Mısır, Irak, Ürdün, Suriye ve Türkiye'nin enterkonnekte elektrik sistemlerini birbirine bağlayacak anlaşma Bakanlar Kurulu tarafından onaylandı. ANAP iktidarları zamanından bu yana birçok Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanının emeğinin geçtiği anlaşmayı Resmi Gazete'de görmek ise Veysel Atasoy'a nasip oldu.

Anlaşmanın adı 'Mısır, Irak, Ürdün, Suriye, Türkiye Arasında Elektriksel Enterkonneksiyon İçin Genel Alışveriş Anlaşması' olarak kondu. Bu anlaşma sayesinde Ortadoğu'nun iki önemli su kaynağı Nil ve Fırat, elektriksel açıdan birbirine bağlanmış olacak. Ayrıca bölgenin iki önemli ülkesi Türkiye ve Mısır, Ortadoğu barışında stratejik bir rol üstlenecek. Anlaşmanın teknik gerekçesiyse,  'Elektriksel güç sağlanmasında güvenilirliği artırmak, güç fazlasının mübadelesi ve acil durumlarda yardımlaşma' olarak açıklanıyor.

16 Mart 2025 Pazar

FİLYOS PROJESİ VERİMLİ Mİ?

Karabük / Modernizasyonla 

Liman Arasında Zor Seçim 

MMO Raporuna göre Karabük Demir Çelik'in yerine kurulacak Filyos Limanının maliyeti 400 milyon dolar; oysa Karabük'ün modernizasyonu yalnızca 50 milyon dolar...

Cahit UYANIK 

5 Nisan Kararlarının kamuoyunda en büyük tepkiyi uyandıran maddesi Karabük Demir Çelik'in yıl sonuna kadar kapatılmasıydı. Başbakan Tansu Çiller bu radikal kararın etkilerini ortadan kaldırmak için, etütleri tamamlanmış Filyos Liman Projesinin gerçekleştirileceğini ve ayrıca aynı bölgede bir 'serbest bölge' açılacağını söyledi.

Oysa Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Metalurji Mühendisleri Odası tarafından hazırlanan bir rapor Filyos Projesinin ekonomik olup olmadığı konusunda kafalarda bazı soru işaretleri uyandırıyor. Bu rapora göre Filyos devlete yaklaşık 400 milyon dolara mal olacak. Buna karşılık 1989 yılından bu yana sürüncemede tutulan ve Karabük'e 800 bin ton ek kapasite sağlayacak iki kütük döküm tesisinin maliyeti sadece 50 milyon dolar.

Söz konusu iki kütük döküm tesisi kurulduğu taktirde Karabük önemli bir teknolojik avantaj sağlayacak. Halen açık kalıplara dökülen demir külçelerin haddelenme aşamasında yeniden tavlanması önemli bir enerji kaybına yol açıyor. Bir türlü açılamayan kütük döküm tesisi bu sorunu çözerek, üretim prosesini kısaltıp enerji ve işçilikten tasarruf sağlıyor.

15 Mart 2025 Cumartesi

KAPAK HABERİ / BORSAYA ÇİLLER DOPİNGİ

Yeni Tebliğler Geliyor 

SPK, birkaç haftaya kadar hayati önem taşıyan kredili işlem, açığa satış ve ödünç işlemlerini düzenleyen tebliği yayınlayacak. İşte tebliğin tüm ayrıntıları.

Cahit UYANIK 

Borsa şimdilerde yine toparlanma günleri yaşıyor. Yılbaşında 29 bin puana kadar yükselen bileşik endeks, para piyasalarındaki krizin ardından 12 bin puana kadar düşmesine rağmen tekrar yükseliş trendine girdi. Borsa bu aşamada yükselişine destek olabilecek yeni gelişmeleri dört gözle izliyor. 

Uzun zamandır konuşulan ve Sermaye Piyasası Kurulunda (SPK) hazırlıkları süren bazı tebliğler önümüzdeki bir-iki hafta içinde yayınlanarak yürürlüğe girecek. Bunlardan en önemlisi açığa satış, kredili işlem ve menkul kıymetlerin ödünç alma ve verme işlemlerini kapsıyor. Aslında piyasa açığa satış ve kredili işlemlerde kendine göre bazı uygulamalar geliştirmiş durumda. Ancak tebliğ bu işlemlere bir çeki düzen verilmesi ve standartlaşmayı sağlamayı amaçlıyor. 

Tebliğ şu anda SPK'daki tüm işlemler tamamlanarak görüşleri alınmak üzere Hazine ile Merkez Bankasına gönderildi. Başbakan Tansu Çiller'in Amerika gezisi dönüşü bu düzenlemeyi imzalayarak yürürlüğe koyması bekleniyor. Geçen hafta boyunca SPK Başkan Yardımcısı Caner Ertuna ile İMKB'nin yeni başkanı Tuncay Artun aracı kurumlarla seri toplantılar düzenleyerek söz konusu düzenlemeleri anlattılar. Aracı kurumların ve bankaların görüşlerini aldılar. 

Tebliğ herşeyden önce kredili işlem, açığa satış ve menkul kıymet alım satımı yapabilecek aracı kuruluşların asgari 10 milyar liralık ödenmiş sermaye şartını yerine getirmesini istiyor. Ayrıca aracı kurumlar ile bankalar kredili işlem ve açığa satış işlemlerinde bulunacak her müşteri için ayrı bir 'Kredi Hesabı' açmak zorunda olacak. Kredili işlemler, normal hesaplarda izlenemeyecek. Müşteri hem açığa satış hem kredili işlem yapıyorsa bu ayrı ayrı hesaplar açılarak izlenecek. Ayrıca her menkul kıymet kredili işlem ve açığa satışa konu olamayacak. Tebliğ İMKB'nin 'Kredili Menkul Kıymet İşlemleri ve Açığa Satış İşlemlerine Konu Menkul Kıymetler Listesi' hazırlamasını ve bunu her üç ayda bir yenileyerek duyurmasını öngörüyor.

11 Mart 2025 Salı

ANKARA NOTLARI / IMF'Lİ GÜNLER BAŞLIYOR

Cahit UYANIK 

Uluslararası Para Fonu (IMF) 1945-Aralık ayında kuruldu. Amaç parasal alanda işbirliğini geliştirmek, kambiyo kısıtlamalarını kaldırmak, döviz kurlarına istikrar kazandırmak ve çok yanlı bir ödeme dengesi sistemi kurmaktı. Türkiye yaklaşık 14 ay sonra Şubat-1947'de IMF'ye üye oldu. Mart-1947'de ise IMF üyeliğimiz 'resmen' işlerlik kazandı. Yani Türkiye IMF'nin en eski iştirakçilerinden... O günden bu yana Türkiye'nin bu uluslararası kuruluşla ilişkileri süregeliyor.

IMF, üye ülkelerin belirli kurallara bağlanmış katkılarının yanı sıra 1962 yılından bu yana sağladığı dış borçlarla kendine kaynak yaratıyor. Borçlanmalar, zengin ülkelerin hazine ve merkez bankaları gibi resmi kuruluşlar ile özel piyasalardan yapılıyor. IMF, bu kaynakları zor durumdaki ekonomilerini düze çıkarmak isteyen ülkelere yönlendiriyor. Bu amaçla stand by anlaşması imzalanıyor.

Anlaşma beş ayrı dilim krediden oluşuyor. İlk dilimi koşulsuz serbest bırakılan kredinin, geri kalanı IMF'nin istediği şartlar yerine getirildikçe kullanılabiliyor. IMF'nin dış ödemeler dengesi ve ekonomik duruma ilişkin değerlendirmeleri uluslararası bankalar açısından büyük öneme sahip. Bu bankalar bir ülkeye kredi açarken, bir gözleri IMF raporlarında geziniyor. 

Bugünlerde yine herkesin dilinde IMF var. Türkiye'de IMF denilince herkesin aklına zam ve işsizlik geliyor. Çünkü 1970'li yılların özellikle ikinci yarısı, hemen hemen her gün IMF'nin konuşulup tartışıldığı zamanlardı. Niyet Mektubu, stand by anlaşması, yeşil ve kırmızı ışıklar günlük yaşamın parçası olmuştu. Ecevit ve Demirel IMF'nin en zora düşmüş müşterileri konumundaydı.

10 Mart 2025 Pazartesi

DEVLET MALZEME OFİSİ (DMO) KÜÇÜLEREK KURTULACAK

Yıl sonuna kadar tasfiye edileceği söylenen DMO'nun işi Allah'a kaldı. Devlet Bakanı Aykon Doğan, DMO'nun küçültülerek yaşamını sürdürmesini savunurken tasfiye konusundaki son kararı Bakanlar Kurulu verecek.

Cahit UYANIK 

Devlet Malzeme Ofisinin (DMO) tasfiye edileceği yönündeki karar 5 Nisan Ekonomik Paketinin sürpriz yanıydı. Paketin hazırlık aşamasında bile DMO ile ilgili herhangi bir tartışma kamuoyuna yansımamıştı. Anlaşılan bu karar pek fazla derine inilmeden,  acele bir şekilde alınmıştı. Ama toplantılarda özellikle Sanayi ve Teknoloji Bakanı Tahir Köse ve Kamu Ortaklığı İdaresi Başkanı Tezcan Yaramancı'nın DMO'dan sık sık şikayet ettikleri gözlemlenmişti. Bu ikiliye göre DMO tasfiye edilerek hem kamu alımları hızlandırılacak hem de DMO'nun zengin arsa portföyü elden çıkarılarak önemli bir gelir sağlanacaktı. Bu yüzeysel verilerden yola çıkılarak DMO'nun tasfiyesi, onlarca konuyu tartışmak zorunda kalan ekonomi yönetimince kabul edildi. 

Ancak bu karar sonrasında DMO hemen hemen her yönüyle masaya yatırıldı. Buna göre DMO 1993 yılında 1 trilyon 22 milyar liralık bir ciro sağlamış ve dönem karı da 349 milyar lira olarak gerçekleşmişti. Kurumda çalışan personel başına kar ise 205 milyon lira düzeyindeydi. Devlet Bakanı Doğan'ı DMO konusunda daha dikkatli düşünmeye ikna eden de bu oldu. Hemen ardından İstanbul'da düzenlenen 'Kamu Satın Alımları Semineri'nde dünyanın dört bir yanından gelen temsilcilerle de görüşme fırsatı bulundu. 

5 Mart 2025 Çarşamba

DIŞ BORÇ KABUSU

Türkiye önümüzdeki 3 yıl içinde yüksek oranda dış borç ödemek zorunda. Özellikle 1995 yılı Türkiye için çok kritik geçecek. 1995'te günde 31 milyon dolar dış borç ödenecek.

Cahit UYANIK 

Türkiye yaklaşık 10 yıl aradan sonra yeniden IMF kapısında borç almak için bekliyor. Uzun zamandır uykuya yatan dış borç sorunu da alevlendi. Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığının (HDTM) verilerine göre Türkiye'nin 1993-Eylül ayı itibarıyla dış borç stoku 65 milyar 875 milyon dolar düzeyinde. Bu borcun yaklaşık dörtte biri kısa, geri kalanı ise orta ve uzun vadeli. 

Peki bu borçların geri ödeme planı nasıl? Hazinenin planına göre 1994'te Türkiye 8 milyar 482 milyon dolar dış borç ödemesi gerçekleştirecek. Yani günlük ortalama dış borç servisi miktarı 23,5 milyon dolar civarında olacak. Dış borçların 5 milyar 63 milyon dolarlık bölümü ana para, 3 milyar 419 milyon dolarlık bölümü ise faizlerde oluşuyor. Dış borç itfalarında en büyük ödemeler OECD ülkelerine yapılacak. İkili anlaşmalardan doğan bu borçların toplamı 3 milyar 639 milyon dolar.

Günde 31 milyon dolar 

1995'te ise Türkiye'nin dış borç ödemesi 11 milyar 53 milyon dolara ulaşacak. Basit bir hesaplamayla günlük ödeme 31 milyon dolar. Gelecek yılki ödemelerin 8 milyar 65 milyon doları ana para, 2 milyar 988 milyon doları faizden oluşuyor. 1995 aynı zamanda dış tahvil piyasalarından alınan borçların ağırlıklı olarak geri ödenmeye başladığı bir dönem olarak kendini gösteriyor. Gelecek yıl tahvil borçları nedeniyle 2 milyar 529 milyon dolar ödenecek. Orta ve uzun vadeli dış borç geri ödemeleri 1996'da 7 milyar 848 milyon dolar, 1997'de ise 7 milyar 688 milyon dolar düzeyinde seyredecek.

3 Mart 2025 Pazartesi

BANKACILIK SEKTÖRÜNÜ NELER BEKLİYOR?

Bankacılık krizi durulmuş görünüyor. Sorunlar karşısında bazı savunma mekanizmaları geliştiren sektör ise kritik bir aşamada. İşte sektörün geleceğini tehdit edebilecek gelişmeler.

Cahit UYANIK / Erdoğan SÜZER

Ocak ayında başlayan parasal dalgalanma, sonunda üç bankanın tasfiyesi ile 'şimdilik' dinmiş görünüyor. Bankacılık işlemi yapma yetkileri Bakanlar Kurulu kararıyla kaldırılan TYT Bank, Marmarabank ve Impexbank'la ilgili tasfiye işlemleri başladı. Fakat bankacılık sektöründe 'güven bunalımı' sürüyor. Mevduat faizinin riskini 'sıfır' olarak görüp parasını bankalara yatıran küçük tasarrufçular bundan sonra ne yapacaklarını bilemiyor.

Bankacılık sektörünü gelecekte neler bekliyor? Başka batacak banka var mı? Sıcak para ticaretiyle ayakta duran ve son krizden ağır yaralar alarak çıkan bankalar ne yapacak? Sektörde bazı 'banka evlilikleri' yaşanabilir mi? Tasfiye edilen bankalarda parası bulunan kamu bankaları gerçekten suçlu mu?

Kimlere bilgi verilmez?

Aslında bankalar Hazine, Merkez Bankası ve Sermaye Piyasası Kurulunun (SPK) sürekli ve düzenli bir gözetimi altında bulunuyor. Ancak bu raporların kamuya açık olmaması ve duyurulmaması, tehlike işaretlerinin sadece birkaç kişinin bilgisinde kalmasına neden oluyor. Ayrıca bu kuruluşların düzenlediği teftiş raporlarını dikkate alıp almamak da siyasilerin elinde... Öyle ki bu haber için yaptığımız araştırmalarda Hazine'den üst düzey bir yetkili "Biz özellikle TYT Bank'ın bu duruma düşebileceğini görmüş, raporumuzu hazırlayıp aylar önce vermiştik" şeklinde konuştu. 

Aynı yetkiliye göre kamu bankalarının zor durumdaki bankalardan mevduatlarını çekmeleri için uyarılmaları yani ayrıcalıklı bir pozisyona geçmeleri ise mümkün değil. Özellikle Türkiye Kalkınma Bankası Genel Müdürü Özal Baysal'ın 'Bizi haberdar etmediler' şeklindeki açıklaması bu durumda boşlukta kalıyor. Yetkili bu konudaki düşüncelerini şöyle açıklıyor: 

"Banka mali bir kurumdur. Piyasadaki diğer müşterileri gibi, çalıştığı bankaları da araştırmak zorundadır. Kredi verirken Hazineye mi soruyorlar? Bir banka istihbaratını yapamıyorsa, ben ne yapabilirim? Bu Hazinenin görevi değil ki. Hangi birine yetişeceğim? Bankalar birbirlerinin mali yapılarını çok daha iyi biliyor. Herkes kimin ne olduğunu biliyor. Bunu Hazineye fatura etmek doğru değil. 'Bankalar kötüdür' diye Hazine bir açıklama yapamaz. Görüyorsunuz, 'Bankalar kötü durumda' diye bir-iki dedikodu çıktı, ne hale gelindi. Sadece söylenti bankaları ne hale soktu. Bunu Hazinenin söylediğini düşünsenize... Hangi banka, ne durumdadır? Hepsi bizde liste halinde var. Ama bunu halka açıklayamayız. 'Banka sırrı' diye birşey var. Bankacılık sektörü çok hassastır. Kalkıp her raporu açıklarsak, hiç bir şey ayakta kalmaz."

28 Şubat 2025 Cuma

REPOYA SIKI TAKİP

Toplam hacmi 100 trilyonu aştığı tahmin edilen repoya sıkı takip geliyor. Merkez Bankası, repo karşılıkları için İMKB Takas ve Saklama Şirketinde hesap açtı.

Cahit UYANIK 

Repo, tasarrufçuların en çok sevdiği yatırım araçlarının başında geliyor. Repo basit bir tanımla, geri almak üzere kısa bir süre için verilen paraya karşılık olarak, devlet kağıtlarının teminat gösterilmesi anlamına geliyor. Piyasalarda 'reverse repo' olarak tanımlanan işlem ise bunun tam tersi. Ocak ayında başlayan ekonomik krizin ortaya çıkardığı gerçeklerden birisi de Türkiye'de bol miktarda 'açığa repo' yapıldığı... Açığa reponun 70-100 trilyon lira arasında değiştiği tahmin ediliyor. 

5 Nisan'da alınan ekonomik tedbirlerin içinde 'Açığa reponun önlenmesi' önemli bir yer tutuyor. SPK'nın yayınladığı tebliğe göre repoya konu menkul değerlerin Merkez Bankasındaki bir depo hesabında izlenmesi gerekiyor. Yayınlandığı tarihten 2 ay sonra yani 5 Haziran'da yürürlüğe girmesi öngörülen tebliğin hazırlık çalışmaları sürüyor.

Repo için Takas Şirketi'nde depo hesabı açıldı

Bu çerçevede Merkez Bankası, yeni repo kurallarının pratikte nasıl uygulanacağına ilişkin olarak bir genelge yayınladı. Buna göre Merkez Bankası açığa repo işlemlerinin önüne geçmek için İMKB Takas ve Saklama Şirketinde bir depo hesabı açtırdı.

27 Şubat 2025 Perşembe

ANKARA NOTLARI / İKİ EKSİ BİR ARTI ETMEZ

Cahit UYANIK 

Geçen hafta Pazartesi gününden başlayarak herkes Türkiye Kalkınma Bankasını (TKB) konuşmaya başladı. 1992 yılı başında göreve gelen Özal Baysal, tasfiye edilen bankalarda yaklaşık 1 trilyon lira batırmakla suçlandı. Baysal suçlamalara verdiği cevapta Hazine'nin kendilerini uyarmadığını söyledi. Bir ara olay öyle büyüdü ki, devlet yönetiminde 'kayın birader' ve 'koca' çekişmesinin yaşandığı bile yazıldı çizildi. 

Oysa TKB 'İki eksi bir artı etmez' sözünün canlı örneği gibiydi. Kalkınma Bankası 1975'te kurulan Devlet Sanayi ve İşçi Yatırım Bankası (DESİYAB) ile 1962'de kurulan Turizm Bankası'nın birleşmesinden oluşmuştu. Her iki banka da kamu bankacılığının 'ıslah olmaz' temsilcilerindendi. 

Turizm Bankası sektörü desteklemek için kurulmuş ancak batık kredilerle ismini duyurmuştu. Bir türlü patlamak bilmeyen turizm sektörü için 'fitil' olması düşünülmüş ama ateş almamıştı. Fakat özellikle 1980'lerin ikinci yarısında hesapsız kitapsız dağıtılan turizm teşviklerinde Turizm Bankası baş roldeydi. Hibe teşvikler, hibe araziler, herşey turizm içindi. Banka turizmi patlatmıştı patlatmasına ama zararı devlete kalmıştı. 

DESİYAB ise CHP-MSP Koalisyon Hükümetinde Necmettin Erbakan'ın isteği ile bankacılık hizmeti vermeye başlamıştı. Amaç, yurt dışında çalışan Türk işçilerinin tasarruflarını Türkiye'ye kanalize ederek fabrikalar açmaktı. Hoca, anlı şanlı Almanya seferlerinde DESİYAB'ı işçilere lanse etti. DESİYAB, 'ağır sanayi hamlesi'nin motoru olacaktı. Motorun benzini de gurbetçi tasarrufları... Hoca, dediğini yaptı. Türkiye'nin dört bir yanında pıtırak gibi işçi şirketleri kuruldu. Bu arada DESİYAB'ın kadroları da MSP sempatizanları ile doldurulmuştu. 

29 Nisan 2023 Cumartesi

ANKARA NOTLARI / ÇİLLER'İN 'SANAYİ KUŞAKLARI'NDAN VAZGEÇİLİYOR

Cahit UYANIK

Yeni ihracat ve yatırım teşvikleri bugünlerde hükümetin gündeminde. Geçen yıl sonunda Hazine'nin Başbakan Tansu Çiller'e sunmak üzere hazırladığı teşvik kararnamesi, ekonomideki son gelişmelerle birlikte önemli değişikliklere uğradı. Herşeyden önce artık ekonominin patronu Aykon Doğan. İkinci olarak ise kamunun içine düştüğü finansman sıkıntısı iyice keskinleşti.

Bu ortamda yatırım teşvikleri içinde ilk budanan şey ise "sanayi kuşakları" projesi oldu. Bugüne kadar sadece ismi ve genel hatları basına yansıyan sanayi kuşakları projesi; teşviklere atfedilen üretim artışı ve işsizlikle mücadelenin dışında yeni nitelikler taşıyordu. Sanayi kuşakları sayesinde, Türkiye'nin şu anda yaşamakta olduğu iç göç ile terör sorunlarına, orta ve uzun vadede çözümler bulunması amaçlanıyordu. HDTM Teşvik Uygulama Genel Müdürü Kemal Gülseren'in başkanlığındaki bir teknik heyetin sürdürdüğü kuşak çalışması, Türkiye'de iki yeni cazibe merkezi oluşturmayı hedefliyordu. 

4 Ekim 2022 Salı

TOBB SEÇİMİNE SİYASİ PARTİ MODELİ

Yasa Tasarısı / Oda ve Borsalara Yeni Düzen

TOBB SEÇİMİNE SİYASİ PARTİ MODELİ

TOBB Kuruluş Yasa Tasarısı kanunlaştığında, başkanı delegeler seçecek. Birlik'te seçim kulisleri şimdiden başladı.

Cahit UYANIK

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), yaklaşık 800 bin işletmeyi bünyesinde barındırıyor. Birliğe kayıtlı oda ve borsa sayısı ise şu anda 313. Türk özel sektörünün en geniş biçimde temsil edildiği TOBB'un kuruluş yasası bugünlerde değişmek üzere.

Hükümetin geçen yıl mayıs ayında Meclis'e sevk ettiği yasa tasarısı önce Adalet Komisyonunda görüşüldü ve üzerinde ufak-tefek değişiklikler yapılarak Sanayi, Teknoloji ve Ticaret Komisyonu'na gönderildi. Tasarı, Meclis "sömetr tatili"nden çıktıktan sonra, komisyonda yine görüşülmeye devam edilecek. Son adres ise Meclis Genel Kurulu.

Tek dereceli sistem

Tasarı, Mayıs ayına kadar yasalaştığı taktirde bu yıl yapılacak Seçimli TOBB Genel Kurulunda yeni bir seçim sisteminin uygulanmasını öngörüyor. Buna göre TOBB Yönetim Kurulu ve Başkanı, tek dereceli bir seçim sistemi ile belirlenecek. Açık bir ifadeyle, sayısı asgari 1.000 olarak öngörülen delegeler, tıpkı siyasi partilerin genel kurullarında olduğu gibi "stratejik" bir önem kazanacak. TOBB seçimli genel kurulları ise böylesi bir ortamda daha renklenecek.

Halen uygulamadaki seçim sistemi ise iki dereceli. Türkiye'nin dört bir yanındaki oda ve borsalardan gelen delegeler, Birlik bünyesindeki beş ayrı konsey üyelerini belirliyor. Konsey üyeleri de, daha sonra kendi içinden Odalar Birliği Yönetim Kurulu'nu seçiyor. Burada, delegelerin ifadeleri "dolaylı" biçimde yönetime yansıyor. Üstelik Odalar Birliği Başkanı olmak için, Konsey delegesi seçilmek  şartı da getiriliyor. Bu durum, zaman zaman şikayetlere neden oluyor.

1 Ekim 2022 Cumartesi

ANKARA NOTLARI/ VERGİ KAÇAKÇISI İHBARINA İKRAMİYE

Cahit UYANIK

Türkiye'de en hassas ve tartışılan konuların başında vergi adaleti ve vergi kaçakçılığı geliyor. Daha geçen ay başında yasalaşarak yürürlüğe giren vergi reform yasasında, vergi kaçakçılarının yılda bir defa ilan edilebileceğine ilişkin bir madde yer aldı.

Bu konuda uzun yıllardır Maliye'nin ve dolayısıyla siyasilerin üzerinde büyük bir baskı mevcuttu. Şimdi herkes 1994 yıl sonunda ne uzunlukta bir liste açıklanacağını merakla bekliyor.

Şimdi ben size çoğu kimsenin pek haberdar olmadığı ve vergi yüzsüzlerinin tam tersi bir işlev gören bir "müessese"den söz edeceğim: Vergi muhbirliği. Evet devlet vergi kaçakçılığını kendisine ihbar edenlere, belirlenen kaçakçılık tutarının yüzde 10'unu ikramiye olarak vermeyi taahhüt ediyor.

Vergi ispiyonculuğunu düzenleyen kanunun numarası 1905. Tam adı "Menkul ve Gayrimenkul Emval ile Bunların İntifa Haklarının ve Daimi Vergilerin Mektumlarını Haber Verenlere Verilecek İkramiye Hakkında Kanun". Ulu Önder Atatürk'ün ruhuna bir kez daha Fatiha Suresini okumamızı gerektiren Kanun'un çıkarılış tarihi 26 Aralık 1931.

Binlerce sayfalık mevzuat yığını içinde bu kanundan kaç kişinin haberdar olduğu bilinmez. Ama Maliye Bakanlığı kayıtlarına göre geçen yıl, bu kanun çerçevesinde tamı tamına 1.000 adet dilekçe verilmiş. Ancak bunlardan 762'si işleme konulmuş. Toplam 232 tanesi de "ön inceleme" sonrasında ciddiye alınacak ihbarları içermediği için geri çevrilmiş.