GÜNÜMÜZDE MUTLU OLMAK MÜMKÜN MÜ?

Doç. Dr. Şafak Nakajima

Artık sabahları uyanınca hemen haberleri açmıyorum. Ekranda beliren o tanıdık manşetler, iç karartan görüntüler ve yaşlı başlı adamların toplumun huzurunu bozan, yıkıcı, düşmanca söylemleri... Bunlar yerine belgeseller izliyorum. Daha insana dair, daha derin içerikler. Hem düşündürüyor hem de zihnimi rahatlatıyor.


Bu sabah izlediğim belgesel, dünya mutluluk sıralamaları hakkındaydı. Tahmin edileceği gibi, yine Nordik ülkeler – Finlandiya, Danimarka, Norveç, İsveç ve İzlanda – listenin en başındaydı. Bu ülkelerle ilgili dikkat çekici olan şey şu: Uzun, karanlık kışlara ve yüksek yaşam maliyetlerine rağmen insanlar orada kendilerini genel olarak mutlu hissediyor. Bu da mutluluğun sadece hava, para ya da yaşam tarzıyla açıklanamayacağını gösteriyor.


Çünkü o ülkelerde insanların temel güven duygusu güçlü. Bir sorun yaşadıklarında yardım alabileceklerini, sistemin işlediğini ve yalnız olmadıklarını biliyorlar. Devlet kurumlarına, komşularına, topluma duydukları güven, onları belirsizliklere karşı daha dayanıklı hâle getiriyor. Kadınlar toplumda güçlü bir konuma sahip. Ayrıca bireyler kendi yaşamlarına dair kararları gerçekten kendilerinin verdiğini hissediyorlar. Bu özgürlük, insanın içsel huzuru için hayati bir unsur. 

1990’larda Finlandiya gibi bazı ülkelerde intihar oranları oldukça yüksekken bu durum zamanla ciddi politikalarla çok büyük ölçüde azalmış. 


Dünya Mutluluk Raporu'na göre ülkeler şu altı temel ölçüte göre değerlendiriliyor:


1. Zor zamanlarda güvenilecek birinin olması

2. Kişi başına düşen gelir ve gelirin adaletli dağılımı

3. Sağlıklı yaşam süresi

4. Hayatla ilgili kararları özgürce verebilmek

5. Cömertlik, yardım etmek, paylaşmak ve destek olmak, toplumsal dayanışma 

6. Yolsuzluk algısının düşük olması


Bu ölçütler bize mutlu bir toplumun sadece ekonomik değil, psikolojik ve sosyal açıdan da ne kadar dengeli olduğunu gösteriyor. İster istemez kendi yaşadığımız ülkeye dönüp bakıyoruz. Türkiye’de yaşam koşulları giderek zorlaşıyor ve bu durumu sadece maddi sıkıntılarla açıklayamayız. Belirsizlik, adaletsizlik duygusu, toplumsal kutuplaşma gibi birçok unsur yaşam kalitemizi doğrudan etkiliyor.


Peki Türkiye’de mutlu olmak mümkün mü? Kolay değil, ama tamamen imkânsız da değil. Birey olarak atabileceğimiz küçük ama anlamlı adımlar var:


1. Okuyun, okuyun, okuyun.

Benim yoğun bilgileri az sözcükle anlatan yazılarımı bile "uzun" diyerek okumaya üşenen bir toplumdan söz ediyoruz. Az okuyan bir toplum olmamız, sorgulama, empati, ifade becerisi ve çözüm üretme gibi zihinsel kaslarımızın zayıf kalmasına neden oluyor. Sadece okul eğitimiyle düşünme becerisi gelişmez. Kitapla, sanatla, düşünceyle temas kurmak zihni açar, yaşam kalitesini artırır. 


2. Küçük ama güvenilir çevreler kurun.

Gerçek bağlar kurmak, insanın içsel gücünü destekler. Bazen bir arkadaş, bazen bir komşu bile yeterli olabilir. Paylaşmak ve dinlenmek, ruhsal iyilik hâlini besler.


3. Hayatınızda karar alabileceğiniz alanlar yaratın.

Küçük de olsa kendi seçimlerinizi yapın. Sabah kahvesinin kupasını siz seçin. Hangi kitabı okuyacağınızı siz belirleyin. Bu basit tercihler bile özgürlük duygusunu canlı tutar.


4. Sağlığınıza yatırım yapın.

Yürüyün, hareket edin, beslenmenizi önemseyin. Ruh sağlığınızı ihmal etmeyin. Gerekirse destek alın. Bu bir zayıflık değil, kendinize verdiğiniz değerin göstergesidir.


5. Zamanınızı ve emeğinizi cömertçe paylaşın.

Birine ayırdığınız beş dakikanın, bir gülümsemenin ya da zordaki birine yapacağınız ufak bir yardımın iyileştirici etkisi sandığınızdan büyüktür. Sadece yakınmak yerine, çözüm üretmeye çalışan biri olmak insanın yaşamına anlam katar.


6. Sorgulamaktan vazgeçmeyin.

Haksızlıklara karşı sessiz kalmayın. Gerekirse küçük çaplı ama ilkeli tepkiler gösterin. Bu, yalnızca toplumu değil, sizi de korur. Çünkü sorgulamak, insanın iç sesini diri tutar, toplumu dönüştürür.


Mutluluk her zaman büyük zaferlerle gelmez.

Her an coşkulu olmak zorunda da değiliz.

Mükemmel koşulları beklemek yerine, elimizdeki gerçekliğin içinde anlam inşa etmeyi seçmeliyiz.

Mutlu toplumlar da zaten insanlık dışı koşullara boyun eğen değil,  mutluluğu bir hak olarak gören ve bunu talep edebilen bireylerden oluşur.

(Doç. Dr. Şafak Nakajima'nın Facebook hesabından alıntılanmıştır.)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder