11 Haziran 2024 Salı

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / YAVAŞ YAVAŞ SEÇİME DOĞRU...

Cahit UYANIK 

Ankara'ya bahar havası gelmeden seçim havası geldi. Herkes şimdi en geç 1,5 yıl içinde yapılacak bir seçimi konuşmaya başladı. Başbakan Ecevit, partisinin seçim hazırlıklarına başladığını anlatıyor. Başbakan Yardımcısı Yılmaz, 2003 sonbaharını tarih gösteriyor. Bir diğer Başbakan Yardımcısı Bahçeli de koalisyonun yapısı veya koalisyon protokolünün yeniden görüşülebileceğini belirten cümleler sarf ediyor. Ve bütün bunların hepsi de ekonominin henüz sıfır büyüme bile yakalayamadığı bir ortamda olup bitiyor. Koalisyon liderlerinin umudu, ekonominin yaz aylarından itibaren yükselişe geçmesi. 

Halkın hükümeti oluşturan üç partiye henüz hiç güven duymadığı ortada. Hemen hiç bir ankette koalisyon partileri baraj üstü değil. Onun içindir ki MHP, geleneksel tabanını ve son seçimlerde kendisine ekonomik sebepler dışında oy atanları küstürmemek için idam tartışmasında manevra arayışına girdi. Eskiden 'Meclis'teki gücüm kadar konuşurum' diyen MHP, işi hükümet meselesi haline getirebileceğinin sinyallerini veriyor. 

ANAP ise yıllarca alttan alta istemediği AB tam üyeliği konusunda aniden şahin kesildi. Tam üyelik müzakeresi başlatılırsa, bunu oya tahvil etmek istiyor. ANAP bu tavrın, geçmişten bu yana dayandığı kentli oyları cezbedeceğini düşünüyor. 

DSP ise iki arada bir derede kaldı. Dürüstlük tekeli kaptırıldı. Halk başta Cumhurbaşkanı Sezer ve henüz hareket statüsündeki birçok siyasi oluşumun liderinin de dürüstlük karnesinin parlaklığını gözleriyle ve uygulamalarıyla gördü. Onun için DSP'nin artık dürüstlüğün yanı sıra farklı politikalara yelken açması gerek. DSP, geniş halk kitlelerinin hiç sevmediği IMF ve Dünya Bankasının Türkiye'deki 'sol payandası' olarak görülüyor. DSP'nin bu politikasını acilen halka izah etmesi gerek.

İşte bu ortamda önümüzdeki dönemin muhtemel iktidarını kestiren bazı bürokrat ve iş adamlarının DYP ve CHP'yle yakınlaşma çabalarına ilişkin girişimler sık sık kulislerde konuşuluyor. Tansu Çiller ve Deniz Baykal'ın randevu defterleri birbirinden ilginç isimlerle dolup taşıyor. Bütün bunlar Türkiye'de seçimin giderek yaklaştığını ve muhtemel iktidar değişiminin açık sinyalleri...

Tayyip Erdoğan'ın AKP'si de içki ve nüfus planlaması tartışmasında merkeze değil marjinal oylara doğru gittiğini gösterdiği için zemin kaybetti. Halk, belediye başkanı adayı iken meyhaneleri dolaşarak oy isteyen Erdoğan'a ne olduğunu anlamak istiyor. Erdoğan'ın derdi müslüman-demokratlık olsa, bu iki konuda tam tersi görüşleri savunurdu. AKP bu haliyle kafası ve politikaları karışık bir görünüm veriyor. 

Böylesi bir ortamda IMF ve Dünya Bankası, dedektif edasıyla her ay başkentteki siyasi kulislerde hava kokluyor. Onların da derdi Türkiye'ye son 2 yılda aktardıkları 40-45  milyar dolarlık borcun akıbeti... Maazallah bir batarsa, yandı gülüm keten helva...

(Bu yazı Finansal Forum gazetesindeki Başkentten Yansımalar köşesinde 04 Şubat 2002 tarihinde yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder