13 Haziran 2024 Perşembe

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / EHVEN-İ ŞER ÇÖZÜM VE BDDK

Cahit UYANIK 

Geçen hafta Başbakan Bülent Ecevit'in ABD gezisinin tozu dumanı arasında Türkiye'nin yakın geleceğini ilgilendiren çok önemli bir haber gerektiği gibi tartışılmadı. Moody's adlı kredi derecelendirme kuruluşu 4 Türk bankasının puanlarını düşürmüştü. Hükümetin tam da sektöre 4-5 milyar dolar aktarmak için kolları sıvadığı bir ortamda yapılan bu not düşüşü acaba nasıl yorumlanmalı? 

Dünyadaki 3 büyük rating kuruluşu arasında Türkiye'ye en fazla sempati ile bakan Moody's'in açıkladığı gerekçeler aslında Türk bankacılık sektörünün çok ciddi hastalıkların pençesinde kıvrandığını gösteriyor. Hastalığın ismi zaman zaman açık pozisyon oluyor, zaman zaman da grup şirketlerine riskli miktarda kredi aktarımı... Ancak bankacılık sektörünün şu anda içinde bulunduğu durumu genel ekonomik ortamdan soyutlarsak hata etmiş oluruz.

Bankalar geçmişte hükümetin 18 aylık kur taahhütüne kanarak dövizle borçlanma, TL ile borç verme oyununa düşmüşlerdi. Şimdi de ellerindeki kaynakları sağlamlığından emin oldukları kendi grup şirketlerine aktararak aktif-pasif dengesini tutturmaya çalışıyorlar. Ancak bu durum yabancı uzmanların pek hoşuna gitmiyor. 

Bankalar elbette grup şirketlerine kullandırdıkları kredinin ratinglerini düşüreceğini ve bu durumun dışarıdan borç bulmayı zorlaştıracağını çok iyi biliyor. Ancak hükümetin çıkardığı yeni yasa, en azından 2002 yılındaki kaynak ihtiyacına geçici bir çözüm yaratabilecekti. İşte bu bilindiği için bir çoğu bünyesinde onbinlerce işçiyi istihdam eden grup şirketlerine kredi aktarımı yapıldı.

Tablo şimdilik taşıma suyla değirmen döndürülmeye çalışılan bir ortama işaret ediyor. Aslolan bankacılık sektörünün reel sektöre kredi açması, dönük kredileri canlandırmasıdır. Ancak bunun için ekonominin bir an önce büyüme sürecine girmesi gerekir. Kimse büyüme vaat etmeyen bir işletmeye kredi açmaz. Aksi taktirde kendisine teslim edilen mevduatlara ihanet etmiş olur. 

Türkiye ekonomisi bu haliyle 'kırk katır-kırk satır' ikilemi arasına sıkıştı. Tüm eksik ve yanlışlarına rağmen bankacılık sektörüne kaynak aktarılmasını ilişkin öneri ve yasa 'ehven-i şer' görünümünde... Aslında Türk halkı ekonomi büyümeye geçecekse, bankalara ve dolayısıyla reel sektöre aktarılacak 5-6 milyar doları sırtlamaya hazır görünüyor. Çünkü geçmişte 40 milyar doları geçen kamu ve özel banka yeniden yapılandırmaları için çıkarılan faturaya ses etmedi. Ancak bu 'son fatura' olacak gibi görünüyor. 

Türkiye ekonomisi en geç Nisan-Mayıs aylarında büyüme sinyalleri vermeye başlamazsa o aşamadan sonra ortaya konulacak en akılcı çözümün bile büyük bir dirençle karşılaşacağı bilinmeli. Bankalara tahsis edilecek kaynağın 'hamisi' durumundaki Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) ve Devlet Bakanı Kemal Derviş, belki de rüştünü böylece ispat edebilecek. Kolay gelsin diyoruz.

(Bu yazı Finansal Forum gazetesindeki Başkentten Yansımalar köşesinde 21 Ocak 2002 tarihinde yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder