13 Haziran 2024 Perşembe

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / 3 İTİRAZ VE TÜRKİYE'NİN GELECEĞİ

Cahit UYANIK 

Cumhurbaşkanı Sezer, Bankacılık Yasasının 3 maddesini iade ederek çok basit sorulara cevap arıyor: Acaba birileri kamu parasını kullanırken, özel sektör yöneticisi gibi davranabilir mi? 

Kamu parası, kamusal çıkarlar için kullanılmalı. Bu imkanı kullandıranlar da kullananlar da kamu hukuku ile başbaşa kalmalı.  Yıllardır birileri yani çoğu zaman siyasetçiler, kamu bankalarını popülizm aracı olarak kullandılar. Kamu parasını siyasete alet ettiler. Sonuç ortada. Acaba özel sektör mantığı ile kullanılan kamu parasında da birkaç yıl sonra benzer sorunlar yaşar mıyız? Bu sorunun cevabı net değil. 

Üstelik Sezer'in bu maddenin yeniden yazılmasını istemesi, şu anda 'kral hayatı' süren kamu bankası yöneticilerinin geleceğini de kurtardı. Kendilerini kamusal sorumluluklardan vareste kılan bir Meclis'in, gün gelip seçimle değiştiğinde bu sorumluluğu yeniden sırtlarına yükleyebileceğini bilmeleri gerek. AB tam üyeliği yolunda, 12 Eylül Darbesini yapanlara verilen anayasal koruma zırhının kalkmasının tartışıldığı bir ortamda iki satırlık yasa maddesinin gelecekte ne hükmü olabilir ki?

Sezer'in itiraz ettiği kamu bankaları personeline ilişkin düzenleme ise yöneticilerin 18 yıllık özelleştirme geçmişimizden zerre kadar ders almadığını gösteriyor. Düşünün yüzde 50'den fazlası kamuya ait bir bankada, özel sektör statüsü ile çalışacaksınız. 

Az önce kamu bankaları yöneticilerinin kral hayatı yaşadığını söyledim. Memur statüsünde çalışanlara yüzde 10, özel statüye geçmeye razı olanlara yüzde 35 zam verilmesi, hukuk devleti olduğu söylenen Türkiye'de ancak kral hayatı sürmesine izin verilen yöneticiler tarafından yapılabilirdi. Düzenlemenin ayrımcılık ve imtiyaz tanınması gibi ne kadar tehlikeli sonuçlara yol açabileceği, daha yasalaşmadan kendisini ortaya koymuşken, yanlışta ısrarın sürmesi anlamlı olmasa gerek.

Sezer'in üçüncü itiraz konusu da bağımsız kurulların Sayıştay denetiminden çıkarılıp 3 kişilik bir müfettişler heyetine teslim edilmesi... Bilebildiğimiz kadarıyla hükümet, Dünya Bankasına (DB) Sayıştay'ın bir üst denetim çatı kuruluşu olarak yapılandırılması konusunda söz verdi. Bu konuda bir eylem planı var ve Sayıştay bu yıl içinde kabuk değiştirecekti. Yeni modelle Sayıştay'ın giremeyeceğı, denetleyemeyeceği kamu hesabı kalmayacaktı.

Şimdi sayıları 10'a yaklaşan bağımsız kurulların yüzlerce trilyonluk hesapları sadece 3 kişiye emanet edilerek uluslararası denetim ilkelerine de aykırı bir işin altına imza atılmış olunuyordu. Üstelik hükümet kendi içinde de çelişkiye düşüyordu. Sezer'in hukuksal açıdan yanlış bulduğu ve icat edilmiş bu denetim modeli; hükümetin fazlaca kulak kabarttığı DB tarafından zaten tehlikeli bulunacaktı. Veto ile bir başka yanlıştan dönülme fırsatı elde edildi. Türkiye'nin geleceğinin Şubat ayında serbest bırakılacak birkaç milyar dolardan daha kıymetli olduğunu lütfen anlayalım.

(Bu yazı Finansal Forum gazetesindeki Başkentten Yansımalar köşesinde 28 Ocak 2002 tarihinde yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder