Cahit UYANIK
Türkiye'nin bir türlü çözülemeyen sorunlarından birisi, bölgeler arası kalkınmışlık farkları. Bu konuda onlarca yıldır çok çeşitli çözüm paketleri değişik hükümetler tarafından açıldı ve uygulandı. Ancak elde edilen sonuçlar pek iç açıcı değil. Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerine yönelik yatırım teşviklerinin işe yaradığını söylemek çok zor. "Üstüne para verilerek" de olsa yatırımcıların bu bölgelere gitmesi sağlanamıyor.
Geçtiğimiz günlerde bu konuda Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfının (TESEV) Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ile ortaklaşa yaptığı oldukça kapsamlı bir çalışma kamuoyuna açıklandı. "Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da Sosyal ve Ekonomik Öncelikler" adını taşıyan bu çalışma, bir sivil toplum kuruluşunun ve bölgesel kalkınma konusunda uluslararası tecrübeye sahip bir kuruluş tarafından açıklanan çok geniş kapsamlı öneriler dizisi olması nedeniyle, şimdiye kadar hep hükümetlerin ve devletin geliştirerek açıkladığı paketlerden farklı bir görünüm veriyor. Neden mi?
Çalışma, mevcut teşviklerin Doğu ve Güneydoğu Bölgesine bir katkısının mümkün olmadığını ve bunun yerine bölgesel, sektörel ve hatta alt sektör bazında teşvik verilmesini öneriyor. UNDP ve TESEV bölge ekonomisinin sorunlarının 'bölge dışından yatırımcı çekmeye yönelik büyük ölçekli bir sanayi hamlesi' ile de aşılabileceğine inanmıyor. İki kurum, bunun yerine bölgedeki talebe yönelen, girişimcilik kültürünü geliştirecek, daha küçük ve orta ölçekli işletmeler için planlanacak teşvik politikalarının kısa vadede daha işlevsel olabileceğini öneriyor. Oysa daha önce açıklanan teşviklerin hemen hepsi "Türkiye'nin Batısına değil Doğusuna yatırım yaparsanız düşük faizli kredilerden yararlanabilirsiniz. Yatırım işletmeye alındığında ise uygun vergi ve sigorta primi indirimlerinin yararlanabilirsiniz" mantığına dayanıyordu. Ama işe yaramadığı görüldü. Şimdi bu mantığın tamamen terk edilerek küçük ve orta boy işletmelere yönelik bir politikaya dönüş öneriliyor.