26 Eylül 2017 Salı

‘REEL SEKTÖRÜN BOZULMAYAN GÜVENİ’ NE ANLAMA GELİYOR?


Cahit UYANIK

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) her ay Ekonomik Güven Endeksi (EGE) açıklıyor. EGE, tüketici ve üreticilerin genel ekonomik duruma ilişkin değerlendirme, beklenti ve eğilimlerini özetleyen bileşik bir endeks. Öyle ki EGE, 5 bileşen ve 20 alt endeksten oluşurken ekonominin üretim ile tüketim cephesindeki “güven” kavramını ölçmeye çalışıyor.

EGE’nin 100’den büyük olması genel ekonomik duruma ilişkin iyimserliği, 100’den küçük olması ise kötümserliği gösteriyor. Bir ekonomide “güven” kavramı çok önemli. Çünkü ekonomideki kararlarımızda bu kavram, neredeyse kilit konumda. Güven, içinde mantığı ve duyguyu barındırıyor.

İşte EGE Temmuz-2017’de 98,9’dan 103,4’e yükseldi. Böylece 2016 yılı başından bu yana en yüksek noktasına ulaştı. EGE, 2016 yılının hiçbir ayında 100’ü geçememişti. Bunun sebepleri arasında Rusya ile ambargo krizi, turizmdeki gerileme, Türkiye’nin Fırat Kalkanı operasyonuna girişmesi gösterilebilir. EGE, başkanlık sistemine geçişle ilgili anayasa değişikliği görüşmelerinin başladığı 2017’nin ilk ayında ise 85,9’a inerek adeta “dip” yaptı. Türkiye gibi hızlı siyasi değişimlerin yaşanabildiği bir ülkede bazı dönemlerde EGE’nin hızlı düşüşü normal karşılanmalı.

Ancak şu ayrıntıya dikkat çekmek istiyorum: EGE’nin alt bileşenlerinden birini oluşturan Reel Kesim Güven Endeksi (RKGE) 2016’nın tamamı  ve 2017’nin ilk 7 ayında hiçbir zaman 100’ün altına düşerek kötümserlik bölgesine girmedi. Ancak aynı şeyi hizmetler, perakende ve inşaat sektörü için söyleyemiyoruz. Bu sektörlerdeki güven havası, çoğunlukla kötümserlik bölgesinde seyretti. 

RKGE, imalat sektörüne ait mevsim etkilerinden arındırılmış verilerle oluşturuluyor. Demek ki 15 Temmuz Darbe Girişimi bile ülkedeki üretici kesimlerin, kötümserlik havasına kapılmasını sağlayamadı. Reel sektörün kolay kolay morali bozulmuyor ama Türkiye’de son yıllarda (imalat sektörü olarak da bildiğimiz) bu alandan bir uzaklaşma yaşanıyor. Artık imalat sektöründe dev yatırımlara pek rastlanmıyor. Mevcut üreticiler, kâr oranındaki düşüş sebebiyle kapasite artışlarıyla yetiniyorlar. Türkiye’deki bir çok üretim tesisi yabancı yatırımcılar tarafından satın alınıyor. Çünkü yabancı yatırımcı sıfırdan yatırıma sıcak bakmıyor ve mevcut üretim tesislerini satın almakla yetiniyor.  


Sözün özü EGE’nin son 1,5 yıllık verilerinden çıkarmamız gereken ders şu: Ekonomide moralimizin kolay bozulmaması ve daha düzelmesi için, acilen ‘imalat aşkı’nı yeniden canlandıracak köklü bir reel sektör reformu yapmalıyız. 
(Ortadoğu Business Dergisinin Eylül-2017 tarihli 44. sayısında yayınlanmıştır.)