Cahit UYANIK
Türkiye İstatistik Kurumu
(TÜİK) her ay Ekonomik Güven Endeksi (EGE) açıklıyor. EGE, tüketici ve
üreticilerin genel ekonomik duruma ilişkin değerlendirme, beklenti ve
eğilimlerini özetleyen bileşik bir endeks. Öyle ki EGE, 5 bileşen ve 20 alt
endeksten oluşurken ekonominin üretim ile tüketim cephesindeki “güven” kavramını
ölçmeye çalışıyor.
EGE’nin 100’den büyük olması genel ekonomik
duruma ilişkin iyimserliği, 100’den küçük olması ise kötümserliği gösteriyor. Bir
ekonomide “güven” kavramı çok önemli. Çünkü ekonomideki kararlarımızda bu kavram,
neredeyse kilit konumda. Güven, içinde mantığı ve duyguyu barındırıyor.
İşte EGE Temmuz-2017’de 98,9’dan 103,4’e
yükseldi. Böylece 2016 yılı başından bu yana en yüksek noktasına ulaştı. EGE,
2016 yılının hiçbir ayında 100’ü geçememişti. Bunun sebepleri arasında Rusya
ile ambargo krizi, turizmdeki gerileme, Türkiye’nin Fırat Kalkanı operasyonuna
girişmesi gösterilebilir. EGE, başkanlık sistemine geçişle ilgili anayasa
değişikliği görüşmelerinin başladığı 2017’nin ilk ayında ise 85,9’a inerek
adeta “dip” yaptı. Türkiye gibi hızlı siyasi değişimlerin yaşanabildiği bir
ülkede bazı dönemlerde EGE’nin hızlı düşüşü normal karşılanmalı.
Ancak şu ayrıntıya dikkat çekmek istiyorum:
EGE’nin alt bileşenlerinden birini oluşturan Reel Kesim Güven Endeksi (RKGE)
2016’nın tamamı ve 2017’nin ilk 7 ayında
hiçbir zaman 100’ün altına düşerek kötümserlik bölgesine girmedi. Ancak aynı
şeyi hizmetler, perakende ve inşaat sektörü için söyleyemiyoruz. Bu
sektörlerdeki güven havası, çoğunlukla kötümserlik bölgesinde seyretti.
RKGE, imalat sektörüne ait mevsim etkilerinden
arındırılmış verilerle oluşturuluyor. Demek ki 15 Temmuz Darbe Girişimi bile
ülkedeki üretici kesimlerin, kötümserlik havasına kapılmasını sağlayamadı. Reel
sektörün kolay kolay morali bozulmuyor ama Türkiye’de son yıllarda (imalat
sektörü olarak da bildiğimiz) bu alandan bir uzaklaşma yaşanıyor. Artık imalat
sektöründe dev yatırımlara pek rastlanmıyor. Mevcut üreticiler, kâr oranındaki
düşüş sebebiyle kapasite artışlarıyla yetiniyorlar. Türkiye’deki bir çok üretim
tesisi yabancı yatırımcılar tarafından satın alınıyor. Çünkü yabancı yatırımcı
sıfırdan yatırıma sıcak bakmıyor ve mevcut üretim tesislerini satın almakla
yetiniyor.
Sözün özü EGE’nin son 1,5 yıllık verilerinden
çıkarmamız gereken ders şu: Ekonomide moralimizin kolay bozulmaması ve daha
düzelmesi için, acilen ‘imalat aşkı’nı yeniden canlandıracak köklü bir reel
sektör reformu yapmalıyız.
(Ortadoğu Business Dergisinin Eylül-2017 tarihli 44. sayısında yayınlanmıştır.)