10 Haziran 2024 Pazartesi

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / ÇİFTE MEKTUPLU TÜRKİYE'NİN GELECEĞİ

Cahit UYANIK 

Uluslararası Para Fonundan (IMF) sonra Dünya Bankası (DB) da Türkiye için külliyatlı miktarda bir krediyi onayladı. DB'ye, IMF'ye verilen Niyet Mektubuna çok benzeyen 'Kalkınma Politikası Mektubu' sunuldu. Bu iki mektup, ileride sırf iktisat tarihçilerinin değil sosyal ve siyasal tarih yazarlarının da 'çıkış noktası' kabul edeceği temel metinlerden olacak. Umarız bu çıkış noktasının 'varış noktası' Türkiye'nin bir refah toplumuna dönüşmesi olur.

Bu iki mektubun verildiği ortam, kıyaslamak gerekirse 24 Ocak Kararları ile aynı kefeye konulabilir. Çünkü 24 Ocak 1980 Kararları da ülkedeki temel yapısal problemleri çözmeye yönelik köklü önlemleri içeriyordu. Ülke ekonomisini ithal ikamesine dayalı bir yapıdan, rekabetçi ve dışa açık bir ihracat ülkesine dönüştürmeye talipti. 24 Ocak'ta konulan hedeflerin bazılarına ulaşıldı bazılarına ulaşılamadı. Askeri darbe ile siyasetin parçalı bir yapıya dönüşmesi başta avantaj gibi göründü. Ama 8-10 yıllık nispi bir istikrar döneminin ardından parçalı siyaset yapısı sistemi içten içe kemirmeye başladı.

Ekonomide ise başlangıçta büyük teşviklerle patlayan ihracat 1989'dan sonra durakladı. Çünkü nakit teşviklere son verilmişti. Türkiye'deki güçlü iç pazar yapısı, sanayinin ihracata dönük yapılanmasını hep engelledi. Popülist siyaset anlayışı ise nispeten düşük olan satın alma gücünün açığını kapattı ve iç pazara üretimi ödüllendirdi. Ekonominin üçer aylık dilimler halinde çizdiği cennet-cehennem tablolarının geri planında hep ekonomiye pompalanan karşılıksız kaynaklar mevcut.

IMF'ye verilen Niyet Mektubu ve DB'ye sunulan Kalkınma Politikası Mektubu ekonominin 20 yıl önce yaptığı açılımın bitirilmesini amaçlıyor. Onun içindir ki bu iki mektupta gündelik parasal dengeler ve kamu finansman kaygılarının ötesinde yapısal reformlara özel bir önem veriliyor. Türkiye, kendisini birkaç yıl sıkmakla enflasyonu düşürebilecek ve kamu finansman dengesini rahatlatabilecek bir ülke. Ancak yapısal reformlar gerçekleştirilmeden bu dengelerin kalıcı olması çok zor. 

Türkiye'nin sunduğu bu mektuplar yapısal reformları gerçekleştirmek konusundaki öz kararlılığın varlığına işaret ama bu mektupların gereğini yerine getirmek  yine Türkiye'nin işi... IMF'nin verdiği 600 milyon dolar, DB'nin vereceği 750 milyon dolar düzeyindeki krediler aslında sembolik rakamlar. Neyin sembolü? Türkiye'nin kendini dönüştürmek yolundaki iradesini desteklemenin sembolü... Türkiye yapısal reformları devam ettirmediği takdirde bu rakamlar yerinde sayacak. Vaat edilen kredilerin gerisi gelmeyecek. Türkiye'nin önümüzdeki 2 aylık performansı, ekonomik program ve 20 yıllık ülke geleceği açısından anahtar niteliğinde görünüyor.

(Bu yazı Finansal Forum gazetesindeki Başkentten Yansımalar köşesinde 22 Mayıs 2000 tarihinde yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder