Finansal Forum etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Finansal Forum etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Nisan 2024 Pazar

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / 10 PUANLIK UZMANLIK SORUSU

Cahit UYANIK 

Türkiye'de 'kaynak' sözü siyasetçilerin diline ilk kez Refahyol Hükümetinde pelesenk oldu. Erbakan Hocanın 'Davul tozu minare gölgesi' cinsinden ülkeyi kurtaracak kaynak paketleri iktisat literatürünün ancak hayal tacirliği bölümüne yerleştirilebilir. Hayali kaynaklar sebebiyle 1997 yılında 'sıfır' açıkla bağlanan bütçenin Türkiye'ye hediyesi, askeri ihtilalin kıyısından dönülmesi, post-modern darbe günleri ve yüzde 99'luk enflasyon olmuştu. 

Daha 4 yıl önce ülkeyi maceradan maceraya sürüklemeye niyetli bu iktidarın ortaklarından biri ve diğer ortağının hizip başının Türkiye'de şimdilerde 'umut' olmaya başlamasını acaba neye bağlamalıyız? Herkesin cevabı bilerek 10 puan kazanmayı garantileyeceği bu uzmanlık sorusunun cevabı, 57'inci Hükümettir. Yalnız bu hükümetin hakkını yemeyelim. Aylardır sözü edilen paketten çok gerçekçi iki kaynak çıktı: Zam ve vergi. Zaten Türkiye'de kaynak denilince akla gelen iki şey bu iki sözcüktür. Siyasetçilerimiz, sorunlara çözüm bulmaktansa gelecek seçimi garantileyecek işlerle uğraştıkları için, ülke ekonomisi  bir türlü sağlıklı ve gerçekçi kaynaklarla donatılamaz. 

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / ÜST KURUL GEYİKLERİ

Cahit UYANIK 

Yeni oluşturulacak Devlet İhale Kurumu (DİK) için kulis çalışmaları 'histeri' boyutuna varmış. Yıllarca Maliye'de çalışmış, daha sonra hasbelkader milletvekili olmuş ama bir sonraki seçimde parlamentoya girememiş isimler Bakan Bey'i yakın takibe almışlar. İsmi bende saklı olan eski milletvekillerinden biri "Evde canım sıkılıyor" deyip duruyormuş. Kulislerde DİK'in ANAP'lılardan oluşturulacağına kesin gözüyle bakılıyormuş. "Kaptırdık güzelim Kurulu ANAP'lılara" diyormuş diğer koalisyon ortakları...

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) ise Kavaklıdere'deki ihtişamlı eski İş Bankası Genel Müdürlüğü binasını satın almak istiyormuş. "Kiracılıktan bıktık vallahi" diyen BDDK'nın üst düzey yöneticilerinin makam arabaları da ithal olanlarla değiştirilmiş. Bunun için yurt dışına Devlet Malzeme Ofisi (DMO) aracılığıyla oluk oluk döviz akıtılmış. Elin ağzı torba değil ki çekip büzesin... BDDK'nın yeni başkanı eski başkanın adamlarını teker teker kurumdan uzaklaştırıyormuş. Bunların çoğu Maliye Bakanlığı kökenli bürokratlarmış. Nasıl olsa, en son çıkarılan Bankacılık Yasasında bu kişilerin eski kurumlarına dönebilmesine ilişkin bir özel madde konulmuştu. Problem olmazmış.

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / ECEVİT HERKESİ RAHATLATTI

Cahit UYANIK 

Başbakan Bülent Ecevit'in dün düzenlendiği basın toplantısı birçok sorunun cevaplanması açısından önemliydi. Herşeyden önce Ecevit'in sağlık durumunun gittikçe kötüleştiği ve yataktan kalkamadığı yönündeki söylentiler boşa çıktı. Ecevit, Mayıs sonundaki hükümetin üçüncü yılı nedeniyle yaptığı basın toplantısına göre daha sağlıklı ve zinde görünüyordu. Neredeyse hiç dil sürçmesi yapmadı. Zihni açık ve netti. 

Aynı anda yöneltilen birkaç soruyu hafızasında tutup sırasıyla cevap verdi. Araya girip soru yöneltmek isteyen gazetecileri bekletip, soruların arada kaynamasına izin vermedi. Yani dünkü basın toplantısında inisiyatif tamamen Ecevit'in elindeydi. Bu tablo, Ecevit'in sağlık açısından emin ellerde olduğunu ve tedavisinin doğru yönde ilerlediğini gösteriyor.

Ecevit'in dünkü basın toplantısının bu hafta ekonomik dengelere olumlu yönde yansıyacağını söyleyebiliriz. Çünkü tüm piyasa oyuncuları Cuma ve Cumartesi günü boyunca yayılan söylentilerin yalanlandığını gözleriyle gördüler. Ecevit geç de olsa sağlığı hakkındaki iddiaları şeffaflık silahı ile püskürttü. Tedavisinin birkaç hafta daha süreceğini belirterek, Haziran ayı boyunca yapılacak spekülasyonların da önüne geçti. 

27 Nisan 2024 Cumartesi

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / BIYIKSIZ ÜLKÜCÜLER - BIYIKLI YABANCILAR

Cahit UYANIK 

Milliyetçi Hareket Partisinin (MHP) değişip değişmediğine ilişkin tartışmalar içinde beni en çok etkileyen şey 'Bıyıksız Ülkücü' söylemi oldu. Yaşı 30'un altında olanlar pek hatırlamaz; 1980 öncesinde bu ülkede bıyık meselesi çok önemliydi. Bıyık sarkık olunca 'ülkücü', pos bıyık olunca 'devrimci', badem bıyık veya dudağın üzerine taşmayan sünnet bıyığı olursa 'milli selametçi' olurdunuz. 

1980 öncesi gazete arşivleri sırf bıyık şekli yüzünden dayak yiyen, kurşun sıkılan, bıçaklanan, işkence edilen insanların garip öyküleriyle doludur. Gülmeyin ama bıyık şekilleri 'fraksiyonlara göre' ayrılmak üzere iken 12 Eylül Darbesi geldi. O günler, henüz bıyık konusundaki geleneksel görüşlerinden taviz vermeye hazır olmayan Türk erkeği için gerçek bir kabustu. İnsanların savunduğu düşünceye uygunluk gösteren biçimde bıyık bırakması adeta ön koşuldu. Türkiye, 1980'den sonra birçok açmazını aştığı gibi bıyık şeklini de takıntı konusu yapmaktan vazgeçti.

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / KURTARACAĞIZ AMA KİMİ VE NEDEN?

Cahit UYANIK 

Geçen hafta Türkiye'nin geleceği açısından kritik önemdeydi. Enflasyonda son 21 yılın en düşük Mart ayı enflasyonu açıklandı. Yaklaşık 13 aydır çekilen sıkıntıların ardından belki de ilk umut ışığı bu rakamdı. Her ne kadar düşük enflasyonun geri planında 'talepsizlik' olduğunu hepimiz biliyor olsak da, kafalarda 'acaba' sorusu belirdi. Acaba Türkiye, hem enflasyonu düşürüp hem büyümeye geçebilir miydi?

Başını özellikle TOBB'un çektiği iş dünyasına bakarsanız; devlet bir an önce mali disiplini gevşetip, faiz dışı fazla hedefinden taviz verip, piyasalara para pompalayarak ekonomiyi canlandırmalı. Yani önce talep oluşmalı, ardından arz yani üretim ve ekonomik büyüme onu izlemeli. 

Bu model bize yabancı değil. 1994 ve 1998'den sonraki krizlerde yapılan da buydu. Ancak sonuç pek de iç açıcı olmadı. Ekonomi 3-4 yılda bir girdiği devrevı küçülme sendromundan kurtulamadı. Devlet, bu politikalar sonucu ekonomik büyümeyi finanse etmek için yaptığı harcamalar yüzünden tüm vergi gelirlerini bile ödese faiz yükünü karşılayamayacak hale geldi. Üstelik yüksek fiyatlı destekleme alımları, çok düşük faizli krediler, bol keseden memur ve işçi zamları, gittikçe şişen kamudaki istihdam ve verimsiz yatırımlar; piyasaların aradığı en önemli şey olan 'doğru sinyaller'e parazit yaptı. 

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / YENİ YILDA YENİ YAKLAŞIMLAR

Cahit UYANIK 

Türkiye, 2001 yılına bugün giriyor. 10 günlük bayram ve yılbaşı tatilinin mahmurluğu ülkenin üstünden kaç günde kalkar bilinmez. Ama 2001 yılının 2000'den daha zorlu geçeceği kesin. Bu nedenle 10 günlük tatil mahmurluğunu önümüzdeki günlerde arayacağız. Ama tatil konusunda fazla kendinizi sıkmanıza gerek yok. Çünkü 5 Mart'ta başlayacak Kurban Bayramında 9 günlük bir tatilin yeri şimdiden yapılmaya başlandı. 

Türkiye çalışmaya ve üretmeye muhtaç bir toplum. Yeterince üretemeyen bir ülke olduğumuz kişi başına 2 bin 900 dolara inen milli gelirimizden belli. Bu yersiz ve uzun tatiller ülkenin üretim gücünü daha da azaltıyor. Belki de Türkiye'nin önümüzdeki yıl kendisini bir tatil reformundan da geçirmesi gerekiyor. Yazımızın başlığına uygun olarak yeni yılda yeni yaklaşımların hakim olabilmesi için, belki de tatil birleştirmelerinin yasaklanması gerekiyor. 

Geçen haftaki yazımızda IMF'ye verilen Üçüncü Ek Niyet Mektubuna değindikten sonra hükümetin iyice artan sosyal çatışmaları yatıştırmak için bir sosyal paket açması gerektiğinden bahsetmiştik. Yazımıza Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Sinan Aygün'den olumlu tepki geldi. Aygün bize gönderdiği yazıda şöyle diyordu:

26 Nisan 2024 Cuma

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / DEMOKRASİ CENTİLMENLERİ

Cahit UYANIK 

Bugün 'Ertesi Gün'... Dünyadaki ciddi siyasetçilerin nadiren şapkayı önlerine koyup da düşündükleri kısa zaman aralıklarından birisi. İngiltere'de Margaret Thatcher, Almanya'da Helmut Kohl böylesi bir günün ardından parti genel başkanlığı veya siyasetten çekilmişlerdi. Sonuç? Ne İngiliz Muhafazakar Partisi battı ne de Alman Hristiyan Demokrat Partisi... Yeni liderler seçerek yollarına devam ettiler. Türkiye artık bu tür 'Demokrasi Centilmenliği' örneklerini yaşayacak olgunluğa erişti mi? Bekleyip göreceğiz. Bunun için noter kefaleti, hatır-gönül senedi gibi basitliklere hiç gerek yok.

Tüm siyasi parti liderlerinin iddiası ortada. Yaklaşık bir aydır süren seçim kampanyasında rakiplerinin hiç birisiyle tartışmayarak, her gece televizyon televizyon gezerek kendilerini açıkça ifade imkanı buldular. Ne sorgulama yeteneği yüksek gazetecilerin karşısına oturmayı kabul ettiler ne de usta açık oturum yöneticilerinin bıçaktan keskin sözlerine maruz kaldılar. Seçmen, sakin kafayla hepsini dinledi. Söylenmeyen tek şey kalmadı. Provokasyon ve açık oturum goygoyculuğu yapılmadan, neredeyse eşit koşullarda seçime gidildi. Hatta bazı televizyonlar ajitasyona bile alet oldu veya edildi.

25 Nisan 2024 Perşembe

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / '7 TOPLUMSAL GÜNAH'IN ANALİZİ

Cahit UYANIK 

Geçen Cumartesi günü gazetelerini açanlar Türkiye ekonomisinin 1999 yılında, istatistik bilimi ile tanıştığımızdan bu yana hesaplanabilen en yüksek küçülme oranını yaşadığını öğrendiler. Her zamanki tavrımızla hemen suçlu aramaya başladık. Marmara ve Düzce depremleri, Rusya Krizi, ekonomi yönetimindeki beceriksizlikler, siyasi istikrarsızlık, erken genel seçimler akla ilk gelen günah keçileriydi. 

Oysa aynı gün bazı gazetelerde Başbakan Bülent Ecevit'in Hindistan gezisinde kendisine hediye edilen bir afişle objektiflere verdiği poz gözlerden kaçmadı. Afişte Hindistan'ın kurucusu Mahatma Gandi'nin dile getirdiği '7 Toplumsal Günah' yer alıyordu. Türkiye'nin yıllardır yaşadığı sorunları bir çırpıda özetleyen bu özlü sözler dizisi, neden yüzde 6,4 oranında küçülüp fakirleştiğimizin de evrensel bir dille ifade edilmeseydi. Gandi'nin dikkat çektiği '7 Toplumsal Günah' şunlardı:

İlkesiz siyaset,

Emeksiz zenginlik,

Vicdansız haz,

Niteliksiz bilgi, 

Ahlaksız ticaret,

İnsaniyetsiz bilim,

Özverisiz ibadet.

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / DOKTOR FIKRASI GİBİ...

Cahit UYANIK 

Bankacılık sektörümüzün durumu, bir iyi bir de kötü haberi aynı anda veren doktor fıkralarına benzedi. BDDK Başkanı Engin Akçakoca'nın bahsettiği enflasyon muhasebesinin banka bilançolarında yaratacağı 'stok düzeltimi' etkisi aynı anda iki işe yaradı. 

Birinci olarak; 1970'ten sonra bilançoya giren sabit kıymetlerin gerçek değerlerinin eklenmesiyle banka sermaye yeterlilik rasyoları aldı başını gitti. 'Bankaların Bankası BIS'in yüzde 8'lik uluslararası sermaye yeterlilik rasyosu ne kelime... En mütevazı banka yüzde 20 sermaye rasyosu açıkladı. BIS'in yakında bizim gibi ülkeler için koyacağı yüzde 12'lik sermaye rasyosunu da solladık. Maşallah ki maşallah...

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / DÜYUN-İ UMUMİYE'YE DOLU DİZGİN

Cahit UYANIK 

Geçen Pazar akşamı IMF'den gelen geniş bir heyet Ankara Esenboğa Hava Limanına indiğinde herkesin kafasında şu soru vardı: Bize ilave destek verecekler ama karşılığında ne isteyecekler? Çok fazla kafa yormaya gerek kalmadı, Çarşamba sabahı herşey ayan-beyan ortaya çıktı. Devlet,  bankaların geçmişteki ve gelecekteki dış borçlarının hepsini garanti altına almıştı. 

Böylece 6 yıl önce tüm tasarrufları garanti altına alarak bankacılıktaki aksak rekabet koşullarını iyice altüst eden devlet, bu kararıyla sektörde yabancı egemenliğinin kapılarını ardına kadar açmış oldu. Artık Türk bankası imiş gibi görünen yabancı kontrolü ve tehditi altındaki bankalar dönemi açıldı. Nasreddin Hocanın deyimiyle parayı veren düdüğü çalacak; yani parayı veren yabancı banka, yerli bankaya istediği şartı dikte ettirebilecek.

Osmanlı'da da herşey böyle başlamıştı. Sarayın ve devletin önü alınamaz harcamaları, yabancı bankerlerden alınan küçük borçlarla kapatılmaya çalışılmıştı.  Ama bir borçlanma başka bir borçlanmayı getirmişti. Devlet, gün gelip o kadar acze düşmüştü ki, tamamen yabancıların kontrolündeki Genel Borçlar İdaresini (Düyun-i Umumiye) kabul etmek zorunda kalmıştı. Düyun-i Umumiye, 1800'lü yılların ikinci yarısında yaşanan ön-globalizm çağında, gözü doymaz dünya finans çevrelerinin politikalarının dikte ettirildiği bir yapılanmaydı.

24 Nisan 2024 Çarşamba

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / 2000'E GİRMEK

Cahit UYANIK 

Türkiye yeni binyıla, yeni bir başlangıçla giriyor. Cuma gecesi yarısından itibaren bir 'destek' yani 'stand by' ekonomisi olduk. Bu yeni başlangıçtan beklediklerimiz belli. Ama yeni başlangıcın neler götüreceğini şimdiden kestirmek zor. 

Umumi manzara pek hoş değil. Ülkeyi yönetenler, sorunların önemli bir bölümünün yabancı destekle çözülebileceğini kabul etmiş durumdalar. Yönetenleri böyle davranmaya iten sebepler ise ortada. 50 yıldır demokrasiyi ve serbest piyasa ekonomisini 'istediğini yapabilmek' olarak algılayıp aynı kafa yapısına sahip temsilcileri Meclis'e göndermişiz.

Devlet, toplumsal uzlaşmayı sağlayan ve ona hizmet eden bir yapıdan, menfaat dağıtım mekanizmasına dönüşmüş. Dağıtılan her menfaat, gelecekte daha bağımsız ve özgür karar alma hakkımızı biraz daha kısıtlamış. Enflasyon, her türlü gizli melanete kılıf haline gelmiş. Hal böyle iken 'Her halk, layık olduğu rejimi bulur' sözüne hak vermemek mümkün değil. Yavaş yavaş yuvarlandığımız menfaat çukurundan 2000 yılı boyunca çıkmaya çalışacağız. Açıkçası stand by'la birlikte Türk halkı olarak yabancı desteğe muhtaç olduğumuzu milletçe kabul etmiş durumdayız.

23 Nisan 2024 Salı

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / PAZARTESİYE UYANIRKEN...


Cahit UYANIK 

Türkiye bu sabah yeni bir Pazartesiye uyanacak. Büyük ihtimalle Siirt'ten milletvekili seçilecek olan Recep Tayyip Erdoğan, siyasi kariyerinin son 3-4 yılında yaptığı her harekette olduğu gibi yine önemli tartışmaların odağına oturacak. 

Acaba Erdoğan başbakan olabilecek mi? Cumhurbaşkanı, geçen hafta Katar'ın başkenti Doha'da istifa edeceğini açıkça söyleyen Abdullah Gül'ün bu tasarrufuna izin verecek mi? Yoksa Sezer, mevcut hükümetin devamını mı isteyecek? Varsayalım bu sorulara Erdoğan açısından olumlu cevaplar verildi... Bu defa da 59'uncu Hükümetin durumu tartışmaya açılacak. Kabinede değiştirilecek bakanlar olacak mı? Olacaksa bunlar hangileri ve neden değişecektir? Yeni hükümet, zaten tezkere ile kalp spazmı geçiren AKP'deki dengeleri iyice bozabilecek mi?

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / COTTARELLİ'NİN VERDİĞİ İKİ MESAJ

Cahit UYANIK 

IMF Türkiye Masası Şefi Carlo Cottarelli'nin olaylı Türkiye ziyaretinin ardından Hazine Müsteşarı Selçuk Demiralp'le düzenlediği basın toplantısı bahar havasında geçti. Ancak Cottarelli, ekonomi yönetimine satır aralarında bazı mesajlar da verdi.

Cottarelli'nin üstü kapalı şekilde dile getirdiği ilk endişesi, 2001 bütçesiyle ilgiliydi. Demiralp, Cottarelli'nin ziyaret gündemini anlatırken 2001 bütçesine hiç değinmedi. Oysa Cottarelli, daha ilk cümlesinde sebeb-i ziyaretlerinden birisinin 2001 bütçesi olduğunu söylemekten çekinmedi. 

Doğrusu Cottarelli'nin ziyaretinden önce, bürokratların da ajandasında 2001 bütçesine özel bir bölüm ayrılmıştı. Ancak IMF ile ilişkiler konusunda aksak bir ritm tutturan Maliye'nin tavırları hesaba katılmamıştı. İhtimaldir ki Maliye Bakanlığı da 60-65 katrilyon aralığına oturmuş 2001 yılı ödenek taleplerini nasıl edip de 45-50 katrilyon bandına çekeceğini henüz hesaplayamamıştı. Hal böyle olunca 2001 bütçesi görüşmelerde fazla ele alınmadı.

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / VATANDAŞIN SAĞDUYUSU VE DERVİŞ

Cahit UYANIK 

Kemal Derviş, Türkiye'deki macerasının ilk 18 aylık bölümünü CHP ile noktaladı. CHP Derviş'e ön yargı ile yaklaşmadı. Derviş ise hiçbir zaman CHP'siz bir gelecek planlamadığını açıkladı. Derviş ile CHP arasındaki ilişkilerin samimiyeti konusunda şu anda ne söylense boş. Bu ilişkinin nereye gideceğini gelecek zaman gösterecek. Derviş şu anda baraj altı olan bir partinin, seçimlerde birinci veya ikinci olmasına yardımcılık misyonuna soyunmuş görünüyor. Karşılığında da seçimler sonrası oluşacak hükümette yeniden ekonominin sorumluluğunu üstlenmek istiyor. 

Peki Derviş'in CHP'ye getirisi olabilir mi? Yoksa Derviş aksi tesir yapıp CHP'nin oylarını daha azaltabilir mi? Günlerdir büyük siyasi gazetelerimizin yazarları Türkiye'yi gezip dolaşıyor. Ortaya çıkan sonuçlardan birisi, Derviş'in kararsızların oylarını etkileyebilecek bir isim olduğu yönünde... Derviş'e kızanlar da var. Ancak son tahlilde 200 milyar dolarlık borç yükünün yüzde 35-40'ının görev zararları ve banka hortumlamalarını kapatmak için devletin yaptığı borçlanmalar olduğunu vatandaş da çok iyi biliyor. Yaşanan bu durumda Derviş'in rolü ne? Tabii ki sıfır. Bu günahın vebali 1980'lerin sonuna yani Turgut Özal'ın izlemeye başladığı sıcak para politikasına kadar gidiyor, Vatandaş, bir film şeridi gibi gözünün önünde akıp giden olayların sorumlularını çok iyi biliyor. Onun içindir ki Geçmişteki olumsuzluklarda vebali-günahı olmayan isimlerden Tayyip Erdoğan, Deniz Baykal ve elbette Kemal Derviş ön plana çıkıyor.

22 Nisan 2024 Pazartesi

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / 'CETERIS PARIBUS' DERVİŞ PROGRAMI

Cahit UYANIK 

Devlet Bakanı Kemal Derviş, Türkiye'nin Güçlü Ekonomiye Geçiş Programını açıkladı. Açıklamanın hemen ardından çok çeşitli tepkiler ardı ardına sıralandı. Olumlu, olumsuz, umutlu, yeterli, yetersiz gibi... Toplum olarak Kasım ayından beri kötümser bir ortamda yaşadığımız için, negatif değerlendirmeler ön plana çıktı. 

Bız de programda var olanlardan çok, var olmayanları değerlendirmeye aldık. Kur hedefi, dış denge, net bütçe hedefleri, ek gelirler politikası gibi ayakların olmadığı gözlerden kaçmadı. Buna karşılık kamu bankalarının yeniden yapılanması ve bunların içine düştükleri finansman ihtiyaçlarının nasıl karşılanacağı, Fon bankalarına getirilecek çözümlerin ana çerçevesi, devlet harcamalarında tasarrufun genel gidişatı gibi konular ise sis perdesinin arkasından açığa çıktı.

Derviş'in programı nihayetinde bir enflasyonla mücadele programı. Ancak bu programı bir öncekinden ayıran şey, dinamik olması. Eski programın odağında kur hedefleri vardı ve herşey bunun etrafında dönüp duruyordu. Kura bağlı çalışan sektörleri ve kurumları büyük risklere atabilecek bu programın tek şansı, iyi yöneticiler tarafından götürülmesiydi. Ancak Türkiye bunu başaramadı, ekonomi yönetimini ehil ellere teslim edemedi. Bürokrat ile siyasetçi arasındaki bağ bir türlü kurtulamadı. Ekonomiden sorumlu olduğu söylenen siyasetçinin bürokrat kafasından kendini sıyıramaması, belki de iki ekonomik krizi hazırlayan en önemli etkendi. 

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / SÜRÜKLENİP GİDERKEN GÖZDEN KAÇANLAR

Cahit UYANIK 

Türkiye, uzun yıllardır büyüyüp duran, zonklayan, sızlayan, zaman zaman ülkenin ateşini yükselten en önemli pislik odaklarından birisi olan yolsuzlukla mücadele ediyor. Yapılan mücadele bankalar, gümrük ve naylon fatura yolsuzlukları üzerine yoğunlaşmış durumda. Oysa bu cerahatı besleyen birkaç odak daha var. Bunlardan birisi de İhale Yasası ve devlet ihaleleri.

Devlet her yıl çok sayıda inşaat, onarım ve satın alım ihalesi düzenliyor. Bu ihalelerin sayısının 20-30 bin arasında değiştiği ifade ediliyor. Ayrıca ihale yapılmadan sadece teklif toplanarak yapılan işler de var. Türkiye gibi orta boy bir ülkedeki şirket zenginliğinin ve ticaret sicili körlüğünün arka planında da hep bu ihaleler var. Kurulan şirketlerin çoğu paravan, Devlet ihalesinde 'kalabalık' yapması için kurulmuş durumdalar. Devlet bu ihalelerin yasal dayanağı konumundaki 2886 Sayılı Kanunu değiştirmek için yaklaşık 10 yıldır uğraşıyor. Başka bir deyişle, ayak sürüyor. 

21 Nisan 2024 Pazar

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / BÜYÜK LAF HASTALIĞI VE IMF

Cahit UYANIK 

Sonunda IMF ağzındaki baklayı çıkarttı. Haftalardır Ankara ekonomi kulislerinde tartışılan "Program bitince ne olacak?" sorusu da ilk ağızdan yanıtlanmış oldu. Türkiye Masası Şefi Moghadam, "Türkiye çok yüksek düzeyde IMF kaynağı kullandı. Program resmen bitse de, biz yine sizi sıkı takibe alacağız" deyiverdi. Böylece Kabinedeki ekonomiyle ilgili birçok bakana sorulduğunda önce uzun bir "Eveeettt"le başlayan, sonra da "Tabi IMF Türkiye'den gitmeli. Onlarla yeni bir program yapmak istemiyoruz" sözlerinin ne kadar yersiz, boş ve duygusal planda söylenmiş olduğu da anlaşılmış oldu. 

Peki IMF'nin bu tavrı nasıl yorumlanmalı? Basit bir bakış açısıyla bile 2003 yılı içinde 2004 yılı yüklü geri ödemelerini 2005'e erteleyen IMF'nin, zaten bu ülkeden ayağını çekmeyeceği anlaşılmalıydı. Verdiği borçların henüz üçte ikisini bile tahsil edememiş olan IMF'nin Türkiye'de daha yaptırmak istediği şeylerin bulunduğunu çoğumuz biliyorduk. 

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / OTOBÜSÜ KAÇIRMIŞ MİLLET VE SİYASİLERİMIZ

Cahit UYANIK 

Ünlü ozanlarımızdan Sabahattin Eyüboğlu'nun bir şiirinde  'Sen otobüsü kaçırmış bir milletin oğlusun" dizesi geçer. Cumhuriyet Devrimi'ne gönülden bağlı Eyüboğlu'nun dizesi o kadar derin sosyolojik anlamlar taşır ki, ciltler dolusu kitap yazılsa bu kadar büyük etki yapamaz. Çünkü Eyüboğlu, Anadolu'yu ve Anadolu insanını çok yakından tanıyan nadir sanatçılarımızdandı. Yaptığı sanatın toplumsal kökleri Anadolu toprağındaydı. Öyle ki sevdiğine 'Karadutum, çatalkaram, çingenem' diye sesleniyordu. Aşk, bundan yalın daha nasıl anlatılır? Eyüboğlu'nun kendi toplumuyla barışık özellikleri şiir ve resimlerine o kadar güzel yansımıştır ki sözlerle anlatılamaz.

ANAP Lideri Mesut Yılmaz'ın geçen Cumartesi günü DSP Lideri Bülent Ecevit'le görüşmesinden sonra yaptığı "Beni Yüce Divan'a gönderin, aklanayım" açıklaması rahmetli Eyüboğlu'nun dizesini aklıma düşürdü. Otobüsü kaçırmış milletin, otobüsü kaçırmış siyasi lideri!

Yılmaz gibi siyasette 15 yılı devirmiş, bu sürenin yarısını da siyasi parti lideri olarak geçirmiş bir figürün, yıllarca mücadele verdiği rakibiyle Yüce Divan konusunda anlaşmasının siyasi faturası olacağını mutlaka bilmesi gerekiyordu. 

20 Nisan 2024 Cumartesi

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / 2000 BÜTÇESİ VE IMF'NİN ZİYARETİ

Cahit UYANIK 

Bu hafta Ankara'da ekonomiyle ilgili iki önemli gelişme yaşanacak. 2 Kasım'da IMF Masası Şefi Carlo Cottarelli başkanlığındaki heyet Ankara'ya gelecek. Hemen ertesi gün ise 2000 Yılı Bütçe Tasarısı Maliye Bakanı Sümer Oral'ın açış konuşmasıyla TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmeye başlanacak. Acaba bu iki tarihin kesişmesi bir tesadüf mü? Bence tesadüf değil. 

IMF, bütçenin görüşüldüğü süreçte Ankara'da olmak istiyor. Çünkü Plan ve Bütçe Komisyonu, Maliye'nin verdiği ödeneklerin artırılabildiği son platform. Bütçe, Genel Kurula indiğinde anayasa gereği ödenek artırıcı teklifler gündeme alınmıyor. Yani bütçenin Meclis iradesi ile en yoğun teması komisyon aşamasında oluyor. Onun için Plan ve Bütçe Komisyonuna Meclis jargonunda 'Küçük Genel Kurul' deniliyor.

Peki bütçe zorlukla oturtulduğu 46,9 katrilyonluk büyüklüğünün dışına taşabilir mi? Bütçenin Meclis'e sunulduğu haliyle çıkacağına herkes kesin gözüyle bakıyor ama bu kadar dar bir bütçenin komisyonda çok sert tartışmaları beraberinde getirmesi kimse için sürpriz olmayacak. Hele hele IMF Heyeti, Meclis'e uzaklığı birkaç yüz metreyle ölçülen Hazine, Merkez Bankası, Özelleştirme İdaresi, Devlet Planlama Teşkilatı binalarında boy gösterirken...

19 Nisan 2024 Cuma

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / POLİTİK BİR PORTRE

Cahit UYANIK 

Bugün size bürokratlıktan devşirme politik bir portre sunacağım. Bu yazı elbette, son görevi politikacılık olan bir isimden yola çıkılarak kaleme alındı. Ama siz kendi kafanızdaki herhangi bir isme de bu yazıyı uyarlayabilirsiniz. 

Efendim bizim rüzgar gülü, bürokratlıktan politikacılığa geçiş yapan isimlerin çoğu gibi tipik bir 'yes-man'dir. 'Yes' diyecek isimler değişir, o değişmez. Bu bürokrat tipi bize, serbest piyasa ekonomisinin hediyesidir. 'Yes' demek hep onun kazanç hanesine yazar.

Köşe dönen iş adamları gibi köşe dönen bürokratlar da Türkiye'nin bir gerçeğidir. İyi veya kötü, değişim başlayınca önüne herkesi katıp sürükleyebilir. Bu isimler rüzgarların sert esmeye başladığı, insanı hercümerç ile ikbal arasında nereye atacağının belli olmadığı zamanlarda, parmağını ıslatarak rüzgarın yönünü çok iyi belirlemeyi başarır.