13 Haziran 2018 Çarşamba

KANUNNAME-İ İHTİSAB-I BURSA: 1502 YILININ SÜPER DEVLETİ OSMANLI'NIN KOYDUĞU STANDART



50’İNCİ YILINDA TSE’NİN EKONOMİDEKİ
YERİ VE ÖNEMİ İYİCE GÜÇLENDİ

Cahit UYANIK

Türk Standardları Enstitüsü (TSE) kasım ayında 50’inci yaşını kutluyor olacak. TSE, ‘her türlü madde ve mamuller ile usul ve hizmet standardlarını yapmak’ amacıyla 18.11.1960 tarih ve 132 sayılı kanunla kurulmuştu. Dile kolay, Türkiye’nin ekonomik gelişme ve sanayileşme macerasının en önemli unsurlarından birisi olmak, çok önemli ayrıntıları içinde barındırıyor olsa gerek. Belki de ileride tarihi yazılması gereken önemli süreçlerden birisi, TSE ile birlikte ekonominin standart üretim yapısına geçişi olacak. Umarım Türkiye’de ekonomi tarihçiliğine olan ilginin azlığı, bu ilginç dönemi öğrenmemize engel olmaz.

TSE’nin 1960 yılında kurulması, 1502 tarihli ve zamanın padişahı Sultan II. Bayezid Han tarafından çıkarılan "Kanunname-i İhtisab-ı Bursa" kadar önemlidir. Bu belge, Türkiye’nin bugünkü anlamda ilk standardı veya birçok ürüne ilişkin standardı tek belgede toplayan bir dokümandı. 508 yaşına girmiş olan bu belge, bundan 10 yıl önce TSE’nin 40’ıncı kuruluş yıldönümünde, Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi'ndeki orijinalinden çoğaltılarak hepimizin dikkatine sunulmuştu. 

Bu belge aynı zamanda Osmanlı’daki idari yapının da değiştirilmesini gerektirmişti. Bursa Belediye/İhtisab Yasası, Osmanlı’nın kent yönetimine ilişkin çıkardığı ilk yasalardan biri idi. O zamanlar ilçelerin yöneticileri olan kadılar, yargıç görevini sürdürmelerinin yanı sıra idari yöneticilik de yaparak bir bakıma o devrin belediye başkanlığını yürütürlerdi. Görevlerinde kendilerine ‘kapı naipleri’ veya ‘ayak naipleri’ adı verilen işlevi günümüzdeki zabıta ile eşdeğer olan yardımcıları eşlik ederdi. Daha sonra Bursa’da kadıların yanında bir de ‘muhtesip (hesaba çeken, sorgulayan)’ adı verilen görevliler atanmaya başladı. Bu görevliler de kentin yönetiminde yetkiliydi. Ancak bunların görev ve yetkileri sadece beldenin düzeniyle sınırlıydı. Bu görevliler de ‘ihtisab emini’ veya ‘ağası’ olarak anılmaktaydı.

"Kanunname-i İhtisab-ı Bursa” bugünkü anlamdaki standartların hazırlanışına çok benziyordu. Çünkü kente gelen dönemin yetkilileri, herkesin görüşünü sorup düşüncesini alarak ortaya bir takım standartlar koymuştu. Sözgelimi; o dönemde, yaya yürümenin en önemli ve zorunlu ulaşım aracı olduğu düşünülürse, ayakkabı standardının Kanunname-i İhtisab-ı Bursa’da çok ayrıntılı açıklanması manidardı:        

“Çimeciler ve bilirkişileri ve şehrin ileri gelenleri ile bütün müslümanlar meclisde bulundurulup çizme ve başmak (kundura) durumu araştırıldığında eski zamandan uygulanan kanun ve narh bulunmayıp, bugün oy birliğiyle şöyle narh konuldu ki, 22 akçaya alınan kırmızı sahtiyanın çizmesi, 30 akçaya olacak. Fakat koncu tamam olup sığır gönünden, üç sıra çivili ve ince biz ile ve sıkı iplikle dikilmiş olacak. 16 akçalık sahtiyanın çizmesi yine bu tertipde 24 akçaya olacak. Ve 12’şer akçalık sahtiyanın çizmesi 22 akçaya olacak. Ve sahtiyan içli edik 14’e, daha iyisi 15’e olacak. Eğer tablalı olursa bu narhdan iki akça ziyadeye olacak. Ve şirvani sahtiyan başmak ki sığır gönü ve sahtiyan astarlı, sığır gönü ökçe, enli kenar, ökçe ve burun nalçalı olacak. Büyük ayak olursa narhı 21 akça, büyük orta olursa 18 akçaya, orta ayak olursa 15’e olacak. Ve mutlak başmak ki sığır gönünden ve üç sıra çivili, sahtiyan astarlı, sığır gönü ökçe, büyük orta ayak olursa narhı 18 akça ve orta ayak 15’e olacak…  Yeniçeri pabucu ki su sığırı (manda) gönünden ve sahtiyan meşini altlı ve astarlı büyük ayak olursa narhı 17 akçaya ve orta ayak 14 akçaya olacak. Kara sığır gönünden olup üç sıra çivili olursa 16 akçaya olacak…”

Uluslararası Standardizasyon Örgütü’nün (ISO) tanımına göre standart, üretimde, anlayışta, ölçme ve deneyde bir örnekliktir. Standardizasyon ise belirli bir faaliyetle ilgili olarak ekonomik fayda sağlamak üzere, bütün ilgili tarafların yardım ve işbirliği ile belirli kurallar koyma ve bu kuralları uygulama işlemidir. Standardizasyon işlemi ile öncelikli olarak can ve mal güvenliği hedeflenirken, aynı zamanda kalitenin alt sınırı tespit edilmek suretiyle belirlenen düzeyin altında mal ve hizmet üretimine izin verilmez. Yüzyıllar sonra ortaya konulan bu tanımların daha 1500’lü yılların başında, o zamanların süper devleti Osmanlı tarafından ortaya konulması çok ilginç.

TSE’ye göre standardizasyon ekonomide 3 boyutlu bir fayda yaratıyor. Üreticiler için üretimin belirli plân ve programlara göre yapılmasına yardımcı oluyor. Uygun kalite ve seri imalâta imkân sağlıyor. Kayıp ve artıkları asgariye indiriyor. Verimliliği ve hasılayı artırıyor. Depolamayı ve taşımayı kolaylaştırıyor, stokların azalmasını sağlıyor.  Maliyeti düşürüyor. Standardizasyon, ekonominin geneli için de çeşitli faydalar sağlıyor. 

Şöyle ki; kaliteyi teşvik ediyor, kalite seviyesi düşük üretimle meydana gelecek emek, zaman ve hammadde israfını ortadan kaldırıyor. Sanayiyi belirli hedeflere yöneltiyor. Üretimde kalitenin gelişmesine yardımcı oluyor. Ekonomide arz ve talebin dengelenmesinde yardımcı oluyor. Yanlış anlamaları ve anlaşmazlıkları ortadan kaldırıyor. İhracatta ve ithalatta üstünlük sağlıyor. Yan sanayi dallarının kurulması ve gelişmesine yardımcı oluyor. Rekabeti geliştiriyor. Kötü malı piyasadan siliyor. Standarta dayanan bir ekonomik yapı tüketicileri de yakından ilgilendiriyor ve ona faydalar sağlıyor. Standardizasyon, tüketiciye faydaları sayesinde can ve mal güvenliği sağlıyor. Karşılaştırma ve seçim kolaylığı sağlıyor. Fiyat ve kalite yönünden aldanmaları önlüyor. Ucuzluğa yol açıyor. Ruh sağlığını koruyup stresi önlüyor. Tüketicinin bilinçlenmesinde etkili rol oynuyor.  


TSE, bu kadar fazla işlev yüklenmiş standart hazırlama ve izleme-değerlendirme gibi bir görevi yerine getirmeyi yıllardır sabırla sürdürüyor. TSE üstlendiği görevleri ise kendisi şu şekilde tanımlıyor: 


“Her türlü standardı hazırlamak ve hazırlatmak. Enstitü bünyesinde veya hariçte hazırlanan standardları tetkik etmek ve uygun bulduğu takdirde Türk Standartları olarak kabul etmek. Kabul edilen standartları yayımlamak ve ihtiyari olarak uygulanmalarını teşvik etmek, mecburi olarak yürürlüğe konmalarında fayda görülenleri ilgili bakanlığın onayına sunmak. Kamu sektörü ve özel sektörün talebi üzerine standartları veya projelerini hazırlamak ve görüş bildirmek. Standartlar konusunda her türlü bilimsel teknik incelemelerle araştırmalarda bulunmak, yabancı ülkelerdeki benzer çalışmaları takip etmek, uluslararası ve yabancı standart kurumları ile ilişkiler kurmak ve bunlarla işbirliği yapmak.  Üniversiteler ve diğer bilimsel ve teknik kurum ve kuruluşlarla işbirliği sağlamak, standardizasyon konularında yayım yapmak, ulusal ve uluslararası standartlardan arşivler oluşturmak ve ilgililerin faydalanmalarına sunmak.  Standartlarla ilgili araştırma yapmak ve ihtiyari standartların uygulanmasını kontrol etmek için laboratuvarlar kurmak, kamu sektörü veya özel sektörün isteyeceği teknik çalışmaları yapmak ve rapor vermek. Yurtta standart işlerini yerleştirmek ve geliştirmek için elemanlar yetiştirmek ve bu amaçla kurslar açmak ve seminerler düzenlemek.  Standartlara uygun ve kaliteli üretimi teşvik edecek çalışmalar yapmak ve bunlarla ilgili belgeleri düzenlemek. Metroloji ve kalibrasyon ile ilgili araştırma ve geliştirme çalışmaları yapmak ve gerekli laboratuvarları kurmak. “

Türkiye ekonomisi, TSE’nin ilk kurulduğu yıllarda oldukça zayıf bir görünüm arz ediyordu. Oysa günümüzde ekonomi, G-20 denilen dünyanın ekonomik üretim açısından en güçlü ülkeleri arasında bulunuyor. Türkiye, sırf iç piyasaya çalışmıyor. Dış piyasaya da her yıl 100 milyar doların üzerinde ihracat yapıyor. Yani standarta dayalı üretim, sırf Türk vatandaşlarını değil dünyadaki tüm insanları ilgilendiriyor. Tabii bütün bunları güçlü bir standart altyapısı olmadan yapmak mümkün değil. 

TSE de geçmişte, üretim ve tüketimde standart anlayışının tanıtılması, yerleştirilmesi ve uygulanmasında çok önemli roller üstlendi. TSE’nin bu rolünün yakın, orta ve uzak gelecekte bitmesi beklenmiyor. Çünkü Türkiye ekonomisinin 2023 yılında yani Cumhuriyet’in 100’üncü yılında 500 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirme hedefi var. Türkiye’nin gelecekte ekonomisinde hizmetler sektörünün oldukça önemli rol oynaması da bekleniyor. TSE’nin, ekonomideki güçlü üretim altyapısına yönelik standartlarını artırmasının yanı sıra, giderek gelişen hizmet sektörlerine yönelik standartlarını geliştirmesinin; onun yeni vizyon ve misyonunun bir parçası olmalı diye düşünüyorum.
(Bu yazı TSE'nin yayın organı Standard Dergisinin Ekim 2010 tarihli sayısında yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder