50’İNCİ YILINDA TSE’NİN EKONOMİDEKİ
YERİ VE ÖNEMİ İYİCE GÜÇLENDİ
Cahit UYANIK
Türk Standardları
Enstitüsü (TSE) kasım ayında 50’inci yaşını kutluyor olacak. TSE, ‘her türlü
madde ve mamuller ile usul ve hizmet standardlarını yapmak’ amacıyla 18.11.1960
tarih ve 132 sayılı kanunla kurulmuştu. Dile kolay, Türkiye’nin ekonomik
gelişme ve sanayileşme macerasının en önemli unsurlarından birisi olmak, çok
önemli ayrıntıları içinde barındırıyor olsa gerek. Belki de ileride tarihi
yazılması gereken önemli süreçlerden birisi, TSE ile birlikte ekonominin
standart üretim yapısına geçişi olacak. Umarım Türkiye’de ekonomi tarihçiliğine
olan ilginin azlığı, bu ilginç dönemi öğrenmemize engel olmaz.
TSE’nin 1960 yılında
kurulması, 1502 tarihli ve zamanın padişahı Sultan II. Bayezid Han tarafından
çıkarılan "Kanunname-i İhtisab-ı Bursa" kadar önemlidir. Bu belge,
Türkiye’nin bugünkü anlamda ilk standardı veya birçok ürüne ilişkin standardı
tek belgede toplayan bir dokümandı. 508 yaşına girmiş olan bu belge, bundan 10
yıl önce TSE’nin 40’ıncı kuruluş yıldönümünde, Topkapı Sarayı Müzesi
Kütüphanesi'ndeki orijinalinden çoğaltılarak hepimizin dikkatine sunulmuştu.
Bu belge aynı
zamanda Osmanlı’daki idari yapının da değiştirilmesini gerektirmişti. Bursa
Belediye/İhtisab Yasası, Osmanlı’nın kent
yönetimine ilişkin çıkardığı ilk yasalardan biri idi. O zamanlar ilçelerin
yöneticileri olan kadılar, yargıç görevini sürdürmelerinin yanı sıra idari
yöneticilik de yaparak bir bakıma o devrin belediye başkanlığını yürütürlerdi.
Görevlerinde kendilerine ‘kapı naipleri’ veya ‘ayak naipleri’ adı verilen
işlevi günümüzdeki zabıta ile eşdeğer olan yardımcıları eşlik ederdi. Daha
sonra Bursa’da kadıların yanında bir de ‘muhtesip (hesaba çeken, sorgulayan)’
adı verilen görevliler atanmaya başladı. Bu görevliler de kentin yönetiminde
yetkiliydi. Ancak bunların görev ve yetkileri sadece beldenin düzeniyle
sınırlıydı. Bu görevliler de ‘ihtisab emini’ veya ‘ağası’ olarak anılmaktaydı.
"Kanunname-i
İhtisab-ı Bursa” bugünkü anlamdaki standartların hazırlanışına çok benziyordu.
Çünkü kente gelen dönemin yetkilileri, herkesin görüşünü sorup düşüncesini
alarak ortaya bir takım standartlar koymuştu. Sözgelimi; o dönemde, yaya
yürümenin en önemli ve zorunlu ulaşım aracı olduğu düşünülürse, ayakkabı
standardının Kanunname-i İhtisab-ı Bursa’da çok ayrıntılı açıklanması manidardı:
“Çimeciler
ve bilirkişileri ve şehrin ileri gelenleri ile bütün müslümanlar meclisde
bulundurulup çizme ve başmak (kundura) durumu araştırıldığında eski zamandan
uygulanan kanun ve narh bulunmayıp, bugün oy birliğiyle şöyle narh konuldu ki, 22
akçaya alınan kırmızı sahtiyanın çizmesi, 30 akçaya olacak. Fakat koncu tamam
olup sığır gönünden, üç sıra çivili ve ince biz ile ve sıkı iplikle dikilmiş
olacak. 16 akçalık sahtiyanın çizmesi yine bu tertipde 24 akçaya olacak. Ve 12’şer
akçalık sahtiyanın çizmesi 22 akçaya olacak. Ve sahtiyan içli edik 14’e, daha
iyisi 15’e olacak. Eğer tablalı olursa bu narhdan iki akça ziyadeye olacak. Ve
şirvani sahtiyan başmak ki sığır gönü ve sahtiyan astarlı, sığır gönü ökçe,
enli kenar, ökçe ve burun nalçalı olacak. Büyük ayak olursa narhı 21 akça,
büyük orta olursa 18 akçaya, orta ayak olursa 15’e olacak. Ve mutlak başmak ki
sığır gönünden ve üç sıra çivili, sahtiyan astarlı, sığır gönü ökçe, büyük orta
ayak olursa narhı 18 akça ve orta ayak 15’e olacak… Yeniçeri pabucu ki su sığırı (manda) gönünden
ve sahtiyan meşini altlı ve astarlı büyük ayak olursa narhı 17 akçaya ve orta
ayak 14 akçaya olacak. Kara sığır gönünden olup üç sıra çivili olursa 16 akçaya
olacak…”
Uluslararası
Standardizasyon Örgütü’nün (ISO) tanımına göre standart, üretimde, anlayışta,
ölçme ve deneyde bir örnekliktir. Standardizasyon ise belirli bir faaliyetle
ilgili olarak ekonomik fayda sağlamak üzere, bütün ilgili tarafların yardım ve
işbirliği ile belirli kurallar koyma ve bu kuralları uygulama işlemidir.
Standardizasyon işlemi ile öncelikli olarak can ve mal güvenliği hedeflenirken,
aynı zamanda kalitenin alt sınırı tespit edilmek suretiyle belirlenen düzeyin
altında mal ve hizmet üretimine izin verilmez. Yüzyıllar sonra ortaya konulan
bu tanımların daha 1500’lü yılların başında, o zamanların süper devleti Osmanlı
tarafından ortaya konulması çok ilginç.
TSE’ye göre
standardizasyon ekonomide 3 boyutlu bir fayda yaratıyor. Üreticiler için
üretimin belirli plân ve programlara göre yapılmasına yardımcı oluyor. Uygun
kalite ve seri imalâta imkân sağlıyor. Kayıp ve artıkları asgariye indiriyor.
Verimliliği ve hasılayı artırıyor. Depolamayı ve taşımayı kolaylaştırıyor,
stokların azalmasını sağlıyor. Maliyeti
düşürüyor. Standardizasyon, ekonominin geneli için de çeşitli faydalar
sağlıyor.
Şöyle ki; kaliteyi teşvik ediyor, kalite seviyesi düşük üretimle
meydana gelecek emek, zaman ve hammadde israfını ortadan kaldırıyor. Sanayiyi
belirli hedeflere yöneltiyor. Üretimde kalitenin gelişmesine yardımcı oluyor.
Ekonomide arz ve talebin dengelenmesinde yardımcı oluyor. Yanlış anlamaları ve
anlaşmazlıkları ortadan kaldırıyor. İhracatta ve ithalatta üstünlük sağlıyor.
Yan sanayi dallarının kurulması ve gelişmesine yardımcı oluyor. Rekabeti
geliştiriyor. Kötü malı piyasadan siliyor. Standarta dayanan bir ekonomik yapı
tüketicileri de yakından ilgilendiriyor ve ona faydalar sağlıyor.
Standardizasyon, tüketiciye faydaları sayesinde can ve mal güvenliği sağlıyor. Karşılaştırma
ve seçim kolaylığı sağlıyor. Fiyat ve kalite yönünden aldanmaları önlüyor. Ucuzluğa
yol açıyor. Ruh sağlığını koruyup stresi önlüyor. Tüketicinin bilinçlenmesinde
etkili rol oynuyor.
TSE,
bu kadar fazla işlev yüklenmiş standart hazırlama ve izleme-değerlendirme gibi bir
görevi yerine getirmeyi yıllardır sabırla sürdürüyor. TSE üstlendiği görevleri
ise kendisi şu şekilde tanımlıyor:
“Her
türlü standardı hazırlamak ve hazırlatmak. Enstitü bünyesinde veya hariçte
hazırlanan standardları tetkik etmek ve uygun bulduğu takdirde Türk
Standartları olarak kabul etmek. Kabul edilen standartları yayımlamak ve
ihtiyari olarak uygulanmalarını teşvik etmek, mecburi olarak yürürlüğe
konmalarında fayda görülenleri ilgili bakanlığın onayına sunmak. Kamu sektörü
ve özel sektörün talebi üzerine standartları veya projelerini hazırlamak ve
görüş bildirmek. Standartlar konusunda her türlü bilimsel teknik incelemelerle
araştırmalarda bulunmak, yabancı ülkelerdeki benzer çalışmaları takip etmek,
uluslararası ve yabancı standart kurumları ile ilişkiler kurmak ve bunlarla
işbirliği yapmak. Üniversiteler ve diğer
bilimsel ve teknik kurum ve kuruluşlarla işbirliği sağlamak, standardizasyon
konularında yayım yapmak, ulusal ve uluslararası standartlardan arşivler
oluşturmak ve ilgililerin faydalanmalarına sunmak. Standartlarla ilgili araştırma yapmak ve
ihtiyari standartların uygulanmasını kontrol etmek için laboratuvarlar kurmak,
kamu sektörü veya özel sektörün isteyeceği teknik çalışmaları yapmak ve rapor
vermek. Yurtta standart işlerini yerleştirmek ve geliştirmek için elemanlar
yetiştirmek ve bu amaçla kurslar açmak ve seminerler düzenlemek. Standartlara uygun ve kaliteli üretimi teşvik
edecek çalışmalar yapmak ve bunlarla ilgili belgeleri düzenlemek. Metroloji ve
kalibrasyon ile ilgili araştırma ve geliştirme çalışmaları yapmak ve gerekli
laboratuvarları kurmak. “
Türkiye ekonomisi, TSE’nin ilk
kurulduğu yıllarda oldukça zayıf bir görünüm arz ediyordu. Oysa günümüzde
ekonomi, G-20 denilen dünyanın ekonomik üretim açısından en güçlü ülkeleri
arasında bulunuyor. Türkiye, sırf iç piyasaya çalışmıyor. Dış piyasaya da her
yıl 100 milyar doların üzerinde ihracat yapıyor. Yani standarta dayalı üretim,
sırf Türk vatandaşlarını değil dünyadaki tüm insanları ilgilendiriyor. Tabii
bütün bunları güçlü bir standart altyapısı olmadan yapmak mümkün değil.
TSE de
geçmişte, üretim ve tüketimde standart anlayışının tanıtılması, yerleştirilmesi
ve uygulanmasında çok önemli roller üstlendi. TSE’nin bu rolünün yakın, orta ve
uzak gelecekte bitmesi beklenmiyor. Çünkü Türkiye ekonomisinin 2023 yılında
yani Cumhuriyet’in 100’üncü yılında 500 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirme
hedefi var. Türkiye’nin gelecekte ekonomisinde hizmetler sektörünün oldukça
önemli rol oynaması da bekleniyor. TSE’nin, ekonomideki güçlü üretim altyapısına
yönelik standartlarını artırmasının yanı sıra, giderek gelişen hizmet
sektörlerine yönelik standartlarını geliştirmesinin; onun yeni vizyon ve
misyonunun bir parçası olmalı diye düşünüyorum.
(Bu yazı TSE'nin yayın organı Standard Dergisinin Ekim 2010 tarihli sayısında yayınlanmıştır.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder