Kamu finansmanı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kamu finansmanı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Nisan 2024 Pazartesi

BAŞKENTTEN YANSIMALAR/ SAMİMİ BÜTÇEYE ELVEDA

Cahit UYANIK 

Tüm kamu maliyesi veya bütçe ders kitaplarında yazılı: Bütçe, samimi olmalıdır. Buna 'Bütçede samimiyet ilkesi' denilir. Türkiye'nin çok uzun yıllardır bütçeyle ilişkisi gayri samimi. Bunun en son örneğini 1997 yılı bütçesini 'sıfır açık' ile Meclis'ten geçiren Refahyol Hükümeti vermişti. 

Ancak bu garabet bütçenin uygulama sonuçlarını gizlemek için, dönemin Maliye Bakanı Abdüllatif Şener elinden gelen herşeyi yapmıştı. İş o kadar büyük komediye dönüşmüştü ki, biz gazeteciler yılın ilk 4 ayına ilişkin bütçe açığını Ankara'da incelemelerde bulunan IMF Masası Şefi Martin Hardy'den rica ederek öğrenmiştik. Siz varın bu bütçenin samimiyetini kendiniz değerlendirin.

Türkiye yine büyük krizler geçirerek bir bütçe hazırlıyor. Başlangıçta öngörülen 19 katrilyonluk açıkla, enflasyonu yüzde 25'e düşürme konusunda kimse ikna edilemediği için ortaya yeni rakamlar atıldı. Bütçe açığındaki artış, yüzde 42'lik ortalama enflasyon (deflatör) düzeyine indirildi. Ancak bu indirim yapılırken bütçenin samimiyet ilkesi yine unutuldu.

31 Mart 2024 Pazar

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / ULUSAL BAĞIMSIZLIK VE FİNANS YAYGARACILARI

Cahit UYANIK 

Yıllar önce ekonomi gazeteciliğine başladığımda yabancı ekonomilerin başlarına gelen felaketler, yeni yeni Türk okuyucusunun ilgisini çekiyordu. Krizden krize sürüklenen ABD'nin arka bahçesi Brezilya, Meksika, Şili, Venezuela ve Arjantin'le ilgili haberleri okurken 'Vah, vah, vah' diye iç geçirdiğimi hatırlıyorum. 

Şimdi Hazine Müsteşarlığı Basın Müşaviri olan arkadaşım Orsoy Girgiç'in Brezilyalı futbolcunun tekinin Avrupa takımlarından birisinde, ülkesinin ödeyemediği dış borçlara karşı rehin kalışına ilişkin haberi birkaç gün gazetelerin ilk sayfalarından inmemişti. O zaman bizim için gırgır ve makara konusu olan bu tip manzaralar, 2003 yılının Kurban Bayramı öncesinde gelip kapımıza dayandı.

Türkiye, gırtlağına kadar borca batmış bir vaziyette. Artık Türkiye'nin borçlarını ödeyip ödeyemeyeceği tartışması bir yana, yabancı bir Hazine'nin garantisi ciddi ciddi konuşuluyor. Düyun-i Umumiye, İstanbul'dan kalkıp binlerce kilometre ötedeki senatörlerin, milletvekillerinin iki dudağı arasına, oradan yerini bile bilmediğimiz binalardaki, Türkiye'yi hala padişahlıkla yönetiliyor sanan uzmanların disketlerine kadar yayılma istidadı gösteriyor. Çok yazık, çok...

23 Mart 2024 Cumartesi

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / HAVUÇ-SOPA

Cahit UYANIK 

ABD'nin kullandıracağı 8,5 milyar dolarlık kredi Türkiye'nin üzerinde uygulanan havuç-sopa politikasının en önemli aracı haline geldi. Öyle bir havuç ki bir ucunda IMF ile ilişkiler, öbür tarafında Irak'a asker gönderme konusu var. Zavallı ülkemiz o havucu mideye indirmek için sürdürdüğü uzun koşusunda sopa yiye yiye bir hal oldu. 

Uzaktan bakıldığında Türkiye; havuç canavarı, ABD vatandaşı çizgi film kahramanı tavşan Bugs Bunny'nin maceralarındaki yan karakterlerden birisi olarak görülebilir. Hani o kredi Türkiye'ye 4'üncü Gözden Geçirme sonrasında yani Mayıs ayında verilecekti? Olmadı. Havuç bir adım daha öteye gitti. Hani o kredi 5'inci Gözden Geçirme sonrasında gelecekti. Olmadı. Tam ulaştığımızı  sandığımız anda havuç, yine bir Gözden Geçirme sonrasına götürülüp bırakıldı. Aman dikkat, Bugs Bunny bizi uçurumdan aşağı yuvarlamasın.

22 Aralık 2023 Cuma

ÖZELLEŞTİRME PSİKOZU AŞILABİLECEK Mİ?

Cahit UYANIK 

Dünyada ve Türkiye'de özelleştirmenin tarihi çok eski değil. Avrupa ülkelerinde klasik sol politikaların aşınmaya başlamasıyla ortaya atılan özelleştirme, devletin yeniden tanımlanması sürecinin en etkili aracı olma özelliğini taşıdı. 

Türkiye hep Avrupa'daki gelişmeleri 10-15 yıllık gecikmelerle takip ederken 1980'in başında bu kez aynı hatayı yapmadı. 24 Ocak 1980 Kararları ile girilen ekonomideki liberalleşme eğilimi, 1983'te ortaya atılan özelleştirme kavramı ile yeni bir boyut kazandı. İngiltere'de 1979'da başlayan özelleştirme uygulamaları 3 yıllık bir gecikme ile Türkiye'de yankılandı. 1982 yılı sonunda yapılan milletvekili seçimleri öncesinde televizyonda yayımlanan bir tartışmada -şimdi ikisi de hayatta olmayan- Turgut Özal ve Necdet Calp'in "Boğaz Köprüsünü satarım-sattırmam" tartışması hala zihinlerdeki tazeliğini koruyor. Biri liberal ekonomiyi savunan diğeri geleneksel ithal ikameci ekonomiye taraftar iki politikacının seçim performanslarını belirleyen Boğaz Köprüsü örneğinin aslında özelleştirme ile uzaktan yakından ilgili olmadığı daha sonra anlaşıldı.

23 Kasım 2023 Perşembe

BORÇLANMADA 'SENARYO' DÖNEMİ

Cahit UYANIK 

Borç, günümüz yaşamının bir gerçeği. İnsanoğlunun parayı icat etmesiyle birlikte, bu kavram yaşamımıza girmiş oldu. Paranın Anadolu toprakları üzerinde icat edildiğini kesin olarak biliyoruz. Para icat olunca borç da onu takip etti. Eskiden kağıt olmadığı için borç-alacak senetleri taş veya kilden tabletler üzerine kazınıyordu. Özellikle Orta Anadolu Bölgesi'ndeki arkeolojik kazılarda böylesine yüzlerce borç-alacak senedi açığa çıkarıldı. Bu tabletler şimdi müzelerde meraklı ziyaretçileri bekliyor. 

Günümüz orta yaş kuşağı ise borç kavramını veresiye defterleri ile tanıdı. Her bakkalın, manifaturacının, konfeksiyoncunun, terzinin veya dişçinin bir veresiye defteri mutlaka vardı. Hangimiz çocuklumuzda kulağının arkasından aldığı mürekkepli kurşun kalemi diline dokundurarak, büyük bir dikkat içinde, veresiye defterinin bir sayfasındaki anne veya babamızın isminin karşısına rakamları sıralayan esnafı meraklı gözlerle izlemedi? Artık veresiye defterleri maziye karışmak üzere. O güzelim defterlerin yerini kredi kartı pos aletleri, küçük alışveriş slipleri, kredi kartı hesap ekstreleri aldı. 

13 Kasım 2023 Pazartesi

AMAN "PİYASALAR" ÖFKELENMESİN...

Cahit UYANIK

Ne zaman masamızdan başımızı kaldırıp televizyona baksak, bir "piyasalar" edebiyatıdır gidiyor. Borsa endeksi düşünce suratımız asılıyor, yükselince her şey daha toz pembe geliyor gözümüze... Faiz denilince artık kimsenin aklına mevduat faizi gelmiyor. Varsa yoksa devletin iç borçlanma ihalelerindeki faiz düzeyini izliyoruz. Anlayacağınız "piyasalar" denilen kavram yaşantımıza öyle girdi ki, işin nereye kadar gidebileceğini kimse kestiremiyor. 

Piyasalar öylesine bir güç ki, zaman zaman ülkenin iç siyasetine bile müdahil oluyor. Üst düzey politikacıların istifa etmesine veya göreve davet edilmesine sebep olabiliyor. Büyük ekonomik ve mali operasyonlarda da zaman zaman piyasaların baskısı ve izini bulmak mümkün. Piyasa denilince "senaryo" kavramı da öne çıkıyor. Kar ve zarar güdüsü ile hareket eden piyasa oyuncularının başarısını (karını artırmasını) ancak başarılı senaryolar sağlayabiliyor. Sonuçta birçok insanın bilgisayar ekranları ve klavyeleri üzerinde oluşturduğu gizli ittifak ve koalisyonlar, hepimizin hayatını yakından ilgilendiren kararlarda etkin hale geliyor. 

27 Eylül 2022 Salı

DÜNYA BANKERLERİNİN KURDUĞU VE TÜRKİYE'YE ILIMLI YAKLAŞAN ULUSLARARASI FİNANS ENSTİTÜSÜ (IIF) BİLE DOLAR KURU TAHMİNİNİ ARTIRDI

Cahit UYANIK

Önemli yabancı finans kurum ve kuruluşları, dolar kurunun yıl sonunda ulaşabileceği düzey hakkındaki tahminlerini yükseltmeye devam ediyor. Bunlardan en sonuncusu Uluslararası Finans Enstitüsü (IIF) oldu. IIF Baş Ekonomisti Robin Brooks, bugün attığı bir tivitle cari açıktaki artış eğilimi sebebiyle, halen 16,5 TL düzeyindeki yıl sonu dolar kuru tahminini 21 TL'ye çıkardıklarını duyurdu. IIF bu yıl mart ayında da, 9,5 TL düzeyinde bulunan yıl sonu dolar kuru tahminini 16,5 TL'ye yükseltmişti. Böylece Türkiye ekonomisine yönelik ılımlı ve muhafazakar tahminleri ile bilinen IIF bile, son 6 ayda dolar kuru tahminini 9,5 TL'den 21 TL'ye çıkararak yüzde 133 artırmış oldu.

IIF nedir ve Türkiye'yi neden yakından izliyor?

IIF nedir ve neden Türkiye ekonomisine yönelik tahminleri daha ılımlı? "Dünya bankerlerinin kurduğu birlik" olarak da tanınan IIF, küresel çapta finans ve ticaret şirketleriyle, bazı kurum ve kuruluşları bünyesinde barındıran bir tür meslek kuruluşu. 1983 yılında, ülkelerin borçlarını ödeyemeyerek temerrüte düştüğünü ilan ettiği 'Latin Amerika Borç Krizi' sırasında 38 önemli uluslararası banka tarafından kurulan IIF, gelişmekte olan ülkelerdeki finans sektörlerini ve dolayısıyla ekonomilerini yakından izliyor.

Zaman içinde 70'den fazla ülkeden 450'ye yakın üyeye oluşan IIF, Türkiye gibi gelişmekte olan piyasalardan çeşitli kurumları da üyeliğe kabul etti. Halen Türkiye'den aralarında bankalar, Türkiye Varlık Fonu ve bazı holdinglerin bulunduğu 17 üyesi olan IIF, yaptığı ekonomik ve finansal tahminlerde ılımlı bir havaya sahip. IIF bu ılımlı davranışıyla; 17 Türk kuruluşundan topladığı aidatların yanı sıra, Türkiye'ye borç veren finansal kurumların faiz ve ana paralarını sorunsuz şekilde tahsil etmek için takınmak zorunda oldukları daha olumlu bakış açısını da temsil ediyor.

16 Eylül 2022 Cuma

TOKİ'NİN SOSYAL KONUT PROJESİNDE İKİNCİ PEŞİNAT NİTELİĞİNDEKİ YÜZDE 8 KDV DETAYINA DİKKAT

Cahit UYANIK

Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından ayrıntıları açıklanan TOKİ'nin sosyal konut projesinde başvurular devam ediyor. Şu an itibarıyla başvuruların sayısı 1,5 milyonu geçti. Bu rakam, TOKİ'nin sadece başvuru formu satışından 2 günde 750 milyon TL topladığı anlamına geliyor. Çünkü vatandaşlardan 500 TL başvuru bedeli alınıyor. Başvurular Ekim ayı sonuna kadar devam edecek.

Bu yazıyı podcast olarak dinleyebilirsiniz

Eğer başvuruların sayısı 4 milyona ulaşırsa TOKİ başvuru formu satışından 2 milyar TL karşılıksız kaynak toplamış olacak ki, bu 422 milyar TL olarak açıklanan toplam proje büyüklüğünün yüzde 0,50'sine karşılık geliyor. Projede 250 bin daire üretileceği dikkate alınırsa, 4 milyon adet başvuru formu satışından sadece yüzde 5-6'sı amacına ulaşmış olacak. Geriye kalan yaklaşık 1,85 milyar TL, sıfır maliyetli ve karşılıksız bir kaynak olarak TOKİ'nin kasasına girmiş olacak.

(Not: Konunun yoğun şekilde tartışılması üzerine TOKİ yetkililerince, 500 TL'lik başvuru bedellerinin kura çekimlerinin ardından, hak sahibi olamayanlara iade edileceği açıklandı.)

Bu noktada uzun vadede TOKİ'nin sosyal konut projesiyle ilgili dikkat edilmesi gereken detayları anlatmak istiyorum.

1) HAK SAHİBİ OLDUĞUNUZ PROJENİN AYRINTILI LOKASYONU HAKKINDA BİLGİ EDİNİN, ÇOK UZAK BİR BÖLGEDEYSE YÜKÜMLÜLÜK ALTINA GİRMEYİN: TOKİ, projede sadece evlerin inşa edileceği bölgeleri açıkladı. Ayrıntılı lokasyonlar verilmedi. TOKİ, konutlarını ucuza getirebilmek için genellikle büyük kentlere 30-40 km. uzaklıktaki bölgelerde Hazine arazilerini kullanıyor. Böylece inşaatın arsa maliyetini sıfırlıyor. Ancak bu evler şehre çok uzak olduğu için ciddi ulaşım sorunlarının yanı sıra; okul, hastane, AVM gibi temel hizmetlere uzun yıllar kavuşamayabiliyor.

21 Temmuz 2022 Perşembe

BU YILIN FATURASI 100 MİLYAR TL'YE ÇIKABİLİR. KUR KORUMALI MEVDUATIN (KKM) HAZİNEYE YÜKÜ ARTMAYA BAŞLADI

Cahit UYANIK

Hazine'den kur korumalı mevduatlara yapılan ödemeler, her ay açıklanan Bütçe Uygulama Sonuçlarında ilk bakılan ayrıntı olmaya başladı. Mart-Haziran 2022 arasındaki 4 aylık dönemde KKM'lere yapılan toplam ödeme 37,2 milyar TL'ye ulaştı. Hazine'den yapılan ödemelerin muhafazakar bir tahminle yıl sonunda 100 milyar TL'yi bulacağını düşünüyorum.

Ancak yapılan kur koruma farkı ödemelerine Merkez Bankası (MB) üzerinden yapılanlar ise dahil değil. MB analitik bilançosunda bu ödemeleri göremiyoruz. Toplum MB'nin bu konuda yaptığı ödemelerin tutarını düzenli olarak açıklamasını bekliyor.

EKONOMİNİN TANSİYONU 20'YE ÇIKTI. CDS PUANI 900'Ü GÖRDÜ. TÜRKİYE'YE RİSKLERİ AZALTMALISIN SİNYALİ VERİLDİ

Cahit UYANIK

Ben CDS'leri insan vücudunun tansiyonuna benzetiyorum. CDS'lerin 900'ü geçmesi, yüksek tansiyon hastalığına yakalandığımızın ve tansiyonumuzun 20'ye çıktığının göstergesi. CDS'ler dış piyasaların tarafsız bir şekilde ve risk bağlamında bize bakışını simgelerken, ekonomi yönetimimize "riskleri azaltmalısınız" sinyali de veriyor. Dış riskleri azaltmak (FED'in faiz artışı, resesyon tartışmaları, covid endişeleri vb.) için yapılabilecek şeyler sınırlı iken, iç risklerimizi azaltabilmemiz mümkün.

18 Şubat 2022 Cuma

NEBATİ'NİN LONDRA'YA SELAMI BELLİ OLDU

Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati geçen hafta cuma günü Habertürk'e çıktı, soruları cevapladı.

Sözlerinin bir yerinde "Londra'ya bir selamımız olacak" dedi. Garip geldi bana doğrusu...

Ertesi gün basın açıklaması yaptı; yastık altı altınları ekonomiye kazandırma planını açıkladı.

Çok dikkatli izledim ama Londra'ya selam göremedim ben...

Bu selam ne ola ki? diye düşünüp dururken...

16 Eylül 2019 Pazartesi

TÜRKİYE'DE 'FAİZ LOBİSİ' VAR MI? HAZİNE BU SORUYA RAKAMLARLA CEVAP VERDİ



BORÇ YÖNETİMİNDE YENİ DÖNEM

Cahit UYANIK 

Türkiye'nin mirasını devraldığı Osmanlı İmparatorluğu, ilk kez 1854 yılında borçlanmıştı. Gerekçe, o günlerde başlayan Kırım Harbi'nin finanse etmekti. Türkiye, o gün bu gündür borçlanıyor. Önümüzdeki yıl borçlanma tarihinde 150'inci yılımızı dolduracağız. Belki de bu noktada durup düşünmekte fayda var: Türkiye, bunca zamandır borçlanıyor da ne oluyor? Acaba alınan borçların çoğu gündelik ihtiyaçları karşılamakta mı kullanılıyor? Alınan borçların ne kadarI yatırıma ve alt yapıya gitti. Aldığımız borçlara karşılık ne kadar faiz ödedik? En borçlanmacı dönemimiz hangisi idi? Demokrasiye geçiş çabalarımızla borçlanmamız arasında bir bağ var mı? Türkiye dünyaya, borçlanarak demokrasiye geçiş modelini mi armağan etti? Bütün bu zor soruların belki de tarihçiler, iktisatçılar, finansçılar, bürokratlar ve politikacılardan oluşturulacak bir komisyonda cevaplanmasında fayda var. Yoksa bir 150 yıl daha borçlanarak geçirebilmemiz şüpheli görünüyor. 

Bu girişi neden yaptım? Türkiye, borçlanma macerasında geçen yıl ilginç bir dönemece geldi. Toplam kamu net borç stokunun 2001 yılında yüzde 92'ye kadar çıkmasının hemen ardından, Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun yasalaştırıldı. Böylece hükümetlere, her yıl bütçe kanunlarıyla verilen borçlanma yetkisini kullanmalarında bazı kısıtlamalar getirildi. Ayrıca borç bini aşıp, borcun sürdürülebilirliği yani borç çevirme kavramı her Allah'ın günü tartışılmaya başlanınca borçlanmanın dikkatli bir şekilde izlenmesi için Hazine bünyesinde yeni bir yapılanmaya gidildi.

29 Aralık 2018 Cumartesi

2019’DA BORÇLAR 270 TRİLYON DOLARA ULAŞABİLİR VE “KÜRESEL TEMERRÜT” GÜNDEME GELEBİLİR


Cahit UYANIK

Amerika Birleşik Devletlerinin (ABD) önde gelen emlâkçılarından Seymour Durst, 1989 yılında New York’un ünlü Times Square Meydanına çok yakın bir yere 3,4 metreye 7,9 metre ebatında ışıklı bir pano astırdı. Dolarlarla süslü panonun üzerinde Ulusal Borç Saati (The National Debt Clock) yazıyordu. Panonun asıldığı anda ABD’nin borcu 2,7 trilyon dolardı ama rakam her an artış yönünde değişiyordu. Panonun “Ailenize Düşen Pay” bölümündeki rakam da sık sık yükseliyordu.

2008 yılı Eylül ayı ortasında, başta ABD olmak üzere neredeyse dünya ekonomisinin tamamı büyük bir finansal ve ekonomik krize sürüklendikten yaklaşık 3 hafta sonra, bu pano ışıklarını söndürdü. Çünkü ABD’nin borcu 10 trilyon doları geçmişti ve pano tek haneli rakamlara göre tasarlandığı için artık çalışmıyordu. Kısa sürede panoya, bir ışıklı rakam hanesi daha eklendi ve gösterge yeteneği 100 trilyon dolara kadar yükseltildi.

3 Kasım 2018 Cumartesi

YANLIŞ TEKNOLOJİ GETİREN ALMAN KRUPP İLE ETİBANK'IN "GÜMÜŞ ANLAŞMASI" NASIL SONA ERDİ?


KRUPP'TAN ETİBANK'A 16 MİLYAR TAZMİNAT

Cahit UYANIK

Haber, gazetelerin ekonomi sayfalarında kıyılara köşelere sıkışıp kalmıştı: "Etibank, Kütahya'daki gümüş üretim tesislerine yanlış teknoloji getirdiği için Alman Krupp firması aleyhine 6,5 milyon marklık bir tazminat davası açtı ve kazandı."

Bu küçük haberin gerisinde oldukça uzun bir öykü vardı aslında... Bellekleri biraz zorlayanlar için, Krupp ismi hiç de yabancı değil. Krupp, Hitler'i sonuna kadar destekleyen, Almanya'nın nasyonal sosyalizmle yönetildiği yıllarda "yeni ordu ve donanma"nın malzemelerini üreten büyük bir sanayi kuruluşuydu. "Patron" Alfred Krupp, savaştaki yenilginin ardından büyük darbe yiyecek ama zaman içinde toparlanarak 60'lı yıllarda gemi ve makine endüstrisine yönelecekti. 

İşte Etibank'ın Kütahya-Gümüşköy yöresinde bir gümüş üretim tesisi kurmaya karar vermesi, Krupp'un Alman sanayi yaşamında parlayıp sönmesinden yaklaşık 35-40 yıl sonrasına rastlıyordu. 1977 yılında Etibank ile Krupp arasında "gümüşün kazanılması imkanlarının araştırılması için" imzalanan anlaşma,   yaklaşık 14 yıl sürecek ve bir Alman mahkemesinde çözümlenecek anlaşmazlığın ilk yazılı belgesi olma özelliğini de taşıyordu. 1977'den 1991'e uzanan ve adeta bir "yılan hikayesi"ne dönüşen Etibank-Krupp ilişkisinin ilk kavga tohumları 1982 yılında atılmış ve olaylar yıldan yıla "gerilerek" sürmüştü:

15 Eylül 2018 Cumartesi

ÖZELLEŞTİRİLEN TESİSLER "İKİNCİ EL" PİYASAYA DÜŞTÜ; DEVLET ÖYLECE SEYRETTİ

ÖZELLEŞTİRMEDE "İKİNCİ EL" PİYASASI

Özelleştirmede usulsüzlükler devam ediyor. Devletin üretim ve istihdam şartıyla sattığı Kastamonu Et Kombinası, özelleştirmeye aykırı olduğu halde ikinci defa el değiştirerek Kastamonu Holding'e satıldı. 

Cahit UYANIK 

Özelleştirmede "ikinci el" piyasası oluştu. Devletin satarken ciddi üretim ve istihdam şartı koyduğu KİT'ler, önemli rantlar sağlanarak el değiştirmeye devam ediyor. Bu uygulamanın son örneği 1995 Eylül ayında özelleştirilen Kastamonu Et Kombinasında yaşandı.

Devlet, satış fiyatı kadar parayı işten
çıkarılan işçilere tazminat olarak ödedi

Finansal Forum'un edindiği bilgiye göre söz konusu kombina, şimdiki Devlet Bakanı ve dönemin Özelleştirme İdaresi Başkanı Ufuk Söylemez'in oluruyla 8 Eylül 1995'te "şeffaf ihale" sonucunda Kastamonu Et Gıda A.Ş'ye (KETAŞ) 30 milyar liraya satıldı. Ancak o dönemde, Kastamonu Kombinasının çok önemli gayrimenkul ve arazileri bulunduğu ve bu nedenle düşük fiyattan satıldığı yolundaki değerlendirmeler kulak ardı edildi. KETAŞ adlı firma, üstlendiği taahhütleri hiçe sayarak, kombinayı satın aldıktan sonra doğru dürüst üretim yapmadığı gibi, 75 işçiden 72'sini de işten çıkardı. İşten çıkarılan personelin 24,8 milyar lira tutan tüm tazminatları da devlet tarafından ödendi.

3 Ağustos 2018 Cuma

REYTİNG FİRMALARI YÜZÜNDEN ÇİN-PANDA PİYASASINDAN BORÇLANACAĞIZ

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bugün açıkladığı '100 Günlük İcraat Programı'nda Berat Albayrak'ın sorumluluğundaki Hazine ve Maliye Bakanlığına 12 hedef ve görev verildi. Bunlar arasında kamu kurumları mali kaynaklarının tek elde toplanarak 3-4 milyar gelir elde edilmesi ile reyting firmalarının taraflı raporları sebebiyle dış borçlanmada Çin'deki Panda Piyasasına yönelinmesi hedefi ön plana çıktı.  Türkiye halihazırda yatırım yapılabilir derecenin altında not sahibi olduğu için, Batı ülkelerindeki piyasalardan uygun koşullarda borçlanmakta zorlanıyor. Aynı sebep dolayısıyla, Batı'daki emeklilik fonları ve benzeri kurumsal yatırımcılar Türk tahvillerine yatırım yapamıyorlar.    
(Tıklayınız) 'OLAĞAN ŞÜPHELİ' KREDİ DERECELENDİRME KURULUŞLARININ ÖNEMLERİ GİDEREK AZALIYOR

28 Haziran 2018 Perşembe

GETİRECEĞİ EK MALİ YÜK HESAPLANMADAN KANUN ÇIKARMAYA SON: 'DÜZENLEYİCİ ETKİ ANALİZİ (DEA)' GELİYOR


Cahit UYANIK

Türkiye, mevzuat hazırlığında Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde uygulanan "düzenleyici etki analizi" modeline geçiyor. Buna göre yürürlüğe konulması halinde etkisinin 10 milyon YTL'yi geçeceği tahmin edilen kanun taslakları için ayrıntılı çalışma yapılıp, bir mevzuatın net olarak faturası çıkarılacak. Böylece söz konusu mevzuatın bütçeye ek yük getirip getirmediği tespit edilecek. 

17 Şubatta yayımlanan Mevzuat Hazırlama Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelikle kanun, kanun hükmünde kararname (KHK), tüzük, yönetmelik, Bakanlar Kurulu eki kararlar ve diğer düzenleyici işlemlerin taslak metinlerinin hazırlanmasına ait usul ve esaslar belirlendi. 

30 Mayıs 2018 Çarşamba

‘OLAĞAN ŞÜPHELİ’ KREDİ DERECELENDİRME KURULUŞLARININ ÖNEMLERİ GİDEREK AZALIYOR



Cahit UYANIK

“Dünyada son 20 yıldır en ağır şekilde eleştirilen ancak yine de faaliyetlerinden vazgeçilemeyen kurumlar hangisidir?” sorusunun cevabı, bence “Kredi derecelendirme kuruluşları” olmalı. Gerçekten de dünyada borç alsın veya almasın, artık hemen hemen tüm ülkelerin bir kredi notu var. Ancak başta Türkiye olmak üzere, hemen hemen hiçbir ülke kredi derecelendirme kuruluşlarından memnun değil.

Bu kuruluşlardan neden vazgeçilemediğinin sorusu ise basit: Dış piyasalara çıkıp da borçlanmak isteyen ülkeler veya ekonomisini libere ederek dış finansal akımlarına açan ülkelerin mutlaka iki önemli kredi derecelendirme kurumu tarafından notlandırılması gerekiyor. Çünkü bu ülkenin kağıtlarını satın alacak veya para sokacak yatırımcıların baktığı ilk göstergelerden birisi kredi notları… Türkiye de bundan 25 yıl kadar önce, bu şartı yerine getirebilmek için kredi derecelendirme kuruluşlarına kapılarını ve ekonomik verilerini sonuna kadar açmıştı. 

Şikayetler mevzusuna yeniden dönelim. Ülkelerin kredi derecelendirme kuruluşlarından şikayetleri;

·        - not azaltımının haksız ve zamansız yere yapıldığı,
·        - mevcut not durumunun gerçek ekonomik gücü yansıtmadığı,
·        - not artırımının hak edilen kadar ve zamanında yapılmadığı

üzerinde yoğunlaşıyor. Ekonomi gazetelerinin arşivleri, bu tip haberlerle dolu. Söz gelimi bundan 7 yıl önce üç büyük önemli kredi derecelendirme kuruluşunun (S & P, Moody’s ve Fitch) merkezinin bulunduğu ABD bile, kredi derecelendirme kuruluşları ile not azaltımı konusunda sert bir tartışmaya tutuştu. S & P, ABD’nin AAA olan (en üst düzey) kredi notunu AA+’ya indirdi. Sebep olarak ise ABD’nin borçlanmalarda kullandığı tavan hakkında yaşadığı belirsizlik ve kamu harcamalarını disipline edememesini gösterdi. ABD Hazinesi yetkilileri ise S & P’yi çok ağır bir şekilde, hatta hesap-kitap bilmemekle eleştirerek, “Borç tavanımızı 2 trilyon dolar yanlış hesaplayıp, ona göre not düşürmüşler. Hatalılar” şeklinde konuştular. Görüyorsunuz ki eleştiriler sırf finansman ihtiyacı içinde kıvranan gelişmekte olan ülkelerin idarecileri tarafından değil, dünyanın önde gelen ekonomik güçlerinin üst düzey görevlileri tarafından dile getiriliyor.

17 Mayıs 2018 Perşembe

AKARYAKIT FİYATINA DEVLET BÜTÇESİNDEN DESTEK: ÖTV, PETROL VEYA DÖVİZ KURU ARTIŞI TUTARINDA AZALTILACAK


Türkiye uzun yılların ardından; genel tüketim amaçlı akaryakıt fiyatlarına bütçe desteği vermeye yeniden başlıyor. Destek, akaryakıt fiyatını sabit tutabilmek için vergi gelirinden vazgeçilmesi şeklinde işleyecek. Hedef; akaryakıt fiyatlarının enflasyon üzerindeki baskısını asgariye indirmek... 

Buna göre akaryakıt ürünlerinin yurt içi rafineri çıkış tutarında, uluslararası petrol fiyatları ve döviz kurlarına bağlı artışlarda ÖTV, gerçekleşen artış tutarı kadar düşürülecek. 

Uluslararası petrol fiyatları ve döviz kurlarına bağlı azalışta ise ÖTV, bugün itibarıyla geçerli vergi tutarlarını geçmeyecek şekilde uygulanacak. 

Konuya ilişkin Bakanlar Kurulu kararı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi. 
Buna göre, benzin, motorin, LPG'nin Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunca (EPDK) ilan edilen akaryakıt bayi satış fiyatlarına esas alınan yurt içi rafineri çıkış tutarlarında, uluslararası petrol fiyatları ve döviz kurlarına bağlı artışlarda, bu malların tabi olduğu ÖTV, artış tutarı kadar azaltılacak. 
Uluslararası petrol fiyatları ve döviz kurlarına bağlı azalış durumunda ise ÖTV, bugün itibarıyla geçerli vergi tutarlarını geçmeyecek şekilde uygulanacak.
Akaryakıt ürünlerinin ithalat yoluyla temin edilmesi halinde, ÖTV de yeni düzenleme esas alınarak belirlenecek. 
Yurt içi rafineri çıkış fiyatı bulunmayan malların ÖTV'si, EPDK tarafından belirlenen baz fiyatlar esas alınarak tespit edilecek.

18 Nisan 2018 Çarşamba

IMF İSTEMİŞTİ; EGO VE İETT ARAZİSİ ÖZELLEŞTİRME GELİRLERİ KASAYA GİRMEZSE BELEDİYELER AÇIK VERECEK


Cahit UYANIK 

Aktarılacak kaynak IMF tarafından tartışma konusu yapılan mahalli idarelerin genel bütçe dengesinin sağlanması, iki kritik satışın gerçekleşmesine bağlandı. 2009 Yılı Programı'ndaki verilere göre, mahalli idareler genel bütçesinin öngörüldüğü gibi 0,6 milyar YTL fazla vermesi için Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin EGO-doğal gaz bölümünün özelleştirme geliri ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin İETT'ye ait arazi satışına ilişkin gelirlerin kasaya girmesi gerekiyor.

EGO'nun doğal gaz bölümü bu yıl mart ayında yapılan ihale sonucu 1,6 milyar dolara (yaklaşık 2.4 milyar YTL) Global'e satılmıştı. İETT arazisi ise Mart 2007'deki bir ihale ile 705 milyon dolara (Yaklaşık 1 milyar 57 milyon YTL) Dubai Şeyhi Maktum'un şirketi Sama Dubai'ye satılmıştı. Bu iki satıştan mahalli idarelerin bütçesine toplam 3 milyar 457 milyon YTL gelir bekleniyor. Bu gelir mahalli idarelerin gelecek yılki 38,9 milyar YTL'lik gelirleri içinde yüzde 9'a yakın bir pay ifade ediyor. Eğer bu satışlar gerçekleşmezse mahalli idarelerin genel bütçesi 0,6 milyar YTL fazla değil, 2,8 milyar YTL açık verebilecek.