TCMB, Türkiye ekonomisini yakından izleyen G-20’nin; yapısal reformların ülke üretim kapasitesini (potansiyel GSYİH’sini) 5 yıl içinde yüzde 7,5 civarında artıracağını hesapladığını belirtti.
Cahit UYANIK
Türkiye’de
2014 ilkbaharından bu yana 4 seçim yapıldı. Yerel seçim, cumhurbaşkanlığı
seçimi, iki kez milletvekili seçimi ile bir referandum gerçekleştirildi. Üstüne
üstlük; ülkede kanlı bir darbe teşebbüsü yaşandı. Yani 3 yıldır kesintisiz
seçim ve istikrarsızlık ortamındayız. Bu ortam ekonomide büyüme oranının yüzde
3’lere gerilemesi ve yüzde 13’lük işsizliği beraberinde getirdi. Hemen herkesin
ağzındaki ortak şarkı şu: 2014-2017 arasındaki süreci, bir geçiş dönemi olarak
düşünelim; sıranın artık ekonomiye geldiğini görüp, işimize bakalım.
Elbette
Türkiye’nin “işimize bakalım” denilen önümüzdeki döneminin niteliği, mevcut üretim
düzeyini korumak değil; ekonomiyi yeniden bir ‘zıplama dönemi’nin içine sokmak
olmalı. Çünkü Türkiye, şu anda orta gelir tuzağına düşmüş bir ülke ve kişi
başına geliri 10 bin dolar ve etrafında dönüp duruyor. Oysa genç ve dinamik
nüfusa sahip, iddialı bir ülke olan Türkiye’nin hedefi bu rakamın iki katı
kadar… Bunu başarabilmek, yani ekonomiye bir ‘zıplama dönemi’yle nefes
aldırabilmek için yapısal reformlara acilen başlanması gerekiyor. Ancak yapısal
reform denilince herkesin tanımı farklılaşıyor. Yapısal reformları, ülkedeki
üretim düzeyini kalıcı ve istikrarlı olarak artıracak, kazanımları da koruyacak
her türlü yenilik olarak tanımlayabiliriz.
Türkiye
Cumhuriyet Merkez Bankasının (TCMB) ‘Yapısal Reformlar ve Büyüme Üzerindeki
Etkileri’ başlıklı çalışmasında “Kısa
vadeli çözümler yerine kalıcı çözüm ve iyileştirmeler sağlamak amacıyla,
ekonomik yapıyı oluşturan yasal çerçevede, piyasaların işleyişinde veya ekonomik kurumların
yapısında değişiklik öngören her türlü politika yapısal reform kapsamında değerlendirilebilir”
analizinde bulunuluyor. TCMB, Türkiye ekonomisini yakından izleyen G-20’nin; yapısal
reformların ülke üretim kapasitesini (potansiyel GSYİH’sini) 5 yıl içinde yüzde
7,5 civarında artıracağını hesapladığını belirtiyor. Örneğin; Türkiye’nin
potansiyel GSYİH büyüme hızı bu reformların yapılmadığı durumda yıllık yüzde 4
ise; reformlar, potansiyel ekonomik büyüme hızını yüzde 5,5’e çıkarıyor.
Peki TCMB, hangi alanda yapısal reformlar yapılması gerektiğini
düşünüyor? TCMB; Ürün Piyasaları
Reformu, İşgücü Piyasası Reformları, Kamu
Maliyesi ve Vergi Reformu, Beşeri Sermaye ve Eğitim alanları ile birkaç mikro
alanda reform yapılmasını öneriyor. TCMB üretim düzeyini kaliteli bir şekilde
artırmanın; işsizliğin azaltılması kadar, düşük enflasyonun sağlanmasına da
katkı sağlayacağına inanıyor. Evet, Türkiye artık nefesini tuttu ve ekonomide
yapısal reformları beklemeye başladı. Daha fazla, daha kaliteli aş ve iş için…
(Ortadoğu Business Dergisinin Temmuz-2017 tarihli 43. sayısında yayınlanmıştır.)