31 Mart 2024 Pazar

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / ULUSAL BAĞIMSIZLIK VE FİNANS YAYGARACILARI

Cahit UYANIK 

Yıllar önce ekonomi gazeteciliğine başladığımda yabancı ekonomilerin başlarına gelen felaketler, yeni yeni Türk okuyucusunun ilgisini çekiyordu. Krizden krize sürüklenen ABD'nin arka bahçesi Brezilya, Meksika, Şili, Venezuela ve Arjantin'le ilgili haberleri okurken 'Vah, vah, vah' diye iç geçirdiğimi hatırlıyorum. 

Şimdi Hazine Müsteşarlığı Basın Müşaviri olan arkadaşım Orsoy Girgiç'in Brezilyalı futbolcunun tekinin Avrupa takımlarından birisinde, ülkesinin ödeyemediği dış borçlara karşı rehin kalışına ilişkin haberi birkaç gün gazetelerin ilk sayfalarından inmemişti. O zaman bizim için gırgır ve makara konusu olan bu tip manzaralar, 2003 yılının Kurban Bayramı öncesinde gelip kapımıza dayandı.

Türkiye, gırtlağına kadar borca batmış bir vaziyette. Artık Türkiye'nin borçlarını ödeyip ödeyemeyeceği tartışması bir yana, yabancı bir Hazine'nin garantisi ciddi ciddi konuşuluyor. Düyun-i Umumiye, İstanbul'dan kalkıp binlerce kilometre ötedeki senatörlerin, milletvekillerinin iki dudağı arasına, oradan yerini bile bilmediğimiz binalardaki, Türkiye'yi hala padişahlıkla yönetiliyor sanan uzmanların disketlerine kadar yayılma istidadı gösteriyor. Çok yazık, çok...

30 Mart 2024 Cumartesi

BAŞKENTTEN YANSIMALAR/ BAYAT EKMEK PAZARI VE KALİTESİZ SİYASET

Cahit UYANIK 

Geçen hafta açıklanan Eylül ayı enflasyon rakamları gösterdi ki, tüm olumsuz gelişmelere rağmen fiyat artışları ciddi bir hız kesme sürecine girdi. Deprem, su baskını, kuraklık, ham petrol fiyatlarının rekor düzeye çıkması ve Euro'nun olup olabilecek en minimum değerine düşmesi gibi kontrol dışı krizlere rağmen, sadece birkaç tuğlasını kaybeden Ekonomik Program anlaşılan iyi inşa edilmiş.  Programın ekonomik ve finansal boyutu iyi kotarılınca, siyasette yaşanabilecek yersiz ve zamansız dalgalanmalar da programı pek etkilemiyormuş.

Şöyle bir düşünmekte fayda var: Enflasyonla Mücadele Programı ne badireler, ne incir çekirdeğini doldurmaz yapay krizlerle boğuştu. Program Ocak ayında Apo'nun idam edilip edilmeyeceği konusundaki siyasi krizi sessiz sedasız anlattıktan sonra, yaklaşık 5 ay boyunca 5+5 tartışmaları ile zaman kaybetti. 5+5'in olmayacağı anlaşılınca, 1 ay da cumhurbaşkanı bulmak ve seçmek için kaybedildi. Herkes artık rahatladık derken ortaya Mesut Yılmaz ve Tansu Çiller hakkındaki aklama-paklama operasyonu çıktı. Meclis işi gücü bırakıp oylama üstüne oylama yaptı. Haziran ayı da bu siyasi krize kurban gitti.

29 Mart 2024 Cuma

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / 2004 YILINDA TOPLANAN '4. TÜRKİYE İKTİSAT KONGRESİ' VİZYON BELİRLEME AMACINA ULAŞAMADI

BAŞKENTTEN YANSIMALAR/ KONGRE VE FDF TARTIŞMALARININ SIĞLIĞI

Cahit UYANIK 

11 yıllık aradan sonra toplanan 4. Türkiye İktisat Kongresi, 2004 Türkiyesindeki dağınıklık ve kafa karışıklığının bir örneği olarak tarihteki yerini aldı. Herşeyden önce Kongrenin o güzelim 'İzmir' ismi değiştirilerek, Türkiye İktisat Kongresi yapıldı. Bunun sebebini anlayabilen ve anlatabilen yok. 

Kongrede temsiliyetler neye göre belirlenmiş? Ona da doğru dürüst cevap veren yok. İzmir'deki iş adamlarının bile doğru dürüst davet edilmediği bir Kongre ne işe yarar ki? Google arama motoruna girilip 'ekonomi' yazılsa ve Türkçe sayfalar tıklansa dökümü yapılabilecek kurumların çoğu Kongrede temsil edilmedi. Kongreye geçmişte katılmış olup da müktesep hakkı bulunan ve varlığını sürdüren kurumların çoğunun yüzüne bile bakılmaya tenezzül edilmedi. 

"Bu Devlet Planlama Teşkilatı acaba ülke ekonomisine yıllardır neden çeki-düzen veremiyor?" diye soranlara İktisat Kongresi iyi bir cevap oldu. İlk gün yarısı boş bir salona yapılan protokol konuşmaları, Kongre salonundaki büyük güvenlik zafiyeti, protesto gösterileri, çanta hırsızlıkları da işin tadı tuzu oldu. Ancak Kongre organizasyonunun alkışlanılması gereken bir başarısı vardı ki tarihe geçti: Demokratik, laik, sosyal hukuk devletinin parasıyla düzenlenmiş olan Kongrede Cuma namazı arası verilmesi unutulmadı. Kongre belki pazara sarksa, hrıstiyan vatandaşlarımız için de pazar ayini arası verilebilirdi. Böylece dinler ve medeniyetler arası denge ile hoşgörü sağlanmış olurdu.

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / EKONOMİ GAZETECİLİĞİ TELEVOLELEŞİYOR MU?

Cahit UYANIK 

Zaman zaman bu sütunda kendi mesleğimizle ilgili konulara yer vermeye çalışıyorum. Ekonomi gazeteciliğinin artık bir kavşak noktasına yaklaştığının somut belirtileri ortada. Mesleğimizdeki temel sorunsal, tam uzmanlaşmanın sağlanamaması ve manipülasyon kültürünün yavaş yavaş yer etmeye başlaması. 

Ekonomi Muhabirleri Derneği (EMD), geçen hafta ODTÜ Ekonomi Günleri çerçevesinde ekonomi gazeteciliğin dünü, bugünü ve geleceğini tartıştırdı. Toplantının bizatihi kendisi, ekonomi gazeteciliğinin konuşulduğu nadir toplantılardan biriydi. Buna benzer bir konu, en son 1980'li yılların başında Hürriyet Vakfının düzenlediği toplantılar dizisinde tartışılmıştı. EMD'nin toplantısı böylece bu konuda yapılan ikinci toplantı olarak tarihe geçti. 

Toplantının ortaya koyduğu sonuçları özetlemekte fayda var. Son 15 yılda ekonomi gazeteciliğinde çalışan meslektaşlarımızın sayısında önemli miktarda artış oldu. Ekonomi yayınları çok çeşitlendi ve neredeyse bir 'ekonomi medyası'ndan söz edilme noktasına gelindi. Ancak bu gelişmeye nazaran mesleki uzmanlaşma düzeyi sığ kaldı. Uzmanlığa dayalı gelişim süreci şimdilerde yepyeni bir tehlike ile karşı karşıya. Ekonomi basını da 'televoleleşme' sürecine giriyor gibi.

28 Mart 2024 Perşembe

YENİLİKLERİYLE TÜRK BÜTÇE TARİHİNDE BİR DÖNÜM NOKTASI: 2006 YILI BÜTÇE YASA TASARISI

2006 BÜTÇESİNİN DEĞİŞEN VE DEĞİŞMEYEN YÖNLERİ 

Cahit UYANIK 

2006 Yılı Bütçe Yasa Tasarısı siz bu dergiyi okurken Meclis'ten geçmiş olacak. 2006'nın bütçesi, 'değişen' ve 'değişmeyen' özellikleriyle ilginç bir görünüm veriyor. Bütçenin değişen özellikleri daha çok 'hazırlanma tekniği' üzerinde yoğunlaşıyor. Değişmeyen özellikler ise bütçenin finansman yapısı, bütçe harcama ile gelir kalemlerinin dağılımının hemen hemen aynı şekilde sürmesi.  Şimdi bunları birer birer ele alalım.

2006 Yılı Bütçe Tasarısı, 2004 yılında kabul edilen ve uygulaması 2 yıl ertelenen Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ilkelerine göre hazırlandı. Yani bütçe, kamu sektörünü daha geniş bir şekilde kavrayan ve daha ayrıntılı harcama ile gelir bilgileri sunan bir yapıya sahip. Bütçe ayrıca 2007 ve 2008 yılına ilişkin temel verileri de kapsadığı için, 'Türkiye'nin ilk 3 yıllık bütçesi' oldu. 

Söz gelimi devlet, önümüzdeki yıl 29 milyar 71 milyon YTL gelir vergisi toplamayı planlarken, bu rakam 2007 için 31 milyar 624 milyon, 2008 için de 33 milyar 961 milyon YTL olarak ilan edildi. Bütçeye açıp bakıldığında her kalemin 3 yıllık perspektifi hemen görülebiliyor. Eskiden Türkiye'de bütçeler, bırakın 3 yıllığı 8-9 aylık hazırlanıyordu. Yani yılbaşında ilan edilen bütçe rakamları Ağustos-Eylül ayında dolduruluyor ve sonbaharda Meclis açıldığında ek bütçe kanunu çıkarılıyordu.

Rakamları ilan etmek kolay. Elbette 3 yıllık bütçenin uygulaması da önemli olacak.  Bunların tutturulma düzeyini veya daha iyi rakamlara ulaşma hedefinin sağlanıp sağlanmadığını en erken 2 yıl sonra görebileceğiz. Ancak o zamana gelmeden uygulamanın gidişatı da bize bir fikir verebilecek. Aynı şekilde 2007 Yılı Bütçesi gelecek yıl Meclis'e sunulurken 2007 ve 2008 rakamları gelişmelere göre revize edilebilecek ve listeye 2009 rakamının da eklenmesi gerekecek. Eğer Avrupa Birliğindeki gibi 3 yıllık bütçelere benzer bir uygulamaya alışkanlık kazanırsak, geçmişte yaşadıklarımız 'acı ve uzun sürmüş birer hatıra' olarak hafızalarımızda kalacak.

2006 Bütçesi ayrıca kamuya ilişkin daha geniş verileri kapsıyor. Önümüzdeki dönemde ve yıllarda sık sık 'merkezi bütçe' kavramını duyacağız. Yani eskiden olduğu gibi 'genel ve katma bütçeli kuruluşlar' ile 'konsolide bütçe' kavramları tarihe karıştı. Eskiden bütçe rakamlarının dışında kalan özel bütçeli idareler ile düzenleyici ve denetleyici kurumların bütçeleri de artık Meclis'in görüşmesine ve onayına açılıyor. 

27 Mart 2024 Çarşamba

BÜLENT ECEVİT 1956 YILINDA, GAZİANTEP'LE İLGİLİ 8 GÜNLÜK YAZI DİZİSİ YAZIP YAYINLAMIŞ

Cahit UYANIK 

Rahmetli Bülent Ecevit'i çok severim.

Ecevit, Türk milletini çok iyi tanıyan, yüreği onun iyiliği için çarpan

Nadir siyasetçilerden biriydi çünkü.

Ecevit öz olarak bir gazeteciydi. 

Ülkesini, milletini iyi tanımasında mesleğinin büyük rolü vardı.


Bu cümlem öyle basmakalıp bir cümle değil.

Ecevit, 31 yaşında genç bir gazeteci iken...

1956 yılında Gaziantep'e gelmiş ve 5 gün kalmış.

Bu seyahatindeki izlenimlerini Ulus gazetesinde 

8 günlük bir yazı dizisi olarak yayınlamış. 

Bu yazı dizisini 1-2 gün içinde blogumda sizlerle paylaşacağım.

(Tıklayınız) 1956 YILINDA BÜLENT ECEVİT'İN KALEMİNDEN: GAZİANTEP-1 / GEREKLİ ADAMLAR ŞEHRİ

24 Mart 2024 Pazar

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / KAPILANMAK VE YAPILANMAK

Cahit UYANIK 

Kavşak noktasına yaklaşıldığı anlaşıldıktan sonra AB tartışmaları iyice sertleşti. Çünkü AB en geç bu yıl sonuna kadar bize bir şeyler söyleyecek ve Türkiye'deki birçok gelişme buna göre belirlenecek. Bu ortamda yine ulusal problematiğimiz nüksetti. Konuları demeçler ve nutuk atarak tartışıyoruz. 1963'te açılmış bir vizyonu 39 yıl sonra tartışıp komik duruma düşüyoruz. Tartışmaların çoğu temelsiz ve 'dedim-dedi' ekseninde gelişiyor. Oysa Avrupalılar kendi kendimize değil onlarla tartışmamızı bekliyorlar.

Peki tüm siyasi partilerde AB konusunda genel bir konsensus oluşmuşken, AB karşıtlarının sesinin bu kadar gür çıkmasını neye bağlamalı? Elbette ki kafa karıştırma çabasına...Türkiye, AB konusunu bugüne kadar hep 'kapılanmak ve yapılanmak' olarak gördü. Tam üye olunca AB bütçesinden büyük fonlar koparılıp ekonomide ne kadar sorunlu alan varsa yeniden yapılandırılacaktı. 

Ancak Soğuk Savaş bittikten sonra AB üyesi olmak isteyenlerin sayısı artınca işler değişti. AB şimdilerde önümüzdeki yıl tam üyelik müzakeresine başlayacağı 10 ülkeyle 2010 yılını nasıl bulacağının hesaplarını yapıyor. Daha geçen hafta sonu yapılan İspanya'daki zirvede bu genişlemenin nasıl finanse edileceği ayrıntısıyla tartışıldı. Bir uzlaşmaya varıldığı da söylenemez. 

23 Mart 2024 Cumartesi

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / HAVUÇ-SOPA

Cahit UYANIK 

ABD'nin kullandıracağı 8,5 milyar dolarlık kredi Türkiye'nin üzerinde uygulanan havuç-sopa politikasının en önemli aracı haline geldi. Öyle bir havuç ki bir ucunda IMF ile ilişkiler, öbür tarafında Irak'a asker gönderme konusu var. Zavallı ülkemiz o havucu mideye indirmek için sürdürdüğü uzun koşusunda sopa yiye yiye bir hal oldu. 

Uzaktan bakıldığında Türkiye; havuç canavarı, ABD vatandaşı çizgi film kahramanı tavşan Bugs Bunny'nin maceralarındaki yan karakterlerden birisi olarak görülebilir. Hani o kredi Türkiye'ye 4'üncü Gözden Geçirme sonrasında yani Mayıs ayında verilecekti? Olmadı. Havuç bir adım daha öteye gitti. Hani o kredi 5'inci Gözden Geçirme sonrasında gelecekti. Olmadı. Tam ulaştığımızı  sandığımız anda havuç, yine bir Gözden Geçirme sonrasına götürülüp bırakıldı. Aman dikkat, Bugs Bunny bizi uçurumdan aşağı yuvarlamasın.

22 Mart 2024 Cuma

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / ŞİKAYETÇİ AMA MUTLU

Cahit UYANIK 

Kamu Bankaları Ortak Yönetim Kurulu Başkanı Zeki Sayın anlatıyor: "Çok uzak zaman değil, 1967'de Ziraat Bankasının bir taşra şubesini denetliyordum. Kayıtlar arasında (İki kutu mıh getirilip satıldı, parası kasaya konuldu; 60 tane çuval getirilip satıldı, parası kasaya konuldu) şeklinde belgeleri okumuştum. Ziraat Bankası mıh ve çuval satmaktan kurtuldu. Özel sektörümüz artık ticaret işlerini her tarafta yapabiliyor."

Sayın, bu hoş hatırasını dünkü TOBB-Halk Bankası Destek Kredisi imza töreninde anlattı. İmza töreni 2004 yılı Mart ayı başında Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu nahoş durumun yansıması açısından da hayli faydalı oldu. Düşünün aktif büyüklüğü 150 milyar doları aşmış olan ve kendisine 200 milyar doları hedef seçen bankalarımız, reel sektörün kendi kendisini kredilendirmesine aracılık edebiliyor! Üstelik herkes (Krizden çıktık, krizden çıktık) naraları atarken oluyor bu... Demek ki kriz koşulları yumuşadı ama krizden tam olarak çıkılamadı. Yoksa bankalarımız neden TOBB'un yarım milyar doları aştığı söylenen kaynaklarından istifade etmeye kalksın ki? Anlayacağınız 1967 koşulları ile 2004 koşullarını karşılaştırdığımızda şunu söylemek mümkün: Al birini vur ötekine...

21 Mart 2024 Perşembe

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / YANLIŞ YOLDAN DÜRÜSTLÜĞÜ SAVUNMAK

Cahit UYANIK 

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) bir kurultay daha idrak etti. Doğrusu Kurultay'ın en renkli kişisi ne Adnan Keskin, ne Deniz Baykal, ne Kemal Derviş ne de Abdullah Emre İleri idi. Kurultay'ın Türkiye ve parti gerçeklerine en uygun kişisi, ismini not edemediğim Kahramanmaraş delegesiydi. Bu delege, sıra blok liste maddesine geldiğinde söz istemişti. Ancak kendisinden önce söz alan kişi aleyhte konuştuğu için, ilginç bir metod geliştirmişti. Önce Divan Başkanlığına gidip lehte konuşmak istediğini söyleyip kürsüyü ele geçirdi, ardından da bu madde aleyhine atıp tutmaya başladı. 

Buna çok kızan Divan Başkanı İleri'nin sert eleştirilerine kulak asmadan parti yönetimi aleyhinde esip gürledi. Milletvekili aday adayı olduğunda 3 gün boyunca kapılarda bekletildiğini, dayanamayıp memleketine döndüğünü, sonra içindeki isteği yenemeyip gene Ankara'ya geldiğini, bu sefer de 4 gün boyunca kapı önlerinde süründürüldüğünü anlattı. Sonuçta Baykal ile kafa kafaya verip listeleri hazırlayan Genel Sekreter Önder Sav ile toplam 1,5 dakika görüşmeyi başarabilen kahramanımız, aslında önseçime rağbet etmeyen parti merkez yönetimlerine yöneltilen eleştirilerin Kurultay kürsüsünü ele geçirmiş haliydi.

18 Mart 2024 Pazartesi

MANŞET HABERİ/ 21 GÜNDE 21 YASA ÇIKACAK

Cahit UYANIK-Ankara 

TBMM, 2001 ilkbaharında krizi aşmak için Kemal Derviş tarafından hedef olarak konulan "15 günde 15 yasa" maratonuna benzer sürece giriyor. Hükümet, tatile girene kadarki 21 günde AB, IMF ve Dünya Bankasının istediği 21 yasayı Meclis'ten geçirecek.

TBMM, 15 Temmuzda tatile girene kadar 21 günde toplam 21 kanun çıkarmaya hazırlanıyor. Bu süreç 2001 Ekonomik Krizinde Kemal Derviş'in IMF'yi ikna için "15 günde 15 yasa" maratonuna benzetiliyor. Listesi dün itibarıyla belli olan 21 yasa, hükümetin ilan ettiği Acil Eylem Planı (AEP), Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Bankası (DB) ve Avrupa Birliğinin (AB) istediği hukuki düzenlemeleri kapsayacak.

AKP Grup Başkan Vekili Salih Kapusuz ile CHP Grup Başkan Vekili Kemal Anadol ile Ali Topuz önceki gün biraraya gelerek Meclis gündemi ve tatil tarihini görüştü. Toplantıda 18 kanun tasarı veya tasarı taslağının öncelikle görüşülmesi ve bunun ardından tatile girilmesi konusunda anlaşma sağlandı. Ancak yetkililer bu listeye IMF ile çıkarılması konusunda anlaşmaya varılan Gelir İdaresinin Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun Tasarısı Taslağı, Pamukbank-Halkbank birleşmesini ilişkin kanun tasarısı taslağı ve 9'uncu Uyum Paketi eklendiğinde sayısının 21'e çıkacağını bildirdiler. 

16 Mart 2024 Cumartesi

EKONOMİ FIKRALARI/ NASREDDİN HOCA, FİTRESİNİ KİME VERECEK?

Nasreddin Hocaya sorarlar: "Hocam bu yıl fitreni kime vereceksin?" 

Nasreddin Hoca: "Köyün zenginine." 

"Aman hocam, o kadar fakir varken niye zengine veriyorsun?" 

Nasreddin Hoca:  "Valla ben Allah'ın işine karışmam. O kime veriyorsa ben de ona veririm."

Not-Fitre nedir?: Halk arasında fitre diye bilinen fıtır sadakası (sadaka-i fıtır); insan olarak yaratılmanın ve Ramazan orucunu tutup bayrama ulaşmanın bir şükrü olarak; dinen zengin olup Ramazan ayının sonuna yetişen Müslümanın, belirli kimselere vermesi vacip olan bir sadakadır. (Kaynak: Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu)

(Daha geniş bilgi için tıklayınız) FİTRE nedir?

(Anonim)

15 Mart 2024 Cuma

İSLAM DÜNYASINDA TÜRKİYE'NİN EKONOMİ KONULARINDAKİ ÖNCÜLÜĞÜ 25 YAŞINA ULAŞTI

Cahit UYANIK 

Türkiye geçen Kasım ayı başında İstanbul'da ekonomi ağırlıklı, önemli ve çok sayıda ülkenin veya uluslararası kuruluşun katıldığı bir toplantıya daha ev sahipliği yaptı: İslam Konferansı Teşkilatı (İKT) Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesinin (İSEDAK) 25'inci toplantısı... Türkiye daha bu toplantıdan 1 ay önce IMF-Dünya Bankası Sonbahar Dönemi Yarıyıl Toplantılarına ev sahipliği yapmıştı. Böylece Türkiye ve İstanbul, dev kongre organizasyonları yapma konusundaki becerisini de dünyaya iyice göstermiş oldu.

Peki İSEDAK toplantılarının önemi neydi? Bu konuya daha önce az ilgi duymuş veya hiç bilgi sahibi olmayanlar için öncelikle İKT'yi anlatıp, ondan sonra İSEDAK'a geçmekte fayda var. İKT, günümüzde nüfusunun çoğunluğu veya bir kısmı Müslüman olan ülkelerin üye olduğu, Genel Sekreterliği Suudi Arabistan'ın  Cidde şehrinde bulunan ve üye ülkeler arasında politik, ekonomik, kültürel, bilimsel ve sosyal dayanışma ve işbirliğini amaçlayan uluslararası bir kuruluş. Teşkilatın üye sayısı 57. Ayrıca birçok gözlemci üyesi var. İKT, Birleşmiş Milletlerden sonra en fazla üyeye sahip teşkilat. İKT'nin resmi dilleri ise İngilizce, Fransızca ve Arapça. İslam ülkelerinin devlet başkanlarının katılacağı bir zirve konferansı tertiplenmesi fikri, İsrail işgali altında bulunan Kudüs'teki El-Aksa Camisinin 1969 yılı Ağustos ayında kundaklanmasına bir reaksiyon olarak ortaya çıktı ve 1969 yılı Eylül ayında 24 ülkenin katılımıyla Rabat'ta Birinci İslam Zirve Konferansı gerçekleştirildi. Böylece İKT'nin temelleri atıldı. Bunu takiben 1970 yılı Mart ayında İslam Ülkeleri Dışişleri Bakanları Cidde'de toplandı ve İKT Genel Sekreterliğini kurdu. 

İKT Anayasası (Charter) ise 1971 yılında yapılan İkinci İslam Ülkeleri Dışişleri Bakanları Konferansınca hazırlandı ve 1972 yılında toplanan Üçüncü Dışişleri Bakanları Konferansı tarafından onaylandı. İslami dayanışmanın önemini vurgulayan ve üye ülkelerin Birleşmiş Milletler Anayasasına ve insan haklarına saygılı olduklarını belirten bu Anayasa, 1 Şubat 1974 tarihinde Birleşmiş Milletlerce tescil edildi. İKT'nin faaliyetleri esas olarak Zirve Konferansları, Dışişleri Bakanları Konferansları ve Daimi Komitelerin toplantıları tarafından belirleniyor. Bu toplantılarda İslam ülkelerinin siyasi, ekonomik ve kültürel meseleleri görüşülerek, üye ülkeler arasında dayanışma ve işbirliğini amaçlayan kararlar alınıyor. İKT'nin en üst düzeyde yöneticiliği olan Genel Sekreterlik görevini şu anda bir Türk, Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu yürütüyor. 

14 Mart 2024 Perşembe

EKONOMİ HİKAYELERİ / KAHRAMAN SAĞRA, 'SARELLE'Yİ NEDEN SU BARDAĞINDA PAZARLADI?

Sarelle’nin kurucusu Kahraman Sağra, ürününü piyasaya sürdüğü dönemdeki dünyaca ünlü rakibi Nestle ve diğer dünya devleri ile baş etmenin bir yolunu bulmuştu.

Sarelle satışa ilk çıktığında 'Bardak' şeklindeki kavanozlarda satıldı... İçerisindeki fındık kreması bittiğinde su bardağı olarak kullanılabilecek olan cam ambalajlar özellikle kadınların gözdesi olmuş ve Sarelle'yi tercih etmeleri için büyük bir sebep oluşturmuştu. 

Böylece 1960'lı yıllarda pek çok evde 6'lı, 12'li Sarelle bardak takımı mevcuttu.

(Kaynak: Orduca tivitır hesabı) 

9 Mart 2024 Cumartesi

ERDAL İNÖNÜ, TÜRKİYE'NİN NEDEN BİR TÜRLÜ GELİŞEMEDİĞİNİ AÇIKLAMIŞTI

Cahit UYANIK 

Önceki gün yaşama veda eden Eski Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Prof. Dr. Erdal İnönü'nün vasiyet niteliğindeki sözlerinden birisi "Gözlerimi yummadan Türk bilim adamlarının bir Nobel ödülü kazandığını görmek istiyorum" olmuştu. Ama İnönü'nün vasiyeti yerine gelemedi. Türk bilim adamları Nobel almayı bırakın, henüz bu ödüle aday bile gösterilemediler. Bunun sebebi hakkında çok şey yazılıp söylenebilir. Ama madem yazı konumuz İnönü; yaşamının yaklaşık 50 yılını bilime adamış bir insanın düşünceleri daha fazla ilgiyi hak ediyor. 

300 yıllık gecikme

İnönü uzun yıllarını bilime verdiği için dünyadaki gelişmişlik yarışında Türkiye'nin neden geri kaldığını "Üç Yüz Yıllık Gecikme" adlı bir  kitapta kendi penceresinden analiz etmeye çalışmıştı. İnönü, onlinefizik.com adlı sitenin muhabirleriyle yaptığı söyleşide de bu kitapta neler anlatmaya çalıştığını açıklamıştı.

(Tıklayınız) ERDAL İNÖNÜ: SOLUN EN BAŞARILI BİRLEŞME PROJESİNİ YÜRÜTÜP BİLİM ADAMI OLARAK VEDA ETTİ

8 Mart 2024 Cuma

YIL 2007. MERKEZ BANKASI TBMM'YE, CARİ AÇIĞIN FİNANSE EDİLMESİNDE SICAK PARANIN BİR ROLÜNÜN KALMADIĞINI BİLDİRMİŞTİ

CARİ AÇIĞIN FİNANSMANINDA SICAK PARANIN ETKİSİ YOK

Cahit UYANIK-Ankara

Merkez Bankası'na göre sıcak paranın cari açığın finansmanındaki rolü giderek azalıyor. 2003'te sıcak paranın cari açığa oranı yüzde 127,6 iken, bu oran 2007 yılının ilk 10 ayında yüzde eksi 0,6'ya geriledi.

Merkez Bankası sıcak para akımlarının cari açığın finansmanındaki payının azaldığını bildirdi. Buna göre sıcak paranın cari açığa oranı 2003'te yüzde 127,6 ve 2004 yılında yüzde 95,1 iken, bu oran 2006'da yüzde 22,1'e düştü. 2007'nin ilk 10 ayında ise sıcak paranın cari açığa oranı negatife inerek yüzde -0,6 oldu.

Merkez Bankası TBMM Plan ve Bütçe Komisyonuna geçen hafta yaptığı sunumda sıcak para akımlarını analiz etti. Merkez, burada belirleyici temel unsurun reel faizlerin yüksekliği değil, beklentilerdeki gelişmeler olduğunu bildirdi. Beklentilerin iyileşmesi durumunda reel faizler düşük olsa bile fon akımlarının hızlandığına dikkat çeken banka, beklentilerin kötüleşmesi durumunda ise yüksek reel faizin fon çıkışına engel olduğunu belirtti.

7 Mart 2024 Perşembe

ELEKTRİK ÜRETİMİ YEDEKSİZ GİDİYOR, AĞUSTOSTA KESİNTİ KAÇINILMAZ

ELEKTRİK YEDEKSİZ GİDİYOR, AĞUSTOSTA KESİNTİ KAÇINILMAZ

Cahit UYANIK-Ankara 

Elektrik Üreticileri Derneği (EÜD) Başkanı Önder Karaduman, yedek elektrik kapasitesi olmadan üretim yapıldığını söyleyerek, yedeğin ani tüketim artışı ve arızalarda önemli olduğunu vurguladı. Karaduman, 1 ay sonra yine kesinti yaşanabileceğine dikkat çekti.

Türkiye'nin Cumartesi günü yaşadığı büyük kesinti sonrasında elektrikte arz güvenliği ve elektrik üretimi sırasında tutması gereken yedek kapasite oranı yeniden tartışılmaya başlandı. Elektrik Üreticileri Derneği (EÜD) Başkanı ve Akenerji Genel Müdürü Önder Karaduman, Türkiye'nin hemen hemen hiç yedek kapasitesi olmadan üretimini sürdürdüğünü belirterek, yedek kapasitenin yüzde 25 olması gerektiğini söyledi. 

Karaduman yedek kapasitenin arızalar ve ani talep artışlarının karşılanmasında önemli rolü olduğunu belirterek, enerji yatırımlarının düzensiz yapıldığı ülkelerde yedek kapasitenin daha önemli hale geldiğini bildirdi. Karaduman, Türkiye'de termik ve hidroelektrik santrallerin ortalama yaşlarının 16-18'e yükseldiğini ve yaşlanmaya başladığını ifade ederek, bunun arıza ihtimali ve yedek ihtiyacını artırdığını vurguladı. 

Türkiye'nin halen kurulu gücünün 38-39 bin MW olduğunu anlatan ve yüzde 25'lik yedek kapasiteye uyulması halinde bunun 50 bin MW'ye çıkarılması gerektiğini vurgulayan Karaduman "Ama bakıyorsunuz ki Türkiye'de otoprodüktörler bile verimsizlik, yüksek maliyet sebebiyle devreden çıkmış. Bu ortamda özel sektörden büyük enerji yatırımları yapmasını beklemek doğru olmaz" diye konuştu.

6 Mart 2024 Çarşamba

YIL 2006. BÜYÜK KENTLERDE YAŞANAN DEV ELEKTRİK KESİNTİSİNİN GERİ PLANINDA 5 SEBEP VARDI

UYARILAR KAR ETMEDİ, ELEKTRİKTEKİ KRİZ GÖSTERE GÖSTERE GELDİ 

Cahit UYANIK-Ankara

Özel sektör, sivil toplum örgütleri ve bazı kamu kurumlarının ısrarlı uyarılarına rağmen Enerji Bakanlığı önlem almaya yanaşmadı ve sonuçta geçen hafta sonu meydana gelen kesintiler yaşandı.

Cumartesi gecesi Türkiye'nin en büyük kentlerini karanlığa boğan elektrik kesintisi adeta göstere göstere geldi. Özel sektör elektrik üreticileri, sivil toplum kuruluşları ile kamu kuruluşlarınca Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına aylardır yapılan sözlü ve yazılı uyarıların hiç biri işe yaramadı.

Kış aylarında, yıllardır savsaklanan doğal gaz deposu yatırımının faturasını üşüyerek ödemiştik. Şimdi de kısa vadede alınabilecekken görmezden gelinen önlemlerin faturasını yaz aylarında karanlıkta kalarak ödüyoruz. Türkiye, uluslararası standartı yüzde 5 olarak öngörülen yedek kapasitesi olmadan bıçak sırtı dengede elektrik üretme ve tüketmenin ilk sonuçlarını Cumartesi gecesinden itibaren ödemeye başladı. Oysa Enerji Bakanlığına bağlı olarak çalışan Türkiye Elektrik İletim A.Ş. (TEİAŞ) tarafından geçen Mart'ta hazırlanan bir raporda "Bu yılın 2. yarısında bir elektrik arz krizi yaşayabiliriz" uyarısında bulunulmuştu.

10-11 Haziran tarihli Referans'ta haberleştirilen bu raporda sıkıntı yaratabilecek 5 başlık "Mobil santrallerin kapatılması, doğal gaz arzının artırılmaması, otoprodüktörlerin yüksek maliyetler nedeniyle kapanma tehlikesi, üretim yatırımlarının zamanında yapılmayışı ve elektrik ithalat kapasitesinin darlığı" olarak belirlenmişti. Daha o günlerden Haziran-Temmuz döneminde yaşanabilecekleri öngören raporda "Bir an önce önlem alınması gerekli. Özellikle 2006'nın ortasından itibaren elektrik üretim kapasitesinde düşüş başlayacak. Bu düşüş 5 milyar kwh'ye kadar ulaşabilecek" uyarısı yapılmıştı. 

5 Mart 2024 Salı

İŞYERİ RUHSATI İÇİN ARTIK 37 DEĞİL 7 EVRAK YETERLİ

Cahit UYANIK 

Bürokrasi işyeri açmak isteyenlerin kabusu olmaktan çıkıyor. Başbakanlık, işyeri açanların karşılaştıkları sıkıntıları göz önüne alarak yeni yönetmelik hazırladı. Artık bürokratik 37 evrak yerine 7 evrak yeterli olacak.

Bürokrasi herkesin ortak sıkıntısı. Ancak işyeri açmak için ruhsat almaya çalışanlar ya da yenilemek isteyenler evrakların çokluğu, hem de işlemlerin günler sürmesi yüzünden bürokrasiden en çok şikayet edenler arasında. Belediyeler, Emniyet Müdürlüğü ve Tarım İl Müdürlükleri bu işlemleri gerçekleştirmek isteyenlerin gereksiz ayrıntılarla en çok zorlandıkları birimlerin başında geliyor. 

Başbakanlığın hazırladığı ve 10 Ağustosta yürürlüğe giren İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatları Yönetmeliği ise "bürokrasi işkencesi"ni ortadan kaldırıyor. Yeni yönetmeliğe göre sıhhi bir işyeri açmak isteyenler 37 evrak yerine sadece 7 evrak hazırlayacak. 

Başbakanlık, yeni yönetmeliği hazırlamadan önce yaşanan sıkıntıları saptamak ve yeni yönetmelikte gidermek için Ankara'da ruhsat almış veya bu süreci yeni tamamlamış 357 kişiyle anket yaptı. Vatandaşlar ruhsat alırken en çok belediyeler, Emniyet Müdürlüğü ve Tarım İl Müdürlüğünde zorlandıklarını belirtti. Ruhsat sürecinin gereksiz ayrıntılar yüzünden zor ve yavaş yürüdüğü için sıkıntı yaşanması anketin bir başka sonucu. Katılanların yüzde 49,3'ü 5-9, yüzde 29,7'si de 15-19 adet belge hazırladıklarını söyledi. Belgeleri en hızlı bir haftada hazırlayabildiklerini belirten katılımcıların dörtte biri (yüzde 26,1), ruhsat işlemleri sırasında en az 3-4 görevli ile görüştüğünü söyledi.

4 Mart 2024 Pazartesi

MEMUR 'HEDİYE ALMAMA' SÖZLEŞMESİ İMZALAYACAK

Cahit UYANIK-Ankara 

Devlet büyüklerine verilen hediyeler ve bunların iyi korunup korunmadığı  tartışılırken; devlet memurları önümüzdeki dönemde 'Kamu Görevlileri Etik Sözleşmesi' imzalayacak. 7 maddelik Etik Sözleşmesinde memur, görevle ilişkisi bulunan hiç bir gerçek veya tüzel kişiden hediye almadan, maddi ve manevi fayda veya bu nitelikte herhangi bir çıkar sağlamadan çalışacağını taahhüt edecek.

Yönetmelik yayınlanacak

Geçen yıl Mayıs ayında yasa ile kurulan Kamu Görevlileri Etik Kurulu, kamuda etik ilkelerin yerleşmesi için bir dizi karar aldı. Bu amaçla bir yönetmelik taslağı hazırlayarak tartışmaya açan Kurul, ikinci olarak da yeni göreve başlayacak devlet memurlarının 1 ay içinde imzalamaları zorunlu tutulan ve eski çalışanların da kabul etmiş sayılacağı 'Kamu Görevlileri Etik Sözleşmesi' hazırladı. Sözleşmenin imza işlemi, ilgili yönetmelik yayınlandıktan sonra başlayacak. 

Hazırlanan sözleşme ile kamu görevlileri artık Anayasaya, kanunlara ve diğer mevzuat hükümlerine uygun davranmak zorunda oldukları gibi, görevlerini yürütürken bu etik davranış ilkelerine de uymakla yükümlü olacaklar. İlkeler, kamu görevlilerinin istihdamını düzenleyen mevzuat hükümlerinin bir parçasını oluşturacak. 

3 Mart 2024 Pazar

NÜFUS, ADRESE DAYALI BELİRLENDİ; FAZLADAN YAZILAN 3,3 MİLYON KİŞİ SİLİNDİ. BELEDİYELER TÜİK'E DAVA YAĞDIRDI

NÜFUS SAYIMI İÇİN KİŞİ BAŞINA 1 YTL HARCANDI

Cahit UYANIK 

Haftanın ilk gününe 2007 yılı nüfusumuzun 70 milyon 586 bin 256 kişi olduğunu öğrenerek başladık. Eve son olarak kapandığımız 2000 yılı sayımı rakamlarına dayanılarak yapılan projeksiyona göre 3,3 milyon kişi daha az çıkan nüfus, kişi başına düşen milli geliri ise 308 dolar civarında arttırmıştı.

Peki Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) bu sayım için kaç lira harcamıştı? Sayım sonuçlarının açıklandığının ertesi günü görüştüğümüz TÜİK Başkanı Ömer Demir, net 70 milyon 859 bin YTL harcadıklarını bildirdi. Bu durumda kişi başına yapılan sayım harcaması ise 1 YTL olarak belirlendi. Demir'in verdiği bilgiye göre Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) çalışmaları sırasında tam veya part-time 87 bin 684 kişi çalışırken, bunu tam çalışmaya çevirdiğimizde 56 bin 649 kişi/ay mesai harcanmıştı.

Belediyeler 40'a yakın dava açtı 

Yapılan çalışmaların gün açısından dökümüne göre ise 1 milyon 699 bin 475 kişi/günlük bir çalışma ortaya konulmuştu. Demir, yapılan çalışmanın bir başka açıdan da önemli olduğunu, çünkü 2000 yılı sayımı sonrasında 'fazladan yazıldığı' belirlenen 3,5 milyon kişiyi silmek zorunda kaldıklarını ama sonradan belediyelerin kendilerine 40 civarında dava açtığını ve yarısının sürdüğünü anlattı. 

Nasreddin Hoca gibi mi yapalım?

Demir, istatistiklerde zaman zaman yaptıkları yenilikler konusundaki eleştirilere ise bir Nasreddin Hoca fıkrası ile cevap verdi.

Nasrettin Hocaya "Kaç yaşındasın?" diye sormuşlar, "40" cevabını vermiş. Aradan 10 yıl geçmiş ve arkadaşları yine aynı soruyu yöneltmişler. Hoca hiç duraksamadan yine "40" demiş. Arkadaşları bu cevaba şaşırınca da "Ben sözümün eriyim. Sözümden dönemem" diye lafını tamamlamış. 

TÜİK Başkanı Demir de eleştiri yöneltenlere "Biz de Nasreddin Hoca gibi mi yapalım?" diye soruyor. Bizden bu soruyu iletmesi, sizden doğruyu bulması...

(Bu kulis haberi, günlük ekonomi gazetesi Referans'ın Başkent Kulisi köşesinde 25 Ocak 2008 tarihinde yayınlanmıştır.) 

2 Mart 2024 Cumartesi

KULİS / SÜREYYA SERDENGEÇTİ, KENDİ EL YAZISINI OKUYAMADI

Cahit UYANIK

Merkez Bankası'nın (MB) geçen hafta açıkladığı Finansal İstikrar Raporu, kamuoyuna Başkan Süreyya Serdengeçti tarafından tanıtıldı. Serdengeçti, raporla ilgili uzun ve teknik bir konuşma yaptı. Öyle ki bu konuşma metni, ertesi gün gazetelere doğru dürüst girmedi. Serdengeçti daha sonra ise gazetecilerin sorularını cevaplandırdı. 

Toplantı sırasında hayli neşeli olduğu gözlenen Serdengeçti, soruları unutmamak için not etti. Sırası gelen soruyu cevaplandıran Serdengeçti, bir ara duraksadı ve "Kendi el yazımı okuyamıyorum. Soruyu bir daha alayım" demekten kendini alamadı. 

1 Mart 2024 Cuma

MANŞET HABERİ / MERKEZ BANKASINDAN ŞİRKETLERE UYARI: CARİ AÇIĞI BIRAKIN, KUR RİSKİNE BAKIN

Merkez Bankası'ndan Şirketlere Uyarı 

CARİ AÇIĞI BIRAKIN, KUR RİSKİNE BAKIN

Cari açıktan endişe edilmemesi için dört neden sıralayan Merkez Bankası, dış borçları artan firmaları kur riskine karşı uyardı. Firmalar ise riske karşı kendilerine has yöntemlerle çare arıyor.

Merkez Bankası son günlerin önemli tartışma konusu cari açıktan endişe edilmemesi için dört önemli neden sıraladı ve firmaların asıl kur riskine dikkat etmeleri gerektiğini açıkladı. Son dönemdeki yukarı hareketine rağmen dolar hala 3 yıl önceki fiyatının da altında işlem görüyor. Firmaların kur riskini etkin yönetmesi gerektiğine dikkat çeken Merkez Bankası, raporunda "Özel kesimin artan yurt dışı borçlanmaları dikkate alındığında kur riskinin firmalarca etkin yönetiminin önem kazandığı gözden kaçırılmamalıdır" dedi.

Artışın firmaların kur hareketlerine karşı duyarlılıklarını artırdığını belirten MB, bu riskin yönetimi için de öncelikle "farkındalığın artırılması" ve "korunma amaçlı finansal araçların geliştirilmesi"nin önem arzettiğine dikkat çekti. Merkez Bankası bu uyarıyı yaparken ihracatçı, ithalatçı, üretici tüm firmalar zaten uzun zamandır kurdaki gelişmelere ilişkin stratejiler geliştiriyor. Özellikle alış ve satışta sepet yerine aynı kuru kullanarak kur riski sorununu aşmaya çalışanların sayısı hayli fazla. Limak Yönetim Kurulu Başkanı Nihat Özdemir ise önemli bir ayrıntının altını çiziyor: Firmalar kur riskini vadeli işlemlerle de çok rahat aşabilir.

Cahit UYANIK - ANKARA 

Merkez Bankası'nın Finansal İstikrar Raporunda cari açığın finansmanı açısından önemli olan yabancıların portföy yatırımlarının ikiye katlanarak 30,8 milyar dolara ulaştığı belirtilerek firmaların kur riskini iyi yönetmeleri gerektiği vurgulandı.

Merkez Bankası (MB), son günlerin önemli tartışma konusu cari açıkla ilgili iyimser bir yorum yaptı. Finansal İstikrar Raporundaki değerlendirmeye göre MB, cari açıktan endişe edilmemesi için dört neden saydı. Bunları dalgalı kur rejimi uygulaması, süregelen makro ekonomik istikrar, artış eğilimini devam ettiren sermaye girişleri ve bunların giderek uzun vadeli yapıya kayması ile doğrudan yabancı yatırımların artış göstermesi olarak sıralayan banka, tek rezervini ise özel kesimin artan yurt dışı borçlanmalarıyla ilgili koydu. MB, firmaların kur riskini etkin yönetmesi gerektiğini bildirdi.