1 Haziran 2024 Cumartesi

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / KERAMET VE 3 ACİL REFORM

Cahit UYANIK 

Eskiden 'Nikahta keramet vardır' derlermiş. Bu Çarşamba günü IMF ile 17'inci defa nikahlanacağız. Bu atasözümüzü ekonominin 2000 ve izleyen yıllardaki beklentileri ile bağlantılandırarak "Stand by'da keramet vardır" diye değiştirebiliriz. 

Ama daha önceki nikahların çok başarılı olduğu söylenemez. En son nikah 1995 yılında DYP Lideri Tansu Çiller ile ANAP Lideri Mesut Yılmaz arasındaki mert-namert kavgasına kurban gitmişti. Doğrusu yeni stand by'ın kerameti kendisinden menkul değil. Çünkü daha onaylanmadan faizleri paraşüt takıp düşürdü, borsaya kanat takıp uçurdu.

Geçmişe takılıp kalmakta fayda yok ama tedbiri de elden bırakmamak gerekir. 22 Aralık'ta açıklanacak stand by anlaşması, nişanlılık dönemine benzeyen Yakın İzleme Anlaşması üzerine inşa edildi. Üstelik IMF, çeyize benzetebileceğimiz olağanüstü dönem vergilerini bu kez stand by sonrası değil, stand by öncesinde çantasında görmek istedi. Dile kolay IMF İcra Kurulunun stand by'ı onayladığı saatlerde, vergi dairelerinde ek vergilere ilişkin beyanname kuyrukları uzayıp gidecek.

Türkiye eğer bu stand by anlaşmasının gereklerini yerine getirebilirse,  yüzde 5,5 düzeyinde büyürken enflasyonu yüzde 25'e indirebilen nadir ülkelerden birisi olarak dünya ekonomi tarihine geçecek. Türkiye bunu sağlamak için dış kaynaklara umut bağlamış durumda. Bu yıl 11, gelecek yıl da 13 milyar dolarlık dış kaynak girişi bekleniyor. IMF kredisi bu kaynağın sadece yüzde 15'lik bölümünü karşılıyor. Geriye kalan kısım ise Türkiye'nin mahareti yani dışarıya vereceği mesajlarla bağlantılı olarak gelip gelmemeye karar verecek. 

Bunun için iç siyasetin kendisini cam fanus içinde hissetmesi gerekiyor. Türkiye'de siyaseti daha çok hükümet politikaları belirlediği için, cam fanus psikolojisi önce hükümeti bağlamalı. Hükümet bütçeye 70-75 trilyonluk ek yük getirecek Kıyak Emeklilik Yasa Teklifini buzdolabına koydurarak bu konuda olumlu bir örnek verdi.

Hükümetin bundan sonra acilen yapması gereken şeylerden bir başkası da harcama, personel ve ihale reformlarıdır. Harcama reformu, Türkiye'de 'imtiyazlı yaşam' sağlama kapısı haline dönüşen devleti restore edebilir. Personel reformu ise devlet kapısını kalifiye olmayanlar değil, kalifiye olan kişiler açısından cazip hale getirip, şişkin devlet kadrolarını hafifletebilir. 

İhale reformu ise devlet kapısından haksız kazanç sağlama ve rüşveti canlı tutma mekanizması haline gelen 2886 sayılı Devlet İhale Kanununu AB standartlarına yükseltebilir. İhale Yasası ile ilgili değişiklik 1990 yılından bu yana gündemde olmasına rağmen, çeşitli güçlerin baskısıyla  gerçekleştirilememektedir. Ama artık deniz bitmiştir. Bu yasanın 2000 yılı sonuna kadar AB'ye verilen taahhütler doğrultusunda kesinlikle çıkarılması gerekmektedir. 

Bu 3 önemli reform, IMF ile nikahın kerametini değil ama 'aile saadetimizi' yakından ilgilendirmektedir.

(Bu yazı Finansal Forum gazetesindeki Başkentten Yansımalar köşesinde 20 Aralık 1999 tarihinde yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder