31 Ekim 2023 Salı

TÜRKİYE'DE AİLE ŞİRKETLERİ NEDEN UZUN SOLUKLU OLAMIYOR?

Cahit UYANIK 

Bu sayfada çoğu zaman genel ekonomik sorunlar veya devletin ekonomik hayattaki rolü üzerine yazılar yazdım. Fakat bu ay sizi farklı bir konuya götürmek istiyorum. Daha mikro ölçekte yaşanan, Türkiye'deki işletmelerin uzun soluklu olmasını engelleyen bir sorunu anlatmak istiyorum. Sorunumuz şu: Türkiye'deki işletmelerin büyük çoğunluğunun aile şirketi olması nedeniyle, ikinci veya üçüncü kuşağa geçiş sırasında büyük sıkıntılara düşerek kapanmaları, küçülmeleri veya el değiştirmeleri. 

Bu konuya neden önem vermek gerekiyor peki? Türkiye'deki iş hayatının en sık yaşadığı, ancak en az tartıştığı meselelerden birisi bu çünkü... Ama Türkiye artık enflasyonun etkisinden çıkmak üzere. Daha mikro ölçekteki sorunların çözümüne el atılmalı. Çoğu zaman aile hukuku ve aile içi ilişkilerin mahremiyeti ile gizlilik düzeyi yüksek bu sorun çözülmeden ülkedeki sermaye, bilgi ve tecrübe kaybını asgariye indirmek mümkün değil. 

Bu öylesine yakıcı bir sorun ki, Türkiye'deki en büyük holdinglerden KOBİ dediğimiz küçük ölçekli işletmelere kadar herkesi zorluyor. Büyük holdingler gün geliyor ikinci veya üçüncü kuşağa nasıl geçiş sağlayacaklarını araştırması için yabancı danışmanlık firmalarına milyonlarca dolara malolan araştırmalar yaptırabiliyorlar. Ama yine de bu evrensel problemin yerel verilerle ve gerçeklerle beraber çözüleceği, Türk aile yapısının bunu yaparken dikkate alınması gerektiği gibi ayrıntıları dikkate almayan araştırmaların uygulanmasından olumsuz sonuçlar çıkabiliyor. Gazetelerin ekonomi sayfalarını dikkatle takip eden okuyucular, bu konuda yaşanan sorunları, çatışmaları ve bir türlü yapılamayan geçişleri gözleyebiliyorlar.

27 Ekim 2023 Cuma

TÜRKİYE'NİN ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEM YAPMASI GEREKEN YENİ EKONOMİK REFORMLAR

Cahit UYANIK 

Türkiye bu yılın Mart ayından bu yana siyasetin çok ön planda olduğu bir gündemi geride bıraktı. Erken genel seçim, cumhurbaşkanlığı seçimi ile ilgili ikiye bölünmüş süreç, yeni hükümetin kurulması, bu 6-7 aylık zaman dilimine sığdı. Siyasi ortamın beraberinde getirdiği tartışmalar, bu yılın sonuna kadar sürecek gibi görünüyor. 2008 bu açıdan bakıldığında hayli kritik bir dönem. Çünkü Uluslararası Para Fonu (IMF) ile ilişkinin ne yönde gelişeceğine önümüzdeki yıl karar verilecek. 2008 aynı zamanda 2009'daki yerel seçimler öncesindeki son yıl ki, önümüzdeki yılın son çeyreğinden itibaren yerel seçimler ve siyaset, tartışma gündemini belirleyecek gibi görünüyor. 

Bu ortamda Türkiye'nin önümüzdeki aylar ve 2008 boyunca yapacağı veya başlatacağı reformlar biraz daha fazla önem kazanıyor. Türkiye'nin gerek ekonomik istikrarı devam ettirmek ve sağlam temellere oturtmak, gerekse Avrupa Birliği (AB) ile tam üyelik görüşmelerini başarı ile sürdürmek için iyi planlanmış bir reform takvimine ihtiyacı var. Türkiye aslında 1999 yılından bu yana ekonomisinde sürekli bir reform arayışı içinde. 2001 Krizi sonrasında iyice belirginleşerek güçlenen reform sürecinin bazı meyveleri de toplanmaya başladı. Özellikle finans sektöründeki yeniden yapılandırmalar bu açıdan dikkat çekici bulunuyor. Şimdi bu reform sürecini belirli bir program ile reel sektöre ve reel piyasalara yaymak gerekiyor. 

24 Ekim 2023 Salı

2006, TARIMDA DÖNEMEÇ NOKTASI OLACAK

Cahit UYANIK 

Türkiye, tarımda tam anlamıyla bir dönemeç noktasında. Türkiye'nin en fazla istihdamı sağlayan ve nüfusunun büyük bölümünü barındıran tarım sektörü, Avrupa Birliği (AB) ve Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) ile girilmesi kaçınılmaz olan daha yakın ilişkilere hazırlanıyor. Türk tarımının önümüzdeki beş yılda izleyeceği yol, daha sonraki uzun yıllarını ve AB içindeki tam üyelik görüşmeleri ile muhtemel tam üyeliğini yakından ilgilendiriyor. Öte yandan dünyada ticaretin serbestleştirilmesine yönelik kuralları belirleyecek DTÖ müzakerelerinin bu yıl sonuna kadar, ağırlıkla tarım sektörü üzerinde yoğunlaşması bekleniyor. Bu nedenle 2005 yılını kritik süreçlere bir hazırlık yılı olarak nitelendirmek mümkün.

Türkiye, yaklaşık 5 yıldır tarımda izlediği dönüşüm çizgisini, geçen yıl kabul ettiği "Tarım Strateji Belgesi" ile yeni bir yol haritasına oturttu. Bu belge özellikle Dünya Bankası (DB) ile ortaklaşa çalışılarak hazırlandı. Strateji Belgesi, 2006-2010 yılını kapsıyor. Yani önümüzdeki yılbaşından itibaren belge resmi olarak uygulanmaya başlanacak. Türkiye, şu anda belgenin tam olarak uygulanması için bir hazırlık dönemi geçiriyor. Tarım Strateji Belgesi, Türk tarımının stratejik hedeflerini ve bu hedeflere ulaşmak için uyulması gereken ilkeleri içeriyor. Bu cümleyi biraz daha açmakta yarar var. Strateji kapsamında tarımsal destekleme stratejilerinde köklü değişiklikler yapılacak. Çünkü yıllarca geleneksel destekleme yöntemleriyle piyasa fiyatlarının çok üstünde fiyatlarla desteklenen tarım sektörünün ürettiği yüksek maliyetli ürünler yüzünden tarımsal hammadde kullanan pek çok sektörün de gelişemediği ve olumsuzluğun kademeli olarak tüm ekonomiye yayıldığı düşünülüyor. 

13 Ekim 2023 Cuma

EKONOMİDE BÜYÜRKEN NEDEN İŞSİZLİĞİ YENEMİYORUZ?

Cahit UYANIK 

Türkiye'de Mart aylarının sonu ekonomi dünyası açısından her zaman tartışmalı geçer. Çünkü bu ayın sonuna doğru Devlet İstatistik Enstitüsü (DİE), geride bırakılan yılın ekonomik büyümesini veya küçülmesini açıklar. Eskiden tartışmalar, büyümenin (veya küçülmenin) nereden kaynaklandığı üzerine odaklanırdı. Bazen iç piyasanın canlanması, bazen de "stoka üretim" dediğimiz ve üreticilerin piyasaya değil stoklarını doldurmaya yönelik üretimleri üzerinde durulur, büyümenin nedeni açıklanmaya çalışılırdı. Küçülme yani kriz dönemlerinde ise çoğu zaman sorumlu kur politikası olurdu. İzlenen düşük kur politikası nedeniyle ülke sıcak para cenneti haline gelir, ama bu politika aynı zamanda ithalat baskısını da artırıp ihracatı duraksatınca ülkeyi krize yani küçülme dönemine dahil ederdi.

Verimlilik artışı etkisi 

Bütün bu tartışmalarda çoğu zaman ihmal edilen şey, büyümenin istihdam yani işsizlik üzerinde etkileri olurdu. Ekonomi yorumcuları ve analiz yapanlar, Türkiye'deki işgücü piyasasının kendi içindeki kısır dengelerini 'veri' kabul ederlerdi. Yani Türkiye'de işgücünun yapısı ve verimlilik düzeyi fazla değişmediği için, büyümeyle birlikte rahatlayan, küçülmeye birlikte dengeleri bozulup işsizliğin arttığı bir geleneksel tavır görülürdü. Ama 2001 Krizinden sonra bu durum değişti. Dalgalı kura geçilmesiyle birlikte işletmeler, kur düzeyini bir veri değil 'rekabet değişkeni' olarak görmeye başladılar. Bu değişkenin olumsuz etkilerinden korunmak en önemli yollardan birisi de işletmelerde verimliliği arttırmaktı. Verimlilik en basit anlatımıyla birim giderle daha fazla üretim yapabilmek anlamına geliyor. Bu değişim işletmelerdeki işgücü verimliliğinin önemli olduğu sonucunu da doğurdu.

7 Ekim 2023 Cumartesi

DOĞU VE GÜNEYDOĞU İÇİN YENİ BİR KALKINMA MODELİ ÖNERİSİ

Cahit UYANIK 

Türkiye'nin bir türlü çözülemeyen sorunlarından birisi, bölgeler arası kalkınmışlık farkları. Bu konuda onlarca yıldır çok çeşitli çözüm paketleri değişik hükümetler tarafından açıldı ve uygulandı. Ancak elde edilen sonuçlar pek iç açıcı değil. Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerine yönelik yatırım teşviklerinin işe yaradığını söylemek çok zor. "Üstüne para verilerek" de olsa yatırımcıların bu bölgelere gitmesi sağlanamıyor.

Geçtiğimiz günlerde bu konuda Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfının (TESEV) Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ile ortaklaşa yaptığı oldukça kapsamlı bir çalışma kamuoyuna açıklandı. "Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da Sosyal ve Ekonomik Öncelikler" adını taşıyan bu çalışma, bir sivil toplum kuruluşunun ve bölgesel kalkınma konusunda uluslararası tecrübeye sahip bir kuruluş tarafından açıklanan çok geniş kapsamlı öneriler dizisi olması nedeniyle, şimdiye kadar hep hükümetlerin ve devletin geliştirerek açıkladığı paketlerden farklı bir görünüm veriyor. Neden mi?

Çalışma, mevcut teşviklerin Doğu ve Güneydoğu Bölgesine bir katkısının mümkün olmadığını ve bunun yerine bölgesel, sektörel ve hatta alt sektör bazında teşvik verilmesini öneriyor. UNDP ve TESEV bölge ekonomisinin sorunlarının 'bölge dışından yatırımcı çekmeye yönelik büyük ölçekli bir sanayi hamlesi' ile de aşılabileceğine inanmıyor. İki kurum, bunun yerine bölgedeki talebe yönelen, girişimcilik kültürünü geliştirecek, daha küçük ve orta ölçekli işletmeler için planlanacak teşvik politikalarının kısa vadede daha işlevsel olabileceğini öneriyor. Oysa daha önce açıklanan teşviklerin hemen hepsi "Türkiye'nin Batısına değil Doğusuna yatırım yaparsanız düşük faizli kredilerden yararlanabilirsiniz. Yatırım işletmeye alındığında ise uygun vergi ve sigorta primi indirimlerinin yararlanabilirsiniz" mantığına dayanıyordu. Ama işe yaramadığı görüldü. Şimdi bu mantığın tamamen terk edilerek küçük ve orta boy işletmelere yönelik bir politikaya dönüş öneriliyor.