Cahit UYANIK
Devlet Bakanı Kemal Derviş, Türkiye'nin Güçlü Ekonomiye Geçiş Programını açıkladı. Açıklamanın hemen ardından çok çeşitli tepkiler ardı ardına sıralandı. Olumlu, olumsuz, umutlu, yeterli, yetersiz gibi... Toplum olarak Kasım ayından beri kötümser bir ortamda yaşadığımız için, negatif değerlendirmeler ön plana çıktı.
Bız de programda var olanlardan çok, var olmayanları değerlendirmeye aldık. Kur hedefi, dış denge, net bütçe hedefleri, ek gelirler politikası gibi ayakların olmadığı gözlerden kaçmadı. Buna karşılık kamu bankalarının yeniden yapılanması ve bunların içine düştükleri finansman ihtiyaçlarının nasıl karşılanacağı, Fon bankalarına getirilecek çözümlerin ana çerçevesi, devlet harcamalarında tasarrufun genel gidişatı gibi konular ise sis perdesinin arkasından açığa çıktı.
Derviş'in programı nihayetinde bir enflasyonla mücadele programı. Ancak bu programı bir öncekinden ayıran şey, dinamik olması. Eski programın odağında kur hedefleri vardı ve herşey bunun etrafında dönüp duruyordu. Kura bağlı çalışan sektörleri ve kurumları büyük risklere atabilecek bu programın tek şansı, iyi yöneticiler tarafından götürülmesiydi. Ancak Türkiye bunu başaramadı, ekonomi yönetimini ehil ellere teslim edemedi. Bürokrat ile siyasetçi arasındaki bağ bir türlü kurtulamadı. Ekonomiden sorumlu olduğu söylenen siyasetçinin bürokrat kafasından kendini sıyıramaması, belki de iki ekonomik krizi hazırlayan en önemli etkendi.