Yolsuzluk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Yolsuzluk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Kasım 2025 Pazartesi

ANKARA NOTLARI / 32 KISIM TEKMİLİ BİRDEN 'HAYALİ İHRACAT'...

Cahit UYANIK 

Hayali ihracat, 1970'ler ve 1980'ler boyunca Türkiye'nin gündemini belirleyen önemli konuların başında geliyordu. Görünen o ki, 1990'lar ise Türkiye'nin hayali ihracat ve hayali ihracatçılarla hesaplaşacağı yıllar olarak tarihe geçecek. Çünkü uzun süredir Meclis'te çalışmalarını devam ettiren Hayali İhracatı Araştırma Komisyonu, hazırladığı raporu Meclis Başkanlığına sundu. Zaman zaman medyaya ve sansasyonel yönleriyle kamuoyuna yansıyan bu raporda yer alan, hayali ihracat hakkındaki bazı teknik bilgi ve sonuçları da size anlatmak istiyorum. 

Önce yaptıkları çalışma ve görüşmelerle bu sonuçlara ulaşıp bir rapor haline getiren Araştırma Komisyonunun en önemli isimleri kimlerden oluşuyor, buna bir bakalım. Başkanlığını Aksaray Milletvekili Mahmut Öztürk, Başkan Vekilliğini Tunceli Milletvekili Kamer Genç, sözcülüğünü Denizli Milletvekili Muzaffer Arıcı ve katipliğini Tekirdağ Milletvekili Hasan Peker'in yürüttüğü komisyon, ilk toplantısını 12 Şubat 1992'de yapmış. Toplam 19 aya yakın süren araştırma ve incelemeler sırasında 41 birleşim yapılıp 58 kişinin bilgisine başvurulmuş. Rapora göre hayali ihracat yoluyla devleti soyanlar akla hayale sığmaz yöntemler geliştirmişler. Rapora göre bunları şöyle özetleyebiliriz: 

● Değersiz malların değerli mal gibi gösterilip ihraç edilmesi,

● İhraç fiyatının gerçeğin üzerinde gösterilmesi,

● İhraç mal örneğinin gerçeğinden farklı olması,

● Fiilen ihraç edilmemiş malların ihraç edilmiş gibi gösterilmesi,

● İhracat belgelerinin üzerinde tahrifat yapılması,

● Yurt içinde ve dışında, hayali ihracatı gerçekleştirmek amacıyla paravan şirketler kurulması

● Sahte deklare belgeleri ile dövizlerin yurda gelmiş gibi gösterilmesi.

23 Kasım 2025 Pazar

EKONOMİ ŞİİRLERİ / BİR SOĞAN SOYULURKEN YAŞARIYOR DA GÖZLER, HAZİNE SOYULURKEN ALDIRMIYOR ÖKÜZLER / ABDULLAH ÇAĞLAYAN

Bir soğan soyulurken yaşarıyor da gözler

Hazine soyulurken aldırmıyor öküzler

Hayadan eser yoktur nafile bütün sözler.

Beyhude inat etme, salla hemen başını

Gerdan kır, belini bük, al gitsin maaşını


Bir yolsuzluk görünce köpürme, isyan etme

Bir hak için kendine, dikbaşlıdır dedirtme

Doğru yolu dostuna göster ama, sen gitme.

Ne derlerse huuu... diye salla hemen başını

Dilini tut, uslu dur, al gitsin maaşını.

31 Ekim 2025 Cuma

ŞİKAYETNAME / SELAM VERDİM, RÜŞVET DEĞİLDİR DİYE ALMADILAR / FUZULİ (GÜNÜMÜZ TÜRKÇESİYLE)

ŞİKAYETNAME

Selam verdim, rüşvet değildir diye almadılar. 

Hüküm gösterdim, faydasızdır diye iltifat etmediler. 

Gerçi görünürde itaat eder gibi davrandılar ama bütün sorduklarıma hal diliyle karşılık verdiler.

Dedim: - Ey arkadaşlar, bu ne yanlış iştir, bu ne yüz asıklığıdır?

Dediler: - Bizim adetimiz böyledir.

Dedim: - Benim riayetimi gerekli görmüşler ve bana tekaüt beratı vermişler ki ondan her zaman pay alam ve padişaha gönül rahatlığı ile dua kılam.

Dediler: - Ey zavallı! Sana zulüm etmişler ve gidip gelme sermayesi vermişler ki, daima faydasız mücadele edesin ve uğursuz yüzler görüp sert sözler işitesin.

14 Ekim 2025 Salı

NİJERYA KAYNAKLI MEKTUP DOLANDIRICILIĞININ DÜNYAYA FATURASI 1 MİLYAR DOLAR

Nijerya'dan Mektup Varsa Dikkat! /

ERBAKAN'IN NİJERYASI TÜM DÜNYAYI DOLANDIRIYOR

Nijeryalılar mektup yoluyla tüm dünyayı dolandırıyor. İnterpol bile bu dolandırılıcılık için devrede... Son olarak Ankara Emniyet Müdürlüğü; Hazine Müsteşarlığı, Dış Ticaret Müsteşarlığı ve Türkiye Bankalar Birliğine yazı göndererek Nijerya'daki mektup çetelerine karşı uyardı. Eğer size de Nijerya'dan mektup yoluyla bir işbirliği teklifi gelirse bu haberi okumadan yanıt vermeyin.

Cahit UYANIK / Vahit ARAS 

Nijerya'yı nasıl bilirsiniz? Bir Afrika ülkesi olduğu dışında hafızanızı zorlarsanız, 1996 Atlanta Olimpiyatlarında futbol şampiyonu olduklarını da anımsayacaksınız. Uche, Amokachi ve Okocha bu şampiyon takımdan Türkiye liglerine transfer olup Nijerya'yı daha yakından tanımamızı kolaylaştırmışlardı. Nijerya bugünlerde Türkiye'nin siyasi gündeminde de ciddi bir yer tutmaya başladı. Çünkü Başbakan Necmettin Erbakan'ın çıktığı Kuzey Afrika seferinin son durağı da Nijerya...

Ama haberimiz ne Nijeryalı futbolcular ne de siyasi durumlarla ilgili... Biz sizi Nijeryalı dolandırıcılara karşı uyarmak istiyoruz. Çünkü 1980'li yılların sonundan bu yana tüm dünyada Nijeryalılar'ın mektup ile dolandırdığı çok sayıda firma veya kişi adeta kan ağlıyor. İnterpol'ün önderliğinde bu meseleyle ilgili uluslararası toplantılar yapılıyor ve dünyanın dört bir yanına fakslar çekilip yazılar iletilerek Nijerya'dan gelecek muhtemel bir 'ahlaksız teklif'e sıcak bakılmaması gerektiği konusunda ilgililer ikaz ediliyor. İşte bu uyarılardan birini de İntermedya Ekonomi ele geçirdi. Uyaran makam Ankara Emniyet Müdürlüğü; uyardığı makamlar ise Türkiye Bankalar Birliği, Hazine Müsteşarlığı ile Dış Ticaret Müsteşarlığı...

'Rüşvet masrafı yapacağız' deyip, 10-50 bin dolar talep ediliyor

Ankara Vali Yardımcısı Servet Çelikli imzasıyla gönderilen bu yazıya göre, Interpol Genel Sekreterliği Nijeryalılar ile nasıl mücadele edileceğini görüşmek için 29-30 Nisan 1996 tarihinde 'Mektup Yoluyla Dolandırıcılık' adı altında Fransa'nın Lyon kentinde bir toplantı bile düzenlemiş. Toplantıda dolandırıcılığın yapılış şekli anlatılarak, karşılıklı bilgi alışverişinde bulunulmuş. Yazıda şöyle deniliyor:

"Nijerya uyruklu bazı kişiler gönderdikleri mektuplarda, Nijerya'da hazır bir servet veya çok önemli kar sağlayabilecekleri mevcut bir ticaret konusu olduğunu ileri sürerek, iş adamlarının önce ağzının suyunu akıtıyor; daha sonra da Nijerya'da değişen yeni rejimden bu serveti kaçırarak ülke dışına çıkarmakta yardımcı olacak firma ve kişiler aradıklarını anlatıyor. Bunun karşılığında da önemli miktarda yüzdelik kazanç vaat ediyorlar. 

Ancak hiçbir kar yatırımsız gerçekleşmeyeceği için bu işte firma ve kişilerin, masraflara karşılık 10-50 bin dolar arasında bir parayı İsviçre veya ABD'deki bankalara yatırması isteniyor. Gerekçe, söz konusu büyük serveti yurt dışına çıkarırken yapılacak sigorta, noter, nakliye masraflarını karşılamak. En önemlisi de devlet büyüklerine verilecek 'rüşvet' masrafı..."

28 Eylül 2025 Pazar

HAKKINDA YAKALAMA KARARI ÇIKAN 69 YAŞINDAKİ TURGAY CİNER KİMDİR?


İşadamı Turgay Ciner, 1956 yılı, Artvin'in Hopa ilçesi doğumludur. 
Enerji, Madencilik, cam ve kimyasallar, medya, denizcilik, hava taşımacılığı, turizm ve sigorta sektörlerinde yatırımları bulunan yönetim kurulu başkanlığını Turgay Ciner'in yaptığı Ciner Grubu, Park Termik, Park Teknik, Park Elektrik, Silopi Elektrik Üretim, Park Toptan Elektrik, Konya Ilgın Elektrik, Eti Soda, Ciner Resources LP, Kazan Soda, Park Cam, Ciner Yayın Holding, Show TV, Habertürk Gazetesi, Habertürk TV, Bloomberg HT, Habertürk Matbaacılık, C Yapım Filmcilik, Ciner Denizcilik, Ciner Gemi, Park Denizcilik, Ciner Hava Taşımacılığı, Havaş Turizm, Larespark Hotel, Denmar Depoculuk, Park Sigorta şirketlerinde yatırımları bulunmaktadır.

Ciner Grubu, girişimci ruhu ile farklı sektörlerde farklı iş alanları yaratmış, ve Türkiye'nin önde gelen şirketlerini kurmuştur. Temelleri 1978 yılında atılan Ciner Grubu; ana faaliyet konusu olarak madencilik, enerji, cam, kimyasallar, medya, denizcilik, turizm ve diğer ticari sektörlerde faaliyet gösteren Türkiye’nin büyük Gruplarından biridir.

12 Ağustos 2025 Salı

YDK DENETLEDİ, PANDORA'NIN KUTULARI AÇILDI; YOLSUZLUK VE USULSÜZLÜKLER ORTALIĞA SAÇILDI

Mehmet Ali Ilıcak

4 KİT, 6 HİKAYE...

KİT / PANDORA'NIN KUTULARI

Özelleştirmeyle görücülerin önüne çıkarılan veya çıkarılacak 4 KİT'ten ilgiyle okuyacağınız 6 hikaye... Hepsi birbirinden matrak ve karanlık... Metin yazarı ise Yüksek Denetleme Kurulu (YDK)...

Cahit UYANIK 

Türkiye'de şu anda siyasi ve ekonomik tansiyon  had safhada... Ekonomik cephede istikrar paketi, siyasi cephede Refah Partisinin sağladığı seçim başarısı tartışma konusu. İstikrar paketinin en önemli unsurlarından birisi ise özelleştirme... KİT'lerin özelleştirilmesinin yaratacağı olumlu ve olumsuz etkiler konusunda her kafadan bir ses çıkıyor. Böylesi bir ortamda Başbakanlık'a bağlı olarak çalışan Yüksek Denetleme Kurulunun (YDK) raporları büyük önem taşıyor. Tüm kamu şirketleri ile sosyal güvenlik kuruluşlarındaki işlemlerin yıl sonu itibarıyla fotoğraflarını çeken bu raporlar, aynı zamanda kamu kaynaklarının nasıl çarçur edilebildiği ve bunu yapanlardan hesap sorulmadığının da ibret belgeleri...

YDK raporları, TBMM'nin denetim yetkisi çerçevesinde Başbakanlık tarafından hazırlanıyor. Daha sonra Meclis KİT Komisyonunda görüşülüp karara bağlanıyor. Ancak bu raporların TBMM'ye gelişleri 2 yıllık bir gecikmeyle mümkün oluyor. Buna göre 1993 yılı hesapları ve raporlarının 1995'ten önce gündeme gelmesi biraz zor görünüyor. YDK raporlarının teftiş kurulu raporlarından farkı, belirlenen usulsüzlüklerin düzeltilmesinin sadece 'temenni' ediliyor olması... Sorumluları adalete sevk etmek, KİT Komisyonunun yetkisinde... Şu anki KİT Komisyonu Başkanı Hamdi Üçpınarlar, Sayıştay'ın Meclis adına kamu kurumlarında denetimde bulunduğunu anımsatarak, YDK'nın da Başbakanlık'a bağlı olmaktan çıkarılıp doğrudan Meclis Başkanlığına ve kendilerine bağlanmasının kamu şirketlerindeki denetimlerin 'caydırıcılık' etkisini artıracağına inanıyor.

Biz ise bu haberde özelleştirme kapsamına alınmış ve Kamu Ortaklığı İdaresi (KOİ) portföyünde bulunan PTT, Sümer Holding, TURBAN ve THY'de yaşanan bazı suistimalleri YDK raporlarından çıkardığımız örnek olaylarla göz önüne sermeye çalışacağız. Ve eminiz siz de 'Özelleştirme kapsamındakiler böyle ise kim bilir diğer KİT'ler ne haldedir?' diye düşüneceksiniz!

ÖRNEK OLAY-1: PTT, Yaşar Topçu'ya 'koltuk' aldı

Türkiye'de her iktidar değişikliğiyle birlikte bakan ve müsteşar odalarına yeni koltuk takımları satın alınması, perde ve halılarının değiştirilmesi adettendir. İlk icraatlar nedense buralardan başlar. DYP-SHP Hükümetinin ilk Ulaştırma Bakanı Yaşar Topçu da bu kuralı bozmadı. Hemen bakanlığın bazı odaları yeniden tefriş edildi. Halılar, masalar, perdeler en son moda olanlarla değiştirildi. Müsteşar bey durur mu? O da kendi lojmanında benzer faaliyetlere girişti. Bütün bu harcamalar bir kasadan çıkacaktı elbette... Ama kimin kasası? Faturanın altındaki rakam 1992 fiyatlarıyla tamı tamına 201 milyon 334 bin 325 lirayı gösteriyordu. Ancak faturayı Ulaştırma Bakanlığı Saymanlığı değil PTT Saymanlığı ödedi. Eh PTT ne de olsa Ulaştırma Bakanlığina bağlı bir KİT... Şimdi YDK, TBMM KİT Komisyonuna sunduğu raporda PTT'nin bu parayı Ulaştırma Bakanlığından tahsil etmesini 'temenni' ediyor.

20 Mart 2025 Perşembe

EKONOMİ HİKAYELERİ / 'ZİFTLENMEK' SÖZÜ NEREDEN ÇIKMIŞTIR?

Ziftlenmek deyimi iki anlamda kullanılır: 1. Yiyicilik, rüşvet yemek. 2. İçki içmek.

Ziftlenmek deyiminin kökeni, kayıkların altına koruyucu zift  sürmekle ilgilidir. Kayıklar suya indirilmeden önce altı zift tabakasıyla kaplanır.

Olayın hikâyesiyse Padişah II. Mahmud'a mal edilir.

Derler ki, Sultan II. Mahmut bir gün yapılan harcamaların listesini gözden geçiriyormuş. Bakmış ki, saltanat kayıklarının ziftlenmesiyle ilgili aşırı ölçüde ödeme yapılmış.

Bunun üzerine Padişah, kayıkların bakımından sorumlu ağayı huzuruna çağırıp hesap sormuş:

- Zift sürmek dediğiniz nedir ki? Bunca para ödenir mi? Nedir bunun aslı?

Padişahın öfkelendiğini gören Kayıkhane Ağası, çaresizlik içinde boynunu bükmüş.

14 Mart 2025 Cuma

EL KONULAN BANK POZİTİF, PAYFİX VE FLASH TV'NİN SAHİBİ ERKAN KORK KİMDİR?


Erkan Kork

Dr. Erkan Kork, 1974 İstanbul doğumlu olup, ilk ve orta öğrenimini Jeddah'de (Cidde), lise öğrenimini Dubai’de tamamladı. Kork, Paris Üniversitesi İşletme mezunudur ve insan yönetimi, maliye, verim yönetimi, küresel ekonomi, proje yönetimi, uluslararası ilişkiler, girişimcilik, gelir yönetimi alanlarında eğitimler aldı.

2021 de CISA, CISM, CGEIT, CRISC, CDPSE ve CSX-P eğitimi alarak ISACA sertifikası (Bilgi sistemleri denetimi sertifikası) aldı.  Yine aynı yıl BMI Business School (İstanbul'da bir iş yönetimi okulu) / Global Dijital Liderlik – Dijital Dönüşüm Liderliği Sertifikası'nı aldı. 2022 yılında işletme yönetimi konusunda master yapmış olup, 2024 yılında Conley Üniversitesi (YÖK denkliği ve izni olmayan, İstanbul'da faaliyet gösteren, uzaktan eğitim verdiğini belirten bir ABD üniversitesi) işletme yönetimi ekonomisi alanında doktorasını tamamlayıp, doktor ünvanını almıştır.

Yurt dışında (Suudi Arabistan ve Dubai) kısa süreli aile şirketlerinin yönetimini üstlendi. Finans ve teknoloji alanında Türkiye ve Ortadoğu'da gerek finans sektörü gerek ülke adına önemli adımlar atabilmek ve uluslararası arenada rekabet edebilir bir hedefe ulaşabilmek amacı ile 2019 yılında PayFix Elektronik Para ve Ödeme Hizmetleri A.Ş.’nin Yönetim Kurulu Başkanlığını üstlendi.

24 Kasım 2024 Pazar

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / 'BEYAZ KUMAŞ' İHTİYACI

Cahit UYANIK 

Beyaz renk genellikle saflık, temizlik ve dürüstlüğü temsil eder. İnsan oğlu doğduğunda bembeyaz zıbınlara sarılıp ana kucağına verilir. Hastalandığımızda  beyaz giysileri içindeki doktor ve hemşireler ile beyaz duvarları arasında hastanelerde şifa ararız. İslamiyette insanın öbür dünyaya götürebileceği tek mal-mülk de beyaz renkli birkaç metrelik kefen parçasıdır. İnsan oğlu bu büyük hesaplaşma noktasına, dünyada ilk karşılaştığı nesnenin rengiyle aynı bir başka nesne ile yolculuk eder. 

Hafta sonunda 'Beyaz Enerji Operasyonu' çerçevesinde bir politikacı eskisi ile bazı bürokratlar ve bir iş adamının jandarma tarafından göz altına alındığı haberini duyduğumda aklıma beyaz renkle ilgili bu düşünceler üşüştü. Gözaltına alınanların suçlu olup olmadığı yürütülecek soruşturma ve açılacak dava sonucunda belli olacak. Ama kesin olan şu ki ülkemiz ve toplumumuzda 'beyazlık ihtiyacı' giderek artıyor.

Daha önce de bu köşede dile getirmiştim: Bu ülkede yolsuzluk sadece özel bankalarda, gümrüklerde ve Maliye'de yaşanmıyor. Devletin her yıl düzenlediği 40-60 bin adet alım-satım ihalesinin çok büyük bölümü hileli... Okulların yaptığı ihalelerde kantin mafyası, devlet dairelerinin tümünde temizlik şirketleri mafyası, hastane malzemesi alımlarında medikalciler mafyası, sosyal güvenlik kurumları ilaç alımlarında ilaç kupürü mafyası, yargıda para karşılığı karar çıkartma mafyası, kamuya akaryakıt alımlarında yakıt mafyası, hastane otoparklarında otopark mafyası, okul kitaplarında kitap mafyası var.

Bu listeyi daha fazla uzatabiliriz. Ancak mafyaların hepsinin ortak özelliği şu: Bunların devlet içinde bürokratlar, zaman zaman siyasetçilere kadar uzanan elleri kolları var. İlişki bazen siyasi partilerin il ve ilçe başkanları aracılığıyla kuruluyor. 

16 Eylül 2024 Pazartesi

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / YOLSUZLUK VE EKONOMİK DENGELER

Cahit UYANIK 

Türkiye geçen hafta, yolsuzluklar ve ekonomik denge arasındaki ilişkiler açısından ilginç gelişmeler yaşadı. Bunlardan şüphesiz en önemlisi Neşter Davasının başlamasıydı. Tutuklu sanığın kalmadığı, 100 bin dolar kefaleti bastıranın özgürlüğünü satın aldığı Neşter Davası ile aynı gün eski milletvekili Sedat Bucak Susurluk Davasından beraat etti. Oysa Neşter Davası iddianamesi, değme dedektiflik romanlarına taş çıkartan, ciddi ve önemli delillerle desteklenmiş, sırf SSK alımları değil sağlık sistemindeki tüm küçüklü büyüklü yolsuzluk yöntemlerini deşifre eden yasal bir dokümandı.

Yine aynı günlerde hükümet SSK ve Bağ-Kur'un yeniden yapılandırılmasını öngören yasa tasarısını yetiştiremeyeceğini belirterek IMF Heyetini Türkiye'ye davet etti. Bu haberlerin belki birkaç sütun ilerisinde de başta SSK olmak üzere sosyal güvenlik kurumlarının Kamu İhale Kanunu kapsamından çıkarılma hazırlıkları dikkati çekiyordu. Haftanın başında da IMF Türkiye Temsilcisi Odd Per Brekk'in kamu finansmanında yaşanan krizden yolsuzlukları sorumlu tutan açıklamasını okuduk. Hükümetin kara parayla mücadele için kurulan ama bir türlü randıman alınamayan Mali Suçları Araştırma Kurulu ile ilgili yeni yasa taslağı da gazetelerde boy boy yer aldı.

Bütün bu kısa özetten çıkan sonuç şu: Türkiye'de ekonomik krize sebep olabilecek boyutlarda yolsuzluk yapılıyor. Bu yolsuzluklarla mücadelede yönetsel ile yargısal birimler yetersiz ve yetkisiz kalıyor.

24 Ağustos 2024 Cumartesi

BAŞKENTTEN YANSIMALAR/ İMAR BONOLARI ÖDENMEZSE...

Cahit UYANIK 

Meclis'te bu hafta İmar Bankası bonozedelerine ilişkin yasa tasarısı kaldığı yerden görüşülmeye devam edilecek. Ortada 700 trilyon lirayı aşkın bir rakam var. Türkiye ne ilginç ülke; 8,5 katrilyon liralık hayali mevduata ilişkin ödeme planı Bakanlar Kurulu kararı ile yeniden yapılandırıldı ama 700 trilyonluk Hazine bonosu için kanun çıkarmak gerekiyor. 

Peki neden böyle? Çünkü yasa koyucular hayali mevduat olabileceği ihtimalini yasalara yansıtmışlar ama Hazine bonosu için benzeri hayali satış düzeneğinin kurulacağını akıllarına bile getirmemişler. Doğrusu bu bir hata değil. Hata, bu satışların denetlendiği sistemden sorumlu olan devletin mali kuruluşları... Hazine, Maliye Bakanlığı, BDDK, SPK, İMKB bu konudaki ilk sorumlular. 

İmar Bankasının borsada işlem yapma lisansının 90'lı yılların başında kaldırıldığını bilmeyen mi var? Yok. Türkiye, repo yoluyla açığa Hazine kağıdı satışını 1994 Krizi sırasında aracı kurumlar üzerinden yaşamıştı. Bu konunun tekrar etmemesi için çok geniş tedbirler alınmıştı. Ama aradan 8 yıl geçtiğinde kimse bu banka açığa Hazine bonosu satarken kılını bile kıpırdatmamış. Savunma istenirse bol miktarda laf salatası ortada duruyor. Ye yiyebilirsen...

9 Ağustos 2024 Cuma

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / KAMUDA İSRAF VE AKP İKTİDARI

Cahit UYANIK 

Türkiye bugün büyük ihtimalle yeni hükümet ve yeni bakanlarıyla tanışacak. Yeni hükümet göreve birçok artı puanla başlayacak. Bunlardan ilki kabinenin obezlikten kurtulmuş olması...

2000 yılı Kasım ayındaki mini ekonomik kriz sonrasında dönemin hükümetine kabinede önemli bir revizyona giderek bakanlık sayısını 22'ye indirmesi tavsiye edilmişti. Ancak dinleyen olmamıştı. O zaman hükümet çevrelerinde "Aramızdaki uyumu bozmak için şimdi de bu yolu buldular" şeklinde değerlendirilen bu öneri, meğerse halkın beklentisi imiş. Anlayamadılar ve baraj suları altında boğuldular.

Yeni kabinenin ilk yapacağı işlerden birisi de milletvekili lojmanlarının satışı konusunda verilen sözü hemen hiç vakit geçirmeden yerine getirmek olmalı. Geçenlerde bir tv haber bülteninde, bir milletvekilinin emlakçı emlakçı dolaşıp ev aramasına şahit oldum. Emlakçılar, milletvekili lojmanı ayarındaki bir eve 1.300 dolar kira isteyince sayın vekilimizin ağzı bir karış açık kaldı ve Ankara'da kiraların uçtuğunu söyledi. Vekilimiz 3 oda 1 salon mütevazı bir eve 600 milyon lira kira istenince de isyan çığlıkları attı. Böylece sayın vekilimiz halkın hangi gerçeklerle boğuşarak yaşadığını kendi gözleriyle görmüş oldu. 

17 Haziran 2024 Pazartesi

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / ÇETE YASASINDAKİ 'BUDAMA' AKILCI MI?

Cahit UYANIK 

Organize Suçlarla Mücadele Yasa Tasarısının Meclis'teki budanma süreci 'ilginç' bir değişiklikle başladı. Eğer tasarı bu şekilde yasalaşırsa organize suç işleyenler DGM'lerde değil ağır ceza mahkemelerinde yargılanacak. Bu değişikliği savunan DSP'li Adalet Komisyonu Başkanı "Avrupa'nın DGM'leri bu kadar sert eleştirdiği bir ortamda, bu mahkemelere yeni yetkiler tanıyamazdık" dedi.

Türkiye'de sapla samanın sık sık birbirine karıştığını bu köşede yineleyip duruyoruz. Yaşamının baharında, kanının fıkır fıkır kaynadığı bir zamanda  "Duvara afiş yapıştırdı" diye DGM'lerde yargılanıp 15-20 yıl hapis cezasına çarptırılan gençlerin dramı bile sayın milletvekillerimize ders olamıyor. Uyuşturucu kaçakçılığı, silah kaçakçılığı. fuhuş, kumar, kalpazanlık gibi işleri organize edip (yani örgütleyip) kazandığı parayla legal ekonominin dibine dinamit koyan adamlar ağır cezalık; zavallı üniversiteliler DGM'lik!

Yasa dışı kazançlarıyla siyasi partilere bağış üstüne bağış yapan, bürokrasinin kilit noktalarında adamlar satın alan, istihbarat örgütlerindeki üst düzey atamalara bile müdahil olanlar ağır cezalık; duvarlara artık anlamı bile kalmamış birkaç slogan karalayan çocuklar DGM'lik! El insaf. Ya DGM'leri lağvedip tüm suçları ağır cezaya gönderin ya da organize suç çetelerine bu kıyağı çekmeyin...

16 Haziran 2024 Pazar

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / KARA PARANIN KAĞITTAN İMPARATORLARI

Cahit UYANIK 

Aslında bu çok eski bir hikaye. Türkiye'nin 1970'li yıllarda tanıştığı dövize çevrilebilir mevduat (DÇM), 1980'de halvet olduğu mevduat sertifikası, 1990'larda ise çivisini çıkardığı döviz büfeleri ve iyice azgınlaşan finans sektörü ile özdeşleşen 'kara para sektörü'nden bahsediyorum.

Türkiye ekonomisine her yıl sırf uyuşturucu ticaretinden alınan komisyon nedeniyle enjekte olan kara paranın büyüklüğü 3-4 milyar doları buluyor. Buna silah kaçakçılığı, fuhuş, sahtecilik gibi suçlar nedeniyle sağlanan diğer yasa dışı gelirler de eklendiğinde, rakam 5 milyar doları geçiyor. Yani bugünün dolar kuru ile yaklaşık 1,5 katrilyon liradan bahsediyorum.

Bu çark her yıl birkaç dişli daha artarak büyüyor. Yüksek enflasyonla serseme dönmüş olan bürokrat, siyasetçi, iş adamı, sokaktaki işsiz-güçsüz takımı, köylü, gümrükçü, polis, müfettiş; herkesi ucundan kıyısından bu kirli ticarete bulaştırıyor. Kara para ve onu aklama çabası artık Türkiye'de sektörleşti. Türkiye'nin 1998 GSMH'sı 200 milyar dolar. Kara paranın bu rakama oranı ise yüzde 2,5 ila 3 arasında değişiyor.

Türkiye'deki birçok şey gibi kara para aklama işlemleri de kendine özgü yöntemlerle yapılıyor. Mesela tefeciler kralının biri, kendisine kimbilir kim tarafından teslim edilen parayı iş adamlarına borç para olarak dağıtıp pirüpak hale getiriyor. Bankacılık sektöründen beslenmesi gereken yatırımlarımız, tefecinin kir bulaşmış parasıyla yükseliyor.

1 Haziran 2024 Cumartesi

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / CEM UZAN'A NİYE İNANMADIM?

Cahit UYANIK 

Cem Uzan'ın havuzdan bozma depoda yakalanan milyonlarca Telsim kontörüyle ilgili savunması gerçekten akıllara zarar: "Malım değil mi? İstediğim yerde saklarım". Nereden baksan hatalı ve yanlış bir açıklama. Ama sokaktaki insan açısından basit, izah ve ikna edici gibi görünüyor. 

Türkiye'de basın, insanları eğitici işlevinden gün geçtikçe uzaklaştığı için bu açıklamanın neresinde teknik hata olduğunu aktarmaktan aciz kaldı. Uzan gibi adamlar da bundan bir güzel yararlanmaya devam ediyor. 

Muhasebenin temel ilkelerine göre bir işletme, tüzel kişilik olsun veya olmasın ayrı kasaya sahiptir. Yani işletme sahibi veya ortaklarının cebi ile işyerlerinin kasası ayrı işler. Hele hele Telsim gibi anonim şirket statüsünde bulunan ve koca koca defterleri bulunan (yok mu yoksa?) tüzel kişiliğe sahip bir işletmede kasa konusu hayati önemdedir. 

6 Mayıs 2024 Pazartesi

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / 512 MİLYON 120 BİN TL

Cahit UYANIK 

Geçen Cumartesi günü Türkiye'de sıra dışı bir olay yaşandı. Ulaştırma Bakanlığı Sivil Havacılık Genel Müdürü Sermet Ünal, 50 bin dolar (Yaklaşık 27,5 milyar TL) rüşvet alırken polis tarafından yakalandı. Sanığın evinde yapılan aramada ise 25 bin dolarlık (Yaklaşık 14 milyar TL) bir rüşvet çeki daha bulundu.

Bu olay neden sıra dışı idi? Çünkü bu kadar yüksek düzeyde bir memurun rüşvet alırken yakalanması pek görülür bir şey değildi. Rüşvet suçu alanı da vereni de mahkemeye düşürdüğü için genelde 'intikam' duygusu sonrasında ortaya çıkıyordu. 'Alan memnun veren memnun' olduğunda bu suçu ortaya çıkarmak pek mümkün değildi. 

Bu olay, Türkiye'de sık sık sözü edilen rüşvet tarifesi ve bu tarifeden yararlanma isteğinin devletin birinci dereceden memurlarına kadar sirayet ettiğini somut şekilde gözler önüne serdi. Yıllar önce rüşvetin teorisi üzerine okuduğum bir kitapta aynen şu cümle yer alıyordu: 

22 Nisan 2024 Pazartesi

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / SÜRÜKLENİP GİDERKEN GÖZDEN KAÇANLAR

Cahit UYANIK 

Türkiye, uzun yıllardır büyüyüp duran, zonklayan, sızlayan, zaman zaman ülkenin ateşini yükselten en önemli pislik odaklarından birisi olan yolsuzlukla mücadele ediyor. Yapılan mücadele bankalar, gümrük ve naylon fatura yolsuzlukları üzerine yoğunlaşmış durumda. Oysa bu cerahatı besleyen birkaç odak daha var. Bunlardan birisi de İhale Yasası ve devlet ihaleleri.

Devlet her yıl çok sayıda inşaat, onarım ve satın alım ihalesi düzenliyor. Bu ihalelerin sayısının 20-30 bin arasında değiştiği ifade ediliyor. Ayrıca ihale yapılmadan sadece teklif toplanarak yapılan işler de var. Türkiye gibi orta boy bir ülkedeki şirket zenginliğinin ve ticaret sicili körlüğünün arka planında da hep bu ihaleler var. Kurulan şirketlerin çoğu paravan, Devlet ihalesinde 'kalabalık' yapması için kurulmuş durumdalar. Devlet bu ihalelerin yasal dayanağı konumundaki 2886 Sayılı Kanunu değiştirmek için yaklaşık 10 yıldır uğraşıyor. Başka bir deyişle, ayak sürüyor. 

15 Nisan 2024 Pazartesi

BAŞKENTTEN YANSIMALAR/ BASİT HESAP - KARIŞIK SONUÇ

Cahit UYANIK 

Türkiye'de son 6-7 yıldır yaşananlar, basit gibi görünen hesapların aslında karışık sonuçlara hizmet ettiğini gösterdi. Ve ne yazık ki 'basit hesap - karışık sonuç' ikileminden medet umanların hepsi, devletin finansal zafiyetini kullandılar. Finansal zafiyet, bazen Meclis'ten geçmeyen yasa kisvesi altında bazen de özelleştirme kumpası şeklinde kendini gösterdi. Biraz bilmece gibi oldu ama son olaylardan bir örnek çıkarabiliriz.

Devlet yıllar önce tüm dünyaya özelleştirme yapabildiğini göstermek istiyordu. Aynı günlerde Hazine'de dağ gibi banka izin başvuruları yığılmıştı. Basit bir arz-talep projeksiyonu yapıldı. 2'si tabela bankası olmak üzere 4 banka satışa sunuldu. "Nasıl olsa müşterisi var" diye düşülünüyordu. Bu bankalardan en fazla tanınan Sümerbank'ı, hiç tanınmayan bir iş adamı alıverdi. Çünkü banka ihalesinin perde arkasında tehditler ve ihale cinlikleri yaşanıyordu. Devlet, "Ak para, kara para fark etmez" diyen yöneticilere emanet olduğu için, ihale prosedüründeki söylentilere kulak tıkadı. 

13 Nisan 2024 Cumartesi

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / ESAS FAİLLERİ BULMALIYIZ

Cahit UYANIK 

Türkiye, yine 'ateşten günler' yaşıyor. Ortadaki ateşin kime ve nereye kadar uzanacağını kestirmek mümkün değil. Geçmişten bu yana 'destur' denilmeden yanına yaklaşılmayan isimler, DGM kapılarında süklüm-püklüm bekleşiyorlar. Yakında cezaevleri de bir hayli şenlenecek. Belki genel affı, sırf bu kişilere ranza boşaltmak için yasalaştırmak gerekecek. 

Amma ve lakin bu tablo eksik. Yapılan bunca soygun ve talanın siyaset bağlantısı olmaması imkansız. Siyasetçilerin bu soygunlara bizzat katılması elbette beklenemez. Ancak siyasetçilerin, hele hele iktidar mevkisindeki siyasetçilerin bazı şeyleri yapmaları kadar yapmamaları da soygun ve talana neden olabiliyor.

BDDK Başkanı Zekeriya Temizel, 10 gün önce düzenlediği basın toplantısında gözlerden kaçan bir zaman aralığı verdi. Temizel, 1997-2000 tarihleri arasında bankalarda yaşananların yarattığı mali tahribatın faturasının tüm operasyon bittikten sonra ortaya konulabileceğini söyledi. Yani Temizel, ilk bakışta görülebilen 10 milyar dolarlık kaybın boyutlarının büyüyebileceğini ima etti. Temizel'in ölçüp biçerek konuşan bir isim olduğunu hepimiz biliyoruz. O zaman, verilen 1997-2000 tarih aralığı acaba neyi ifade etmektedir? 1997 yılından bu yana iş başına gelen tüm hükümetlerin görev mevkisindeki isimler, yaptıkları kadar yapmadıkları için de töhmet altında değil midir?

8 Nisan 2024 Pazartesi

BAŞKENTTEN YANSIMALAR/ DETERJANLI SU VE KARA PARA

Cahit UYANIK 

Kerameti yasa dışı para ve ilişkilerden menkul işadamı E. E. bir 4X4 jipin içinde kiralık katile soruyor: "Filanca adamı 2 değil 1,5 milyon dolara öldürsen olmaz mı?"... Sanki çarşı pazara çıkmış da satış fişi pazarlığı yapıyor! 

E. E.'nin İ. B.'ndan aldığı ve kasasına giren nakit kredi miktarı 50-60 milyon dolar civarında. Ama kiralık katile bu kredinin yüzde 4'ünü teklif edebiliyor. İ. B., E. Z.''i devraldıktan sonra 20 milyon dolara yakın ek yatırım yaptı. Sırf atık su arıtma tesisine 10 milyon dolar harcadı. 

Koskoca banka bunun için kırk gözle ağlarken, 1,5 milyon dolar yeni yetme işadamı tarafından nasıl kolayca ödenebiliyor? Türkiye daha 6-7 yıl önce 'Başbakana özel uçak alınsın mı alınmasın mı?' tartışması yaparken, 30-31 yaşındaki bir işadamı 3 özel uçak satın alabiliyor. Acaba E., sadece İ. B.'nı dolandırarak mı debdebeli bir yaşama sahip oldu? E., kara para ve kayıt dışı para trafiğinde önemli bir köşe taşı olduğu için bu şatafatlı yaşamı sürüyor olamaz mı?