Yolsuzluk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Yolsuzluk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Nisan 2024 Pazartesi

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / SÜRÜKLENİP GİDERKEN GÖZDEN KAÇANLAR

Cahit UYANIK 

Türkiye, uzun yıllardır büyüyüp duran, zonklayan, sızlayan, zaman zaman ülkenin ateşini yükselten en önemli pislik odaklarından birisi olan yolsuzlukla mücadele ediyor. Yapılan mücadele bankalar, gümrük ve naylon fatura yolsuzlukları üzerine yoğunlaşmış durumda. Oysa bu cerahatı besleyen birkaç odak daha var. Bunlardan birisi de İhale Yasası ve devlet ihaleleri.

Devlet her yıl çok sayıda inşaat, onarım ve satın alım ihalesi düzenliyor. Bu ihalelerin sayısının 20-30 bin arasında değiştiği ifade ediliyor. Ayrıca ihale yapılmadan sadece teklif toplanarak yapılan işler de var. Türkiye gibi orta boy bir ülkedeki şirket zenginliğinin ve ticaret sicili körlüğünün arka planında da hep bu ihaleler var. Kurulan şirketlerin çoğu paravan, Devlet ihalesinde 'kalabalık' yapması için kurulmuş durumdalar. Devlet bu ihalelerin yasal dayanağı konumundaki 2886 Sayılı Kanunu değiştirmek için yaklaşık 10 yıldır uğraşıyor. Başka bir deyişle, ayak sürüyor. 

15 Nisan 2024 Pazartesi

BAŞKENTTEN YANSIMALAR/ BASİT HESAP - KARIŞIK SONUÇ

Cahit UYANIK 

Türkiye'de son 6-7 yıldır yaşananlar, basit gibi görünen hesapların aslında karışık sonuçlara hizmet ettiğini gösterdi. Ve ne yazık ki 'basit hesap - karışık sonuç' ikileminden medet umanların hepsi, devletin finansal zafiyetini kullandılar. Finansal zafiyet, bazen Meclis'ten geçmeyen yasa kisvesi altında bazen de özelleştirme kumpası şeklinde kendini gösterdi. Biraz bilmece gibi oldu ama son olaylardan bir örnek çıkarabiliriz.

Devlet yıllar önce tüm dünyaya özelleştirme yapabildiğini göstermek istiyordu. Aynı günlerde Hazine'de dağ gibi banka izin başvuruları yığılmıştı. Basit bir arz-talep projeksiyonu yapıldı. 2'si tabela bankası olmak üzere 4 banka satışa sunuldu. "Nasıl olsa müşterisi var" diye düşülünüyordu. Bu bankalardan en fazla tanınan Sümerbank'ı, hiç tanınmayan bir iş adamı alıverdi. Çünkü banka ihalesinin perde arkasında tehditler ve ihale cinlikleri yaşanıyordu. Devlet, "Ak para, kara para fark etmez" diyen yöneticilere emanet olduğu için, ihale prosedüründeki söylentilere kulak tıkadı. 

13 Nisan 2024 Cumartesi

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / ESAS FAİLLERİ BULMALIYIZ

Cahit UYANIK 

Türkiye, yine 'ateşten günler' yaşıyor. Ortadaki ateşin kime ve nereye kadar uzanacağını kestirmek mümkün değil. Geçmişten bu yana 'destur' denilmeden yanına yaklaşılmayan isimler, DGM kapılarında süklüm-püklüm bekleşiyorlar. Yakında cezaevleri de bir hayli şenlenecek. Belki genel affı, sırf bu kişilere ranza boşaltmak için yasalaştırmak gerekecek. 

Amma ve lakin bu tablo eksik. Yapılan bunca soygun ve talanın siyaset bağlantısı olmaması imkansız. Siyasetçilerin bu soygunlara bizzat katılması elbette beklenemez. Ancak siyasetçilerin, hele hele iktidar mevkisindeki siyasetçilerin bazı şeyleri yapmaları kadar yapmamaları da soygun ve talana neden olabiliyor.

BDDK Başkanı Zekeriya Temizel, 10 gün önce düzenlediği basın toplantısında gözlerden kaçan bir zaman aralığı verdi. Temizel, 1997-2000 tarihleri arasında bankalarda yaşananların yarattığı mali tahribatın faturasının tüm operasyon bittikten sonra ortaya konulabileceğini söyledi. Yani Temizel, ilk bakışta görülebilen 10 milyar dolarlık kaybın boyutlarının büyüyebileceğini ima etti. Temizel'in ölçüp biçerek konuşan bir isim olduğunu hepimiz biliyoruz. O zaman, verilen 1997-2000 tarih aralığı acaba neyi ifade etmektedir? 1997 yılından bu yana iş başına gelen tüm hükümetlerin görev mevkisindeki isimler, yaptıkları kadar yapmadıkları için de töhmet altında değil midir?

8 Nisan 2024 Pazartesi

BAŞKENTTEN YANSIMALAR/ DETERJANLI SU VE KARA PARA

Cahit UYANIK 

Kerameti yasa dışı para ve ilişkilerden menkul işadamı E. E. bir 4X4 jipin içinde kiralık katile soruyor: "Filanca adamı 2 değil 1,5 milyon dolara öldürsen olmaz mı?"... Sanki çarşı pazara çıkmış da satış fişi pazarlığı yapıyor! 

E. E.'nin İ. B.'ndan aldığı ve kasasına giren nakit kredi miktarı 50-60 milyon dolar civarında. Ama kiralık katile bu kredinin yüzde 4'ünü teklif edebiliyor. İ. B., E. Z.''i devraldıktan sonra 20 milyon dolara yakın ek yatırım yaptı. Sırf atık su arıtma tesisine 10 milyon dolar harcadı. 

Koskoca banka bunun için kırk gözle ağlarken, 1,5 milyon dolar yeni yetme işadamı tarafından nasıl kolayca ödenebiliyor? Türkiye daha 6-7 yıl önce 'Başbakana özel uçak alınsın mı alınmasın mı?' tartışması yaparken, 30-31 yaşındaki bir işadamı 3 özel uçak satın alabiliyor. Acaba E., sadece İ. B.'nı dolandırarak mı debdebeli bir yaşama sahip oldu? E., kara para ve kayıt dışı para trafiğinde önemli bir köşe taşı olduğu için bu şatafatlı yaşamı sürüyor olamaz mı?

6 Nisan 2024 Cumartesi

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / 0,1 KENTRİLYONA RAMAK KALA...

Cahit UYANIK 

Türkiye için artık 'yolsuzluk' denilen kavramda rakam boyutu önemini tamamen yitirdi. Yolsuzluk faturası muhasebeci deyimiyle sadece 'hesaben' işliyor. Aaaa, şurada da yolsuzluk yapılmış. Aç defter-i kebirdeki yolsuzluk bölümünü... Yaz tahtaya, alma gelecek yüzyıla... Kaç lira olmuş şu yolsuzluklar? 50 katrilyon mu, 60 katrilyon mu? Biraz daha zorlarsak yolsuzluk faturasını 0,1 kentrilyona çıkaracağız vesselam... Darısı zirilyonların başına demeye korkuyorum. Vallahi billahi onu da başarırız biz çünkü...

Daha geçen Perşembe günü açıklanan İmar Bankası olayı ile ilgili çözümün faturası 6,5 milyar doları buluyordu. Buna TMSF'nin Hazine'den alacağı kağıtların işleyecek faizleri dahil değildi.  Bu olayın hemen ertesi günü ise geçmişte anlı-şanlı karlar açıklayan ancak daha sonra bünyesindeki banka Fon'a alınan bir başka şirketin İMKB'ye bildirdiği zarar 2,7 katrilyon lira yani yaklaşık 2 milyar dolardı. 

Kafaların sakinleşmesi açısından bir başka rakam daha vermek zorundayım. Türkiye, 1997 yılında 8 yıllık temel eğitime geçerken okulların yeni sisteme uyması için öngörülen yatırım 10 milyar dolar düzeyindeydi. Gelin görün ki henüz harcanabilen rakam 3 milyar dolar düzeyinde; 7 milyar dolar ise aranıyor. Alın İmar Bankasını vurun Etibank'a; çıksın size 8 yıllık temel eğitimin maliyeti... 

4 Mart 2024 Pazartesi

MEMUR 'HEDİYE ALMAMA' SÖZLEŞMESİ İMZALAYACAK

Cahit UYANIK-Ankara 

Devlet büyüklerine verilen hediyeler ve bunların iyi korunup korunmadığı  tartışılırken; devlet memurları önümüzdeki dönemde 'Kamu Görevlileri Etik Sözleşmesi' imzalayacak. 7 maddelik Etik Sözleşmesinde memur, görevle ilişkisi bulunan hiç bir gerçek veya tüzel kişiden hediye almadan, maddi ve manevi fayda veya bu nitelikte herhangi bir çıkar sağlamadan çalışacağını taahhüt edecek.

Yönetmelik yayınlanacak

Geçen yıl Mayıs ayında yasa ile kurulan Kamu Görevlileri Etik Kurulu, kamuda etik ilkelerin yerleşmesi için bir dizi karar aldı. Bu amaçla bir yönetmelik taslağı hazırlayarak tartışmaya açan Kurul, ikinci olarak da yeni göreve başlayacak devlet memurlarının 1 ay içinde imzalamaları zorunlu tutulan ve eski çalışanların da kabul etmiş sayılacağı 'Kamu Görevlileri Etik Sözleşmesi' hazırladı. Sözleşmenin imza işlemi, ilgili yönetmelik yayınlandıktan sonra başlayacak. 

Hazırlanan sözleşme ile kamu görevlileri artık Anayasaya, kanunlara ve diğer mevzuat hükümlerine uygun davranmak zorunda oldukları gibi, görevlerini yürütürken bu etik davranış ilkelerine de uymakla yükümlü olacaklar. İlkeler, kamu görevlilerinin istihdamını düzenleyen mevzuat hükümlerinin bir parçasını oluşturacak. 

3 Aralık 2023 Pazar

'PONZİ OYUNU'NU İCAT EDEN CHARLES PONZİ KİMDİR? "POSTA CEVAP KUPONU", PONZİ'YE NASIL ALET EDİLDİ? (EN BASİT ANLATIMLA...)

Cahit UYANIK

"1920 yılı yazında Charles Ponzi ve kurduğu Boston merkezli posta cevap kuponu girişimi, ABD'nin en çok konuşulan yatırımıydı. Ponzi, yatırımcılara 45 günde yüzde 50, 90 günde yüzde 100 getiri vaat ediyordu. Bu işin finansal bir mucize değil, iyi tasarlanmış bir dolandırıcılık olduğu ancak 10 bin yatırımcıdan toplanan 9,5 milyon dolarlık balon söndüğünde ortaya çıktı.  

Ponzi, 'International Reply Coupons' adı verilen posta pulu ticaretiyle yüzde 400 kar ettiği bir ticaret yaptığını ve yatırımcılara bundan kar payı dağıttığını iddia ediyordu. 

12 Ağustos 2023 Cumartesi

RESMİ GAZETE'DE İFŞA OLUNAN BÜYÜK "ÇORAP ALIMI" YOLSUZLUĞU

RESMİ GAZETE'DE İFŞA OLUNAN BÜYÜK YOLSUZLUK

Cahit UYANIK

Türkiye'de yüzlerce irili-ufaklı gazete veya dergi yayınlanıyor. Bu yayınlar, her gün birbirlerini atlatmak için ellerinden geleni yapıyor. Ama bu konuda yine de Resmi Gazete'nin yanına yaklaşılamıyor. Resmi Gazete'de hemen her gün, gazetelerin önceden ele geçirmesi halinde manşet olabilecek birçok düzenleme yayımlanıyor. Bu konuda akıllarda kalan en çarpıcı örnek, ceset torbası standartı gereği tüm araçlara bu tatsız gereci taşıma zorunluluğu getirilmesiydi.

Ben de Resmi Gazete'nin sayfaları arasında kendime göre bomba bir haber buldum. Milli Savunma Bakanlığı yüzbinlerce çift çorap alımı için bir ihale açmış. Alanın abad olacağı bu ihale birçok firmayı harekete geçirmiş. Türkiye'deki ihale öncesi pazarlıklar malum. Birbirleriyle 'yüzde' karşılığında anlaşan şirketler için ihale anı bir formaliteden ibaret. Ancak bu oyun zaman zaman bozulabiliyor.

"NEREDEN BULDUN?" DİYE BİLİNEN VERGİ REFORMU, ÖNEMLİ BİR BANKAMIZCA NİYE VE NASIL BALTALANDI?

Sümer Oral

VERGİDEKİ TAVİZLER VE BİR BANKAMIZ

Cahit UYANIK

Türkiye geçen yıl yaz aylarında çok uzun zamandır tartıştığı vergi reformunu hayata geçirmenin keyfini yaşıyordu. Aradan 1 yıl geçti, şimdi keyfi yaşanılan şey, geçen yılki düzenlemelerin delik deşik edilmesi.

Bu duruma nasıl geldik? Vergi reformunun nasıl nakavt edildiğine ilişkin çok şey yazılıp çizilebilir. Rusya ekonomik krizinden tutun da seçim sonrası kurulan hassas dengeleri korumaya kadar geniş bir yelpazede sebepler sıralanabilir. Ancak ben bu noktada münferit ama önemli bir faktörü size aktarmak istiyorum.

Yer: Başkent Ankara'nın önemli iş merkezlerinden birisinde, büyük bir bankanın genel müdürlüğü. 

Zaman: Bu yılın ilk ayları. 

2 Şubat 2023 Perşembe

HAZİNE'NİN GERÇEKLEŞTİRDİĞİ MEMURUN MAL VARLIĞI İNCELEMELERİNDEN ÇARPICI SONUÇLAR ÇIKTI

MEMURUN SERVETİ MERCEK ALTINDA

Cahit UYANIK

Ankara - Hazine Müsteşarlığı Kontrolörler Kurulu Başkanlığının 2001 Faaliyet Raporu sonuçları, Türkiye'de haksız mal edinme tartışmalarına yeni bir boyut getirdi. Kontrolörlerin 4483 Sayılı Memurlar ve Diğer Kamu  Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun çerçevesinde yaptıkları 32 soruşturmada 63,7 trilyon liralık mal varlığı veya servet incelemeye tabi tutuldu. Bu soruşturmalar sonucunda ise incelemeye tabi tutulan tutarın 3 katı kadar yani 195 trilyon liralık mal varlığı veya servet tespit edilerek dava açıldı.

Yine aynı kanun çerçevesinde incelenen 200,9 milyon dolarlık tutarın yüzde 12'lik kısmını oluşturan 24 milyon dolarlık bölüm de dava edildi. Kurul Faaliyet Raporuna göre, değişik sebeplerle Hazine'nin dava ettiği alacak tutarı toplam 718 trilyon ve 979 milyon dolar olarak tespit edildi.

16 Haziran 2020 Salı

TÜRKİYE'DE İHALE YOLSUZLUĞU NASIL YAPILIR? 90 TEKLİF MEKTUBU DA AYNI KİŞİLERCE YAZILINCA...

İhale Yasasına Selam, Yola Devam...

Cahit UYANIK

Türkiye'de bir türlü düzene sokulamayan konuların başında kamu ihaleleri geliyor. Yıllardır yanlış uygulana uygulana kangrene dönüşmüş olan mevcut ihale sisteminin reorganize edilmesi 10 yıldır Türkiye'nin gündeminde. Konuyu yakından takip edenler, 80'li yılların sonunda Meclis'te bu konuda kurulmuş olan komisyonlardan dem vuruyor. İhale sistemi Türkiye'de siyasetin finansmanında önemli bir rol oynuyor. İktidar partileri ve belediyeler; inşaattan gıdaya temizlik hizmetlerinden taşımacılığa kadar göstermelik ihalelerle kendi yandaşlarına iş alanı açıyorlar.

26 Aralık 2018 Çarşamba

KULİS: MEĞER RÜŞVET, "KUYUDAN SU ÇEKMEYE YARAYAN URGAN" ANLAMINA GELİYORMUŞ


RÜŞVETİN ADI VAR

Cahit UYANIK

Yolsuzluk ve rüşvet Türkiye'nin son yıllarda adeta baş belasına dönüştü. Gün geçmiyor ki yeni bir hayvan ismiyle özdeşleştirilmiş yolsuzluk ve onunla bağlantılı rüşvet operasyonu yapılmasın. Ama bu sorun sadece Türkiye'nin meselesi değil. Daha geçen ay Fransa, eski Savunma Bakanı ve Anayasa Mahkemesi Başkanı bir politikacıyı 6 ay hapse mahkum etti. Almanya'nın güçlü adamı Şansölye Helmuth Kohl de hala yolsuzluk iddialarından paçasını kurtarabilmiş değil.

Geçenlerde elime bir rapor geçti. MHP Grup Başkan Vekili İsmail Köse tarafından hazırlanmış olan raporun tam adı "1980'den 2000'e Yolsuzluk Olayları-Nedenleri ve Çözüm Önerileri"... Raporda rüşvetin tarihi ve rüşvetin tüm dünya ülkelerindeki karşılıkları hakkında ilginç bilgilere yer veriliyor. Söz gelimi rüşvetin bilinen anlamının dışında "Kuyulardan su çekmekte kullanılan urgan" veya "Kuş yavrusunun kendisine yem veren annesine boynunu uzatması" anlamına geldiğini biliyor muydunuz? Zaman içinde bu sözcük, devletle ilişkilerde "Tıpkı kuyudan su almak için urgan gerektiği gibi, bir işi yapabilmek için verilen gizli menfaat" manasında kullanılmaya başlanmış.

1 Ekim 2018 Pazartesi

UYUŞTURUCU EKONOMİSİ BİRLEŞMİŞ MİLLETLER (BM) GÜNDEMİNDE


Cahit UYANIK

Bir güvenlik sorunu olmaktan öteye geçerek dünya ekonomilerini tehdit etmeye başlayan uyuşturucu üretimi ve ticareti, Birleşmiş Milletler'in (BM) özel oturumuna konu olacak. 8-10 Haziran tarihleri arasında BM'de, dünyadaki uyuşturucu sorunu özel bir oturumda tartışılacak. ABD Başkanı Bill Clinton'ın da bir konuşma yapacağı ve New York'ta düzenlenecek özel oturumda Türkiye'yi İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu'nun temsil edeceği bildirildi. Özel oturum öncesinde BM Uyuşturucu Kontrol Programından (UNDCP) bir grup uzmanın Türkiye'ye gelerek bilgi topladığı öğrenildi. Türkiye, dünya eroin ticaretinin yoğunlaştığı Balkan Rotası üzerinde bulunuyor.

Finansal Forum'un edindiği bilgiye göre BM özel oturumunda 6 ayrı konu tartışmaya açılacak. Özel oturumda uyuşturucu bitkilerini narkotik maddeye dönüştürmeye yarayan kimyasal maddelerin üretimi, amfetamin tipi sentetik uyuşturucu kullanımında görülen artış, hukuki işbirliği, kara para aklanmasıyla mücadele, uyuşturucuya giderek artan talebin önüne geçilmesi, uyuşturucu bitkilerinin üretiminin önüne geçilmesi konuları ayrı ayrı ele alınacak. BM özel oturumu, uyuşturucu ile mücadelede bundan sonra izlenecek genel politikalar konusunda kritik bir dönemeç niteliği taşıyor.

30 Haziran 2017 Cuma

TÜRKİYE’DE ETKİLİ BİR YOLSUZLUKLA MÜCADELE STRATEJİSİNE İHTİYAÇ VAR

Cahit UYANIK


Yolsuzluk, insanlık tarihi kadar eski bir olgu. M.Ö. 4000 yıllarına ait bir Sümer tableti dünya tarihindeki yolsuzluklar hakkında ilk belge olarak biliniyor. “Sümer Okul Günleri” adlı bu tablette okulunda başarısız bir öğrenciden bahsediliyor ve ailenin çocuğun derslerinde başarılı olmasını istediği ifade ediliyor. Bu amaçla çocuğun öğretmenini evlerine davet ediyorlar. Öğretmeni yedirip içiriyor, hatta türlü hediyeler de veriyorlar. Bütün gecenin bu şekilde geçtiği yazılan tablette, başarısız öğrencinin birden bire sınıfın en başarılı öğrencisi oluverdiği anlatılıyor. Hatta tembel öğrencimiz, sınıf başkanı bile yapılıyor.

Günümüzde ise yolsuzluklar artık bu kadar “masumane” değil. Söz gelimi Türkiye’de iktidara gelip de yolsuzluğa bulaşmayan veya yolsuzluk suçlamasında bulunulmayan bir iktidar ve sorumlu mevkide yönetici bulmak çok zor. Sokaktaki vatandaş, hafızasını hiç zorlamadan birkaç adet büyük boyutlu yolsuzluk skandalının ismini hemen sayabilir. İSKİ Skandalı, Otoyol İhaleleri, Türkbank Satış İhalesi, Enerji Santralleri İhaleleri yakın tarihimizden akla gelen büyük yolsuzluk ve yolsuzluk iddiası içeren olaylar…

İşin ilginç yanı, vatandaşların günlük yaşamın bir çok alanında yolsuzluk ve usulsüzlükleri kabullenerek, bunların gerçekleştirilmesinde rol sahibi olmaları. Aklınıza neresi gelirse gelsin; adliyede, gümrükte, sağlık kuruluşlarında, trafikte, karakolda, okullarda, camilerde, askeriyede küçük, orta veya büyük çaplı yolsuzluklara rastlamak mümkün. Vatandaşlar bazen odağında bulunarak, bazen şahit olup görmezden gelerek yolsuzluk olayları iç içe yaşıyorlar.


Türkiye, bir süredir yolsuzluk araştırmaları açısından adeta bir mezarlık gibi sessiz. Bu sessizlik geçtiğimiz aylarda Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün (Transparency International) yayınladığı “Türkiye’de Yolsuzluk: Yasalar, Uygulamalar ve Riskli Alanlar” adlı raporla bozuldu. Raporda sıralanan çarpıcı sonuçlara değinmeden önce Uluslararası Şeffaflık Örgütü hakkında bilgi verelim.

15 Mart 2017 Çarşamba

OMBUDSMANLIK İSVEÇLİLERİN DEĞİL OSMANLININ BULUŞU

Cahit UYANIK

Önümüzdeki haftalarda Meclis'te görüşülmesi beklenen Kamu Denetçiliği (Ombudsmanlık) Yasa Tasarısının genel gerekçesinde bu kurumun dünyada ilk kez İsveçliler değil Osmanlılar tarafından kurularak uygulandığı ileri sürüldü. Osmanlı Devletinde idari yargı sisteminin olmaması nedeniyle, halkın idareye yönelik şikayetlerini incelemek üzere "Kadıûl Kudat" adıyla özel görevli  kadı (hakim) tayin edildiği anlatılan gerekçede "Bu kişiler, padişah da dahil idarenin işlem, eylem, tutum ve davranışlarına karşı halkın yaptığı başvuruları değerlendirerek etkin bir denetim sağlamıştır" denildi.

İsveç Kralı 12. Charles'ın Osmanlı Devletinde bulunduğu 18. yüzyılın başlarında bu kurumu incelediği ve ülkesine döndüğünde "ombudsman" adıyla oluşturduğuna dikkat çekilen gerekçede, diğer Avrupa ülkelerinin de bu uygulamadan esinlenerek "ombudsman" kurumu kurdukları ifade edildi. 

12 Nisan 2015 Pazar

TÜRKİYE'DEKİ RÜŞVET TARİFESİ, SEZER VE ERDOĞAN

Cahit UYANIK

Türkiye'de yolsuzluk ve rüşvet olayları artık iliğimize kemiğimize işledi. Bunun açık delili, geçen hafta bilimsel araştırma yoluyla bir kez daha ortaya konuldu. Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etütler Vakfı'nın (TESEV) iş dünyası üzerinde yaptığı "Türkiye'de Yolsuzluğun Nedenleri ve Önlenmesine İlişkin Öneriler" başlıklı çalışmanın 75'incı sayfasında rüşvet tarifesi bulunuyor.

Bu araştırmaya göre en yüksek rüşvet, gümrüklerde yeniliyor. Hediyesi ortalama 1 milyar 420 milyon TL. Tarife liderini belediyeler izliyor ki, orada da iş yaptırmanın kapısı ortalama 855 milyon liradan açılıyor. Rüşvet liginin üçüncü sırasında ne yazık ki, mahkemeler ve hukuk sistemi bulunuyor. Rüşvetle mücadelede en fazla güvenilmesi gereken bu kurumdaki tarife ise ortalama 783 milyon lira.
Tarifenin diğer anlı şanlı elemanları ise 308 milyon TL ile vergi daireleri ve maliyeciler, 187 milyonla trafik polisleri, 183 milyonla tapu daireleri, 142 milyonla elektrik hizmetleri, 140 milyonla devlet hastaneleri ve 128 milyonla trafik dışındaki polisler olarak uzayıp gidiyor.

Aynı araştırmanın 74'üncü sayfasında rüşvetin nasıl alınıp verildiği yani mekaniği araştırılmış. Buna göre trafik polisleri ve diğer polisler açık ve net şekilde kendi ağızları ile rüşvet talep ediyormuş. Bu grubu ise elektrik hizmetleri, maliyeciler, belediyeciler, gümrükçüler izliyormuş. Yani iş dünyasını bir anlamda rüşvet vermeye devletin ete kemiğe bürünmüş sıfatları zorluyormuş. Peki ya iş dünyası? İş adamlarının rüşvet almaya zorladığı kamu görevlileri ise devlet hastaneleri, tapu daireleri ve mahkemelerden çıkıyormuş. En yüksek aracı kullanılan meslek grupları ise tapucular ile hukukçularmış. 

Yıllar önce rüşvet üzerine okuduğum bir kitaptaki analiz hala aklımda. Kitap "Rüşvetin güzel bir yanı vardır ki, iyi işlemeyen kamu hizmetleri konusunda yöneticilere fikir verir. Kamu yönetiminde sorun çözerken, önce o alanlara ağırlık vermek gerekir. O nedenle rüşvet olayları iyi analiz edilmelidir" diyordu. Bu doğru tespitten yola çıkarsak, Türkiye'de gümrüklerin acilen bir rehabilitasyondan geçirilmesi gerekliliği hemen ortaya çıkıyor. Ancak tüm dünyada rüşvet olaylarının en fazla gümrüklerde döndüğünü de kabul etmeliyiz. 

Öyleyse yerel yönetimler seçimini yeni yapmış bir ülke olarak rüşvet dönmesinin pek mübah olmadığı ikinci sıradaki belediyelere ciddi bir şekilde el atmakta fayda bulunuyor. Belediyelerdeki yoğun rüşvet olayları kaçak yapılaşma, arazi talanı ve mafyasını besleyen olayları da açıkça ortaya koyuyor. Mahkemeler ve hukuk sisteminde rüşvetin hayat buluyor olması ise iş dünyası ile devlet arasındaki güvensizliğin en önemli sebeplerden birisi.  Bu alanın aynı zamanda Türkiye'deki yatırım ve yabancı yatırım ortamını da tehdit ettiğini zaten biliyoruz. Vergi dairelerinde yaşanan rüşvet olayları ise kayıt dışı ile etkin mücadele edememe ve vergi hasılatındaki düşüklüğü anlatıyor. Trafik kazalarındaki yüksek can kayıpları trafik polislerine verilen rüşveti, elektrik idarelerinde yüzde 30'lara varan kayıp kaçak oranları da elektrik hizmetlerinde dönen rüşveti açıklıyor. İş dünyasının pek az başvurdukları devlet hastanelerinde bile rüşvet vermeye mecbur kalması, sağlık sistemimizin bir başka yarası olarak görülebilir. 

Lafı fazla uzatmadan araştırmanın bir başka ilginç bölümüyle yazımızı bitirelim. Ankette "Günümüz Türkiyesi'nde devlet ve siyaset adamları arasında rüşvet ve yolsuzlukla mücadelede en güvenilir kişiler sizce kimlerdir?" sorusu yöneltilmiş. Anketin 2001 sonbaharında yapıldığını belirterek, ilk sırada Sadettin Tantan,  ikinci sırada Ahmet Necdet Sezer ve üçüncü sırada Tayyip Erdoğan çıkmış. Bülent Ecevit ve Kemal Derviş ise daha sonra gelmiş. Ancak ankete katılanlar, bu sorunla mücadelede hiç kimseyi güvenilir bulmadığını da çok yüksek bir oranla belirtmişler. İlk üçe giren isimlerden ikisi, halen çok önemli görevlerin başında bulunuyor. Rüşvetle ve yolsuzlukla mücadelede demek ki Cumhurbaşkanı ve Başbakana önemli görevler düşüyor. 
(Bu yazı, Finansal Forum Gazetesinin 05.04.2004 tarihli sayısında Başkentten Yansımalar köşesinde yayınlanmıştır.)

SEZER, 6 YILDA TASARRUF ETTİĞİ 40 MİLYON YTL'Yİ MALİYE'YE İADE ETTİ

27 Aralık 2014 Cumartesi

'GOOGLE'LAMAK VE HORTUMLAMAK



Cahit UYANIK 

Dünyaca ünlü ekonomi dergisi Fortune'da geçtiğimiz günlerde "güç" üzerine yayımlanan bir araştırma ilginç sonuçlar verdi. Güç; değişik ortamlarda, değişik şekillerde tanımlanıp sürdürülebilse bile, en kalıcı güç bir ismin, bir fiil gibi kullanılmasında ortaya çıkıyormuş.   Bunun en son örneği ise 'Google' isimli internet arama motorunun, artık evrenselleştiği kabul edilen İngilizce'de bir fiil gibi kullanılmaya başlamasıymış. Yani İngilizce'de artık 'internette arama yapmak' yerine 'googling' fiili tercih ediliyormuş. Yeni baskı İngilizce sözlüklerde bu kavram kendine yer buluyormuş. Türkçe'de de yakında 'gugullasana bir abi' terimi yerleşirse şaşmamak gerekir.