6 Ağustos 2024 Salı

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / SOLCULARIN EKONOMİYE İLGİSİ VE DERVİŞ

Cahit UYANIK 

Türkiye'de solcu ve sosyal demokrat olmak zor. Çünkü sosyal demokrasi Türkiye'de birçok işi aynı anda yapmaya çabalıyor. Bir yandan laikliği oturtmaya çabalayacaksınız, bir yandan devleti sosyalleştirme ve hukuka saygılı hale getirme misyonu üstleneceksiniz, öbür yandan insan hakları ve demokrasi mücadelesi vereceksiniz. Kolay iş değil. Üstelik bunların çoğu padişahlıktan aparma bir cumhuriyetçiliğin ve katı devletçiliğin gölgesi altında yapılacak. Oysa Batı'da solculuk ve sosyal demokrasi, daha çok devlete karşıt olmakla eş anlam taşıyor. 

Batı'da ekonomide istikrar yakalanmasının ardından -laiklik, insan hakları ve demokrasi gibi kurumların çoğu oturmuş olduğu için- sosyal demokratlar ve solculardan sıkı ekonomi bilgisine sahip insanlar çıkabilmişti. Türkiye'de ise sol partiler içinde cidden ekonomi bilen, ekonominin evrensel kuralları ile sosyal demokrasinin sentezini anlayabilen insanların sayısı çok az. Onlar da delege mafyaları veya genel başkan sultasının çarkları arasında ezilmektense bir köşeye çekilip izlemeyi yeğliyorlar. 

Kemal Derviş işte yıllardır boşluğu devam eden bu misyona talip. Derviş, hem piyasa ekonomisini hem devletçiliği hem de Türkiye ekonomisinin yapısını bildiğini iddia ediyor. Toplumsal değişimlerin çoğunun motorunu ekonomik değişimin oluşturduğunu ileri sürüyor. Derviş "İyi olan neyse ve kimdeyse alırım, kapitalist karakterli olması fark etmez" diyor. Bir de bu bilgi birikimine küreselleşmeyle ilgili pratiğe yönelik tecrübesini ekleyince sosyal demokratlar için kıymetli bir insan haline geliyor. 

Türkiye artık serbest piyasa ekonomisini çok iyi tanıyor. Ancak Türkiye'nin hala anlayamadığı; serbest piyasanın başı boşluk ve başına buyrukluk olmadığı... Bu hatalı zannediş, serbest piyasa ekonomisinin Türkiye'ye sağlaması gereken rekabet üstünlüğünü ortaya çıkaramamasına neden oluyor ve yabancı sermayenin gelmesini engelliyor. 

Batı'da da sosyal demokratlar genelde devletçilik dokusu sıkı insanlardan müteşekkil. Ancak bu devletçilik ülke kalkınmasına yardımcı olmak aşamasından kalkarak evrim geçirmiş ve devletin piyasaları regüle etmesi şekline dönüşmüş. Karakter itibarıyla bakıldığında Avrupa Birliğinin geneli de benzer bir yapılanma gösteriyor. Yoksa Alman Hans, neden fakir Yunan köylüsünü finanse etsin? Bu noktada CHP ve Kemal Derviş seçimden başarılı çıkarsa önümüzdeki birkaç yılda ekonomide yeni regülasyon mekanizmaları veya mevcutların reforme edilmesi gündeme gelecek gibi görünüyor. 

Bu yapılabilirse hem sosyal demokrasi kulağını doğru taraftan göstermeyi yani ekonomi üzerinden diğer hedeflerine ulaşmayı öğrenecek hem de ülke AB normlarına daha kolay yaklaşabilecek. Bu ortamda 'ulusal solculuk' gibi Üçüncü Dünya söylemlerinin şansı pek görünmüyor. Sokaktaki vatandaş artık ulusallaşmak değil aksine uluslararasılaşmak istiyor.

(Bu yazı Finansal Forum gazetesindeki Başkentten Yansımalar köşesinde  02 Eylül 2002 tarihinde yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder