Cahit UYANIK
Türkiye'de ekonomi yönetimi son zamanlarda iyice dağınık bir görüntü vermeye başladı. Önce siyasi cepheye bakalım: Devlet Bakanı Ali Babacan'ın söylediklerinin ertesi gün tersinin çıkmasına alışmaya başladık. Maliye Bakanı Kemal Unakıtan ise kendisini şöhret rüzgarına kaptırmış görünüyor. 'Taş taş üzerinde bırakmam' zihniyeti ile nereye varılabileceğini gördüğünde de aynı şöhret manzaralarına malzeme olabilecek mi? Belli değil.
Ama Unakıtan Vergi Barışı nedeniyle sağladığı başarıyı ileride Ekonomi Bakanlığına veya güçlendirilmiş Maliye Bakanlığına tahvil edebilir. 58'inci Hükümet döneminde ekonominin gizli patronu olan Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener ise gözden düştü. Önümüzdeki birkaç ay içinde Babacan ve Şener'in daha zayıflayacaklarını kolayca öngörebiliriz.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ise '9 Mart Sendromu'nu haklı çıkarttı. Erdoğan geldikten sonra bürokrasi darmadağın oldu. Değiştirilmesi kolay makamlarla başlayan atama rüzgarı, yavaş yavaş güçlü bürokratların koltuklarına doğru esiyor. Ancak Erdoğan'ın önümüzdeki günlerde yamalı bohça görünümü veren parti grubunu toparlamak kadar bürokrasideki direnişle de uğraşması gerekecek.
Ekonomi yönetiminin bürokrasi cephesinde ise aynı dağınıklık söz konusu. Bir yanda 19 Nisan sabahı görevini bırakacak Hazine Müsteşarı Faik Öztrak'ın yaratacağı boşluğun dolup dolmayacağı kaygısı mevcut. Öbür yanda Merkez Bankası Başkanı Süreyya Serdengeçti, fiyat istikrarı hedefini tutturmakta gittikçe zorlanacak. Oysa yeni kanun gereği fiyat istikrarı onun işi... Belki de bu nedenle siyasi iktidarla çok ciddi birkaç sürtüşme yaşaması ihtimali de var. Türkiye'nin 50 milyar dolarına malolan bankacılık reformunun patronu BDDK Başkanı Engin Akçakoca da pek rahat değil.
Kriz döneminin bu soğuk kanlı görünüm veren bürokratları Türkiye'nin güncel üç ekonomik problemini simgeliyorlar: Borç çevrilebilirliği, enflasyonla mücadele ve büyük krizlerin patlak verdiği bankacılık sektörünün sağlıklı yürümesi... Bu bürokratların değiştirilmelerinin bir değil en az 100 defa düşünülmesi gerekiyor. Serdengeçti ve Akçakoca yasal teminatlar nedeniyle nispeten rahatlar. Fakat bunların saçma sapan tavırlarla rahatsız edildiklerinde koltuk düşkünü olmadıkları da herkesin malumu... Nitekim yasal teminat açısından daha korumasız bir görünüm veren Öztrak'ın aylardır çıkarılan söylentilere kulak tıkadıktan sonra 'İsteseniz de durmam' noktasına gelmesi buna en güzel örnek.
Türkiye'nin yakın geçmişindeki en zor döneminde, kendilerinden önce aynı görevi yapan kişilerin söylediklerinin ve yaptıklarının onlarca milyar dolarlık zarara yol açtığını bile bile görev üstlenen bu isimlerle daha nazik ve daha devlet adamı tarzı ilişkiler kurmak, AKP'nin değil Türkiye'nin yararınadır. Doğrudur; bir Hazine Müsteşarının, MB ve BDDK Başkanının görevinden ayrılması başlı başına ekonomik kriz yaratmaz. Ama bu kadar acemice görüntüler veren, hükümet ve parti içi uyumu sağlayamamış bir tek parti iktidarında böylesi ayrılmalar 'kriz alameti' olarak değerlendirilebilir. Felakete giden yolların iyi niyet taşları ile döşeli olduğunu unutmayalım.
(Bu yazı Finansal Forum gazetesindeki Başkentten Yansımalar köşesinde 14 Nisan 2003 tarihinde yayınlanmıştır.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder