5 Ağustos 2024 Pazartesi

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / AKP'NİN 1,5 AYLIK FATURASİ

Cahit UYANIK 

Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Türkiye'de iktidarın ateşten gömlek olduğunu giderek anlıyor. Seçim sonrasının o cicim günleri bitti. Nema ödemeleri, Nereden Buldun Yasasının iptali, Duble Yol Projesi konusunda ortaya çıkan gerçekler, IMF'nin Türkiye'ye geldiğinde nasıl bir tavır takınacağının belli olmayışı, İhale Yasasındaki sürpriz değişiklik çabaları, ABD'nin Irak konusundaki ölçüsüzlüğe varan baskıları, Tayyip Erdoğan'ın şahsı için yapılan anayasal düzenlemelere gösterilen tepki AKP Hükümetini zorlamaya başladı. Bu sorunlar listesinin önümüzdeki günlerde daha genişleyerek büyüyeceğini söyleyebiliriz.

Ortaya çıkan ilk verilere göre AKP Hükümeti dağınık ve koordinasyonsuz bir görüntü veriyor. Bazıları buna 'Tek başına koalisyon modeli' diyor. Gerçekten de AKP'nin değişik fikir ve ideolojileri bünyesinde barındıran yapısı hükümette karışıklık şeklinde ortaya çıkıyor. Üstelik kabineye alınmayan milletvekilleri de pek rahat durmuyorlar. Birçok bakanlıkta AKP'li milletvekillerinin egemenliği gözlenmeye başladı. Bürokrasi ise bu durumdan hayli rahatsız. AKP'nin RP, ANAP, DYP ve MHP'li yapısı yavaş yavaş ülkeye bazı maliyetler çıkartıyor. 

Oysa AKP'nin beyin takımını oluşturan isimler, kendilerinin iktidara hazırlıklı olduklarını söylemişlerdi. Görülüyor ki bu hazırlıklar pratikten çok siyasi hamasete yönelikmiş. AKP'nin bu dağınık yapısının geri planında acaba Recep Tayyip Erdoğan'ın başbakan olmaması mı var? Bu soruya bir ölçüde 'evet' demek mümkün. Ama her fırsatta planlı-programlı bir parti olduğunu söyleyen ve Başbakan Gül'e 'Kardeşim' diye seslenen Erdoğan'ın yokluğunun bu kadar etkili olmaması gerekir.

Bu siyasi analiz, gündelik örneklerle uzatılabilir. Ancak benim üzerinde durmak istediğim esas nokta, dağınıklık ve seçim sonrası popülizminin 2 yıllık fedakarlıkları tehdit eder noktaya gelmesi... Hükümetin ANAP'ın hırçınlaşmaya başladığı yıllardaki tavrını anımsatan 'Ben yaptım, oldu' ve 'Bir kere delmekle anayasaya bir şey olmaz' türünden düzenlemeleri ile icraat çabalarının elbette ekonomiye bir faturası olacak.

ANAP döneminde o fatura, borç/milli gelir oranının düşüklüğü nedeniyle iç ve dış borçlanmaya başvurularak dengelenebiliyordu. Ancak artık Türkiye'nin böyle bir lüksü yok. Bu oran neredeyse yüzde 100'e yaklaştı. Üstelik önümüzde tutturulması gereken yüzde 60'lık Maastricht Kriteri var. 

AKP'nin yaklaşık 1,5 aydaki icraatları Türkiye'nin ekonomik gerçekleriyle pek fazla bağdaşmıyor. Eğer AKP, tıpkı ANAP'ın yaptığı gibi davranacaksa Türkiye'yi bir maceralar dizisine sürükleyebileceğini söylemek için kahin olmaya gerek yok. AKP deneme-yanılma yöntemiyle uygulamaya koyacağı bazı icraatları birkaç yıl ertelese iyi olacak gibi görünüyor. O zaman, kısmen rahatlayacak ekonomik veriler ışığında yapılacak hataların telafisi daha kolay olabilir.

(Bu yazı Finansal Forum gazetesindeki Başkentten Yansımalar köşesinde  06 Ocak 2003 tarihinde yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder