14 Ağustos 2024 Çarşamba

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / MECLİS'İN ATEŞLE İMTİHANI

Cahit UYANIK 

Başbakan Bülent Ecevit'in geçen hafta yaptığı bir konuşmada tüm umutlarını yitirmek üzere olan Türk toplumuna Kurtuluş Savaşını hatırlatması hoş bir ortam yarattı. Ama aynı günlerde yüzde ikibinli faizler isteyen bankalarla, bu faizi ödemeyeceğini söyleyen sanayicilerin Osmanlı mirası bir saray-otelde toplantı yapmaları pek de hoş olmadı. 

Merak ediyorum,  acaba bu toplantının faturası kimin cebinden çıktı? Krizden 20 trilyonu aşkın repo geliri sağlayan TOBB'un mu yoksa memlekete 50 milyar dolara yakın zarar veren bir sektörün temsilcileri olarak Bankalar Birliğinin mi? Toplum olarak mütevazı olmayı unuttuk. Krizden nasıl çıkacağımızı bile saraylarda tartışıyoruz.

Bilmeyenler için hatırlatmakta fayda var: Şu anda birçoğu otele dönüştürülen, bazıları da müze olarak işletilen Osmanlı saraylarının önemli kısmı 1800'lü yılların ikinci yarısında Batı'dan alınan borç paralarla yaptırılmıştı. O dönemde Osmanlı'nın çıkardığı ballı börek türünden dış borçlanma tahvilleri, Avrupalı kızların çeyizlerinin en gözde parçalarını oluşturuyordu.

Çünkü bu yüksek getirili tahviller, Batılı müstakbel karı-kocaların saadet kaynağı idi. Gariban Anadolu köylüsünün kendi boğazından keserek Osmanlı'ya ödediği vergiler, dış borç faizi olarak dağıtılıyor ve bu paralar gösterişli giysilerle süslü balolara harcanıyordu.

2001 yılı Türkiyesinde de değişen birşey yok. DPT'nin hesaplamalarına göre son krizin Türkiye'ye getirdiği ek faiz faturası 2001 ve 2002 yılı için GSMH'nın yüzde 14'ü kadar... Artık Batılı kızlar 1800'lü yıllardaki gibi değil. Çeyiz filan düşünmüyorlar. Bizim zavallı Türk sanayicisi, işçisi, köylüsü ve esnafının ödediği vergiler çeyizleri değil, Batılı emeklilik fonlarının hesaplarını süslüyor. Globalizm adı altında pompalanan yeni emperyalizmin emme basma tulumbaları emeklilik yatırım fonlarıdır. Çünkü Batı'da insan yaşamının uzamasıyla birlikte refah arayışı, evlilik aşamasından yaşlılık aşamasına kaymış durumdadır. 

Yazının başındaki Kurtuluş Savaşı lafzına dönersek... Türkiye Cumhuriyeti düşmanlarından fiilen 1922 yılında kurtuldu ama borçlardan kurtulmak o kadar kolay olmadı. Genç Türkiye Cumhuriyeti de 1960'lı yıllara kadar Batılı kızların torunlarına tahvil faizi ve ana para ödemeye devam etti. Lozan Antlaşmasının  en çetin müzakereleri Düyun-i Umumiye'nin lağvedilmesi üzerine yoğunlaşmıştı. 

Kurulduktan 81 yıl sonra Meclis'i yine ışıltılı bir Ankara Nisanı'nda, önümüzdeki 15-20 gün için kritik görevler bekliyor. 23 Nisan'ı ne olur, umutla kutlayalım.

(Bu yazı Finansal Forum gazetesindeki Başkentten Yansımalar köşesinde 02 Nisan 2001 tarihinde yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder