17 Ağustos 2024 Cumartesi

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / İŞSİZLİK VE KARARSIZ DENGE

Cahit UYANIK 

Geçen hafta Yüksek Planlama Kurulu ilk toplantısını yaptı. İlk tahminlere göre 2004 yılında kişi başına düşen milli gelirin 3 bin 600 doların üzerine çıkacağı hesaplanıyor. 2001 yılında bu rakam 2 bin 100 dolar düzeyine kadar inmişti. Anlaşılan o ki kriz Türkiye'de gelir dağılımı pastasını iyice altüst etti. Çünkü milli gelirin dengeli dağılıp dağılmadığının en önemli göstergelerinden biri olan işsizlik oranlarında hiç bir iyileşme yaşanmazken, milli gelirin kriz öncesindeki rakamlara tırmanması açıkça bu anlama geliyor. 

Krizden önce bir iş sahibi ve milli gelir pastasından pay almakta iken, kriz sonrasında gelir düzeyi sıfıra düşen, borç harç yaşayarak iş bulduktan sonraki gelirini bile ipotek eden insanların milli gelire yansıması bu şekilde oluyor. Gelgelelim bu acı tablo kimse tarafından dile getirilmiyor. İğneyi kendimize çuvaldızı başkasına batıralım. Başta gazetelerin ekonomi sayfaları olmak üzere, dolar cinsinden maaşları cebe atan ekonomi sütunu sahiplerinin bu gerçeği dillendirmemesi çok acı...

Benzeri bir manzarayı Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in bir Bakanlar Kurulu toplantısı sonrasında 1 milyon kişiye iş bulunduğunu iddia etmesi sonrasında da yaşamıştık. Nutku kurumuş, dili tutulmuş, kalemlerinin mürekkebi bitmiş yazarlar, bu açıklamanın ne kadar yanlış olduğunu yazamamışlardı. Ekonomi gazeteciliğinin alfabesinin 'Anlamlı bir sonuca ulaşmak istiyorsan, bir dönemi geçen yılın aynı dönemi ile karşılaştır' ilkesiyle başladığının önemi kalmamıştı çünkü...

Türkiye 2001 Krizi sonrasında yeni bir işsizlik konseptine geçti. İşsizlerin üçte birinin beyaz yakalılardan oluşması işsizliği dönemsel olmaktan çıkarıp yapısal bir sorun haline getirdi. Çünkü bu insanlar inşaatlarda kum çekemez, kara sabanın arkasına takılıp çift süremez. Beyaz yakalıyı istihdam etmek için masa, sandalye, bilgisayar, internet bağlantısı, yemek parası, sigorta primi, sağlık sigortası lazım. Kimsenin de şu anda bu masrafları yapmaya niyeti olmadığına göre, sorun yapısal bir hale dönüşüyor.

Bunun yanı sıra kalifiye olmayan işgücü ile çalışmaya alışık olan işyerleri de bu alışkanlıklarından vazgeçmeye başladılar. Çıkaracakları işçileri çıkarıp ellerinde kalanların verimliliğini artırmaya ve onları fazla mesai yaptırmaya başladılar. Bu, Türkiye'deki kalifiye olmayan işgücünün de giderek yapısal bir işsizlik sorunu ile boğuşmaya başlayacağının işareti...

Türkiye'nin acilen kabuk değiştirmeye başlayan işsizlik sorununa el atıp çözmek için bir eylem planı üzerinde durması gerekiyor. Siz faizleri istediğiniz kadar düşürün, faiz dışı fazlayı isterseniz yüzde 10'a çıkarın; ekonominin en temel problemi olan istihdam dengesini sağlamadıkça, oluşturduğunuz dengenin ismi 'kararsız denge' olur. O da bir gün, hiç istemediğiniz bir anda bozulabilir.

(Bu yazı Finansal Forum gazetesindeki Başkentten Yansımalar köşesinde  13 Ekim 2003 tarihinde yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder