17 Ağustos 2024 Cumartesi

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / BEN GEZERİM, KİMSE KARIŞAMAZ

Cahit UYANIK 

Bu yılın Mayıs ayında Türkiye'ye gelen IMF Başkan Yardımcısı Anne Krueger, son dönemde dünyadaki ekonomik krizlerin birisi hariç hepsinin mali sistemden kaynaklandığı belirtmişti. Krueger, o günlerde Irak Savaşının şokunu yeni yeni atlatan AKP'nin çiçeği burnunda hükümetine, kapalı kapılar ardında "Eğer IMF'den kurtulmak istiyorsanız, bankacılık sisteminizi adam edin" demişti.

Krueger, gittikten bir-iki ay sonra dünya finans tarihine geçecek İmar Bankası Olayı kamuoyuna açıklanmak zorunda kalındı. BDDK Başkanı Engin Akçakoca önceki gün İstanbul'da katıldığı Finans Zirvesinde sorular üzerine, artık sektörde hile-hurda kalmadığını bildirdi. Üzülelim mi, sevinelim mi, inanalım mı, şüphe mi edelim; şaşırdık... Akçakoca'nın daha fazla özerklik ve bağımsızlık talepleri ise doğrusu pek yerinde değil. 

Çünkü Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in IMF Heyetinin Türkiye'den ayrılışı ile aynı dakikalara denk gelen basın toplantısında açıkladığı kanun tasarısı taslağı, zaten BDDK'yı sektörün değil Türkiye'nin en güçlü kurumlarından birisi haline getirecek. Zaten Hazine'nin 40-50 milyar dolarlık borçlanma kağıdına talip olmuş bu kurumda, özerkliğin de sınırları açıkça çizilmeli.  Çünkü o kağıtları BDDK bürokratları değil, okullarında titreyerek ders gören, A harfini öğretecek öğretmen bulamayan çocuklar ödüyor ve ödeyecek. Elbette hesap verilecek. Hesap verilmeye verilmeye veya hesap verilirmiş gibi yapa yapa bu hale gelmedik mi?

Geçenlerde devletin Anadolu Ajansından ilginç bir haber geldi. Haberde bir üst kurulda (BDDK değil) toplantılara katılma tenezzülünde bulunmayan üyelerin yoklama kaçağı halleri anlatılıyordu. Haberde üst kurul üyelerinin yurt dışı seyahat keyiflerine ilişkin ayrıntılı bilgiler de veriliyordu. Bilgilere dayanarak soru soran muhabire üst kurul başkanının cevabı aynen şuydu: "Bizde üst kurul üyeleri istediği dış geziye çıkabilir. Bunu sadece Kurul'a bildirmesi yeterlidir. Harcırahları, yollukları kendisine ödenir. O gezinin nedeni, üyenin kendi inisiyatifindedir".

Hayret ki hayret yani... Cumhurbaşkanı bile dış gezilerine çıkarken Meclis'i bilgilendiriyor, bir bakanın dış gezi faaliyeti Dışişleri Bakanlığı ve Başbakanlık'ın iznine tabi, belediye başkanları İçişleri Bakanlığından destur almadan dış hatlar terminaline bile giriş yapamıyorken; bu ne lüks, bu ne sefa, bu ne başına buyrukluk... Eğer özerklikten anlaşılan bu ise o ülkede ne demokrasi, ne bürokrasi, ne Allah-Kitap korkusu kalmış demektir. Üst kurullarımızın geldiği nokta işte bu... Daha fazla özerklik diyenlere ve bunlara ne söyleyeceğini şaşıranlara yardımcı olsun diye yazdım...

(Bu yazı Finansal Forum gazetesindeki Başkentten Yansımalar köşesinde  20 Ekim 2003 tarihinde yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder