Cahit UYANIK
IMF, yaklaşık bir aylık aradan sonra yeniden Türkiye'ye geldi ve temaslarına başladı. Heyet, Türkiye'ye giriş yapar yapmaz koalisyon hükümetinde büyük bir çalkantı daha yaşandı ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz istifa etti. Böylece geçen hafta bu sütunda dile getirdiğimiz IMF ile siyasetin sinir katsayısı arasındaki yakın korelasyon bir kez daha teyit edilmiş oldu.
Öksüz'ün istifasında IMF, Dünya Bankası ve Amerikan yönetiminin bir etkisi var mıdır? Bunları hep birlikte önümüzdeki günlerde yapılacak açıklamalarla öğrenebileceğiz. Ortamın netleşmesi için özellikle Öksüz'e büyük görev düşüyor. Öksüz, eğer son birkaç ay içindeki huysuzluğu ve muhalif davranışlarında kendi dışında gelişen ve ulusal onuru zedeleyecek bazı konular rol oynadıysa, bunları kamuoyuna açıklamalı. Öksüz unutmamalı ki bir ülkenin ulusal çıkarları, devlet çıkarlarının üzerindedir.
Aslında Türkiye ile IMF ilişkileri uzunca bir süreden bu yana bir 'sis perdesi' altında gelişiyor. Kamuoyu olup bitenleri pazarlıklar bittikten sonra öğrenebiliyor. Bu durum ise üzerinde pazarlık yürütülen konuların kamuoyundaki bağımsız gazeteciler ve uzmanlar tarafından tartışılmasını engelliyor. Söz gelimi bugünlerde ortalığı yine 'Para Kuruluna geçileceği' veya 'Döviz kurunda bant sistemine dönüleceği' yönünde söylentiler kapladı. Ama bu konuda ortaya çıkıp da demeç veren bir ekonomi bürokratı yok.
Gazetecilerin telefonlarına çıkılmıyor veya dedikodular ortalığı iyice kapladığında yazılı bir açıklama ile spekülasyonların önüne geçilmiyor. Gazetecilere gösterilen lakayt tavır giderek yayılıyor ve büyüyor. Ama nedense bankacılarla toplantı üstüne toplantı yapılıyor. Bazı bürokratların ve danışmanların bankacılara telefonda bilgi aktardığı iddiaları bile mevcut.
Peki bu eğilim ne zaman başladı? Kur çapasına dayalı ekonomik programda büyük gedikler açıldığı hissedildiğinde diyebiliriz. Yani bu dönem 2000 yılının Eylül ayına denk geliyor. Selçuk Demiralp'in müsteşarlığı dönemnde IMF Heyetinin can güvenliği gerekçe gösterilerek basına büyük yasak ve kısıtlamalar getirildi. Özellikle gazetecilerin IMF ile pazarlıkların yoğunlaştığı Hazine Müsteşarlığına girişleri kısıtlandı.
IMF ile ilgili güvenlik kaygıları hafifledi ama gazetecilere konulan yasaklar gevşemedi. Bugün kapılar hala gazetecilere kapalı. IMF ile görüşmeler büyük bir esrar perdesi arkasında sürdürülüyor. IMF'nin yani el oğlunun giderayak düzenlediği basın toplantıları da olmasa, vatandaş pazarlıklardan haberdar olamayacak. Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Kemal Derviş, ekibi ve ekonomi yönetimindeki üst düzey bürokratları bu yanlış davranışlarından bir an önce vazgeçmeleri konusunda uyarmak da özgür basının görevi. Bizden söylemesi...
(Bu yazı Finansal Forum gazetesindeki Başkentten Yansımalar köşesinde 23 Temmuz 2001 tarihinde yayınlanmıştır.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder