23 Ağustos 2024 Cuma

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / İŞ DÜNYASI VE GÜVENLİK

Cahit UYANIK 

Ardı ardına patlayan 4 bomba ve onu izleyen haftalarda ortaya çıkan gerçekler, terörün yavaş yavaş iş dünyasının içine sızmakta olduğunun delili. Böylesine büyük ve tüm dünyayı dehşete düşüren eylemlerin planlayıcı ve finansörlerinin kendilerine 'iş adamı' süsü vermesi Türkiye'ye ders olmalı. Türkiye pek çok alanda olduğu gibi iş dünyasına girip çıkanların kütüğünü bile tutmuyor. Yani bu konudaki kayıt dışılık önümüzdeki dönemde daha fazla başımızı ağrıtabilir.

Şüphesiz Türkiye'de girişim özgürlüğü var. Kimse kimsenin yeni bir işyeri açmasına, yeni bir yatırıma girişmesine sudan sebeplerle engel olamaz. Ancak Türkiye'de iş dünyasının kendi kendini denetleyecek mekanizmalarının olmaması veya etkin çalışmaması, devletin piyasalarda denetleyici olarak değil de oyuncu olarak bulunması, mevcut denetimlerin ise yasak savma kabilinden yapılması terör örgütleri için iş adamı kamuflajını cazip kılıyor. 

Türkiye, benzeri bir hatayı finans sektöründe yaptığı için hala çok büyük faturalar ödüyor. Kim bankacı kim bankacı değil veya kim bankacı olmalı kim bankacı olmamalı  ayrımı iyi yapılamadığı için, adına yolsuzluk diyerek rahatladığımız büyük finans sahtekarlıkları önümüze onlarca milyar dolarlık faturayı koyup gitti. 

Türkiye dünyadaki gelişmeleri iyi takip edebilse, iş dünyası içinden bazı istihbari bilgi edinebilecek yapılanmaları sağlamış olsaydı, acaba batık bankaların faturası daha küçük olabilir miydi? BDDK'nın eski başkanı Engin Akçakoca'nın 'finansal dedektiflik' önerisi hala akıllarda... Bu soruların dikkatlice irdelenip sonuçlarına göre yeni önlemler alınması gerekiyor. 

Bu günlerde Türk devletinin istihbarat örgütleri mercek altında. Her büyük olaydan sonra olduğu gibi istihbaratın yapısının değiştirilmesi uzun uzun tartışılıyor. Ancak bu tartışmaların hemen hemen hiç bir yerinde ekonomik istihbarat, sanayi casusluğuna karşı koyma, terörün internet üzerinden kurduğu haberleşme ağını izleme ve finansal istihbaratın önemi gibi konular yok. 

Acaba İstanbul'u kana bulayan ve adı bir türlü konulamayan ancak El Kaide'nin sponsore ettiği kesinleşen son örgüt, iş dünyası içinde faal iken yakalanamaz mıydı? Yıllarca İstanbul'daki piyasalarda faaliyet gösteren iş adamı görüntüsündeki terörist beyinlerin hiç şüpheli bir davranışı olmadı mı? Yıllarca Bingöl'de internet-kafe işleten Hizbullahçıların İstanbul'a kaçmaları neden güvenlik güçlerinin dikkatini çekmedi? Bu sorular daha böylesine sürdürülüp uzatılabilir. 

Türkiye'nin yaşadığı bu acı deneyim; iş dünyasına giriş-çıkışların disipline edilmesi ile devletin istihbarat örgütlerinin yeniden yapılanması gibi konulardaki derslerin unutulmaması ve gereğinin yapılmasını zorunlu kılıyor.

(Bu yazı Finansal Forum gazetesindeki Başkentten Yansımalar köşesinde  01 Aralık 2003 tarihinde yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder