19 Ağustos 2024 Pazartesi

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / CARİ AÇIK REVİZYONU TARTIŞILMALI

Cahit UYANIK 

Türkiye ekonomisinde son üç haftada yaşananlar tam 'sıyırdı geçti' dedirtecek cinstendi. Bir yanda yaşananları analiz edip topluma aktarmaktan aciz bir ekonomi yönetimi, öbür yanda doların 250 bin lira artması karşısında neredeyse zil takıp oynayacak siyasetçiler ve onları destekleyen iş adamları vardı. Kimse olayın reel boyutlarıyla ilgili değildi.

Kimse bunun bir 'düzeltme hareketi' olduğunu ama dikkatli davranılmazsa  'batırma hareketi'ne dönüşebileceğini söyleyemedi. Doları 1.300 seviyesinde tutan olumlu iç ve dış etmenlerin tam tersi yönde harekete geçmesi, yüzde 20'ye yaklaşan bir devalüasyonu beraberinde getirdi. Bu fiili devalüasyonun fiyat hareketlerine, cari açığa ve GSMH'ye etkisini ise birkaç ay içinde göreceğiz. 

Ama tehlike henüz geçmiş değil. Ekonomi yönetimindeki isimler, Türkiye'nin son iki yılda benzeri etkiler içine girdiğini ve bunlardan yara bere almadan çıktığını ileri sürerek hata ediyorlar. Tezkere, Irak Savaşı, Kıbrıs Meselesi gibi olaylar doğrudan doğruya ekonomik değil siyasi faktörlerin ön planda olduğu gelişmelerdi.

Oysa FED'in faiz artırımı, petrol fiyatlarının 10 dolara yakın artması, hükümetin yüzde 6,5 faiz dışı fazlayı azaltmak istemesi, IMF ile ilişkilerin geleceği konusundaki kafa karışıklığı doğrudan ekonominin kendi doğası ile ilgilidir. Tezkere ve Kıbrıs gibi iki önemli konuda yanlış yollardan geçerek doğru sonuca ulaşma konusunda siyasi şansı gülen hükümetin, ekonomi yönetiminde böyle bir şansı olamaz. Çünkü ekonomi şansın ve mucizelerin değil, alınan veya alınmayan kararların ceremesinin çekildiği bir alandır.

Bu çerçevede Türkiye'nin önümüzdeki günlerde özellikle cari açık konusundaki hedeflerini gözden geçirmesinde fayda vardır. Artan her dolar petrol fiyatı, döviz harcamalarımızı yaklaşık 150 milyon dolar artırdığına göre, şimdiden cari açığın 6'da 1'i rezerve edildi demektir. Dua edelim de petrol fiyatları 50 dolara doğru tırmanmasın... Hatırlayan çıkacaktır, Irak Savaşı öncesinde bazı analistler petrolün gelecekteki varil fiyatına 70 dolar değer biçmişlerdi. 

Benzeri şekilde FED faizlerinin yıl sonuna kadar yüzde 2'ye çıkmasının dış borç stokumuza ve yeni borçlanma arayışlarına etkisi, döviz akımlarının azalmasıyla gerekecek ek finansmanın maliyeti, FDF'yi yüzde 5-5,5 düzeyine çekme taleplerinin yaratacağı ek fatura gibi unsurların etkisi iyice araştırılmalıdır. 

Şu anda 9 milyar dolar düzeyindeki cari açık, GSMH'nın yüzde 3'üne denk geliyor. Dolar kuru arttıkça milli gelir düştüğüne göre bu oran şimdiden yüzde 3,5 sınırını zorluyor olabilir. Zaten yüzde 4 sınırı geçildiğinde alarm zilleri sonuna kadar çalıyor demektir. Yüzde 5'e yaklaşıldığında ise alınacak hiç bir önlem bu anafordan kurtulmaya yardımcı olamaz. Felakete giden yolların iyi niyet taşları ile örülü olduğunu unutmadan Türkiye'de daha koordineli, daha gerçekçi ve daha önlemci bir ekonomi yönetimine ihtiyaç var.

(Bu yazı Finansal Forum gazetesindeki Başkentten Yansımalar köşesinde  17 Mayıs 2004 tarihinde yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder