27 Ağustos 2024 Salı

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / ALMAN KAMUOYU YUMUŞUYOR MU?

Cahit UYANIK 

Neredeyse her hafta düzenli olarak adreslere postalanan Alman Haberler Servisi bülteninin sonuncusunda ilginç bir haber yer alıyordu. Haber, Türkiye'de çoğumuzun Başkanı  Prof. Dr. Faruk Şen aracılığı ile tanıdığı Essen'deki Türkiye Araştırmalar Merkezinin (TAM) yaptırdığı bir anketten alıntıydı. TAM'ın anketine göre geçmişten bu yana en ciddi muhalefetin bulunduğu ileri sürülen Alman toplumunun üçte ikisi Türkiye'nin AB üyeliğini desteklemeye başlamıştı.

Ankete göre Türkiye koşulları yerine getirdiğinde tam üye olabileceğini düşünen Almanlar'ın oranı yüzde 58'e ulaşmıştı. Bu sayı, daha birkaç yıl önce yüzde 30-40'ı geçmiyordu. Ankete katılanların yüzde 8'i ise Türkiye'nin kısa vadede ve şartsız kabulünden yana görüş bildirmişti. 

Anketteki bir başka veri ise Alman iç siyaseti ile Türkiye'nin AB tam üyeliği arasındaki ilişkiyi tespit etmeye yönelikti. Buna göre Alman Sosyal Demokrat Parti (SPD) yandaşlarının yüzde 72'si Türkiye'nin tam üyeliğine sıcak bakarken, Hristiyan Demokrat Parti (CDU) yandaşlarının bile yüzde 59'u buna destek veriyordu. Yani Alman iç siyasetinde de konsensusa doğru bir gidişat olduğu görülüyordu. 

Türkiye'nin tam üyeliğini savunanların en önemli gerekçesi ise bunun Avrupa'daki ve Almanya'daki Türkler'in entegrasyonuna yardımcı olacağına inanılmasından kaynaklanıyordu.  Bu kişilerin oranı yüzde 61'e ulaşırken, Türkiye'nin coğrafi olarak Avrupa'ya ait olmasını gerekçe gösterenlerin payı ise yüzde 53'e çıkıyordu. Böylece Türkiye'nin AB'ye alınmamasını, topraklarının sadece yüzde 5'inin Avrupa'da bulunması nedeniyle coğrafi gerekçelere oturtmaya çabalayan ve başını Fransa Eski Cumhurbaşkanının çektiği grubun tezinin ise toplumca yeterince kabullenilmediği anlaşılmış olabiliyordu. Türkiye'nin AB'ye alınma gerekçesinde üçüncü sırayı ise yüzde 50 ile askeri ve stratejik gerekçeleri öne sürenler oluşturuyordu. 

Peki Türkiye'nin üyeliğine karşı çıkan üçte birlik (yüzde 32) kesim ne gerekçeleri ileri sürüyordu? Karşı çıkanların yüzde 66'sı insan hakları ve demokrasiye yeterince saygı gösterilmemesini ileri sürüyordu. Ankete katılanların yani evet veya hayır cevabını verenlerin yüzde 60'ından fazlası ise Türkiye'deki kökten dincilik ve radikalizmden endişe duyduklarını, yüzde 59'u ise askerlerin siyaset üzerindeki etkisinin fazla olduğunu düşünüyordu. 

Sonuçta Türkiye'nin 2004 yılında insan hakları ve demokrasi alanında yeni adımlar atması, AKP'nin kökten dincilikle mücadele konusunda samimiyetini iyice göstermesi ve askerlerin itirazlarını biraz daha kapalı kapılar ardında dile getirerek demokratik oluşuma katkıda bulunmaları gerekecek gibi görünüyor. 

Türkiye'nin Alman kamuoyunu ikna etmesi, AB tam üyeliği konusunda önemli bir adım oluşturacak. Hele hele önümüze Kıbrıs gibi yapay engeller çıkarılırken bu daha kritik bir değer taşıyacak.

(Bu yazı Finansal Forum gazetesindeki Başkentten Yansımalar köşesinde  29 Aralık 2003 tarihinde yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder