7 Ağustos 2024 Çarşamba

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / 3 KASIM VE GELECEĞİMİZ

Cahit UYANIK 

Türkiye adeta bir katastrof içinden geçiyor. Türkiye'nin devlete bu kadar ihtiyaç duyduğu ancak devletin bu kadar zayıf olduğu bir başka barış zamanı yaşandı mı, bilmiyorum. Belki de Osmanlı'nın kaybettiği gücünü kazanmak için kendisini cenkten cenke attığı 20'inci Yüzyılın başlarını içinden geçtiğimiz günlerle karşılaştırabiliriz. Ama o dönem de adı üstünde savaş zamanlarıydı. 1911 Balkan Harbi ile başlayan süreç 1923'te Cumhuriyet'in ilanına kadar sürüp gitmişti.

Anlaşılan o ki Türkiye'nin bu coğrafyada yüzü rahat görmeyecek. Her zaman eller tetikte durmak zorundayız. Silahlı Kuvvetler güçlü ve vurucu olmalı. Ama Türkiye'nin bölgedeki çıkarlarını korumak için acilen ekonomisini dengeye getirmesi lazım. Öyle IMF'nin iane kabilinden vereceği 1-1,5 milyar dolara gözümüzü dikip beklemek konumunda olmamalıyız. Bunu yapabilmenin yolu da iç siyasi sistemi dengelemekten geçiyor. 

Türkiye'nin sırf batık bankalar ve siyasi popülizm nedeniyle son 4-5 yılda sırtına yüklenen 50 milyar dolarlık yükü eritip, hiç hata yapmadan üretim-finans-tüketim  dengelerini kurması elzem... Yoksa Türkiye'deki ekonomik krizden medet umanlar daha çok iş karıştırmaya çalışabilirler. 

Umarım 3 Kasım seçimi bu yolda atılmış önemli bir adım olur. Bol keseden vaat yağmuru, pilav üstü döner, polaroid fotoğraflar ve şarkıcı-türkücü popülizmiyle ülkenin geleceği birbirine karıştırılamaz. Türkiye'nin önümüzdeki 3-4 yılını istikrar içinde ve güçlü bir yönetimle geçirmesi lazım. Öyle türban-başörtüsü, Türkçe ezan, Taksim'e cami, çok uluslu şirketlerin peşine adam taktığı parti liderleri ile uğraşılacak zaman değil. Zaman, ciddi ve bilgili devlet adamlarının zamanı...

Aslında ülkenin Batı sınırları Avrupa Birliği ve NATO'ya üye veya üye olmak isteyenlerin çoğalması nedeniyle nispeten istikrara kavuştu. Oradan pek zarar gelmez. Ama Doğumuz öyle mi? Her gün bir kavga-gürültü, belalı adamlar kol geziyor. Saddam, İran mollaları, Ermenistan'ın muhteris ve maceracı politikaları, kaypak ve dişini her an göstermeye hazır Suriye, bir de elbette dev kudret Rusya...

Bunlar yetmiyormuş gibi Kuzey Irak'taki Kürt grupları da hareketlendi. Abdullah Öcalan'ın paçayı sıyırması ve Türkiye'nin AB politikalarının netleşmesi oradaki aşiretlere cesaret verdi anlaşılan... Ama Barzani ve Talabani'nin unuttuğu bir şey olmalı: Türkiye'de yüzlerce Kürt aşireti var ve her birisinin de Barzani ve Talabani'den güçlü reisleri... Türkiye Cumhuriyeti nüfus cüzdanı taşıyan bu aşiretler, en küçük şikayetleri olmadan yaşayıp gidiyorlar. Türkiye'nin birisi İran'ı kendisine arkalamış, öbürü de ABD'nin gülücüklerine kanan bu iki aşiret reisine söyleyecek şeyleri olmalı. Mesela ne mi? Zor (güç) oyunu bozar.

(Bu yazı Finansal Forum gazetesindeki Başkentten Yansımalar köşesinde  14 Ekim 2002 tarihinde yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder