10 Nisan 2024 Çarşamba

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / DÖVİZ ALIŞKANLIĞI VE ENFLASYONUN KADERİ

Cahit UYANIK 

Türkiye, 9-10 aydır ciddi bir enflasyonla mücadele programı uyguluyor. Program süresince cevap aranan sorulardan belki de en önemlisi şu: Enflasyon gerçekten düşecek mi? Fiyat artışlarının sür-git devam etmesi umutlarımızı azaltıyor, belki karamsarlığa düşürüyor. Her ayın 3'ü akşamında, geçmiş ayın enflasyonu belli olduğunda televizyon ekranlarında izlediğimiz çarşı-pazar görüntülerinde "Bana göre enflasyon düşmüyor. Her pazara gelişimde fiyatlar artıyor" diyen sokaktaki vatandaş, bunun en açık kanıtı. Enflasyon artık Türkiye'de ekonomik bir problem olmaktan çok, günlük yaşamdaki dengeleri kökten etkileyen bir psikoz haline dönüşmüş durumda.

Ama Enflasyonla Mücadele Programının ana felsefesi, yıllardır yaşanılan enflasyon olgusunun iyi analiz edildiğini gösteriyor. Türkiye'de enflasyonist bekleyişlerle döviz kuru arasında ciddi bir bağ var. Döviz ve dövizi baz alarak hesap yapma alışkanlığı yani 'dolarizasyon' toplumun vazgeçemediği bir davranış biçimi. Kitaplarda yazdığına göre döviz kuru, bir ülkenin ekonomisini diğer ülkelerin ekonomisi ile karşılaştırabilmek için geliştirilmiş bir mekanizma. Türkiye'de ise döviz kuru bu rolünün yanı sıra insanların tercih ve bekleyişlerinin ekonomiye aktarıldığı bir rol de üstleniyor. Oysa normal dengelerin sürdüğü bir ekonomide, bu rolü daha çok faiz oranları üstleniyor. Türkiye'de faiz oranı denilince ise akla devletin taze kaynak ihtiyacı ile siyasi risk ve belirsizliklerin ekonomiye ne kadar yansımasının beklendiği anlaşılıyor. Sonuçta ne döviz kuru ne de faiz, ekonomideki gerçek rollerini oynayamıyorlar.

İşte ekonomik programda döviz kurlarının 18 aylığına ve günü gününe ilan edilmesi, ikinci 18 ayda da uygulanacak sistemin açıklanması döviz kurunun zararlı psikolojik boyutunu ortadan kaldırmayı amaçlıyor. Hedef, 2003 yılına gelindiğinde döviz kurunu enflasyondan bağımsız bir değişkene dönüştürmek. Ekonomideki tüm karar ve işlemleri, milli paraya bağlı olarak değişen faiz oranları ile yönlendirmek. Ancak Türkiye'nin geride bıraktığı 10 aydaki döviz kuru uygulamaları, yılların alışkanlığının kolay kolay kırılamadığını gösteriyor. Döviz mevduat hesaplarında çözülme yaşanmaması, bazı sektörlerde görülen yüksek oranlı zamlar ve dövize endeksli tüketici kredilerindeki canlanmalar bunun en tipik göstergeleri.

Türkiye yaklaşık 40-50 yıllık döviz sorunsalında yeni bir evreye girmek üzere. Döviz kuru, Türkiye ekonomisinin gerçek gücünü yansıtır bir gösterge olmaya doğru ilerliyor. Türkiye'de faiz-kur dengesinin kurulması, ekonominin iç ve dış dengesinin oturtulması anlamına geliyor. Bu noktada temel sorunumuz olan enflasyonun düşüp düşmeyeceğini yanıtlamak daha kolay olacak. Türk ekonomisinde döviz kuru üzerine yıkılmış olan psikolojik boyut, faize doğru yönlendirilmedikçe, enflasyonda düşüş sağlamak hayalcilik olacaktır. Türkiye faizi etkin bir ekonomik araç olarak kullanacak ekonomik ortamı oluşturduğu taktirde, parasallaşan ve dolarize olan ekonomiyi gerçek ayar ve denge noktasına oturtabilecektir.

(Bu yazı Finansal Forum gazetesindeki Başkentten Yansımalar köşesinde 25 Eylül 2000 tarihinde yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder