26 Nisan 2024 Cuma

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / DEMOKRASİ CENTİLMENLERİ

Cahit UYANIK 

Bugün 'Ertesi Gün'... Dünyadaki ciddi siyasetçilerin nadiren şapkayı önlerine koyup da düşündükleri kısa zaman aralıklarından birisi. İngiltere'de Margaret Thatcher, Almanya'da Helmut Kohl böylesi bir günün ardından parti genel başkanlığı veya siyasetten çekilmişlerdi. Sonuç? Ne İngiliz Muhafazakar Partisi battı ne de Alman Hristiyan Demokrat Partisi... Yeni liderler seçerek yollarına devam ettiler. Türkiye artık bu tür 'Demokrasi Centilmenliği' örneklerini yaşayacak olgunluğa erişti mi? Bekleyip göreceğiz. Bunun için noter kefaleti, hatır-gönül senedi gibi basitliklere hiç gerek yok.

Tüm siyasi parti liderlerinin iddiası ortada. Yaklaşık bir aydır süren seçim kampanyasında rakiplerinin hiç birisiyle tartışmayarak, her gece televizyon televizyon gezerek kendilerini açıkça ifade imkanı buldular. Ne sorgulama yeteneği yüksek gazetecilerin karşısına oturmayı kabul ettiler ne de usta açık oturum yöneticilerinin bıçaktan keskin sözlerine maruz kaldılar. Seçmen, sakin kafayla hepsini dinledi. Söylenmeyen tek şey kalmadı. Provokasyon ve açık oturum goygoyculuğu yapılmadan, neredeyse eşit koşullarda seçime gidildi. Hatta bazı televizyonlar ajitasyona bile alet oldu veya edildi.

Buna karşılık kamuoyu, her liderden beklediğini açıkça dile getiriyor. Mesela tüm olumlu rüzgarları yelkenine doldurmasına rağmen yüzde 13-14 alan bir Bülent Ecevit'i düşünebiliyor musunuz? Ya da Atatürk'ün Partisi söylemini kullanmasına rağmen onu barajın altına düşüren bir Deniz Baykal'ı..? Turgut Özal'dan daha uzun zamandır ANAP'ın başında oturmasına rağmen yüzde 14-15'e razı olan Mesut Yılmaz'ın hali nice olmalı? Arkasında DYP gibi bir ulu çınar olmasına rağmen yüzde 13-14 oy alan Tansu Çiller, herkesin gözünün içine baka baka yeni bir yalan uydurabilir mi? Herşeye rağmen Erbakan Hoca ile RP'nin miras ve desteğini arkasında hisseden bir Recai Kutan 5-6 puanlık oy kaybını nasıl telafi edebilir?

Türkiye'de seçimler uzun yıllardan bu yana liderlerin etrafındaki kadroların nasıl eleneceğinin belirlenmesine yarıyor. Her seçimde Meclis'in üçte ikisinin yenilenmesi başka nasıl açıklanabilir? Hal böyle olunca o sihirli 550 rakamının içine giren 400 kişi, bir daha seçilemeyeceğini bildiği için tüm ilkesizliklere eyvallah diyor. Kimisi parti parti dolaşıyor kimisi kendisini iş ve ihale takipçiliğine sardırıyor.  Geriye kalan 100-150 milletvekilini 5 partiye böldüğünüzde liderin etrafında bulunan ve parti MKYK'larını oluşturan isimler ortaya çıkıyor. Lider değişmeden de bu isimleri değiştirmek pek olası değil. 

Türk siyasi parti liderlerinin artık seçimleri kocaman ve seyrek dokunmuş bir milletvekili eleği gibi görmekten vazgeçmeleri gerekiyor. Aksine seçimler tek delikli bir huni gibi olmalı. Bu huniden partisini geçiremeyen lider bırakıp gitmeli. Demokrasinin tabanının yenilenmesi ve halkı kucaklar hale gelmesi, liderlerin demokrasi centilmenliğini öğrenmesine bağlıdır. Centilmenler daktilo başına,  istifa mektubu yazmaya...

(Bu yazı Finansal Forum gazetesindeki Başkentten Yansımalar köşesinde 19 Nisan 1999 tarihinde yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder