30 Nisan 2024 Salı

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / KÖTÜYE EVRİLMEK

Cahit UYANIK 

Olacağı buydu. Yıllar önce bankacılık sektörünün gelip gelebileceği noktanın bu olduğu söylendiğinde 'üç maymun oyunu' oynayanlar, şimdi ne düşünüyorlar acaba? Devlet, içine düştüğü kamu finansman krizinde her söylediğini dinlediği ve her istediğini kabul ettiği bankacılık sektörünü zor günlerin eşiğine getirdi bıraktı.

Sektörün her talebine yumuşak yaklaşan devlet baba, gittikçe asileşen bazı evlatlarının kulağını çekemiyor bile... Sadece borcunu-harcını üstleniyor. Devlet Eski Bakanı Taner'in sözüne bakılırsa daha böyle bir düzine evlat var. "Babacığım borcunu-harcımı üstlensin" diye taklalar atıyorlar. Hani borçları da çay-kahve borcu gibi olsa... Kimisine 250, kimisine 300 milyon dolar pompalayarak 'tahsil edildi' damgası vurulabilecek cinsten borçlar...

Başbakan Mesut Yılmaz'a geçen hafta düzenlediği basın toplantısında yöneltilen ilk soru "Ne olacak bu kamu bankalarının hali?" mealinde bir şeydi. Yılmaz, her zamanki pozları ve 'sade suya tirit' bir cevapla soruyu geçiştirdi. Oysa Yılmaz, hafta sonunda kamu bankalarının sayısının bir tane daha artacağını çok ama çok iyi biliyordu. Burası Türkiye. Sorular cevabın içine gizlenmiş; cevaplar yeni soruları içinde barındırıyordu.

Peki bu noktaya nasıl geldik? Soruya klasik 'Önüne gelene banka kurma izni verildi; verilmekle kalınmadı, mevduat garantisi de zamanında kaldırılmadı' cevabını vermeyeceğim. Bence devlet de bankalar da 'kötüye evrildi'. Yani devlet ve bankalar 1994'te yaşadıkları büyük arbededen hiç bir ders almadılar. 

1994 Krizinde 3 bankayı 'açık pozisyon' ve 'banka sahibi-banka tüzel kişiliği arasındaki çarpık ilişkiler' batırmıştı. Bu sorunlardan ilkini besleyen 'değerli TL-düşük kur' politikası 1994 sonunda terk edildi. Bankaların yeni ve reel kur politikasıyla, açık pozisyon problemi yaşamaları için sürpriz olması gerekiyordu. Başbakan Yılmaz'ın "Devalüasyon isteyen cahildir" sözünün geri planında da bu var. 

İkinci sorun yani banka sahipleri-banka tüzel kişiliği arasındaki ilişkiler konusunda ise ciddi bir önlem alınmadı. Devlet, bu konudaki ihtiyaçları yetersiz bir KHK ile telafi etmeye çalıştı. Ama kararname Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilince eli kolu bağlandı. Kamu sektörünü gözetlemek ve denetlemekle mükellef olan kamu birimleri, birkaç yıldır zifiri karanlıkta idare lambası ile yollarını bulmaya çalışıyorlar. 

Bu ortamda bankalarımız ne yaptı? 1994'ten bu yana iyice azgınlaşan reel faizlerden çöplenmek için ellerinden geleni yaptılar. 'Modernize oluyoruz' adına ölü gösteriş yatırımları, bağlı olduğu holdinge yüzde 100 devlet teminatlı  mevduat toplamak ve dolayısıyla kredi aktarımı, bu da yetmezmiş gibi başı sıkıştığında 64'üncü Madde zırhı... Bankacılık sektörünün daha fazla kötüye evrilmesini durdurmak için bir an önce Bankacılık Yasa Tasarısını Meclis'ten geçirmeliyiz.

(Bu yazı Finansal Forum gazetesindeki Başkentten Yansımalar köşesinde 11 Ocak 1999 tarihinde yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder