5 Nisan 2024 Cuma

BAŞKENTTEN YANSIMALAR/ GERÇEĞİN PABUCU VE IMF

Cahit UYANIK 

IMF Heyetinin bir Türkiye seferi daha geçen hafta ortasında başladı. IMF Heyetini izlemekle o kadar çok gazeteci ve televizyoncu görevlendirilmişti ki, Heyet Başkanı Martin Hardy buna çok şaşırdı. E tabi işin içine stand by söylentileri girince, ana haber bültenlerine malzeme arayan televizyoncular da Hazine'nin kapısına kamp kurdular. Ola ki Türkiye IMF ile böyle bir anlaşma imzaladı; o meş'um haber sunucusunun metalik sesini duyar gibi oluyorum: "Evet sevgili seyirciler. Türkiye ekonomisi seçime beş kala IMF'nin vesayetine sığındı. Acı var mı efendim acı..?"

Az önce kurduğum fantezi, televizyoncularla ilgili. Ama Hardy'e yoğun ilgiyi hayretle müşahede eden emektar ekonomi muhabirlerinin aralarında yapılan son espri ise şöyleydi: "Mister Hardy acaba 18 Nisan seçimlerine hangi partiden girecek? Seçim bölgesi olarak New York'u mu yoksa Washington'u mu seçecek?"

Ünlü bir söz var, sanırım Mark Twain söylemiş. Twain "Gerçek pabucunu giyene kadar, yalan dünya turu atar" diyor. Bu söz Türkiye-IMF ilişkilerine 'cuk' deyip oturuyor. Türkiye halen IMF ile Yakın İzleme Anlaşması çerçevesinde bir ilişki yürütüyor. Bu ilişkinin parasal boyutu yok. Çünkü bu anlaşma imzalanırken stand-by'ı gerektirecek koşullar ortada yoktu. Türkiye'de faizler yüzde 70'ler düzeyine düşmüş, Merkez Bankası döviz rezervi 25 milyar dolar sınırına yaklaşmıştı. MB, döviz fazlalılığının da başa bela olduğunu bildiği için, döviz devir yükümlülüklerini sıfırlamıştı. 

Türkiye'de bu anlaşmanın üzerinden 6 ay geçtikten sonra neler değişti? Değişen tek şey var: O da bankaların böylesi bir döviz krizi sırasında Yakın İzleme Anlaşmasının Türkiye'nin istediği kadar dış kaynak bulmaya yetmeyeceğini görmüş olmaları. Onun içindir ki reel faizler yüzde 50'lik düzeyini korumaya devam ediyor. Böyle giderse 1999 yılı boyunca da ufak tefek oynamalar dışında bu düzeyini koruyacak. Bankaların bu öngörüsü ve analizini güçlendiren bir başka gelişme de Türkiye'nin kararsızca geçirdiği 3-4 aydan sonra nihayet seçime karar vermiş olması. Seçime hazırlık dönemiyle 24 milyar dolarlık iç ve dış borç itfasının aynı periyoda denk gelmesi de işin üzerine tuz biber ekiyor.

Bankaların Yakın İzleme Anlaşmasının dış kaynak bulmaya yetmediği yönündeki düşüncelerini kırmak için, ekonomi yönetimi içindeki bir grup 'tavşana kaç, tazıya tut' diyor. "Stand-by var" veya "yok" sözü ağızlardan bir türlü çıkmıyor. MB Başkanı Erçel, stand-by'la birlikte 15 milyar dolar geleceğinden bahseden demeçler patlatıyor ama IMF tarafından tekzip edilen dünyanın ilk MB Başkanı olmaktan kurtulamıyor. 

IMF yetkilileri Türkiye'de stand by koşulları bulunmadığını belirten demeçleri devletin resmi ajansı kanalıyla duyuruyor ama hak getire... Herkeste bir stand by körlüğüdür gidiyor. Stand by'ın kesif ödemeler bilançosu ve döviz krizine düşmüş ülkeler için geliştirilen bir program olduğu nedense hep es geçiliyor. Eğer Türkiye-IMF ilişkilerinde artık gerçek pabucunu giymezse, yalan dünya turu atmak değil Ay'a gidecek Ay'a...

(Bu yazı Finansal Forum gazetesindeki Başkentten Yansımalar köşesinde 01 Şubat 1999 tarihinde yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder