25 Nisan 2024 Perşembe

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / DÜYUN-İ UMUMİYE'YE DOLU DİZGİN

Cahit UYANIK 

Geçen Pazar akşamı IMF'den gelen geniş bir heyet Ankara Esenboğa Hava Limanına indiğinde herkesin kafasında şu soru vardı: Bize ilave destek verecekler ama karşılığında ne isteyecekler? Çok fazla kafa yormaya gerek kalmadı, Çarşamba sabahı herşey ayan-beyan ortaya çıktı. Devlet,  bankaların geçmişteki ve gelecekteki dış borçlarının hepsini garanti altına almıştı. 

Böylece 6 yıl önce tüm tasarrufları garanti altına alarak bankacılıktaki aksak rekabet koşullarını iyice altüst eden devlet, bu kararıyla sektörde yabancı egemenliğinin kapılarını ardına kadar açmış oldu. Artık Türk bankası imiş gibi görünen yabancı kontrolü ve tehditi altındaki bankalar dönemi açıldı. Nasreddin Hocanın deyimiyle parayı veren düdüğü çalacak; yani parayı veren yabancı banka, yerli bankaya istediği şartı dikte ettirebilecek.

Osmanlı'da da herşey böyle başlamıştı. Sarayın ve devletin önü alınamaz harcamaları, yabancı bankerlerden alınan küçük borçlarla kapatılmaya çalışılmıştı.  Ama bir borçlanma başka bir borçlanmayı getirmişti. Devlet, gün gelip o kadar acze düşmüştü ki, tamamen yabancıların kontrolündeki Genel Borçlar İdaresini (Düyun-i Umumiye) kabul etmek zorunda kalmıştı. Düyun-i Umumiye, 1800'lü yılların ikinci yarısında yaşanan ön-globalizm çağında, gözü doymaz dünya finans çevrelerinin politikalarının dikte ettirildiği bir yapılanmaydı.

Bu idare, devletin köylülerden topladığı gelirlere el koymuştu. Bu gelirleri bizzat tahsil edebilmek için de iltizam usulünü kullanmıştı. Yani bazı tahsildar çetelerine, filanca bölgenin gelirini toplama görevini vermiş, "Sizden şu kadar para istiyorum. Arta kalanı sizin olsun" pazarlığı yapmıştı. Osmanlı'nın son 40-50  yılı köylülerden üç-beş kuruş daha fazla gelir toplayıp küpünü doldurmaya çalışan mültezim çetelerinin katliamları ve zulümleri ile doludur. Türk köylüsünün 1950'lere kadar süren dünyadan soyutlanmışlığının en önemli sebeplerinden birisi iltizam sisteminin yarattığı güvensizliktir. Atatürk'ün Cumhuriyet'i kurar kurmaz ilk rahatlattığı toplumsal kesim, sırf bu sebeple köylüler olmuştur. Yine Lozan Antlaşmasının en önemli kazanımlarindan birisi Düyun-i Umumiyenin kaldırılmasıdır. 

Aradan 80 yıl geçtikten sonra Türkiye modern bir Düyun-i Umumiye ile karşı karşıyadır. Adı sanı olmasa da mültezim çeteleri tutmasa da; birileri reel büyüklüğü 100 milyar doların altındaki bankacılık sektörüne el atmıştır. Anladığımız kadarıyla bankaların bundan sonraki dış borçlanmaları konusundaki kural ve şartları BDDK belirleyecektir. Yaşamına parlak bir başlangıç yapan BDDK'nın, Türkiye'yi Düyun-i Umumiye'den beter sonuçlara götürebilecek bu garanti sistemini çok iyi kurup, çok iyi takip edip ve en kısa sürede ortadan kaldırıp imha etmesi gereklidir. Yoksa sıcak parayla yıllardır sersemlemiş olan ekonomik aktörler, bu sahte garantinin etkisi altında bir 'altın vuruş' yaparak zevk-ü sefa içinde intihara gidebilir.

(Bu yazı Finansal Forum gazetesindeki Başkentten Yansımalar köşesinde 11 Aralık 2000 tarihinde yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder