13 Nisan 2024 Cumartesi

BAŞKENTTEN YANSIMALAR / ESAS FAİLLERİ BULMALIYIZ

Cahit UYANIK 

Türkiye, yine 'ateşten günler' yaşıyor. Ortadaki ateşin kime ve nereye kadar uzanacağını kestirmek mümkün değil. Geçmişten bu yana 'destur' denilmeden yanına yaklaşılmayan isimler, DGM kapılarında süklüm-püklüm bekleşiyorlar. Yakında cezaevleri de bir hayli şenlenecek. Belki genel affı, sırf bu kişilere ranza boşaltmak için yasalaştırmak gerekecek. 

Amma ve lakin bu tablo eksik. Yapılan bunca soygun ve talanın siyaset bağlantısı olmaması imkansız. Siyasetçilerin bu soygunlara bizzat katılması elbette beklenemez. Ancak siyasetçilerin, hele hele iktidar mevkisindeki siyasetçilerin bazı şeyleri yapmaları kadar yapmamaları da soygun ve talana neden olabiliyor.

BDDK Başkanı Zekeriya Temizel, 10 gün önce düzenlediği basın toplantısında gözlerden kaçan bir zaman aralığı verdi. Temizel, 1997-2000 tarihleri arasında bankalarda yaşananların yarattığı mali tahribatın faturasının tüm operasyon bittikten sonra ortaya konulabileceğini söyledi. Yani Temizel, ilk bakışta görülebilen 10 milyar dolarlık kaybın boyutlarının büyüyebileceğini ima etti. Temizel'in ölçüp biçerek konuşan bir isim olduğunu hepimiz biliyoruz. O zaman, verilen 1997-2000 tarih aralığı acaba neyi ifade etmektedir? 1997 yılından bu yana iş başına gelen tüm hükümetlerin görev mevkisindeki isimler, yaptıkları kadar yapmadıkları için de töhmet altında değil midir?

Sabrınızı zorlayarak bu sefer de Temizel'in 31 Ağustos'ta düzenlediği basın toplantısının ardından yaptığımız ayaküstü sohbette söylediklerine atıfta bulunmak istiyorum. Temizel, kamu bankalarının BDDK karşısındaki konumuyla ilgili sorulara "Bizim için fark etmez. Sahibi kim olursa olsun, banka bankadır" demişti. O sohbette "Kamu bankalarının bağlı olduğu bakanlar, banka kaynaklarını yanlış kullandırırsa ne yaparsınız?" sorusuna ise "Hiç bir siyasetçinin böyle bir şey yapacağına ihtimal vermiyorum" diye cevap vermişti.

Bu diplomatik cevap aslında bir tespitten çok temenni havası taşıyordu. Türkiye'de siyaset ve siyasetçilerin bankacılık sektörü üzerinde hiç de hoş olmayan emelleri var. Bu emeller zaman zaman uygulamaya da geçiriliyor. Bu davranış kalıbı, bankanın özel veya kamuya ait olmasından bağımsız bir nitelik taşıyor. 

2000'li yıllardaki bankacılık sektörü sağlam temellere oturtulmak isteniyorsa, batık 10 bankadaki 'siyasi faili meçhuller'in ortaya konulması gerek.  Bu da yetmez; BDDK'nın kamu bankaları-siyasetçi ilişkisiyle ilgili olumsuz örneklere karşı ciddi bir tavır göstermesi de zorunlu. Çünkü Türkiye'deki hakim siyaset anlayışı; kamu bankalarıyla ilgili olarak 'yaptıklarından', özel bankalarla ilgili olarak da 'yapmadıklarından' sorumludur. 

(Bu yazı Finansal Forum gazetesindeki Başkentten Yansımalar köşesinde 06 Kasım 2000 tarihinde yayınlanmıştır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder